Allah'tan kork Emin Çölaşan!
Şu a-politik gençlere kızmaya başlıyorum artık! Yahu çocuklar sizin başka işiniz gücünüz yok mu?
Şu a-politik gençlere kızmaya başlıyorum artık! Yahu çocuklar
sizin başka işiniz gücünüz yok mu? Sokağa her çıkışınızda
Türkiye'nin kelli felli yazar ve sanatçılarını ikide bir,
"Devrim oluyor, darbe geldi geliyor" diye
umutlandırmaya utanmıyor musunuz?
Ayıp değil mi babanız yaşındaki adamlarla böyle kafa bulmalar
falan?
Twitter'da, "Aylin TOMA'nın altında ezildi, can
verdi" dediniz inandılar. Yetmedi, "48 saat
direnirsek AB ile anlaşmalar gereği iktidar düşücek. Ha gayret,
direnin" dediniz, sazan gibi üzerine atladılar.
"Polis gece saat 03.00"de elektrikleri kesip testerelerle
aramıza girecek hepimizi kesecek. sonra da “I wanna play a
game!!!” diyecek sonra da hahahahaha diye kahkaha
atacaklar" dediniz sazanlık yapıp 34 bin kez RT edilmesine
aracılık ettiler.
Dalga geçmenin de bir sınırı var değil mi?
Bu sefer de başımıza bir lise öğrencisi çıktı iyi mi? Görsem
yeminlen bizzat pataklayacağım! Sen tut, okulun verdiği
takdirnameyi photoshopla "Takdiri İlahi" diye
değiştir ve internette yayınla..
İyi halt ettin değil mi çocuk?
Emin Çölaşan senin yaptığını doğru diye köşesine taşıyınca madara
oldu.
Mutlu musun şimdi?
Şimdi ben bunu yazacağım diye biliyorum ki çoğu kişi,
"Senin işin gücün kalmadı da, Emin Çölaşan'ı mı
yazıyorsun?" diye kızacak, sitem edecek. Kimileri ise,
"Senin haddine mi Emin Çölaşan'ı eleştirmek bre
hadsiz" diyerek aşağılama yolunu seçecek.
O zaman gelsin şu meşhur slogan:
"Mesele Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın
mı?"
Yani mesele Emin Çölaşan değil arkadaş! Mesele Çölaşan ve onun
gibilerin zehirli sarmaşık gibi yayılan kokuşmuş düşünce tarzı.
"Bu yazı için kaç para aldın" diye artık ne zaman
nereden geleceğini ezbere bildiğimiz o soru da gelebilir. Onlara da
diyeceğim o ki, Mesele Tayyip Erdoğan'ı savunma meselesi değil siz
hala anlamadınız mı? Mesele, rüzgar estiğinde eline yelpazeyi alıp,
"Rüzgarın şiddetini artırayım da belki hükümeti deviririm.
AK Parti gitsin de ülke batsa da önemli değil" diyen
vicdansızlar.
Bunlardan biri de Emin Çölaşan...
Şu bir dönem fikirleriyle Türkiye'ye yön veren Çölaşan'ın
kaleminden çıkıp yüzbinlere ulaşan o korkunç satırları okudukça
halimize şükrediyor, "Nasıl olmuş da bu ülke, bu düşünceye
rağmen batmamış Yarabbi?" diye hayretler içinde
kalıyorum.
Bu nasıl bir kin, bu nasıl bir husumettir arkadaş?
Her yanlış, her yalan haberinde gazeteci olarak hatasını ortaya
koyduk, insan olarak da, "Allah'tan kork"
dedik.
Korkmuş!
Oysa biz Allah'tan böyle kork dememiştik, başka türlü kork
demiştik! Kaleminden ve dilinden Allah ismi geçebilir. Bir kez de
yüreğinden geçsin demiştik oysa ki.. İçinde Allah geçen her satıra,
alnı secdeye değen her insana bu kadar nefretle yaklaşma demiştik
kısaca...?
Şimdi Emin Çölaşan'ın bu yalan yanlış yazısı sosyal medyada fıldır
fıldır dönüyor. Bugüne kadar sanatıyla Türkiye'ye ne kattığını bir
türlü anlamadığım Müjdat Gezen'in Facebook'taki fan hesabından bol
bol köpürtülür.
Gel de işin içinden çık. Gel de bu iki duayen isme inanan insanlara
bunun yalan olduğunu anlat.
Geçmişte de bunun örneklerini az görmedik.
Bir ara elektrik trafolarını cami zannedip gazeteciler eşliğinde
baskın yapmışlardı. Emin abi o dönem de tufaya düşmüş, milyonlarca
insan inanmıştı. hani mekik rampaları da minare görevi görüyor diye
yazsa, okurları hiç şüpheye düşmeden ona da inanacaktı.
