Ara transfer döneminde Fenerbahçe cephesinde yaşananları ve taraftarlar arasındaki hissiyatı gazeteci Alpaslan Akkuş kaleme aldı.
Abone olZor yıllardır seksenler, doksanlar. Transferi öyle sabahın erkeninde de öğrenemezdik. Kulaktan kulağa yayılması öğleden sonraları bulurdu kimi zaman.
- Pesiç’i almışız oğlum.
- Pesiç kim baba yaa?
- Bilmiyorum. Orta sahada oynuyomuş. İyi adammış. Öyle yazıyo gastede.
Bugün öyle mi ya! 30 tane spor kanalı var. Bin tane futbol sayfası. Adam imzayı attıktan takriben 16 saniye sonra kaç kuruş aldığına kadar hakimiz. Hangi aylar ödenecek? Maçta gol atarsa ne alacak filan...
Ama belli ki Abdullah Kiğılı, taraftarı hala radyo günlerinde zannediyor.
Endüstri almış yürümüş, transferleri firmalar yapar olmuş.
Kiğılı taraftara 90'ların yöntemiyle gaz verdi daha transfer dönemi yeni başlamışken, derbi gazını alma adına.
Ne olduysa o söz yüzünden oldu işte.
Yıldız isimleri havada uçuştu. Kampa yetişecekti ya transfer, değil kamp, ikinci yarının ilk iki haftası bitti.
'Yumurtadan Emre çıktı'
Yumurta eşikte çatladı. İçinden Emre çıktı. Hazır geçmişe dönmüşken Ziegler, uzaklarda arama Webo (devrede gelen Nobre etkisi yapabilir.)
Elinde zaten şampiyonluğa rahat oynayacak bir kadrosu vardı Fenerbahçe’nin. Eksiği fazlası Edirne’den Kanada’ya her köşede konuşulan bir kadro. Çok pas yapan, çok söz veren ama ekstraya gidemeyen kadro.
Bunca beklenti yaratılmasa, Montpellier başkanı psikopat olmasa belki bambaşka havada girilecekti ikinci yarıya.
Tam da gerekli noktalara transfer yapılmışken üstelik. Sahaya hem aklını hem emeğini koyabilecek adamlar alınmışken...
Neyse buraya kadarı malum işte.
Galatasaray’ın sansasyonel transferlerine yanıt verme anlamı yüklenen, kimi sahaya kimi morale yapılan transferler. Haberci klasiğiyle soralım; bundan sonra ne olacak?
Reçete belli.
3 yıldır sırtında milyon kişi taşıyan Aykut Kocaman sadece işine bakabilmeli mesela. Zorlamalı, denemeli, sürpriz yapmalı. Mezardan çıkan ölümden korkmaz. Risk almalı. Baskı kurmalı. İkinci yarı panik atak yapmamak için ilk yarı paniksiz ama atak olmalı.
Şu an televizyonda Emre var. Havaalanına coşkuyla iniyor. İkinci yarının kader adamı Emre. Saha içinde ve saha dışında.
İspanya’dan kafası daha rahat, fiziken daha fit döndüğü belli.
Takımı ileri taşımak da onun işi, tribüne o elektriği vermek de. Hakem kendisine yapılan iki faulü çalmadığında farkını koyabilmeli ortaya. Eskisi kadar agresif ama eskisinden çok daha geniş olmalı.
'Emanete sahip çıkma zamanı'
Salih daha fazla forma almalı. Semih, Beykan’ın golünden önceki ve sonraki rolüne sahip çıkmalı. İlerde basmalı Fenerbahçe. Her anlamda. Aziz Yıldırım daha fazla olmalı ortada. Ama soyunma odasında değil.
4-4-2sini, forvet arkasını, dönen forvetleri hoca bilir. Ama taraftar iki şey görmek ister. Mücadele ve gözdeki ışık. Bir kibrit kıvılcımına dünyayı yakarlar. Kadıköy'e yolu düşen herkes bilir.
Taraftar demişken. Yine son sözü onlar söyleyecek. Fenerbahçe’nin en kritik sezonlarında, kader maçlarında hep imzası olan taraftar.
Hesabı kitabı bir kenara bırakmalı, 2010-2011 sezonundaki havayı yakalamalı.
Islık yerine alkış, lay lay yerine sağlam tezahürat.
Ve tabii en önemlisi Metris Çağlayan hattında bile bitmeyen o kinin artık sandığa kalkması.
Ben sana küsmüştümlerin, kimin arkasında kim varların, grup münferit atışmalarının zamanı değil.
Lefter'in emanetine sahip çıkma zamanı. Fenerbahçe yönetimi, taraftarla doğru iletişime geçerse en büyük transfer bu olur.
Sözün özü: Sistemli ya da sistemsiz transfer dönemi bitti. Şimdi söz sahada. Orada isimler değil akıl ve yürek oynar. Doğru paslaşan, arkadaşının arkasını kollayan, birbirine yakın duran kazanır.
Fenerbahçe yönetim, takım ve taraftar olarak yakın durursa, Mayıs’ta caddenin yanacağını Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na bildiririm.