BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,80
ALTIN 2.969,55
HABER /  GÜNCEL

'Ali Kırca şaka yaptığını söylesin'

Ali Kırca ile 'Siyaset Meydanı' yeniden başlıyor. Yazar Ahmet Kekeç Kırca'nın şaka yaptığını söylemesini bekliyor. Neden mi?

Abone ol

Ali Kırca Siyaset Meydanı'na kaldığı yerden devam ediyor. Yeni Şafak yazarı Ahmet Kekeç bu durumdan endişeli. Yazar. diyerek endişesini dile getirdi.

Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak:
 

-

Müjdeli haberi bir internet sitesinden okudum: Bugüne kadar 50 bin katılımcıyla 325 program gerçekleştiren kıymetli anchorman Ali Kırca, "Siyaset Meydanı"na kaldığı yerden devam etme kararı almış.

Çok sevindim.

Fakat ilk programın konusunu ve konuklarını öğrenince, bu sevincim endişeye dönüştü.

Programda "alt kimlik-üst kimlik" tartışılacak. Tartışmaya Hak-Par Başkanı Abdülmelik Fırat, Prof. Anıl Çeçen, Demokratik Toplum Hareketi'nden Sırrı Sakık, Asam'dan Prof. Ümit Özdağ, Araştırmacı Yazar Mehmet Metiner, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ve gazeteci Ece Temelkuran katılıyor.

Endişemi artıran, sadece programın konusu ve konukları değil; konunun zamanlaması ve programı Ali Kırca'nın yönetecek olması...

Hatırlayacaksınız, "Türkiye'nin nabzını tutmak" ve "gerçeği, yalnızca gerçeği ortaya çıkarmak" amacıyla ortaya çıkan "Siyaset Meydanı", 28 Şubat sürecinde (programcının bunda bir dahli olmasa da) "açık istihbarat kanalına" dönüşmüş; siyasetten, siyasal ayrışmalardan neşet eden kötülükleri tartışma malzemesi yapan Ali Kırca da, "siyasetsiz zamanların" kötülüklerine ilişkin bir tek program yapmamıştı. Daha doğrusu, 28 Şubat'ı hazırlayan olguları ekrana taşıyan ve bence (istemeden de olsa) siyasete müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiş mahut çevrelerin işini kolaylaştıran kıymetli anchorman, 28 Şubat kararlarından sonra kepenklerini kapatmayı tercih etmişti. Oysa asıl tartışma bundan sonra başlıyordu!

Kırca'yı severim aslında.

Bir kere sevimli bir adam. Güleç. Kim ne derse desin, başarılı bir haberci de. Ses tonu da güven telkin ediyor. Biraz detone. Türkü söylediğinde özellikle... Ses değil, "Bu adam yalan söylemez, bu adam manipüle etmez, bu adam çarpıtmaz" dedirten "tınılar resmi geçiti" adeta... Zaten solcular biraz detone olur. Bunu, değerli gazeteci, müzisyen, romancı, hikayeci, yönetmen Zülfü Livaneli'den biliyoruz.

Özgüven de acaip yüksek...

Mesela, bu detone haliyle kalkıp bir türkü kaseti yapmıştı: "Habersiz Türküler..." Türkücü Ali Kırca olarak yaşadığı ikinci şöhret döneminde, aptal kadın magazinlerinin bahşettiği "seksi erkek" payesiyle (sahi, bir de böyle bir durum vardı; seksi erkek), üşenmeden kalkıp sırasıyla haber bültenlerini, "sabah şekerleri"ni, "kadın kadına"ları, müzik eğlence programlarını dolaşmış, türküler okumuştu.

Konuk olduğu her programda mutlaka aynı soru: "Siz çok iyi bir habercisiniz, çok başarılı bir anchormansınız, o güzel sesinizle bir türkü okur musunuz?"

Okumayıp da ne yapacaktı; "Bir ataş ver cıgaramı yakayım"dan girmiş, "Çökertmeli Halil"den çıkmıştı.

Tabii Ali Kırca'da detone olan sadece ses değil; siyasete bakışı da detone... "Öteki"nin hukuku konusunda ise, detonenin önde gideni... Mesela, kendisiyle yapılan bir söyleşide, "28 Şubat'ın altına imza atacağını" söylemiş, mahut darbe ve fişleme düzenine sahip çıkmıştı. Bir darbeye imza atmak, övünülecek bir aydın tavrı olabilir mi oysa?

Siyaset Meydanı başlıyor, korkuyorum.

Bu programın başlaması pek hayra alamet değil.

Düşüncenin ancak özgür ortamlarda gelişeceği, farklılıkların zenginlik, çeşitlilik, bir anlamda "çoğulculuk" olduğu söylenir ama, Türkiye gibi ülkeler için bu pek geçerli değil.

Türkiye gibi ülkelerde, çünkü, "müsademe-i efkârdan barika-i hakikat" doğmuyor. İnsanlar, meselelerini konuşarak, tartışarak hallederler; biz meselelerimizi konuşarak, tartışarak çoğaltıyoruz. "Siyaset Meydanı" gibi programlar da, dolayısıyla, birilerinin "not" tuttuğu açık istihbarat kanalına dönüşüyor.

İstiyorum ki, Ali Kırca çıksın, "Hayır başlamıyoruz, bu bir şakaydı" desin!

IRC