BIST 9.916
DOLAR 35,21
EURO 36,67
ALTIN 2.962,83
HABER /  GÜNCEL

'Alman profesör dayak yememiş'

Türklerin IQ'sünün düşük olduğu tartışmalarına İlker Sarıer de katıldı. Sarıer iddia sahibi Alman profesöre aba altında sopa gösterdi!

Abone ol

Alman profesörün Türklerin IQ'sünün düşük olduğu iddialarına Sabah Yazarı İlker Sarıer'den sert cevap geldi. Zekilikten yidade Türklerin kurnaz olduğuna dikat çeken Sarıer
yazısıyla görüşlerini dile getirdi.

Yazı: İlker Sarıer
Kaynak:


Türkler'in IQ'sunun düşük olduğunu ileri süren Alman profesör ya hiç dayak yememiş, ya da hayatında hiç Türk görmemiş.
Bu "dazlak" profesörü ciddiye alıp da sevgili milletimizin yüksek zeka düzeyini korumaya çalışmayacağım. Bu konu hususiyetle duayen yazarlardan Oktay Ekşi'nin sahasına girmektedir. Rahmetli
Aziz Nesin'e karşı verdiği Ulubatlı Hasan mücadelesi yıllarca unutulmayacak.





Milletlerin IQ'sundan bahsetmek için insanın kendisinin IQ sorunu olması gerekir. Çünkü her milletin içinde sayılmayacak kadar "moron" da vardır, çok zeki insan da vardır.
Bir de milletlerin, zekalarını kullandıkları veya kullanamadıkları dönemler vardır.
Hitler, bir dönem Alman milletini nasıl IQ'sunu kullanamaz hale getirmiş idiyse, aynı Almanlar Adenauer döneminde dünyanın en büyük mucizesini yaratmışlardı.
Osmanlı döneminde cepheden cepheye sürülerek IQ'larını kullanamaz duruma düşürülen Türkler de, Gazi Paşa'nın önderliğinde, İsviçre Medeni Kanunu'na şapka çıkartacak zekayı gösterebilmişlerdi. Dünyada, takvimini ve alfabesini bir çırpıda değiştirebilen kaç millet vardır? Demek ki mesele aslında Alman profesörün dangalaklığı ile ilgili...




Ve fakat!..
2. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde, ülkemizde Atatürk'ün yenilikçi stratejisinin yerini, Ankara'nın devletçi ve köylü zihniyetleri aldı. O zaman işte gerek ekonomik gerekse sosyal hayatımızda yeni bir ihtiyaç baş gösterdi.
Bu ihtiyaç, " kurnazlık " ihtiyacıydı! Türkler, genel anlamda IQ'larını kullanmayı terk ederek, zekanın bir kapkaç versiyonu olarak " kurnazlığa " yumuldu. Kurnazlık, yurttaşın devlete ve topluma karşı kendi paçasını kurtarma ihtiyacına cevap veren bir anahtara dönüştü.




İşte size son haber:
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda yıllardır iş takip eden bir adam, bu kurumda görevli bazı kişilere rüşvet vermekten iflahının kesildiğini iddia ederek savcılığa başvurdu. Soruşturma tamamlandı ve ilgili devlet görevlileri hakkında irtikaptan dava açıldı.
Çünkü, Türkiye'de Einstein olsan yine de bazı işleri çözemezsin. İlle de kurnazlık yollarına başvurmak zorunda kalırsın...
Seçim meydanında yalan söylediği biline biline siyasetçiye oy vermek de bizim en yaygın kurnazlıklarımızdan biri değil mi? Ölmüş ananın emekli maaşını almak nedir, apartman sahibi yurttaşın yeşil kart edinmesi nedir? Trafikte, sırf 200 metre daha kısa diye ters yola girmek nedir? Bu kadar sahte faturayı, kayıtsız işçi çalıştırmayı, her türden kaçakçılığı kimler niçin tercih ediyor? Türkler'in birbirlerine sürekli kazık atma ihtiyacı nereden depreşiyor? Sadece ve sadece kurnazlıktan!




Kurnazlığı, tıpkı bir " akide şekeri " gibi emiyoruz. Verdiği tatlı his, bir çeşit üzerimizde şeker sarhoşluğu yaratıyor.
Fakat bu sarhoşluğun sonu " toplumsal diyabet "tir.
IQ'su ile yaşamayı tercih edip kurnazlığa tevessül etmeyenlere "budala damgası" vurulması da bundandır.
Bu şeker sarhoşluğundan, böbrekleri iflas ettirmeden kurtulabilirsek ne alâ!..
Türk kurnazlığı, ulusumuz için ciddi bir felaket işaretidir.