Logan projesinin özü gelişmekte olan pazarlarda, bu pazarların özelliklerine cevap verebilen, alım gücü düşük potansiyel müşterilere bir ürün sunabilmek.
Abone olLogan projesinin özü gelişmekte olan pazarlarda, bu pazarların özelliklerine cevap verebilen, alım gücü düşük potansiyel müşterilere bir ürün sunabilmek. Yani memurlar, küçük esnaf ya da üniversite öğrencilerine... Belki ilk otomobilini alacaklara belki de ikinci elden yeni otomobile geçecek olanlara...
Logan’ın doğuşunun hikayesi ise Renault Başkanı Louis Schweitzer’in yaratıcı zekasında yatıyor. Önüne gelen istatistiklere baktığında görüyor ki üretilen otomobillerin yüzde 80’i dünya nüfusunun yüzde 20’sinin yaşadığı ülkelere satılıyor. Bunlar da Batı Avrupa pazarı, Amerika Japonya ve Güney Kore. Herkes aynı pazarın içerisinde. Oralarda tabii ciddi rekabet var. Sonra nüfusun yüzde 80’inin yaşadığı yerlere baktığından da bunların gelişmekte olan ülkeler olduğunu görüyor, pazarlarını inceletiyor ve otomobile yaklaşık 5 bin Euro verebilecek alım gücüne sahip, daha çok eski model, eski teknolojili araçları kullanan veya ikinci el otomobil kullanan bir müşteri kitlesi ile karşılaşıyor ve bunun üzerine de bizde yanlış yankılanan o ‘5 bin Euro’luk otomobil’ projesi şekillenmeye başlıyor. Projeyi hayata nerede geçirebileceklerine baktıklarında da görüyorlar ki Romanya eski iş ortakları Dacia ile güzel bir avantaj sunuyor kendilerine. 1999 yılında Romanya’daki fabrikanın yüzde 51’ni satın alıyorlar. O süreçten itibaren olağanüstü yatırımlar başlıyor. Ve sonuçta Logan projesi, şekilleniyor. Dacia markası ve Renault arasındaki köprüleri güçlendiren Logan’ı da DOSSD Dacia Genel Müdürü Merih Tüzün tüm detaylarıyla anlatıyor.
Logan için çok büyük bir yatırım yaptı Renault grubu. Bunun geri dönüşü ne denli büyük olacak?
Logan bizim katıldığımız bütün uluslararası toplantılarda grubun uluslararası hedeflerine ulaşmasının büyük katkısı olarak değerlendiriliyor. Biliyorsunuz Romanya şu anda üretime geçti, peşinden İran projeleri var. Kolombiya var Güney Amerika’da. Fas var. Dolayısıyla 4-5 ülkede daha üretilecek. 2010 yılı için 700 bin araçtan bahsediyoruz. Büyük bir proje ve Renault grubunun uluslararalılaşması için katkıda bulunacağına inandığımız bir proje. Bu anlamda yatırımın karşılığı mutlaka alınacaktır. Zamanla alınmaya başlandığı da biliniyor. Bu sene Romanya kára geçmeye başladı, tekrar onu yatırıma dönüştürme planları yapılıyor.
Türkiye’de durum ne?
Yatırım anlamında soruyorsanız yatırım söz konusu değil. Çünkü Romanya komşu kapı. Ticari anlamda ise yaptığımız tabii çok ciddi bir yatırım var. Biliyorsunuz Kasım ayının ikinci yarısı Logan’ı piyasaya sürdük. Auto Show fuarı ile birlikte yaptık bu işi. Hatırı sayılır da bir tanıtım yatırımı yaptık. Markamızı, ürünümüzü anlattık. Ama talihsiz bir döneme denk geldiğini de söyleyebilirim. Çok ciddi sıkıntıların baş gösterdiği bir döneme denk geldi. Kasım ayında vergi artışları söz konusu oldu. Normalde pazar, yılın son aylarında yükselir. Üreticiler, satıcılar, distribütörler ona göre pozisyon alırlar. Vergi artışları yüzünden çok ciddi fiyat savaşları da söz konusu oldu. Bizim göreceli avantajımız bu anlamda kayboldu başlangıç için, ama buna rağmen iyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Bu kadar sıkıntılı sürece rağmen Logan kendisine yüzde 1 civarında pay edinerek bir giriş yaptı. 2005 yılında sular durulacaktır diye düşünüyorum.
