BIST 9.949
DOLAR 35,24
EURO 36,73
ALTIN 2.984,12
HABER /  GÜNCEL

Aksu çağrısını tekrarladı

TBMM Genel Kurulu'nun 'terör' konusunda bir genel görüşme yapılmasına ilişkin CHP'nin önergesinin ön görüşmeleri sürüyor. İçişleri Bakanı Aksu çağrıda bulundu.

Abone ol

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, kaynağı ne olursa olsun, vatandaşların huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı davranışlara karşı tavizsiz bir mücadeleyi sürdürdüklerini belirterek, "Biz bir insanlık suçu olan terörün ancak birlik ve beraberlik içerisinde önlenebileceğine inanıyoruz" dedi. TBMM Genel Kurulu'nun 'terör' konusunda bir genel görüşme yapılmasına ilişkin CHP'nin önergesinin ön görüşmeleri sürüyor. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, önerge ön görüşmesi üzerinde yaptığı konuşmada, "Ortak payda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı olmaktır. Bu al bayrağın altında; birbirini anlayan, hoşgörü ile yaşayan vatandaşlarımız, bizim geleceğimizdir. Türkiye'nin birliği gerçeği, herkes için, her kurum için vazgeçilmezdir, ve tartışılamaz bir gerçektir. Şunu herkes bilmelidir ki; başta hükümetimiz olmak üzere valilerimiz, güvenlik güçlerimiz; her türlü kanunsuzluğa anında müdahale edebilecek iradeye, güç ve kabiliyete sahiptirler, bundan hiç kimsenin şüphesi olamaz. Güvenlik güçlerimiz bütün bu olaylar karşısında zamanında ve yerinde müdahale de bulunmakta ve mücadele etmektedirler. Şunu da herkesin bilmesini istiyorum. Kaynağı ne olursa olsun, vatandaşlarımızın huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı davranışlara karşı tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmekteyiz. Bundan sonra da sürdüreceğimizden bütün vatandaşlarımız emin olsunlar. Devletimiz bu kışkırtıcılara gerekli cevabı verebilecek güçtedir. Ve vermektedir. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar ki, yasadışı her olayı takip edecek, soruşturacak, adli organlara teslim edecek ve yargılanmasını sağlayacak merciler bellidir ve herkes görevinin başında ve bilincindedir" diye konuştu. "İÇİNE ÇEKİLMEK İSTENDİĞİMİZ SİNSİ VE PLANLI OYUNLARA GELMEMELİYİZ" Bakan Aksu, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin hassas bir coğrafya üzerinde olduğunu, bu çerçevede uluslararası ilişkilerin de odak noktasında olduğunu belirtti. "Ülkemiz uzun yıllar boyunca milli birlik ve bütünlüğüne, huzur ve güven ortamına, ekonomik gelişmesine kasteden terör belasıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır" diyen Aksu, "Bu uzun mücadele sonunda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, güvenlik güçlerimizin ve vatandaşlarımızın büyük ve fedakarane mücadelesi neticesinde teröre karşı büyük başarı elde edilmiştir. Ancak, bu süreç, terörle mücadele yapan tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de önemli ölçüde maddi ve manevi kayıplara sebep olmuştur. Çok sayıda askerimiz, güvenlik ve kamu görevlimiz, şehit olmuş, bir çok vatandaşımız canını, malını kaybetmiş, doğduğu büyüdüğü, geçimini sağladığı köyünü, mezrasını, toprağını, evini ve işini terk etmek zorunda kalmıştır. Artık herkes bilmektedir ki, terörün beslendiği ortam ve şartlar ortadan kaldırılmadan terörle mücadelede kesin sonuca ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle, biz de terörü besleyen sosyo - ekonomik problemleri çözmek için azami gayret sarf etmekteyiz. