BIST 9.420
DOLAR 34,41
EURO 36,30
ALTIN 2.842,85
HABER /  GÜNCEL

Alevi terim ve deyimleri kitap oldu

Alevi terim ve deyimleri, ilk kez kapsamlı bir sözlük çalışmasıyla bir araya getirildi.<br/>“Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü”nü hazırlayan ...

Abone ol

Alevi terim ve deyimleri, ilk kez kapsamlı bir sözlük çalışmasıyla bir araya getirildi.
“Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü”nü hazırlayan Araştırmacı Yazar Alper Çağlayan, çalışmanın Alevilik inancına ait bazı sözcük, deyim ve terimlerin anlamlarının doğru şekilde bilinmesi ve anlam birlikteliğinin sağlanması amacıyla hazırlandığını söyledi. Bin 680 maddeden meydana gelen sözlük 20 yılı aşan bir süredir devam eden derleme ve araştırma çalışmasıyla tamamlandı. Türkiye Diyanet Vakfı’nın “Alevi-Bektaşi Klasikleri” projesinin koordinatörlüğünü de yürüten Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri, sözlüğün terminolojide önemli bir ihtiyaca cevap verecek nitelikte olduğunu belirtti.
“Boyun Vermek, Bezm, Cara Koşmak, Dar-ı Nesimi, Çarpana, Çerağ Uyarmak, Epsem, Erkancı, Etek Tutmak, Hak-i pay, Tarik-i Ali” Alper Çağlayan’ın 20 yılı aşkın bir süredir yaptığı sözlük çalışmasında yer alan Alevi terim ve deyimlerinden birkaçı. Bu çalışma ile Alper Çağlayan, Alevilik inancında yer alan söz ve deyimlerde anlam birlikteliğini sağlamayı amaçladığını ifade ediyor.
Fabulinus Yayınları’ndan çıkarak kitapçılarda yerini alan sözlük çalışmasının ön sözünde Alper Çağlayan, Türkçe konuşan çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Alevilik ile ilgili söz ve deyimlerin, bu inanç değerlerinin yaşatıldığı yöreler itibarıyla değişik anlamlar ifade ettiğine dikkat çekerek “Yöreler arasında bu anlam farklılığı da zaman zaman yanlış anlamalara ya da konunun yeterinde anlaşılamamasına sebep olmaktadır” ifadesini kullandı. Çağlayan sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu çalışmada, derlenen ve kaynaklardan tespit edilen sözcüklerle deyimler, taşıdıkları anlam itibariyle, mümkün olduğunca kısa, anlaşılır bir şekilde farklı kullanımlardaki karşılıklarıyla verilmeye çalışılmıştır. Ülkemizin farklı yörelerindeki cem ayinleri ve muhabbet cemlerine bizzat katılmak suretiyle, bu inanç dairesinde yer alan sözcük ve deyimler taşıdıkları anlamlarla birlikte derlenmiştir. Bu katılımlar sırasında, Alevilik inancını yaşayan çeşitli kişi ve gruplarla yapılan görüşmeler sonucunda, Aleviliğin ülkemizdeki yeri, önemi hakkında bazı tespitler de yapılmıştır. Maddelerdeki ritüel uygulamaların anlatımında ise çoğunlukla ‘Çubuk Yöresi’ baz alınarak açıklamalar yapılmıştır.”

"İHTİYACA CEVAP VEREBİLECEK NİTELİKTE"
2005 yılından bu yana Türkiye Diyanet Vakfı’nın “Alevi-Bektaşi Klasikleri” projesinin koordinatörlüğünü yürüten Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri de kitabın arka yüzünde yaptığı değerlendirmede, “Asırlardır Horasan’dan Balkanlar’a pirleri, mürşidleri, ocakları, dergahları, talibleri, adabı ve erkanı ile varlığını devam ettiren ‘Alevi Bektaşi Yol’u ideal insan ve ideal toplum modelinin oluşturulmasını temin edecek değerler dizgesine sahiptir. Sevgi, hoşgörü, doğruluk, dürüstlük, şefkat, merhamet gibi kıymet biçilemeyen, Hak ve halk katında muteber bu değerlerin yaşatılması, onların anlaşılması, açıklanması ve genç nesillere öğretilmesi ile mümkündür. Bir geleneğin açıklanması ve öğretilmesi kavramlara, deyimlere, kısacası aslına uygun bir terminolojiye ihtiyaç duymaktadır. Değerli araştırmacı Alper Çağlayan’ın yılların emeği Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü’nün bu ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte bir eser olduğu düşüncesindeyim” dedi.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tarih Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rıza Yıldırım’ın değerlendirmeleri de şöyle; “Aleviliği tamamen söz üzerinden öğrenen araştırmacılar ve yeni nesil Aleviler, terimlerin deruni anlamlarını doğal olarak kavrayamamaktadırlar. Bu kavrayamayış zamanla terimlerin manalarında daralma, sığlaşma ve hatta başkalaşmayı da beraberinde getirmektedir. Alevilik bilgisini batını-irfani derinliği ile yaşandığı, yaşatıldığı ve mütemadiyen yeniden üretildiği cemler ve muhabbet ortamları artık neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Yine de tarihin derinliklerinden süzülerek bir dantela gibi işlenmiş bu terimleri ve kavramları tarihsel ve teolojik köklerinden koparmadan anlamak mecburiyeti vardır. İşte bu noktada bu çalışma önemli bir boşluğu doldurmaktadır.”
(İHA)