BIST 9.981
DOLAR 35,02
EURO 36,79
ALTIN 2.981,00

Alçıcı kız

Bismillahirrahmanirrahim

Sabahın beşi.

Bizim velet uyanmış tepemde zıplıyor. “Gidip ekmek alalım madem” dedik. Giyindik kuşandık düştük fırının yollarına.

Fırından sıcak sıcak somunları aldık. Geçmiş gün baktım güneş doğmakla doğmamak arasında kararsız bir noktada. Fırının önündeki kaldırıma oturup sıcak ekmeğimizi yiyoruz.

Fabrika Kızı

Önümüze bir otobüs durdu. İçi kadın dolu. Başlarında çalıştıkları fabrikanın bandanaya benzer bir örtüsü var. Kadınlar kafalarını cama yaslamış dalgın dalgın belirsiz bir yere doğru bakıyorlar.

Biz de film izler gibi ekmek yerken işçi kadınları seyrediyoruz.

Sonra neden bizim oğlan kalkıp kadınlara el salladı.

 Bir şeyler bağırıyor.

Siz de bana el sallayın, diyor.

Önce pek dikkat eden olmadı. Sonra genç bir kız görüp o da el salladı. Otobüsteki diğer kadınlar da katıldılar buna. Diğer tarafta oturup da ne oluyor orada diye meraklananlar toplaşınca otobüsün içi cümbüş yerine döndü.

Bu kadar ilgili görünce bizim oğlan coştu tabii. Garip garip dans figürleri gösteriyor. Yerlerde yuvarlanıp duruyor.

Otobüsün içi bayram yeri. Alkış kıyamet.

Ayrılık zamanı geldi.

Otobüs çalıştı.

Kadınlar el sallarken biz de el salladık.

Bırakıp gittiler.

Oturduk tekrardan kös kös ekmeğimizi yiyoruz.

Bu kızlar büyük ihtimal gece vardiyasından eve dönüyorlardı. 

Aklıma bir zamanlar büyük bir iştiyakla dinlediğim Alpay’ın “Fabrika Kızı” şarkısı geldi.

Memleketin solcuları zamanında kadın erkek eşitliğini farklı yorumlarmış.

Lafı nereye getireceksin Hoca?

Yine yıllar yıllar önce Bişkek’teyim.

Fakültenin yemekhane binasında tadilat yapılacak dendi.

Tamir işi bir firmaya verilmiş.

İskeleler getirildi, kuruldu.

Bir taraftan işçiler çalışıyor bir taraftan da bulduğumuz temiz bir yerde öğle yemeğimizi yiyoruz.

Bir gün baktık ki güzel mi güzel genç bir kız çıkmış iskeleye elinde alet edevat tavana alçı çekiyor.

Bendeniz haza bir beyefendi refleksi göstererek böylesine ağır ve tehlikeli bir işte nisa taifesinden bir insanoğlunun nasıl olup da çalıştırılabildiğini anlamaya çalışıyorum.

Ağzım açık bakakalmışım.

Ustabaşı denilen mendebur da kızı azarlıyor.

“Yahu yapmasana, insan 37 numara ayakkabı giyen birisine böyle davranır mı?” dedik.

Ustabaşı sonra geldi bizim masaya oturdu. 

“Ben bunun akşam çıkışını vereceğim.” dedi.

-Şimdi neden söylemiyorsun, kızcağız yarının planını şimdiden yapsın, diyenler oldu.

-Şimdi söylersem akşama kadar çalışmaz… Mesaisini doldursun hele bu, demez mi?

Fakülte yemekhanesi olduğu için hacı hoca çok. Ustabaşını kızı kovmaması için ikna etmeye çalışıyoruz.

Sınıflar

Beyaz yakalı tuzu kurular masaya oturmuş kızın alçıcılık kariyeri ile ilgili derin bir tartışmaya daldılar. Mevzu zaman zaman hararetleniyor masadakiler birbirlerine kül tablası atacak duruma geliyor. Bağırış çağırış hop kalkıyor.  Bu sırada Alçıcı kız iskelede ufaktan bir şarkı mırıldanarak işini yapıyor.  

Bir an masadan kalkıp iki üç adım uzaklaştım ve manzarayı izledim. Baktım ilginç değil koştum tekrardan masaya. Bizde çene bol.

Kızı işten kovdular.

Birkaç gün yemeğe gittim geldim. Alçıcı kız ortada yok.

Sonraki günlerde etrafıma bakınıyorum. Yok!

Aradan zaman geçti.

Parklarıyla ünlü orman şehir Bişkek’e bahar gelmiş. Millet parklarda geziyor, işine bakıyor.

Ben de avare avare dolaşıp yeni açmış bir çiçeğe yaklaşarak hayatın güzelliğini anlatan şiirler terennüm ediyor, baharla uyanan ağaçlara bakıp, “Ha açtım açacağım.” diyen yaprak tomurcuklarına “Biraz daha gayret, olacak” diye akıl veriyorum.

Karşıdan elinde bir bebeyle gelen genç kadının bana dikkatle baktığını fark ettim ama hiç oralı olmadım.

Fekat yaklaşınca gayri ihtiyarı ben de bakmış bulundum.

Bizim Alçıcı kız.

Kucağında tosun gibi bir bebek.

 Göz göze geldik.

 Gülümsüyordu.

Böyle zamanlarda belirsiz bir yerlere doğru hızlı hızlı yürür, kendi kendime konuşurum.

“Hey maşaAllah” diyor bir taraftan da her zamanki gibi gereksiz bir aceleyle yürüyorum.

Kendi kendime “Al işte kız! Al sana dünyayı değiştirme fırsatı. Bu tosunu-kız oğlan fark etmez- büyüt. Gönder dünyaya. Bizim gibi çapsızlar yemek masasında boş boş konuşurken sen çalışıyordun ya, beben de çalışsın dünyayı değiştirsin.” diyorum.

Bütün suç bizim! 

Son Söz:

Hz. Ömer radıyallâhu anh şöyle der:

"Allah, seni Müslüman bir kişinin sevgisi ile rızıklandırırsa, o sevgiye gücün yettiğince sıkıca tutun!"

Veki' bin Cerrâh, Zühd, 334.