BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,85
ALTIN 2.965,05
HABER /  EKONOMİ

Ali Babacan'dan Koza İpek açıklaması

AK Parti Ankara Milletvekili Adayı ve eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan kayyum atanan Koza İpek Holding'le ilgili açıklama yaptı.

Abone ol

Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara milletvekili adayı Ali Babacan, Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanması kararına ilişkin, "Spesifik olarak bu konunun ekonominin geneliyle ilgili olumsuz bir sonuç getireceğine inanmıyorum" dedi.

Babacan, Habertürk TV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bu yılın gelişmekte olan ülkeler açısından olumsuz olduğunu anlatan Babacan, Türkiye'nin de siyasi belirsizlik ve çevresel etkiler nedeniyle bundan etkilendiğini söyledi.

 Türkiye'nin piyasa göstergelerinde son 1 ayda yaşanan olumlu seyre dikkati çeken Babacan, "Piyasalar, '1 Kasım seçimleri Türkiye'deki istikrar tablosunu güçlendirecek bir sonuçla bitecektir' beklentisini bugünden fiyatlandırmaya başladı diye okuyoruz. 7 Haziran seçimlerinin olumsuz bir şoku vardı, bundan sonraki dönemde Türkiye nasıl idare edilecek, nasıl bir ekonomi programı uygulanacak gibi konularda ciddi belirsizlik oluştu. Fakat son haftalarda bu belirsizlik bir miktar ortadan kalktı" diye konuştu.

Türk ekonomisinin temellerinin sağlam olduğunu vurgulayan Babacan, 1 Kasım seçimlerinden sonra da ekonomi politikalarında çok büyük bir sapma olmayacağı beklentisinin bulunduğunu kaydetti.

Babacan, AK Parti seçim beyannamesiyle, partinin ekonomi politikalarına ilişkin soru işaretlerinin de bir ölçüde ortadan kalktığını dile getirdi. Babacan, "1 Kasım'a doğru giderken biraz daha olumlu, öngörülebilir bir hava var. Arzumuz 1 Kasım seçimlerinden sonra güçlü bir hükümet çıkaracak bir tablonun oluşması" ifadelerini kullandı. 

Babacan, seçimlerin ardından tek parti iktidarının oluşması durumunda piyasa göstergelerinin çok daha olumlu seyre gireceğini söyledi.

7 HAZİRAN'DA MESAJI ALDIK

Tek parti hükümetlerinin ekonomi açısından daha iyi sonuçlar vereceğinin altını çizen Babacan, şöyle konuştu:

"İş dünyası ve piyasa oyuncularında bir koalisyonunda çok kötü olmayacağı ile ilgili değerlendirmeler var. Hatta biz çok katılmasak da şöyle bir algı da var; tek parti hükümetinin bir otoriterlikle, keyfilik, hukuksuzlukla ve bunların getireceği öngörülebilirlik sıkıntısıyla beraber düşünülmesi de söz konusu. Halbuki, TBMM'de çoğunluğu sağlayan bir partinin oluşturacağı bir tek parti hükümeti, aynı zamanda çoğulcu bir hükümet olacaktır. Yani vatandaşlarının tümünü kucaklayan, 78 milyonun tümünün hükümeti olacak bir çalışma içinde bulunacaktır. Kutuplaştırıcı değil birleştirici, gerici değil yumuşatıcı olacaktır. Zaten 7 Haziran seçimi sonuçlarında AK Parti'nin neden oy kaybettiği derinlemesine incelendiği zaman 1 Kasım seçimleriyle ilgili bizim aldığımız dersler var. Hem siyasi hem ekonomik dersler ama siyasi dersler tarafını daha belirgin gördük. 

Burada bizim 2001 ruhuna geri dönmemiz, kampanyamızın da ana sloganı olan 'ilk günkü aşkla' ruhuna geri dönmemiz gerekiyor. Yani amatör ruh; halkla bütünleşen, kucaklaşan, arasında mesafe koymayan, milletin içinden çıkarak millete hizmet eden bir anlayış. Böylece vatandaşlarımızla oluşan mesafeyi hızla kapatmak. 