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber ediyor, gerçekçi ve uygulanabilir bölgesel kalkınma projelerini hayata geçirerek Türkiye'yi her bir köşesiyle mamur hale getirmek için çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Bu konuda önemli projeler başlattıklarına işaret eden Aksu, bu projelerin hayat standardının yükselmesinden sağlığın kalitesinin arttırılmasına eğitimden okullaşmaya karşı her alanda sürdüğünü belirtti. Aksu şöyle konuştu: "Al bayrağımızın dalgalandığı her yerde hukuk ve demokrasi ilkelerinin tam anlamı ile yerleşmesi ve çocuklarımızın geleceğe umutla bakması bizim en büyük hedefimizdir. En değerli sermayemiz de bu milletin tek tek evlatları olarak aramızdaki sevgi ve kardeşlik bağlarının gücüdür. Zira biz, birlikte gülüp birlikte ağlamış, omuz omuza savaşmış ve bu vatan için kader birliği yapmış, ve de akrabalık bağlarıyla iç içe geçmiş bir büyük aileyiz. Bir büyük milletiz. Büyük milletlerin olaylar karşısında tarihe mal olmuş vasıfları, tavırları vardır. Milletler topluluğu içinde saygın ve ayrı bir yeri olan Türk Milletinin de bu manada ön plana çıkmış vasfı, zorluklar karşısında milli birlik ve beraberliğini bozmadan soğukkanlı bir şekilde sağduyulu hareket etmesidir. Heyecanımızın düzeyi ne olursa olsun sakin ve sabırlı olmalı ve içine çekilmek istendiğimiz sinsi ve planlı oyunlara gelmemeliyiz." "ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ POLİTİKASININ SEMERELERİNİ ELBETTE ALIYORUZ" 'PKK'nın stratejisini, eylemlerini ve faaliyetlerini tamamen haince ve kalleşce saldırı üzerine kurduğunu' ve 1984 yılından 2005 yılına kadar terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylemlerde binlerce güvenlik görevlisinin, askerin, polisin ve vatandaşın şehit oludğunu seyleyen Aksu, şunları söyledi: "Terör örgütü elebaşısının 1999 yılında yakalanması akabinde, örgüt yeni strateji içerisine girmiş ve terörist yandaşlarını ve kitlesini "Sivil İtaatsizlik" (kalkışma) türü eylemlere kanalize etmeye çalışmış ise de, istediği düzeyde kitle desteğini sağlayamamış ve dağılma sürecine girmiştir. Örgütün bu dağılma süreci hızla devam etmektedir. Bölücü ve kanlı terör örgütü de, hükümetimizin Avrupa ülkeleri nezdinde sürdürdüğü yoğun temas ve kararlı tavır üzerine yasaklanma korkusu ile sürekli isim değiştirmiş, köşeye sıkışmış, eylem yapamaz hale gelmiştir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda faaliyetleri yasaklanmış ve terör örgütüne yönelik operasyonlar yapılmıştır. Bakınız, hükümetimizin hukuki zemine ilave olarak, istihbarat paylaşımı, iş birliği ve samimi müşterek gayretleri de uluslararası terörle mücadelede ana stratejiyi oluşturmaktadır. Sayın Başbakanımızın ve hükümetimizin sürdürdüğü terörle mücadelede uluslararası iş birliği politikasının semerelerini de elbette alıyoruz. Hükümetimiz son dönemde uyguladığı bu strateji sayesinde birçok ülke ile iş birliği ve paylaşım sağlanmıştır. Bu güzel iş birliği ve paylaşıma örnek vermek gerekirse; 1 Nisan 2004 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin koordinesinde eş zamanlı olarak ülkemiz ile Almanya, Hollanda, İtalya ve Belçika'da DHKP/C terör örgütüne yönelik yapılan başarılı operasyon sonucu toplam 128 örgüt mensubu yakalanmıştır. 