Diriliş Ertuğrul’da Ebu Mansur karakterinin Sultan Alaeddin Keykubat olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle dizinin sıkı takipçileri Alaeddin Keykubat kimdir sorusuna yanıt aramaya başladılar. Peki Alaeddin Keykubat kimdir ve tarihteki yeri nedir? İşte bütün bu soruların cevabı...
Abone olAnadolu Selçukluları'nın 3. Hükümdarı olan Alaeddin Keykubat kimdir? Diriliş Ertuğrul’da Ebu Mansur karakterinin Sultan Alaeddin Keykubat olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte sevilen dizinin takipçileri Alaeddin Keykubat kimdir sorusuna yanıt aramaya başladı. Alaeddin Keykubat’ın doğum tarihi bilinmemekle beraber 1186-1196 tarihleri arasındaki bir yılda doğduğu sanılmaktadır. İşte Alaeddin Keykubat ile ilgili merak edilenler..
ALAEDDİN KEYKUBAT KİMDİR?
Anadolu Selçukluları'nın 3. Hükümdarıdır. Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev'in oğludur. Doğum tarihi bilinmemekle beraber. 1186-1196 tarihleri arasındaki bir yılda doğduğu sanılmaktadır. Çocukluk ve gençliğinde iyi bir eğitim görmüştür.
Babası'nın büyük oğlu İzzeddin Keykavus'a tahtı bırakmasından sonra, onunla bir1ikte Selçuklu beyliklerinin topraklarında maceralı bir hayat yaşadı. Kardeşiyle taht kavgasına girdi ve 1211 yılında yanına aldığı bazı beylerle birlikte Kayseri üzerine yürüdü. Ancak, kardeşini tahtından indirmeyi başaramadı. Ağabeyi İzzettin Keykavus 1220 yılında vefat ederken tahtın Alaeddin Keykubad'a verilmesini vasiyet etti. Kendisi bu sırada Kezirbert kalesinde hapiste bulunuyordu. Vasiyet üzerine hapisten çıkarıldı ve büyük bir törenle Kayseriye getirtilip tahta oturtuldu.
Alaeddin Keykubad, çok zeki, çalışkan ve dindar birisiydi. Atabeyi Celaleddin Karatay, onun hakkında şunları anlatmaktadır : ''on sekiz sene Sultanın hizmetinde bulundum. Gecenin üçte birinden fazlasını uykuda geçirdiğimi hatırlamıyorum. Bilakis onu geceleri Kur'an-ı Kerim okumak, namaz kılmak, dua etmek ve çalışmakla meşgul görürdüm.''
Moğolların ve Haçlıların Anadolu'ya yaptıkları birçok akını püskürterek, Anadolu'daki Türk Birliği'nin korunmasına büyük yardımı oldu. Geniş kültürü, üstün siyasi gücü ve samimi imanıyla bütünleştirdiği kişiliği sayesinde, Anadolu Selçuklu'larının kendisinden çok sözü edilen bir sultanı oldu...
Alaeddin Keykubad, tahta oturduktan sonra Kayseri, Konya ve Sivas başta olmak üzere Amasya, Erzurum ve Malatya'da büyük eserler yaptırdı. Özellikle Kayseri ve Iç kaleyi yeniden inşa etti. Dış kale surlarını tamir ettirip sağlamlaştırdı. Sultanhanı ve Karatay Kervan saraylarının yapılmasını sağlayarak, gelip geçen yolcuların dinlenmelerini temin etti...
Onun iktidarı döneminde Alaiyye Kalesi, stratejik öneme sahipti. Burasını Kyr Vard adında bir komutan koruyordu. Bu kaleyi almak üzere hazırlıklara başladı. Kale üzerine yürüdü. Ancak, kale komutanı direnmekten vazgeçip teslim oldu. Sonra da Sultanın adil ve dürüstlüğünü görüp hayran kalınca Müslüman olarak Kızı Huand'ı ona verdi. Daha sonra Mahperi Hatun adını alacak olan bu hanımdan Alaeddin Keykubat'ın ölümünden sonra tahta geçen oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev doğdu.
Alaeddin Keykubad, Kayseri'de 1237 yılında bir ziyarette yediği yemekten zehirlendi ve burada öldü. Cenazesi büyük bir törenle kaldırılıp Konya'ya götürüldü... Orada defnedildi...
Kış aylarında Alanyada, yaz aylarında ise Kayseride, bugün Şeker Fabrikası alanı içerisinde kalan Keykubadiyye sarayında oturan bu büyük insan, alimleri koruduğu için buraya çok sayıda ilim adamı gelip yerleşmiş ve Kayseri medreseler bakımından Selçukluların en zengin vilayetlerinden birisi olmuştur.
Kendisinin ölümünden sonra, hanımları Mahperi Hatun ile Melike Adile Hanım Kayseri'den ayrılmamışlardır. Mahperi Hatun, kendi adıyla anılan Hunat Camii, Medresesi ve hamamını yaptırdı. Ölümünde dc, cami ile medrese arasındaki türbesine defnedildi. Melike Adile Hanım ise, Sivas yolu üzerinde, uğur evlerdeki bugün birisi ayakta kalan Çifte Kümbedlerden birisine defnedildi. Buradaki sarayı kendisinin ölümünden sonra korunamadığı için bugün tamamıyla yıkılıp gitmiş durumdadır.
Alaeddin Keykubad, Türk Tarihinin yetiştirdiği seçkin devlet adamlarından birisidir. Bilim adamlarına saygısı ve onları koruma duygusu her zaman ön planda tutulmuştur. Siyasi dehası sayesinde hakimiyetindeki topraklarda imar işleri yapılmış ve bölünme olmamıştır. Zaten ağabeyi İzzeddin Keykavus'da kendisiyle taht kavgasına girmiş olmasına rağmen, ölümünden sonra tahtı ona emanet etmiştir. Bugün Kayseri'de onun yaptırdığı eserlerin hemen hepsi ayaktadır ve hizmet vermektedir.