BIST 9.640
DOLAR 34,64
EURO 36,64
ALTIN 2.938,68

Al Kadri'yi Vur Fetö'ye!..

Yine yurt dışında yaşayan bir hoca, yine bir cemaat, yine devlet içinde bir paralel devlet yapılanması ve ele geçirilen mahkemeler, yine yolsuzluk suçlaması..

Türkiye Cumhuriyeti  FETÖ belasından kurtulmak için   büyük bir mücadele vermeye devam ediyor..

Her yerde  soruşturma, gözaltı, tutuklama var..

Arkası kesilmiyor..

Türkiye tarihinin değil dünya tarihinin en büyük operasyonu, soruşturması..

Başarılı olunmuş olsaydı Türkiye’nin resmen işgal edileceği aşikardı.

Devletin kılcal damarlarına öyle bir girilmiş ki ’Aman Allah’ım’.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi..

‘Yakınınızda olsa ihbar edin.. Ya temizlenecek yada temizlenecek.’

Nasıl bir örgüt bu..

Arkasındaki güçler ne?

Bakın İngiltere’de yaşayan   Duran adlı bir dostum önemli bir ayrıntıyı paylaşınca sizlere aktarmak istedim. Ne tesadüf diyeceksiniz..
Bir başka Müslüman ülke..
Paralel bir yapı..
Siyonist zihniyet..
Kurulan tuzaklar..
Ve senaryo..

***

19 Şubat 1951’de Pakistan’ın Jhang şehrinde tıp doktoru, din alimi ve şair bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi.
Okul hayatına 1955’te bir Hristiyan okulunda başlayan Kadri, aynı zamanda 1962 yılında din eğitimi almaya başladı. Babasından da yoğun bir İslami eğitim alan Kadri, daha çocuk yaşta hem İslamiyet hem Hristiyan’lıkla tanıştı.
1974 yılında Lahor Pencap Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden birincilikle mezun oldu.
Tahir-ul Kadri, aynı dönemde Başbakan Navaz Şerif’in babası Mian Muhammed Şerif ile tanıştı.
Mian Muhammed Şerif tarafından kendi demir çelik fabrikaları ve hastanelerine ait bir camide imam hatip olarak görevlendirildi.
Navaz Şerif’in eyalet bakanı olduktan sonra, Kadri’yi devlet televizyonunda program sunucusu yapması, onun ülke çapında şöhretinin artmasını sağladı. 1980’lerde Kadri’nin konuşmaları birçok din alimini kızdırdı.
Çünkü Kadri, “Hazreti Muhammed ile ilgili rüyalar gördüğünü” öne sürüyordu ve bu nedenle büyük tartışmalara neden oldu.
Kadri bir süre avukatlık yaptıktan sonra, 1978 ile 1983 arasında mezun olduğu ve daha sonra hukuk doktorasını tamamladığı fakültede hukuk eğitmeni olarak görev yaptı.
1981 yılında Pakistan’da “Dinler arası diyalog” çalışmalarına başladı.
Aynı zamanda “Kur’an Yolu Hareketi” diye bir cemaat ihdas etti.
1981 yılında Hristiyanlarla Müslüman alimleri bir araya getirerek Müslüman-Hristiyan Diyalog Forumu’nu kurdu ve başkanlığa getirildi. Bu forumun başkanlığını yürüten Kadri, Ekim 1981’de değişik dini azınlıklarla dinlerarası diyaloğu başlatan ilk örgüt olan merkezi Lahor’daki Uluslararası Minhaj-ul Kuran Örgütü’nü, ardından Lahor’da Minhaj Üniversitesi’ni ve Minhaj Refah Vakfı’nı kurdu.
Dünyanın birçok şehrinde şubesi bulunan Uluslararası Minhaj-ul Kuran Örgütü’ne 2011’de Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından “Özel İstişare Statüsü” verildi. Kadri, 25 Mart 1989’da halen liderliğini yaptığı Pakistan Halk Hareketi adlı siyasi partiyi kurdu.
2005 yılında Pakistan’dan ayrılarak Kanada’ya yerleşti ve çifte vatandaşlık aldı.
Cemaatin tüm çalışmalarını Kanada’daki malikanesinden yürütmeye başladı.
Bir taraftan da kurduğu Kur’an Yolu Hareketi adlı cemaat çatısı altında öğrenci yurtları öğrenci evleri başta olmak üzere kendine bağlı öğrenciler yetiştirmeye başladı.
 Zamanla Avrupa, Amerika ve Ortadoğu’da yaşayan Pakistan’daki eski öğrencileri sayesinde bir ağ kurmayı başardı ve yüksek miktarlarda para topladı. Büyük servet edinen Kadri, Kanada resmi makamlarının dikkatini çekmeye başladı.
Burs temin ederek yetiştirdiği öğrencileriyle başta askeriye ve Pakistan Yargı Teşkilatı içinde örgütlendi. Öyle ki 2012 yılı itibariyle Pakistan Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamı Kadri’nin öğrencilerinden oluşuyordu.
Yurt ve evlere parasal kaynağı Şerif ailesinden aldığı paralar ve halktan topladığı himmetlerle sağlıyordu. 2012 yılında Pakistan Anayasa Mahkemesi’ni tamamen ele geçirince 2012 yılı Aralık ayı içinde ani bir kararla “Siyasetini değil devletini koru” sloganıyla Pakistan’a geri döndü.
Minar-i Pakistan’da büyük bir halk kitlesine hitap etti ve mevcut sistemin iflas ettiğini anlatarak hükümeti protesto etti.
Ayrıca 10 Ocak 2013’e kadar bu durum değişip iyileşmezse 14 Ocak 2013’te İslamabad’a bir milyon kişinin katılımı ile büyük bir yürüyüş düzenleyeceğini ve İslamabad’ı Tahrir Meydanı’na çevireceğini ilan etti.
14 Ocak 2013 tarihi aslında devlet içine yıllardan beri soktuğu ve özenle yerleştirdiği elemanlarına verilmiş üstü örtülü bir saldırı talimatıydı.
SONUÇ:
Pakistan Anayasa Mahkemesi 15 Ocak 2013’te hükümeti düşürdü ve Pervez Müşerref’i yolsuzluk suçlaması ile tutukladı.
İsmi Muhammet Tahir’ül Kadri..
Bu adam kim midir?
Pakistan’daki paralel devlet yapılanmasının (Kanada’da yaşayan ve Kanada vatandaşı olan) lideri.
Vikipedi’den bakarsanız, din adamı, bursiyer (Bursla öğrenci okutan) olarak kayıtlı olduğunu görürsünüz.
Ne tesadüf değil mi?

