Başbakan Erdoğan'ın Berlin ziyareti, Almanya'daki partileri birbirine düşürdü.
Abone olFrankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, ''Türkiye bilmek istiyor - Berlin'de AB üyeliği ile ilgili tartışma'' başlığıyla verdiği haberde, Başbakan Erdoğan'ın, Friedrich Ebert Vakfı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Batılı değerlere sahip olduğunu ve AB yolundan ''geri dönülemeyeceğini'' vurguladığını yazdı. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in de Türkiye'nin AB üyeliğini destekledikleri ifade edilen haberde, Fischer'in, muhalefetteki Birlik partilerinin (CDU/CSU) Türkiye'nin üyeliğine karşı tutumlarını ''son derece mantıksızca'' ve ''aşırı derecede dar görüşlü'' olarak eleştirdiği ve ''Avrupa kapısını Türkiye'nin yüzüne çarpmamalıyız'' şeklinde konuştuğu belirtildi. Muhalefetteki Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı Guido Westerwelle'nin ise Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkarak, ''Türkiye tabii ki şimdilik AB üyeliğine hazır değildir. Türkiye'nin AB'ye alınmasıyla ilgili bir karar ancak köklü bir değişim sürecinden sonra alınabilir'' şeklinde görüş belirttiği ifade edildi. FDP içinde Türkiye'nin üyeliğini destekleyenlerin de bulunduğuna dikkat çekilen haberde, eski Ekonomi Bakanı Günther Rexrodt'un Türkiye'nin AB üyeliğini savunan partililer arasında bulunduğu kaydedildi. Gazetede, ''Türkiye'ye daha fazla güvenmek'' başlığıyla yer alan yorumda ise Birlik partileri ve FDP'nin, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmalarına rağmen, Türkiye'nin ''radikalliğe kaymayacağına'' daha fazla güvendikleri görüşüne yer verildi. ''ALMANYA'NIN ÇIKARLARINA UYGUN'' Başbakan Schröder'in, Türkiye'nin AB üyeliğinin jeopolitik çıkarlara ve Almanya'nın ulusal çıkarlarına uygun olduğunu söylediği hatırlatılan yorumda, ''Neden? Eğer AB'ye üye olmazsa Türkiye'nin demokratik geleceği mi belirsiz olur? Bu, Erdoğan'ın sözlerine bir anlamda tezat oluşturuyor. Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa ile aynı değerlere sahip olduğunu söyledi. Eğer Erdoğan haklıysa, Türkiye'nin AB'ye girmemesi durumunda endişesi olmaması gerekir. Türkiye böyle bir durumda AB dışındaki diğer demokrasilerde olduğu gibi, ne radikalliğe kayacak, ne de Batı'nın düşmanları ile işbirliği yapacaktır'' şeklinde ifadeye yer verildi. Birlik partileri ve FDP'nin, Türkiye'ye AB üyeliği dışında bir ''özel statü'' verilmesi durumunda Türkiye'nin kaybolup gitmeyeceğine inandıkları ifade edilen yorumda, aslında muhalefet partilerinin Türkiye'nin AB üyeliğinden çıkar sağlamaya çalışmadıkları, iktidardaki Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) ise Alman vatandaşlığına geçen Türklerin oylarını almayı düşündüğü görüşüne yer verilerek, ''Schröder ulusal değil, SPD'nin çıkarlarından söz etmelidir'' denildi. ''BİRLİK PARTİSİ TÜRKİYE TARTIŞMASINI KIZIŞTIRIYOR'' Frankfurter Rundschau gazetesi, ''Birlik Partisi Türkiye tartışmasını kızıştırıyor'' başlığıyla verdiği haberde, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel'in, Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmeden sonra da Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmayı sürdürdüğünü yazdı. Merkel'in, AB'nin mevcut şartlarda Türkiye'yi alabilecek durumda olmadığını, ancak bu konuda önyargılara kapılınmaması gerektiğini söylediği ve Erdoğan'ın, bu konunun seçim malzemesi yapılmaması yönündeki ricasını da kabul etmediği ifade edildi. Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Başkanı ve Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber'in de, Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlanmasına karşı olduğu, CDU'lu Baden-Württemberg Eyaleti Başbakanı Erwin Teufel'in, bir bildiri yayınlayarak, ''Türkiye Avrupa ülkesi değildir. Türkiye'nin AB üyeliğini isteyenler, Ukrayna, Fas ya da İsrail'e de bu şekilde davranmalıdır. Türkiye'nin AB üyeliği mevcut şartlar altında düşünülemez'' şeklinde görüş belirttiği kaydedildi. Die Welt gazetesi de, ''Erdoğan'ın ziyaretinin ardından: Birlik Partisi Türkiye'nin AB üyeliğine 'Hayır' demeye devam ediyor'' başlığıyla verdiği haberde, Merkel'in, Türkiye'nin AB üyeliğinin sadece Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesine bağlı olmadığını, AB'nin de mevcut şartlar altında Türkiye'yi üye alabilecek durumda olmadığını söylediği belirtildi. Haberde ayrıca, mali uzmanların yaptığı tahminlere göre, Türkiye'nin AB üyeliğinin, Almanya'ya her yıl yaklaşık 10 milyar, tüm AB ülkelerine ise yaklaşık 40 milyar euro'ya mal olacağı öne sürüldü. MORGENPOST Berliner Morgenpost gazetesi de, ''Birlik Partisi, Ankara'nın AB üyeliğine ilişkin 'Hayır'ında kalıyor'' başlığıyla verdiği haberde, Merkel'in, AB'nin Türkiye'yi alacak durumda olmadığını söylemesine rağmen, Başbakan Erdoğan'ın, Almanya'nın Türkiye için özel bir ülke olduğunu vurguladığı ve CDU'nun da sonuçta Türkiye'yi AB yolunda destekleyeceğine inandığını söylediği ifade edildi. Berliner Kurier gazetesi ise CDU'nun tutumunun Başbakan Erdoğan'ı öfkelendirdiği görüşüne yer vererek, Erdoğan'ın, Başbakan Gerhard Schröder ile Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ile yaptığı görüşmelerden sonra Merkel ile ''kötü bir tecrübe edindiği'', Türkiye'ye bugüne kadar her zaman destek vaat eden CDU'nun tutumunun, iktidardan muhalefet geçtiği anda tümüyle değiştiği savunuldu. ''KREUZBERG'Lİ TÜRKLER NE DİYOR?'' Alman B.Z gazetesi ise ''Erdoğan Berlin'de: Kreuzberg'li Türkler ne diyor?'' başlığıyla verdiği haberde, Başbakan Erdoğan'ın, Berlin ziyaretinin sonunda Türk Şehitlik Camii'ni ziyaret ettiğini belirterek, Berlin'in Kreuzberg semtinde yaşayan bazı Türklerin bu ziyaretle ilgili düşündüklerine yer verdi. Döner büfesi sahibi Muhterem Çakmak'ın (35), ''Erdoğan'ı önceki başbakanlardan daha iyi buluyorum. Hep doğruyu söylüyor. Ancak ben Türkiye'nin AB üyeliğine karşıyım'' şeklinde konuştuğu ifade edildi. Manav Kadir Açıkgöz (29) ise ''Erdoğan bana göre çok muhafazakar ve dindar. Camiyi ziyaret etmesi normal. Burada yaşayan birçok Türk kendisini destekliyor. AB üyeliği için çaba harcamasını iyi buluyorum'' dedi. Türk sanatçı Zeynep Delibalta () da, ''Erdoğan'ın dedeleri, benim dedelerimle akraba. Hepsi dini bir çevreden geliyordu. Erdoğan da dindardır. Ben din ile politikanın birbirinden ayrı tutulması gerektiğine inanıyorum'' şeklinde konuştu. Terzi Cemal Mamuk, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkarak, ''Türkiye hazır oluncaya kadar daha zaman geçmesi gerekir. Tüm şartlar yerine getirilmeli, özellikle de insan haklarının düzeltilmesi'' dedi.