Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile açık bir ayrılık yaşamasına karşın yeni hükümette koltuğunu nasıl korudu. Kadri Gürsel'den çarpıcı analiz...
Abone olİNTERNETHABER.COM
Milliyet yazarı Kadri Gürsel, Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığında kurulan yeni hükümette koltuğunu koruyup koruyamayacağı en çok merak edilen isim olan Ali Babacan için günün en çarpıcı analizine imza attı.
BİR "YENİ TÜRKİYE" MUHALİFİ OLARAK ALİ BABACAN!
Ali Babacan'ın "Kabinedeki ‘Yeni Türkiye’ muhalifi" olduğunu savunan Gürsel, Babacan'ın Ekonomiden Sorumlu kişi olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile açık bir ayrılık içinde olduğunu yazdı. Babacan'ın Erdoğan'ın ileri demokrasi iddiası ve dış dünyaya dönük söylemleriyle ters düştüğünü yazan Gürsel, hükümetin Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'ya dönük tepkisinin asıl muhatabının da Babacan olduğunu öne sürdü. Gürsel, Babacan'ın Erdoğan ve yakın çevresiyle açık bir ayrılık yaşamasına karşın yine de kabineye girmesinin sebebini ise "“Yeni Türkiye” piyasaların güvenini kaybetmeyi göze alamamıştır." diyerek açıkladı.
İşte Gürsel'in yazısındaki ilgili bölüm:
ERDOĞAN'IN FAİZ ORANI BASKISINA KARŞI KOYDU
Babacan dünyaya entegre olmuş, açık bir ekonomiyi savunuyor. Bunun için de mali disiplinin ve kurumların bağımsızlığının korunmasından yana, siyasetin ekonomiye popülist müdahalelerine karşı...
Bu onun için bir ideolojik tercih değil. Türkiye’nin, cari açığın finansmanına dayalı büyüme modelinin başka türlü sürdürülemeyeceğini aklı başındaki her insan gibi bildiğinden, tavrı böyle.
Babacan, Erdoğan ve çevresinin faiz oranlarının siyasi amaçlarla sert biçimde düşürülmesi için Merkez Bankası’na yaptığı baskılara karşı koydu.
YİĞİT BULUT'UN HEDEFİ OLDU
Çünkü dünyada, Ankara’nın Merkez Bankası bağımsızlığını yok ederek faiz denetimini siyasileştirdiği ve kumanda ekonomisine geçtiği yönünde bir algının ortaya çıkması, Türkiye için büyük bir risk faktörü oluşturmaktaydı.
Babacan bu haklı direnci nedeniyle şimşekleri üzerine çekti ve yıpratılmak istendi.
Uydurduğu komplo teorileri ve eksantrik görüşleriyle ünlenmiş bir başdanışman kullanılarak kapalı kapılar ardında ve kamuoyu önünde istiskale uğratıldı...
MERKEZ BANKASI'NA SÖYLENENLER BABACAN'I HEDEF ALIYORDU
Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya yönelik her hücumunun arka plandaki hedefi Babacan’dı.
Nihayet, Babacan’ın Cumhurbaşkanı Seçimi’ni izleyecek yeni hükümette yer almama eğiliminde olduğu doğrultusundaki kulis bilgileri artık haber olarak yazılır olmuştu.
KAMUOYU ÖNÜNDE YENİ TÜRKİYE'YE MUHALEFET
Bu arada Babacan da mensubu olduğu hükümette estirilen “Yeni Türkiye” rüzgarlarına karşı itirazını kamuoyu önünde açıkça dile getirmeye başladı.
Babacan’ın 8 Temmuz’daki “Türkiye Sermaye Piyasaları Genel Kurul Toplantısı”nda yaptığı ve medyanın nedense hak ettiği önemi vermediği konuşmasından önemli uyarılar içeren bazı paragrafları alıntılıyorum:
ERDOĞAN VE ÇEVRESİNİN ZARARLI EĞİLİMLERİNE AÇIK UYARI
“Türkiye’nin önümüzdeki 12 ay içinde ödeyeceği dış borç yaklaşık 200 milyarın üzerinde, 210-220 milyar dolar gibi bir rakam var. Bir de önümüzdeki 12 ay içerisinde bunun üzerine cari açığın finansman ihtiyacı gelecek, oradan da bir 55-60-65 milyar dolar eklediğinizde dış finansmanın Türkiye ekonomisi açısından ne kadar önemli olduğunu anlatmak çok zor değil, anlamak da çok zor değil. Dolayısıyla Türkiye kaçınılmaz bir şekilde dışa açık olmak zorunda olan bir ülke. Ve dışarıdan sürekli kaynak girişi olan, arzu ederiz ki bu kaynak doğrudan yatırımlar şeklinde olsun ama bir miktar da borç olacak; kaçınılmaz geri ödenmek üzere giren kaynak olacak. Ne olursa olsun bu giriş Türkiye’ye devam etmeli ve bunu sağlayacak güven ortamını korumak mecburiyetindeyiz.”
Babacan’ın şu cümleleri de Erdoğan ve çevresindeki zararlı eğilimlere karşı açık bir uyarı niteliğindeydi:
“Onun için içe kapanmacı, yabancıları dışlayıcı ya da dışarılarda hayali bazı karşılıklar arayıcı yaklaşımların ekonomimiz açısından son derece riskli olacağını özellikle vurgulamak istiyorum. (...) Mutlaka ve mutlaka dünyayla entegre olmuş, dünyaya açık bir Türkiye ve açık bir ekonomi. Petrolümüz, doğalgazımız olsa bazı ülkeler gibi yerin altından çıkarttığımızı satıp oradan gelen dövizle hayatımızı yaşıyor olsak belki daha kapalı bir anlayışla biz bu çarkı da döndürürüz ama tablo öyle değil.”
ERDOĞAN'IN İLER DEMOKRASİ İDDİASINI BOŞA ÇIKARDI
Babacan ardından 26 Temmuz’da Eskişehir’deki bir iftar programındaki konuşmasında “Maalesef ileri bir demokrasi olduk diyecek durumda değiliz. İleri demokrasi için daha atmamız gereken adımlar var” diyerek Erdoğan’ın “ileri demokrasi” iddiasına katılmadığını da göstermiş oldu.
Aynı gün, iktidar medyasının en azgın tetikçi sitelerinden birinde Babacan hakkında, itibarsızlaştırma amacını güden bir yazı alıntılandı. Numan Kurtulmuş’un göklere çıkarıldığı yazıda Babacan “Paralel yapı-Bilderberg-Faiz Lobisi projesi” ilan edilip yerden yere vuruluyordu.
"YENİ TÜRKİYE" PİYASALARI KAYBETMEYİ GÖZE ALAMADI
İşte bu Babacan’ın şimdi hükümette kalmaya ikna edilmiş olması iktidarın seçime kadar kendi “yumuşak karnı”nı koruma gayretinden başka bir anlam taşımıyor. “Yeni Türkiye” piyasaların güvenini kaybetmeyi göze alamamıştır.