***
Yine yurt dışında yaşayan bir hoca, yine bir cemaat, yine devlet içinde bir paralel devlet yapılanması ve ele geçirilen mahkemeler, yine aralık ayı, yine yolsuzluk suçlaması, ama orada tutuklanan bir başbakan.
Çok ilginç değil mi? 
Tesadüf değil?
FETÖ’ye baktığınız zaman ne görüyorsunuz..
Aynı proje..
Arkasında kimler var?
Aynı derin güçler..
Ama unuttukları gerçek, Türk milletinin başka bir millet olmadığı gerçeğiydi..
Millet tankların, silahların, bombaların önüne çıkarak büyük iradesi ile büyük bir belayı ortadan kaldırdı.
Yoksa vay ülkemizin halineydi..
O nedenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmadaki millete yönelik ifadeleri çok ama çok önemli ve anlamlıydı.
Erdoğan tarihe bir kez daha not düştü..
Ne dedi..
“Bu millet başka bir millet. Bu millet tanımlanamaz. Hani ‘Çılgın Türkler’ diyorlar ya ama bu millet ‘İmanlı Çılgın Türkler.’ Böyle gittiler işin üzerine. Ne yaptığını, neyi yaptığını, ne için yaptığını çok iyi biliyor. Hepsinin alınlarından tek tek öpüyorum. Milletimle gurur duyuyorum.”
Çok güzel anlattı Reis..
O nedenle bütün dünya 15 Temmuz akşamı görmüştür ki..
Bu millet eğilmez..
Türkiye asla yenilmez..