BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  GÜNCEL

Aldatan, aldatılan, küsen ona koşuyor

Aldatan, aldatılan, sevdiğine varamayan, annesiyle küsen, kızı evden kaçan ve bilumum ailevi derdi olan ona koşuyor.

Abone ol

Dert anlatmaya geleni paylaması, kovması artık şaşırtmıyor. Yalana ve ahlaki yapıya ters düşülmesine dayanamıyor. Kanal 7'nin 'Ebru ile Paylaştıkça'sının Ebru Gediz'i stüdyoda olan biteni anlattı

Daha önce Star TV’de ‘Ebruli Günler’ adlı şen şakrak bir programla ekrana gelen Ebru Gediz, bir buçuk senedir Kanal 7’de gündüz kuşağında ‘dert paylaşıyor’ Ebru İle Paylaştıkça’nın Ebru Gediz’iyle Radikal'den Bahar Çuhadar görüştü.

Daha önce eğlenceli programlar yapıyordunuz. Kanal 7’de ‘Ebru ile Paylaştıkça’nın ağır, acı hikâyeler, dertlerle dolu formatına geçişiniz nasıl oldu?
Televizyon hayatıma TRT’de başladım, 18 yaşındaydım, üniversiteye girdiğim yıl. Özel te-levizyonlarda da ilk Ebruli olan benim. Kanal 6’da Talk Show programıyla başladım, yaşım çok ufaktı. İster istemez hayat sizi daha eğlenceli işlere itiyor... O yıldan bu yana televizyon programı veya dizi yaptık. İnsanın, yaşıyla beraber hayatında bir şeyler değişiyor. Olgunlaşıyorsunuz, tabii daha öğrenecek çok şey var...

Kaç yaşındasınız?
33.

O kadar da yaşlı değilsiniz...
Öyle ama, bir sabah şekeri olmaz benden. 18 yaşında da ağırdım ama bakışınızdaki mana değişiyor. O zaman kendi adıma hizmet ediyordum. Şimdi insanlara hizmet etmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Bu format tercihiniz mi?
Benim tercihim, evet. Öncekiler de çok emek verdiğim işler, beni bugünlere taşıdılar. Seyirciyle özel bir gönül bağı oluşuyor bu tür programlarda. Şunu öğreniyorsunuz, hayat sadece sizin yaşadığınız sosyal statüden ibaret değil. Onlara bir şeyler yapmanın mutluluğu içindeyim.

Enteresan şeyler de oluyor yayında. Karşınızdakinin derdini dinlemeye başlıyorsunuz ciddi ciddi, sonra parlıyorsunuz.
Bu ayarlanmış bir şey değil. Belki 15 günde bir ortaya çıkan birşey. Adam geliyor ve diyor ki “Ebru hanım benim karımın kocası var.” Onlara çok yakın oturuyorum, göz teması için. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bir insan olarak diyorum ki, bu benim şahsi yapıma çok ters. O adamı konuşturursam, beni ailesiyle izleyen çocuk dönüp, “Baba bu ne demek istiyor?” dediğinde, verecek cevabınız olmaz. Kendimde ne hissediyorsam, seyircimde de onu hissettiğim için o adamı oradan çıkarırım.

Siz adama sinirleniyorsunuz...
Adama sinirleniyorum, tabii ki!

Ama onun da derdi oymuş, ne yapacak?
“Gelmeyin” diyorum zaten. Yani böyle ahlaksız değerlere... Edep denilen bir kelime var ve bunu çok seviyorum. Geçmişimde bunları taşımayan bir kadın olsam o mağdura geçip bunu söyleyemem. “Yalan söyleyecekseniz, ahlaki yapılara ters bir şey olacaksa bana anlatmayın” diyorum. Adam diyor ki, “Karım başka bir adamla beraber. Boşanmak istiyorum, bulamıyorum. Ebru hanım, bulun karımı” Kadını buluyoruz, mahkeme için. “Geleceğim, ayrılacağım” diyor kadın. Ama sonra kocası “Karımı hâlâ seviyorum, gelsin o adamdan, benim koynuma” derse, orada bir problem var.

Siz baskın çıkıp bağırmaya başlayınca insanlar da elinde mikrofon susup kalıyor. Size terslenen çıktı mı hiç?
Hayır, şimdiye kadar böyle bir şey olmadı. Olursa da cevapları var. Çünkü, doğruyu söylesin. Herkes hata yapabilir. Amaç hatayı suratına vurmak değil. Ama kadın diyor ki “Evli bir adamla yaşıyorum. Ve mutluyum.” Bu yanlış! Doğruyu söylediğim için de bana verebilecek cevabı yok. Çünkü yanlış bir iş yapıyor. Adam, hasta diye karısından nefret ediyor, alıp doktora da götürmüyor. “Karını tedavi ettireyim. Sonra onunla beraber ol” diyorum, “Artık o hastalandı” diyor. O zaman gelmesin! Dışarı...

Konuşma tarzınız da farklı. Kendinizi programa göre mi ayarladınız? Dini hikâyeler anlatıyorsunuz sıkça...
Kanalla hiçbir alakası yok, ben tasavvufa çok düşkünüm. Daha önce bunları ifade edebileceğim bir zemin yoktu. Dedemden kaynaklanıyor, maneviyatı çok yüksek bir insandı. Her sene Mevlana törenlerine giderim. Bilimadamlarıyla sohbetler ederiz, sohbet, bu tür hikâyeler beni çok yükseltir. Onlar hayatımda vardı ama saklılardı. Burada zemin oluştu. Mesnevi’yi defalarca okudum. Cuma günleri beni manevi olarak yükselten hikâyeleri anlatıyorum. Şuna ne olur gönülden inanın, Kanal 7’ye geçtiğim için değişiklikler olmadı. Seneye başka bir kanalda olabilirim o zaman da bu Ebru’dan farklı bir Ebru görmeyeceksiniz. AB grubuna bir söyleşi programı da yaparsam yine tasavvuf olacak.

Sonradan izleyince programınız size nasıl geliyor? Bahsettiğiniz sahicilik size geçiyor mu?
Bana geçiyor. Bunu abartmak için yapmıyorum. Sandalyem tekerlekliydi, sabitlediler. Yerimde duramıyorum, oradan oraya gidiyordum, öfkeleniyorum. O an “Öfke kontrolü yapmam lazım, çirkin çıkabilirim” diye düşünmüyorum. Altı dolu olmayınca niye bağırayım bir insana? Deli olmam lazım. Ahlaki değerlere ters düştüğü zaman, kalkıyorum ayağa diyorum ki “Bana gelmeyin.” Bugün kimi azarlayayım, kimi kovayım diye bir şey olmadı hiç.

Geçen sene RTÜK’ün programınıza uyarı cezası vermesi gündeme gelmişti. Bir anneyle kızı programdan kovduğunuz için, temel insan haklarını ihlalle suçlanmışsınız RTÜK’ün kararında...
Yok, hiçbir zaman öyle bir şey olmadı. Anneyle kızı da kovmadım.
Anne-kızı barıştıramayınca “Vaktimi boşa harcıyorsunuz” dediğiniz yazıldı ceza gerekçesi olarak.
Hiç duymadık. Maddi istismar yapmaya çalışan insanlar var, ben maddi konulara giren bir insan değilim. Zamanımı çalıp, beni oyalayıp yalan söyledilerse ben onları çıkarmışımdır.