DEVA Partisi lideri Ali Babacan, gece yarısı kararnameleriyle hem Merkez Bankası Başkanı Ağbal'n görevden alınmasını hem de İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesini değerlendirdi.
Abone olBabacan, partisinin genel merkezinden çevrim içi yaptığı basın açıklamasında, TCMB Başkanı Naci Ağbal'ın görevine son verilmesine ve Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine yönelik eleştirilerde bulundu.
Son yıllarda Merkez Bankası ve TÜİK'te yapılan başkan değişikliklerinin ekonomiyi olumsuz etkilediğini savunan Babacan, "Böyle bir ülkede ekonomik istikrar sağlanabilir mi? Gerçekten akıllara durgunluk verici gelişmeler bunlar. Basiretli bir hükümet, basiretli bir yönetim kendi ülkesine bunu yapamaz. Bunun adı en hafif ifadeyle keyfiliktir. Bu keyfi yönetim anlayışı, hukuksuzluk, kuralsızlık şu andaki ülkeyi yöneten zihniyetin en önemli sorunudur. Bu zihniyet düzelmedikçe ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan çıkması mümkün olmayacaktır." dedi.
Ülkenin 130 milyar dolarlık döviz rezervinin tüketildiğini söyleyen Babacan, "Aynı süre içinde Merkez Bankasının yıllarca biriktirilen yedek akçeleri, Türk Lirası cinsinden yedek akçeleri bir günde harcandı, sıfırlandı. Ülkenin hazinesinin borcu son 2 yılda 2'ye katlandı. Birilerinin çıkıp bunun hesabını vermesi lazım." diye konuştu.
"İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış yöntemi doğru değil"
Babacan, Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı'yla Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini de eleştirerek, Türkiye'de kadına şiddet sorununun her geçen gün arttığını kaydetti.
Hükümetin bu konuda somut adımlar atmadığını iddia eden Babacan, "Mevcudu yıkmak en kolayı. Madem bunu beğenmiyorsunuz, yerine ne koydunuz? Başka bir çözümünüz, daha sağlam bir yasal düzenlemeniz var mı? Yoksa siz de bazıları gibi kadına şiddetin bazen mazur görülecek bir durum olduğunu mu düşüyorsunuz?" sorularını sordu.
Babacan, kadına şiddetin kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, "Kadına şiddete topyekun sağlam bir duruş göstermek, bugün Türkiye'de her siyasetçinin, vatandaşımızın, her insanın görevidir. Hükümetten beklediğimiz budur. Hükümete ve Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum. Bundan sonra bu attığınız adımdan cesaret alan, bu adım yüzünden daha fazla şiddet gören, kadın cinayetlerini daha farklı gösteren bir tablo oluşursa, bunun günahı boynunuzadır. Bu attığınız adım sebebiyle kadına şiddette, kadın cinayetlerinde meydana gelen her artış, aile içi şiddetteki artışın günahı size aittir." diye konuştu.
Türkiye'nin sözleşmeden çekiliş yönteminin doğru olmadığını öne süren Babacan, "Uluslararası sözleşmeler önce Meclisten geçip daha sonra hükümet kararıyla yürürlüğe sokulurken, uluslararası sözleşmelerin iptalinin de yine Meclis tarafından yapılması gerekir ve bunun yürürlüğe konulmasının hükümet tarafından yapılması gerekir. Burada çok açık bir hukuk ihlali olduğunu görüyoruz. Bu kararla, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan Anayasal hak Cumhurbaşkanlığı tarafından gasbedilmiştir. Bu büyük bir hukuk garabetidir." görüşünü savundu.