 Biz bu mesajı 7 Haziran'da aldık. Bir tek parti hükümetinden endişe ve korkular varsa, biz bunları iyi anlıyoruz, bunların gerçekleşmemesi için de özel bir çaba olacak. Partimiz içerisinde bu farkındalık ciddi şekilde oluştu. Dersi, mesajı aldık."

DERLENİP TOPARLANMA HATALARI GİDERME

Uzun süre devam eden bir iktidarın ister istemez bazı noktalarda halktan, siyasetin güncel gelişmelerinden uzak kalmasının söz konusu olabileceğini belirten Babacan, "13 yıl sonra eğer AK Parti'nin kendisi kurulu düzen gibi davranmaya başlarsa, kurulu düzen cephesine geçip, ondan sonra diğer toplum kesimleriyle olan diyalogda zayıflama olursa bu çok kötü bir durum ve bunun olmaması gerekiyor. Ama 7 Haziran vatandaşlarımızın gösterdiği önemli bir sarı karttı, ileride kırmızı karta da dönebilir. Dolayısıyla sarı kartı gördükten sonra derlenip toparlanıp, hataları giderme, yeniden sımsıkı kucaklaşma, memleketin gerçekleri üzerinden siyaset yapma, etnik kökeni, dini mensubiyeti ne olursa olsun, tüm vatandaşlara aynı iyi hizmeti verebilme, devlet, millet ayrımı yapmadan kucaklaşabilme..." değerlendirmesinde bulundu.

 VAATLERİMİZ DAHA İNANDIRICI BULUNDU

Babacan, AK Parti'nin seçim beyannamesinde yer alan vaatlere ilişkin soruya, "Bizim söylediğimiz bin 300 lira asgari ücret, diğer partilerin söylediği daha yüksek rakamlardan çok daha kıymetli, inandırıcı ve gerçekçi. 'Bu olur' diyor herkes. İş dünyasında da haklı olarak bunun altından nasıl kalkacağız hissiyatı var" yanıtını verdi.

Vaatlerinin maliyetinin 20 milyar lira olduğuna işaret eden Babacan, "Toplumsal etki ve dokunduğu kesimlere bakacak olursanız, 150 milyar lirayla oluşturamadıkları etkiyi biz 20 milyar lira ile oluşturduk. Bütçe yapmanın bir bilimyönü, bir de sanat yönü var. İkisini iyi yaptığınızda zaten ekonomi iyi yönetiliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, vaatlerinin havada kalmadığını belirterek, bütçenin gider kaleminde bunların yer aldığını dile getirdi.

 EKONOMİ ÜZERİNDE KALICI ETKİSİ OLDUĞUNA İNANMIYORUZ

Babacan, Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanması kararıyla ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine ise şunları ifade etti:

"Bu bir yargı süreci olduğu için, hele hele sürecin ortasında herhangi bir açıklama yapmayı doğru görmüyorum. Yargıya intikal ettiyse sürecin kendi yolunda gitmesi lazım. Hep beraber izleyeceğiz, bunun sonucu nasıl, süreç nasıl biter... 

Ekonomi üzerinde kalıcı etkisi olacağına inanmıyoruz. Şu var; genel anlamda Türkiye'de yargıya güvenle ilgili bir sorun var, sadece bu meseleyle ilgili değil. Yargıya güven alt sıralarda. Bu tür gelişmeler, yargıya güvenin çok daha yüksek olduğu bir dönemde, ülkede olduğunda bu kadar işlenmez bile. Bütün bu tabloda davanın içeriğini bilemeyiz, gizlilik süreci vardır.

Savcılar, hakimlerin bildiği konulardır bunlar. Spesifik olarak bu konunun ekonominin geneliyle ilgili olumsuz bir sonuç getireceğine ben inanmıyorum. Ama şu var ki yargı reformu memleketin şiddetli bir ihtiyacı."