Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Gülen cemaatine yapılan operasyonun asıl amacını ve olası sonuçlarını bugünkü köşesinde yazdı.
Abone olİNTERNETHABER.COM
Hükümetle Gülen cemaati arasındaki kavga 22 Temmuz'da cemaatçi polislere yapılan operasyonla yeni bir boyuta taşındı. Zaman yazarı Ali Bulaç, bugünkü 'Olup bitenin anlamı' başlıklı yazısında, 6 maddede durumu özetleyerek, "Derin bir kaosa sürüklenebiliriz" sözleriyle AK Parti'ye uyarı yaptı.
"Cemaat hedef şaşırtma aracıdır, fonksiyonel bahanedir" diyen Ali Bulaç asıl hedefin, dindarların 100 yıllık mücadele sonucunda toplumsal ve kamusal alanlarda kazandıkları her şeylerini ellerinden almak; tekrar kenara itmek olduğunu yazdı: "İrticayla mücadele eylem planını hatırlayalım: AK Parti’yi ve Gülen hareketini bitirme planı. Bu ikisi biterse diğer dini gruplar, tarikat ve cemaatler de biter."
Ali Bulaç'ın bugünkü yazısı şöyle:
ARINÇ'IN SAMİMİYETİNE İNANIYORUM
Başbakan Erdoğan, Bülent Arınç’ın cemaate yönelik “Bizi affedin demeleri lazım, barışırız” çağrısına “Ben yetkili makamda olduğum sürece asla...” deyip kestirip attı.
Yanlış ifade kullanmış olmakla beraber Sayın Arınç’ın samimiyetine inanıyorum. Bu mesele ‘özür’le, ‘af dilemek’le çözülemez. İddia edildiği gibi hükümete karşı yurtdışı bağlantılı kumpas varsa; yasa dışı ve ahlaksızca dinlemeler yapılmışsa bunun yargı ile açığa kavuşturulması lazım. Bunun yanında 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk davaları da soruşturulmalıdır. Ancak yargıda yapılan değişiklikler bundan sonra adil ve tarafsız bir yargının olacağı konusuna gölge düşürdü.
MİLYONLARCA MÜSLÜMAN KAHROLUYOR
Üzülen sadece Arınç değildir, milyonlarca Müslüman bu ülkede kahroluyor. AK Parti’nin ana gövdesi, milletvekillerinin ve bakanların çoğu olup biteni onaylamıyor. Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a göre “Yolsuzluğa inanan AK Partili çok”, Devlet Bakanı Ali Babacan kibar bir dille “Maalesef ileri demokrasi olamadık” diyor. Sayın Başbakan, partisinin kendisini desteklemediğini, yanında yer almayanları not ettiğini üç kere dile getirdi.
İDRİS NAİM ŞAHİN DOĞRU TEŞHİSİ KOYDU
Buna rağmen hukuka takla attıran operasyonlar devam ediyorsa, inisiyatif bildiğimiz AK Partililerin elinde değil, sert bir çekirdeğin elinde. Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in teşhisi tam yerinde: “Oligarşik bir klik” kaptan köşkünü ele geçirmiş durumda.
45 senedir bu mücadelenin içindeyim. Bugüne kadar görüşlerimde ve öngörülerimde büyük ölçüde yanılmadım. Ahirette hesap vereceğim bilinci içinde vicdani kanaatim, görebildiğim ve anlayabildiğim şudur:
CEMAAT KATİL TİMSAHIN İÇİNDE OLDUĞU HAVUZA ATILDI
1) Söz konusu olan “içeriden destekli uluslararası bir operasyon”dur. Operasyon sağ gösterip sol vurma taktiğini uyguluyor. Cemaat hedef gösterilip başka şeyler oluyor. Bu, devlette İttihatçı zihniyete sahip sert çekirdeğin yapageldiği darbelerin bir devamıdır. Cemaat, katil timsahın içinde olduğu bir havuza itilmiş durumda, varolma mücadelesi veriyor. Ulusalcılar, Sayın Nevzat Yalçıntaş’ın dediği gibi hiçbir zaman devlette istemedikleri cemaati tasfiye etmeye çalışıyor. Bu sürecin en aktif unsurları ulusal ve muhafazakâr Ergenekonculardır. Bunlar Tayyip Bey’in arkasında duruyormuş gibi görünüp cemaatin bütün hayat alanlarını kurutmak istiyorlar. Dindarları sadece bürokrasiden değil, ekonomiden medyaya ve eğitime kadar her alandan kovmayı hedefliyorlar.
