BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Alman başbakan Merkel'in Türkiye sınavı

Alman başbakanı Angela Merkel, Türkiye gezisine başlarken çifte vatandaşlık ve AB üyeliği konuları şimdiden keyfini kaçırmaya aday.

Abone ol

Almanya başbakanı Merkel'in Pazar günü öğleden sonra başlayan iki günlük Türkiye resmi ziyareti, gerek kendisi, gerekse partisi için özellikle iç politika bağlamında tatsız bir seyahat olmaya aday görünüyor.

Merkel Türkiye'ye doğru yola çıkmadan önce, "doğruluğundan ve aciliyetinden çok da emin olmamakla birlikte yine de Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinde yeni bir başlığın açılmasını desteklediğini“ söylemişti.

Ancak Merkel bu açıklamayı kendi isteğiyle yapmadı.

Son Fransa seçimlerine kadar, Türkiye‘nin AB adaylığına dönemin Fransa devlet başkanı Sarkozy ile birlikte omuz omuza karşı gelen Merkel, şimdi Fransa tarafından da köşeye sıkıştırılmış durumda.

Yeni Fransa Devlet Başkanı Hollande AB üyeliği konusunda Türkiye'ye artık gerçekçi bir perspektif verilmesinden yana.

İngiltere'nin ve İtalya'nın da aynı kanaatte olduğu biliniyor.

Diğer AB ülkeleri için de Türkiye'nin AB üyeliği, Almanya‘daki kadar tartışmalı değil.

Alman kamuoyunda Türkiye

Nitekim Merkel'in Türkiye ziyareti öncesinde Almanya'da yapılan son kamuoyu yoklamasına göre, Alman kamuoyunun %60'ı hâlâ Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkıyor. Ankete katılanların sadece %30'u Türkiye‘nin AB üyeliğine sıcak bakıyor.

Aynı ankete göre, Türkiye'nin ekonomik ve askeri güçlenmesi, Almanların %57'si tarafından kuşkuyla karşılanıyor. Bu gelişmeden hoşnut olan Almanların oranı ise %35 civarında.

Buna rağmen Almanya'nın iç politikasında rüzgârların Türkiye'nin lehine dönmekte olduğu söylenebilir.

Eylül ayında yapılacak genel seçimlere henüz vakit olmasına rağmen, Alman siyasi partileri, hemen her tartışmalı konuda yön tayin etmek ve görüş bildirmek konusunda birbirleriyle yarışıyorlar.

Maksat seçim kampanyalarında başarı vadedebilecek konuları erkenden yakalayıp, bu konularda gelişebilecek tartışmaların gidişatına daha şimdiden ve seçim saatine kadar hâkim olabilmek.

Nitekim muhalefet partileri Merkel'in Türkiye ziyareti öncesinde, başbakanın kulağını çekme fırsatını kaçırmadılar.

Ana muhalefet partisi Sosyal Demokrat Parti başkanı Sigmar Gabriel, Merkel'i "üyelik konusunda Türkiye'yi oyalamaktan vazgeçmesi“ konusunda uyardı.

Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir ise Merkel’i "Türkiye'yle ilişkilere yatırım yapmamakla, hatta Ortadoğu'da yalnız bırakmakla“ suçladı. Ziyaret öncesinde Başbakan Merkel'in koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti'den keskin bir açıklama yapılmadı. Ne var ki Hür Demokrat Parti'nin Türkiye politikaları konusunda başbakan Merkel'le aynı görüşleri paylaşmadığı bilinen bir gerçek.

Başbakan Merkel'in Türkiye ziyareti, gerçekten de Eylül ayındaki seçimlere kadar, taraflardan birinin hakim olacağı uzun süreli bir tartışma yaratıp, partilerin seçim kampanyalarına seçim malzemesi sağlar mı, şimdiden söylemek zor.

Ancak Merkel‘in bugün özellikle Başbakan Erdoğan'la konuşacağı bir başka önemli konu, şimdiden seçim kampanyalarının önemli başlıklarından biri olmaya aday.