Evdeki hesap çarşıya uymadı değil mi?
Bu laf bizim işimizi kolaylaştıran bir bakış açısı. Ama bunu bir Batılıya anlatabilmek imkansız. Yaşayarak öğreniyorlar. Planlar programlar yapıyoruz. Onlar da diyorlar ki ‘Evet, 128’inci bütçeyi hazırlayalım bu sene.’ Adapte oluyorlar sonuçta. Türkiye’de çok planlı olunamıyor. Ama olunması lazım. İstikrara kavuşuyoruz yavaş yavaş. Dolayısıyla da yabancılara o güveni yansıtmamız lazım ki onlar da ülkemizde büyük yatırımlar yapsınlar. Üst bakış açısıyla birtakım politikaların değişmesi gerekiyor. Bir günün gecesinden ertesi günün sabahına yapıldığı zaman hiçbir adaptasyon şansınız kalmıyor. Vergi veya başka bir şey. Bir geçiş süresi tanınmalı ki hem makro ekonomik dengeler toparlansın hem de bizim mikro ekonomik dengelerimiz dikkate alınsın. Benim en çok üzüldüğüm nokta yabancıların gözünde ciddi kredibilite kaybına uğruyoruz. Bakış açıları sarsılıyor. Yaptıkları hesaplar alt üst oluyor. Sene içerisinden defalarca bütçe değiştirmek zorunda kalıyoruz. Pazarın 2005 yılında istikrara kavuşacağını umuyorum. Genel makro ekonomik veriler onu gösteriyor. Olağanüstü bir şey olmazsa istikrarlı bir seyir gösterecektir. Bu yıl hedeflerimiz gerçekleştirerek en azından geri dönüş anlamında başa baş noktayı yakalayabiliriz ve ona göre planlarımızı yaparız.
Başlangıçta Logan çok ekonomik bir otomobil olarak lanse edilirken ve böyle düşünülürken bu dengeler yüzünden her şeyin değiştiği söylenebilir mi?
Evet değişti, ama yine de Logan’ın en ‘basic’ versiyonu çok ideal bir fiyatla pazarda. 16 bin 380 YTL. Çok basit, ama büyük hacimli bir araba. Renault teknolojisi ile donatılmış bir otomobil. Ekonomik motoru var. Yeni nesil vites kutusu var. Dolayısıyla ikinci ele veya ilk defa yeni otomobile meyilli bir hedef kitleye cazip gelmesi gereken bir otomobil. Biz de bu düşünceler, bu ekipman ve fiyatlarla piyasaya sunduk. Vergiler daha avantajlı olsa çok daha ideal fiyatlar ortaya çıkabilir. Bu sadece bizim için değil, tüm markalar için geçerli. Logan’ın bir takım maliyet avantajları var. Ürün özelliklerinden doğan avantajları var. Buna rağmen Türkiye’de tüketicinin beklentisinin de değiştiğini söyleyebiliriz. Tüketici daha yüksek ekipmanlı arabalara doğru yöneliyor. Biz de bu gerekçeyle 1.4 versiyonumuzun daha ekipmanlı ürünlerini de sunuyoruz. 1.6’ya gelince de bir modern otomobilde bulunan ekipmanları tüketiciye sunabiliyoruz. En uygun fiyatlıdan en ekipmanlı otomobile kadar geniş bir yelpazede tüketici bir seçim yapabilir ürünlerimiz arasında.