Bir başka haberde, "Nedense Kurban Bayramı yine hac
dönemine denk getirildi" dediklerinde çileden çıkmış ve,
"AK Parti döneminde 17 saat oruç tutuyoruz. Ecevit
döneminde 14 saat tutuyorduk! Tehlikenin farkında mısın
Türkiye?" diye alaycı bir yazı yazmıştım..
Kendi cümlesini kurmaktan aciz, oradan buradan bulduğu satırları
elden ele kendi sözüymüş gibi dolaştıran binlerce insanın, bu
sözümü gerçekmiş gibi yayınladığını görmüştüm sonradan.
Gerçi Emin Çölaşan'ı da anlamıyor değilim.
Eskiden olsa, Danıştay'da çalışan eşi ve "Minik
Kuşu" tüyolar verdiği için belediye ihalelerindeki
yolsuzlukları, vurgunları, talanları yazardı ama Tansel hanım da
oradan ayrılınca elinde yazacak başka şey kalmadı.
Her gün gözlerinizi açar açmaz,"İktidarı bugün nasıl
yıpratabilirim. Benden iktidar karşıtı yazı bekleyen okurlarıma ne
sunabilirim" sorusuna cevap aradığınızı düşünsenize?
Zor iş...
Her bulduğunuzun üzerine atlayınca böyle komik duruma
düşüyorsunuz.
Rezil edeyim derken, rezil rüsva oluyorsunuz.
"Takdiri ilahi" işte!...
Bazıları buna "Din düşmanlığı" diyor.
Ben Emin Çölaşan'ın kiliseleri ve papazları eleştiren bir tek
yazısına rastlamadım. Diğer dinler hakkında eleştirici bir tek
yorumuna da rastlamadım. Demek ki bu düpedüz "İslam
düşmanlığı"
Elbette ki, Çölaşan'ın omuzlarındaki "Kiramen
Katibin" melekleri değiliz. Ama her satırında niyetini
belli eden adamlar hakkında bir fikir edinmek için de ne melek
olmaya ne de evliya olmaya gerek var.
Komik haberleriyle nam salan Zaytung isimli sitede
bile yer almayacak saçmalıktaki bu haberin üzerine balıklama
atlamanın izahı başka nasıl yapılabilir ki?
Ben şunu gerçekten anlamıyorum.
Hani hasbelkader yazdığımız yazıda bir sözümüz çürütülse, başımızı
yerden kaldıramıyor, insanların yüzüne bakamıyoruz günlerce.
Özürler diliyoruz yüzlerce kez.
Neredeyse her hafta bir yalan yazıp, ardından hiç bir
şey olmamış gibi davranmak nasıl bir pişkinliktir ben gerçekten
buna akıl sır erdiremiyorum.
"İktidar paradan 6 sıfır atarsa Taksim'de anıracağım"
sözünüzü tutmamış olabilirsiniz hadi bunu anlarım.
Ama bu hatalar için bir tek özür bile
dilenmiyorsa, işte burada ben bir kasıt ararım.
O kastı biz yıllar önce de görmüştük!
Merhum Bülent Ecevit'i koltuğundan etmek için, "Ecevit
çocuk gibi altına işiyor. Altına bez bağlamışlar ve idrarını
tutamıyor. Bu haliyle ülkeyi yönetemez" diye yazarak
iktidarı devirmenin fitilini ateşlerken de görmüştük o kastı..
Merhum Erbakan'a binbir kumpas kurulurken, "Ya olması
gereken olacak, ya ölmesi gereken ölecek" diyenleri
pohpohlarken de, "TSK gerekirse silah kullanarak Erbakan'ı
indirecek" diyerek darbeyi açık açık haber verirken de
görmüştük o kastı.
PKK'lı teröristlere, "Ben olsam Ramazan ayında ve iftar
saatinde saldırı yaparım" diyerek aleni bir şekilde sinyal
çakılırken de görmüştük biz bu kastı...
Eğer bu kez kasıt İslam Dini üzerinden şeriat ve irtica
çığırtkanlığı yapmaksa... Hedef şu zor günlerde iktidarı biraz daha
zor duruma düşürmekse... Amaç bu orantısız zeka
(!) sayesinde halkı yeniden ayaklandırmaksa, hemen
söyleyeyim.
Elindeki tırnak çakısıyla aslan öldürebileceğin
hayalinden artık vazgeçmelisin!
Bilmelisin ki...
Bundan sonra ayaklanma çıksa çıksa, ancak
senin ödediğin tazminat parasıyla ısmarlanan döner ve ayranı
kapabilmek için çıkar.