BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00

Ali Bulaç neyden, kimden şikayet ediyor?

Lafı eğip bükmeden söyleyeyim. Şikayet ettiğimiz topluluğu bu hale biz yani İslamcı aydın, kanaat önderleri, cemaat liderleri, dindar siyasetçiler ve medya mensupları getirdi.

Yaklaşık 2 yıl önceki bir yazımda: “Günümüz Müslümanlığı insanları niçin adam etmiyor?” diye sormuş, İslamcı kanaat önderlerinin bu sorunun cevabına kafa yormaları gerektiğini söylemiştim.

İslamcı camianın önemli entelektüellerinden Ali Bulaç dünkü yazısında benzer bir soru sordu.

Önce, Bulaç’ın yazısından bir alıntı:

“Neden Müslümanlar aralarındaki ihtilafları tolere edemiyor? (…) Yüce Allah, ihtilafları çözmek üzere “kitap” indirmedi mi, peygamber göndermedi mi? Müslümanlar Kitaba ve Sünnet’e inanmıyorlar mı, yoksa inandıkları, dilleriyle takrir ettikleri halde amel etmiyorlar mı?”

Ben, soruyu Ali Bulaç’ın da aralarında bulunduğu dindar aydın ve kanaat önderlerine sormuştum. Sanırım Ali Bulaç da bize soruyor.

Doğrusu, Ali Bulaç’a katılıyorum: Ortada bir terslik var. Kendilerini toplum içerisinde ‘daha dindar’ konumlandıran cemaatlerin, tarikatların, partilerin ve bu yapılara gönül veren insanların durumu, izah gerektiriyor.

Lafı eğip bükmeden söyleyeyim: Şikayet ettiğimiz topluluğu bu hale biz getirdik. Yani İslamcı aydın, kanaat önderleri, cemaat liderleri, dindar siyasetçiler ve medya mensupları getirdi.

İnsanları Müslüman veyahut “daha dindar” yapmak gibi bir vazife uydurduk.

Dini ticarette, siyasette, eğitimde, insan ilişkilerinde görünür kılmaya çalışırken, pazara sürmüş olduk.

Pazara sürülen din, bir değerler manzumesi olmaktan çıkarak ticari meta haline geldi.

İnsanlara dinî değerleri içselleştirmeyi değil, hal ve hareketlerinde görünür kılmayı öğütledik.

İslam’ın şartı olarak dürüstlüğü, hak yememeyi, ahlaklı olmayı, nezaketi değil;  namaz kılmayı, oruç tutmayı, hacca gitmeyi öne çıkardık.

Vecibeleri;  ahlakın, dürüstlüğün, nezaketin, namuslu birey olmanın önüne koyduk.

İbadet ettiklerine şahit olmadığımız kişileri dindar saymadık. Onların ahlakına kıymet vermedik.

İçki içen komşumuzu aşağıladık ama bağış adı altında rüşvet alan bürokratı, sırf namaz kıldığı için görmezden geldik.

Kumar oynayan arkadaşımızla ilişkimizi kestik.  Fakat partimize, cemaatimize haksız kazanç elde eden ‘yol arkadaşlarımızı’ baş tacı ettik.

Nüfuz kullanarak haksız kazanç elde eden işadamlarımızın günahlarını fakirlerin sofralarında aklamalarını hoş gördük.

Biz kendimiz iyi insan olmakla yükümlü olan kullar olduğumuz halde, insanlar hakkında hüküm verdik. Ne acıdır ki, kul değil, rab gibi tavır takınıp haddimizi aştık.

Toplumu dindarlaştırmak, siyasi İslam bilincini artırmak için dernekler, cemaatler, siyasi partiler kurduk.

Tüm bu çarkın dönmesi için paraya ihtiyaç vardı. Dine hizmet bahanesiyle dinen uygun olmayan yöntemlerle paralar topladık.

Allah rızası için topladığımız paraları, cemaatlerimizin büyümesi için harcadık.

Topladığımız paralar sayesinde büyüdük, geliştik, yayıldık.

En sonunda kazanımları korumak için dini değerlerimizden, ahlaki hassasiyetlerimizden, dürüstlükten takiye yaparak, “hile-i şeriye” adı altında tavizler verdik.

Ve sonunda din, bizim şahsımızda tuhaf bir görünüm arzeder oldu.

Şimdi Ali Bulaç’ın da dediği gibi dinin gerçek değerleri, bu sözümona dindar topluluğa etki etmiyor.

Daha önceleri ‘dini çıkar’ için başkalarına uyguladıkları gayri ahlaki yöntem ve metotları şimdi kurumsal çıkar için birbirlerine uyguluyorlar.

Görünen o ki toplumu daha dindar yapalım derken kendimizle beraber temiz saf Müslümanları da yozlaştırdık.

Kısacası çıktığımız bu yolda yenildik. Çamura saplandık.

Çünkü benimsediğimiz dindarlıkla itiraz ettiğimiz dünyaya gurur duyacağımız bir ahlaki standartlar sunamadık.

İnsanlığa bir değer katamadık.

İmrenilecek bir dürüstlük örneği gösteremedik.

İç barışın çimentosu olması gereken din, bizim elimizde ayrışmanın, çatışmanın, kavganın aracı haline geldi.

Biliyorum bu, bugünün sorunu değil. Abbasilerden, Emevilerden gelen bir tartışma.

Fakat bu gidişatı tersine çevirebilirdik. Tarihte de örnekleri görülen bu yozlaşmaya kendi dönemimizde engel olabilirdik.

Fakat olamadık.

Bu asrın Müslümanları bu dünyaya bir değer katamadı. Hepimize geçmiş olsun. 

Twitter.com/acikcenk