Merkel'in zaafiyeti: çifte vatandaşlık

Başbakan Erdoğan'ın son on yıldır her Almanya ziyaretinde ısrarla ve gürültülü bir biçimde talep ettiği “çifte vatandaşlık hakkı” Almanya'da şimdiden günün konusu.

Almanya'da çifte vatandaşlık hakkından sadece Türkiye'den, Arap ülkelerinden ve Balkan ülkelerinden (Hırvatistan hariç) gelen göçmenler yararlanamıyor.

AB ülkelerinden gelen göçmenler, "karşılıklılık" ilkesi bulunan ülkelerin vatandaşları ve ABD, Kanada veya Japonya gibi ülkelerden gelip, Almanya'ya yerleşen yabancılar, ancak gerekli şartları yerine getirdikleri takdirde Alman vatandaşlığına geçip eski vatandaşlıklarını koruyabiliyorlar.

Öte yandan 2000 yılında Alman vatandaşlık yasasında yapılan bir değişiklikle bu tarihten sonra Almanya'da doğan göçmen çocukların 23 yaşına kadar çifte vatandaş olmalarına imkan sağlanmıştı.

Aynı uygulama daha sonra 2000 yılında 10 yaşından büyük olan çocuklar için de geçerli kılındı.

Nitekim bu nedenle, şimdiye kadar çifte vatandaş olup, bu yıl 23 yaşına basan gençlerin, yine bu yıl itibariyle Alman vatandaşlığı ile sahip oldukları diğer vatandaşlık arasında nihai bir seçim yapmaları gerekiyor.

Tahmin edilebileceği gibi söz konusu gençlerin ezici çoğunluğu Türkiye asıllı göçmenlerden oluşuyor.

Bu nedenle Alman kamuoyunda yılbaşından bu yana "çifte vatandaşlık" konusu tartışılıyor. Hukukçular sadece belirli bir grup göçmene uygulanan bu ayrımcılığın, hem hukuki hem de ahlaki açıdan sürdürülemez olduğu görüşünde.

Ancak Başbakan Merkel'in temsil ettiği hükümetin Hıristiyan Demokrat kanadı, uygulamanın devamında ısrarlı.

Koalisyon ortağı Hür Demokrat Partililer ise, seçimlerden sonra tekrar iktidara gelmeleri halinde "çifte vatandaşlığın tüm göçmenler için geçerli olması için gerekeni yapacaklarını“ açıkladılar.

Ne var ki asıl sürpriz, bugüne dek bu konuda daha çok yalpalanmasıyla dikkat çeken ana muhalefet partisi Sosyal Demokrat Parti adına lideri Sigmar Gabriel'in, tam da Başbakan Merkel Türkiye'ye doğru yola çıkarken bizzat yaptığı açıklama oldu.

Sosyal Demokrat Parti'nin başkanı iktidara gelmeleri halinde "çifte vatandaşlığı kayıtsız şartsız herkes için geçerli hale getireceklerini" bildirdi.

Yeşiller ve Sol Parti zaten ezelden beri çifte vatandaşlığı savunuyorlar.

Bu açıklama kendisi ve partisi adına çifte vatandaşlığa ısrarla karşı çıkan başbakan Merkel'i, sadece bugün Ankara'da Başbakan Erdoğan'ın karşısında değil, iç politikada da zor duruma düşürecek.

Nitekim Almanya'da yaşayan üç milyondan fazla Türkiye asıllı göçmenin sekiz yüz bin kadarı Alman vatandaşı olduğundan aynı zamanda seçmen sıfatını taşıyorlar.

Başbakan Merkel'in Hıristiyan Demokratları hariç, Almanya'daki tüm siyasi partiler bu oy potansiyeline göz dikmiş durumda.

Üstelik politik görüşleri ne kadar farklı olursa olsun, Türkiye asıllı göçmenlerin en çok önemsediği ve istisnasız hemfikir olduğu tek talep çifte vatandaşlık.

Bu şartlarda Almanya başbakanı Merkel, bugün Ankara'da masaya yatırılacak olan çifte vatandaşlık ve AB üyeliği gibi tartışmalı konularda, Alman iç politikasının da rüzgârıyla, Başbakan Erdoğan'ın karşısına daha baştan "yenik“ çıkmış olacak.