AK PARTİ VE CEMAAT BİTERSE HER ŞEY BİTER
Cemaatin tabii ki hataları var ama asıl konu devletin bildik müdahalelerle kendini yeniden restore etmesidir. Cemaat hedef şaşırtma aracıdır, fonksiyonel bahanedir. Hedefte dindarların 100 yıllık mücadele sonucunda toplumsal ve kamusal alanlarda kazandıkları her şeylerini ellerinden almak; tekrar kenara itmek, böylelikle “din-dışı, dindar-dışı ülke” projesine dönmektir. İrticayla mücadele eylem planını hatırlayalım: “AK Parti’yi ve Gülen hareketini bitirme planı.” Bu ikisi biterse diğer dini gruplar, tarikat ve cemaatler de biter.
OTORİTER REJİMLERE DÖNÜLÜYOR
2) Ortadoğu’da İslami gruplar tasfiye ediliyor, otoriter rejimlere dönülüyor. AK Parti, 2002’de uluslararası güçlere bazı taahhütlerde bulundu. Bunların hem bir kısmını yerine getiremedi, hem taahhütlerin dışına çıktı. 2011’den itibaren takip ettiği yanlış dış politika önüne ağır bir fatura olarak konuluyor. Bu fatura Türkiye’ye ödetilmek isteniyor.
ERDOĞAN'I ZOR DURUMA DÜŞÜREN 2 FAKTÖR
3) İçeride Erdoğan’ı zor duruma düşüren iki faktörden biri “havuz sistemi” ve bunun iç ve dış boyutunun kazandığı vahamet; diğeri rüşvet ve yolsuzluk operasyonları ve sonrasında yargı sisteminde yapılan hukuka aykırı düzenlemeler. Bunlar Erdoğan’ı sert çekirdeğe itiyor.
CEMAAT İLK DEFA SOKAĞA ÇIKTI
4) Bugüne kadar hiçbir gösteriye katılmamış bir cemaatin binlerce seveni eğer adliye önünde toplanabiliyorsa, bunu ciddiye almalı. Sayın Başbakan, 2013’te Kazlıçeşme meydanını hıncahınç dolduran kalabalıklara hitap ettikten sonra doğruca Türkçe Olimpiyatları’nın yapıldığı Başakşehir Stadyumu’na gittiğinde içeride ve dışarıda Kazlıçeşme’ye yakın coşkulu bir kalabalıkla karşılaştı. Ellerinde Cevşen olanların sokağı, sol örgütlerin şiddet sokağına benzemez.
DERİN BİR KAOSA SÜRÜKLENİRİZ
6) Derin bir kaosa sürüklenebiliriz. Özellikle AK Partili kardeşlerime, vicdan ve akıl sahibi milletvekillerine, bakanlarına, iliştirilmemiş köşe yazarlarına, hocalara, sorumlu fikir erbabına sesleniyorum. Efendimiz “Kardeşine zalimken de, mazlumken de yardım et” buyurur. “Mazlumu zulümden kurtarmak, zalime engel olmak ona yardımdır.” (Buhari, Mezalim, 4). Hepimiz Erdoğan’a, AK Parti’ye, Hizmet’e ama öncelikle kendimize yardım edelim.