Aldatılmışlık
Reha Muhtar 10 Şubat Pazar günkü yazısında; Nazım Hikmet’in evde Piraye beklerken Suat ile Çamlıca sırtlarındaki kaçamak buluşması ve sonrasındaki öpüşmesini yazmış.
Reha Muhtar 10 Şubat Pazar günkü yazısında; Nazım Hikmet’in evde Piraye beklerken Suat ile Çamlıca sırtlarındaki kaçamak buluşması ve sonrasındaki öpüşmesini yazmış.
Aslında olaya nasıl baktığınla da ilgili buna “Nazımdan hoş bir seda” da diyebilirsin “erkek milleti işte illaki aldatır da...”
Tabi Suat’ın yaptığı gibi erkeği yoldan çıkaran kadınları da anlatabilirsin.
Yoldan çıkmaya hazırları da…
Yani bu; olaylara biraz da nasıl baktığınla ilgilidir. Ve bu bakışın biraz da hayata bakışındır.
Öyle olduğu içinde aslında biraz da seni ve senin hayata bakışını anlatır.
Bakışın aslında duruşundur.
“Hoş bir seda” deyip geçmek; bu olayı okuyanlar için kolaydır. Hatta zaman zaman hovarda sohbetlerinin kadehlere mezesidir.
Ama bunu bir de Piraye’ye sormak gerekirdi. Ya da aldatılma duygusunu, aldatılmayı yaşayanlara…
O duygu farklıdır.
Kimisinin umurunda olmaz, kimisinin ruhunu bile ele geçirir.
Arınmak gerekir.
Kimine göre bir arayış, kimine göre kayboluş. Kimine göre ise bunca yaşam derdinin içinde küçük bir detay olacak kadar önemsiz.
Ne su götürür, ne götürmez?
Bilimez…
Mesela sevgiliden ya da eşten habersiz yapılan bir şey bile aslına bakarsanız aldatmadır. Haber verildiğinde; izin verilmez ya da üzülür bahaneleri; bunu temizler mi bilinmez.
Biraz da umurunda olmakla ilgili bir şey sanırım.
Ya da cinsellikten uzak masum bir öpüşme…
Masumiyetin nerede başlayıp, nerede bittiği; yaşamını her şeyi görünür ya da görünmez sınırlara göre yaşayanlara göre kabul edilmesi zordur.
Aslına bakarsanız; cinsel aldatmadan çok daha önemli bir aldatma yalandır.
İster masum olsun, ister suç dolu olsun.
Yalan en büyük aldatmadır.
Bir anlamda sevgi dolu çuvala çuvaldız saplamaktır.
İnce ince akar gider sevgi o delikten. Sonra bir bakmışsınız; akan giden zamanla birlikte elinizde boş bir çuval kalmıştır.
Yılların tükettiği ilişkilere bakın; illaki bir köşesinde yalan hatta yalanlar vardır. Tükenmiş ilişkilerdeki “biz nasıl bu hale geldik” sorusunun cevabı; işte o görünmez çuvaldaki görünmeyen deliklerdir.
En masumundan en kötüsüne…
Aldatılmışlıktır.