Ama Logan’ın ayrıcalığı en donanımlı aracında bile fiyat avantajı değil mi?
Diğer markaların fiyat savaşlarına girmelerinden ötürü göreceli olarak kaybolmuş idi, şimdi yavaş yavaş toparlıyoruz. Üretim arttıkça, fabrikaya olumlu yansıdıkça belli bir süre sonra sonuçları almaya başlayacağız, kısmen alıyoruz ama daha iyisini de yapabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü Orta ve Doğu Avrupa’da Logan çok iyi gidiyor. Romanya’da 3-4 aylık sıralar söz konusu. Diğer Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde test sonuçların ötesinde performans gösterdi. Orada da birtakım çekinceleri vardı tüketicilerin, ama otomobili gördükten sonra bunlar çok çabuk ortadan kalktı.
Peki Dacia’nın repütasyonuyla alakalı olarak Logan’a karşı bir çekince oluşuyor mu?
Geçmişte vardı. Yok demek çok gerçekçi olmaz. Dacia’nın eskiden kalan imajı Solanza ile önemli ölçüde değişti. Logan’a çok önemli katkı yaptı. Çünkü Logan’a baktığınızda, gerek dış çizgisiyle gerek iç konforuyla modern, çağdaş bir otomobil olduğunu görüyoruz. Ama buna adaptasyon süreci lazım. Birilerinin desteklemesi lazım. İlk alıcılar hep daha cesur alıcılardır. Biz de onları mutlu edip tatmin edip onların olumlu izlenimleriyle diğer potansiyel müşterimize ulaşmaya çalışıyoruz. Benim en büyük düşüncem, 10 seneyi aşkın süredir sektörün içindeyim, kendim de bir tüketiciyim ve en iyi reklamın ağızdan kulağa yapılan olduğunu biliyorum. Bir hoşnut müşteri benim için kazanılmış en büyük kaledir. Sahada dolaştığımda bunun örneklerini görüyorum. Gelen müşteriler çok güzel şeyler söylüyor, arkadaşlarını getiriyorlar. Belki hemen alışverişe dönüşmüyor, ama otomobili tanımak, Dacia markasının değişimini yerinde gözlemlemek açısından çok önemli. Bizim showroom da öyle. Biz burada doğrudan satış yapmıyoruz, ama çok önemli bir geçiş aksında bulunuyoruz. Ve bizim hedef kitlemize de çok uygun bir yerdeyiz. Memurlar ve küçük esnaf var. Onların izlenimlerinden ‘Evet biz bu işi başardık’ diyebileceğimiz noktaya varıyoruz.
Renault 12’lere dağ keçisi derlerdi. Özellikle taşrada çok kullanılan bir otomobildi. Dacia da belki bu rolü üstleniyor.
Ona aday. Zaten şu anda ilk sonuçlar 12’nin vakti zamanında hatırı sayılır iş yaptığı bölgelerde Logan’ın da başarılı olmaya aday olduğunu gösteriyor. Şu anda Doğu Anadolu’da, Güney’de iyi sonuçlar alıyoruz, ocak ayı pazarı geçen seneye göre daralsa dahi, bu anlamda ileriye dönük umutlu bakabiliriz diye düşünüyorum.
İleriye dönük neler planlanıyor?
Bir kere Logan ailesi genişleyecek. İlerleyen aylarda önce motorizasyon zenginleşmesini göreceğiz. Dizel versiyonu yılın son çeyreğine doğru piyasaya sürülecek. Önümüzdeki yıl içinde bir station wagon versiyonu, bir minivan versiyonu... Bunlar çalışılan ve sonuçlandırılmak üzere olan projeler. Belki sürpriz bir iki kasa daha eklenebilir. Böylece 4-5 üyeli bir aileye dönüşecek Logan ailesi. Dacia, Logan modeliyle giderek daha iddialı ürünler sunmaya devam edecek.
HÜRRİYET