İlkbaharla birlikte mevsimsel alerjik hastalıklarda artma görülmeye başlanıyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nden Sevgi Canbaz çeşitli uyarılarda bulundu.
Abone olOndokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevgi Canbaz, bu aylarda polen, gıda ve böcek alerjilerinin sık görüldüğünü belirterek, alerjiden tamamen kurtulmak mümkün olmasa bile alerjiye neden olan etkenlerden uzak durulması gerektiğini söyledi. İlkbaharla birlikte mevsimsel alerjik hastalıklarda artma görülmeye başlandığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Canbaz, "Çiçeklerin açması, iklimin değişmesi, sıcakların yavaş yavaş yükselmesi, rüzgar ve yağmur, alınan gıdaların farklılaşması belli başlı alerji etkenleridir" dedi. İlkbaharda en fazla alerjik hastalık olarak mevsimsel alerjik nezlenin ortaya çıktığını, sabahları yorgun kalkma, yataktan kalkmanın isteksiz olması, uykusuzluk çekme, aksırık ve burun akıntısı, burunda kaşıntı ve burun tıkanıklığının belli başlı şikayetleri oluşturduğunu, hastaların çoğunda göz yakınmaları bulunduğunu kaydeden Canbaz, "Gözlerde kaşınma ve batma, kızarıklık ve sulanma, ışıktan rahatsız olma gibi şikayetler oluşur. Ayrıca hastalarda geniz akıntısı ve boğazda kaşınma hissi mevcuttur. Zaman zaman boğazından kısa sesler çıkarır. Bazen öksürük de olabilir" diye konuştu. Yrd. Doç. Dr. Canbaz, ilkbaharda gıda alerjileri ve böcek alerjilerinin de görüldüğünü, bunların genellikle kaşıntı, kabartı ve şişme şeklinde ortaya çıktığını, dudakların ve göz kapaklarının şişmesi, bazen de boğazda kuruluk ve şişme olmasının tehlikeli olabileceğini vurguladı. Alerjinin, şahsın dışardan aldığı bir maddeye karşı değişik bir reaksiyon vermesi olduğunu ifade eden Canbaz, bu maddelere alerjen dendiğini, alerjenlerin çayır, ot ve ağaç polenleri, gıdalar, küf mantarları, boyalı ve kimyasal katkı maddeleri, kozmetikler, ev tozunda bulunan "mite"lar olduğunu açıkladı. Canbaz, "Ayrıca hayvansal alerjenler (yün, kıl, tüy, deri döküntüleri v.s.) de çok etkili antijenlerdir. Bu antijenler solunum yoluyla, ağız yoluyla ve deriden alınarak vücuda girerler. Genetik olarak yatkın ve alerjik kişilerde hastalık oluştururlar. Anne veya baba alerjik ise çocukta alerjik hastalık oluşma oranı yüzde 30, hem anne, hem baba alerjik ise bu oran yüzde 50'dir" şeklinde konuştu. "ALERJİYE NEDEN OLAN ETKENLER VE TEDAVİSİ" Alerjik hastalıkların tedavisinden çok bu hastalıkların önlenmesi ve koruyucu tedavinin daha önemli olduğuna işaret eden Yrd. Doç. Dr. Sevgi Canbaz, "Alerjik hastalık ortaya çıkma riski olan çocuklara katkı maddeli yiyecekler verilmemelidir" dedi. Meyve suları, kola, boyalı şeker, boyalı süt ve yoğurt, sakız, dondurma gibi gıdaların katkı maddeli gıdalardan bazıları olduğunu söyleyen Canbaz, yün yastık, yün yorgan, yün battaniye, kuş tüyü yastık kullanılmaması gerektiğini kaydetti. Canbaz, "Ayrıca, evde kedi, köpek ve kuş bulundurulmamalıdır. Bodrum kat, güneş görmeyen evler, küf mantarı yönünden önemlidir. Deodorant, parfüm, sigara dumanı, oda kokuları kullanılmamalıdır. Memleketimiz için en önemli konu sigara dumanıdır. Ev içinde kesinlikle sigara içilmemeli ve sigara kokusu sinmiş elbiseyle eve girilmemelidir" tavsiyesinde bulundu. Polen alerjisi olanların, polenlerin yoğun olduğu piknik, yazlık gibi yerlere gitmemesi gerektiğini de dile getiren Canbaz, şöyle devam etti: "Rüzgarlı havalarda dışarı çıkmamalı, böyle havalarda pencereleri açarak havalandırma yapmamalıdır. Gerekirse hastalar maske takmalıdır. Alerjik nezleli hastaların yaklaşık dörtte birinde ilerde astım ortaya çıkmaktadır. Şayet astımlı kişilerde polen alerjisi daha baskın ise bu kişiler bu aylarda daha da çok hastalanırlar. Alerjik hastalıkların tedavisinde 3 ana konu önemlidir. Bunlar koruyucu tedavi, ilaçla tedavi ve aşı tedavisidir. Koruyucu tedavi bilmek ve önlem almakla mümkündür. İlaç tedavisi olarak alerjik nezle ve alerjik göz nezlesinde antialerjik ilaçlar, astımda nefes açıcı ve bronş yollarını tedavi edici ilaçlar, kurdeşen ve ilaç alerjilerinde antialerjik ilaçlar verilmektedir. Aşı tedavisi laboratuvar ve deri testiyle alerjik olduğu tespit edilen, koruyucu ve ilaç tedavisinden yeteri kadar fayda görmeyen, genç, genç erişkin ve çocuklarda uygulanmakta olup ilaç kullanımı azaltılmaktadır. Seçilmiş hastalarda iyi sonuçlar alınmaktadır".