Ünlü yazar Adalet Ağaoğlu, PKK'ya destek verdiği gerekçesiyle İHD'den istifa etti. Özkök, Adalet Hanım'ın bu tavrını yerinde buldu. Özkök, adaleti ve aydın olmayı anlattı.
Abone ol Ertuğrul Özkök, "İnsanın adı Adalet olunca" isimli yazısında PKK'ya destek verdikleri gerekçesiyle İHD'den istifa aden Adalet Ağaoğlu'nun davranışı çok haklı buldu.Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
BİR kere daha anladım ki, ‘aydın’ olmanın birinci şartı, gerektiğinde ‘tek başına kalmayı’ göze almaktır.
Bir kere daha anladım ki, kendini aydın sanan ‘ötekiler’ kasten veya korkuyla susmayı tercih ettikleri zaman, ilk adımı atma cesaretini gösteren insan, ‘gerçek aydın’ mertebesine ulaşıyormuş.
Bir kere daha anladım ki, insanın adı ‘Adalet’ olunca, o isim kendisine sorumluluklar yüklüyormuş.
Bir kere daha anladım ki, aydın olmanın birinci şartı, vicdanını, klişelerin önüne koymakmış.
* * *
Adalet Ağaoğlu’nu Ankara yıllarından beri tanıyorum.
12 Eylül’ün ardından ben Arayış Dergisi’nde yazılar yazarken, o da kendi başına mücadelesini veriyordu.
‘Bir Düğün Gecesi’, o yıllarda hepimizin başucu kitabı haline gelmişti.
Ama sanmayın ki Adalet Hanım’la her konuda aynı fikirdeydik.
Hayır.
Birçok konuda farklı düşüncelerimiz vardı.
Ama ne benim ona, ne de onun bana karşı saygısı azaldı.
Her ikimiz de kendi kulvarımızda, çoğu kez yalnız başımıza koşuyorduk.
Adalet Hanım, İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından biriydi.
Hem de hangi dönemde?
Askerlerin bütün gücüyle iktidarda oturduğu yıllarda.
Bugün aslan kesilen bazı aydınların, tam siper oldukları, siperlerden saçlarının tellerini bile çıkarmaya cesaret edemedikleri dönemde.
Adalet Hanım, benim yıllardan beri inandığım bir şeyi kanıtlıyor.
Kadınlar, erkeklerden daha cesurdur.
Hele hele bu kadın gerçek bir aydınsa, cesaret bir kişilik abidesi haline geliyor.
* * *
Şimdi bakıyorum, aydın olmayı, sadece devlet düşmanlığına indirgemiş bazı kişiler, Adalet Hanım’a yükleniyorlar.
Güneydoğu’da Hikmet Fidan cinayeti karşısında gık demeyen, diyemeyen çeneler alabildiğine açılmış.
Örgütün öldürdüğüne sağır kulaklar, biri çıkıp artık adi cinayet çetesi haline dönüşmüş örgütü eleştirdiği zaman anında çenebaz kesiliyor.
Üstelik bu tavra ‘aydın’ etiketi yapıştıracak kadar da pervasızlar.
* * *
Stereo müzikten nasibini alamamış bu vicdanı ‘mono’ kalabalık bana neyi hatırlatıyor biliyor musunuz?
Sovyetler Birliği’nde maskaraya çevrilen komünizmden vazgeçen Andre Gide için söylenenleri, yazılanları.
Ne dönekliği kalmıştı, ne hainliği.
Ama bakın yıl 2005.
Andre Gide’in adı hálá yaşıyor, kitapları hálá okunuyor.
O sözleri söyleyenler ise daha duvarlar çökmeden onun altında kaldılar, yok olup gittiler.
Aydın muhitlerinde onların adını sanını bilen yok.
* * *
Ben de aynı Adalet Ağaoğlu gibi düşünüyorum.
Türkiye’de ‘insan hakları’ kavramını, ‘örgüt hakları’ gibi alelade bir seviyeye düşürenler, artık iyice teşhir edilmeli.
Çünkü ‘insan hakkı’ kavramının patenti bu kadar ucuz değildir.
O kavram, bir cinayet şebekesinin kara para aklama merciine dönüştürülemez.
Onun içini dolduran evrensel değerler, PKK’nın sığ sularında karaya oturur.
Apaçık cinayetleri elindeki teraziyle ‘örgüte karşı’, ‘örgütten yana’ diye ikiye ayıran kafaların, insan hakkı kavramını ağızlarına almaya hakları yoktur.
* * *
Bir vatandaş olarak size teşekkür ediyorum Adalet Hanım.
Önce İnsan Hakları Derneği’nin kurucusu olduğunuz için size teşekkür ediyorum.
Sonra böyle bir zamanda istifa ederek, insan hakkı kavramının süfli emellere alet edilmesine karşı çıktığınız için.
Yıllar boyunca sizi tanımış olmanın, sizin dostunuz olmanın gururunu yaşıyorum.
Ve ayrıca hepimize şu gerçeği öğrettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Aydın olmak, önce insanın kendi içiyle barışmasını gerektirir.
Tıpkı sizin söylediğiniz gibi...