12 Ekim 2004 tarihinde sözde hilafet devleti terör örgütü lideri metin kaplan'ın federal Almanya devleti tarafından sınır dışı edilerek ülkemize iade edilmesi sağlanmıştır. 12 Kasım 2004 tarihinde Hollanda güvenlik güçleriyle ortaklaşa gerçekleştirilen operasyon sonucunda bölücü terör örgütü'ne ait eğitim kampı kapatılmış ve yakalanan 44 örgüt mensubu da adli makamlara sevk edilmiştir. 1995 yılından beri Federal Almanya Cumhuriyetinde basılıp dağıtılan bölücü terör örgütünün yayın organı bir gazetenin basımı ve dağıtımı ile internet sitesinin yayını Federal Almanya Hükümeti tarafından 5 Eylül 2005 günü yasaklanmış. Ayrıca örgütün faaliyetlerine yönelik operasyonlar düzenlenmiştir. Bölücü terör örgütünün yayın organı, Danimarka'dan televizyon yayını yapan ROJ TV'nin kapatılması yönünde Danimarka makamları nezdinde en üst düzeyde girişimlerde bulunulmuş ve halen görüşmeler devam etmektedir. Bu çalışmalar, hükümetimizin uluslararası terörle mücadele alanında yürüttüğü başarılı çalışmalarına bazı örneklerdir. Dolayısıyla, hükümetimizin terörle mücadele alanında ve bütün terör örgütlerinin faaliyetlerini yok etme konusundaki iradesini ve gayretlerini hiç kimse siyasi hesap ve yaklaşımlarla yok sayamaz, görmezden gelemez" diye konuştu. Güvenlik güçlerinin terörle mücadele alanında bugüne kadar kazandığı bilgi ve deneyim ile yapmış olduğu çalışmalar tüm dünyada büyük bir takdirle karşılandığını söyleyen Aksu, "Bugün amacı ve yapılanması bakımından diğer terör örgütlerinden farklılıklar gösteren El-Kaide terör örgütünün çatısı altında Türkiye'de oluşturulan grupların 15 - 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirdikleri eylemlerin açıklığa kavuşturulması ve faillerinin yakalanarak saatlerle ifade edebileceğimiz kısa bir süre içerisinde adli mercilere teslimi takdire şayandır. Yine 2005 yılı ağustos ayı içerisinde Antalya ilinde bir eylem yapma hazırlığı içerisinde olduğu anlaşılan LOUAİ SAKKA isimli örgüt mensubunun, Diyarbakır havalimanında güvenlik güçlerimizin gerçekleştirdiği operasyonlar sonucu yakalanması da başarılı çalışmalara güzel bir örnektir. Bölücü terör örgütünün faaliyet gösterdiği ülkelerde bir bir yasaklanması, ülkemiz içerisinde yapmaya çalıştıkları eylemlerin başarısız olması ve bekledikleri kitle desteğinin sağlanamaması, bölücü terör örgütü mensupları arasında dağılma ve ciddi ölçüde taraftar kaybetme nedeniyle anlaşmazlıklar yaşanması, Hükümetimizin terör örgütünün istismar ettiği yörelere önemli ekonomik ve sosyal açılımlar sağlaması gibi nedenlerle eli kanlı bölücü örgüt, çöküş sürecine girmiş ve eylem yapamaz hale gelmiştir" ifadelerini kullandı. SAĞDUYU ÇAĞRISI Bakan Aksu, terör örgütünün son zamanlarda, kendilerine göre 'riski az' hain pusularla, güvenlik güçlerine ve masum vatandaşlara yönelik menfur saldırı ve eylemlerini sürdürmek istediğini ifade ederek, "Terör örgütü ve hain işbirlikçileri, bu çöküş ve yok olma süreci nedeniyle; kullandıkları kışkırtıcılar aracılığı ile her yönü ile et ve tırnak gibi bir bütün olmuş vatandaşlarımız arasına nifak tohumları saçmaya çalışmaktadırlar. Ancak sağduyulu Türk milletinin bireyleri bu haince ve sinsice planlanmış oyunun aktörleri olmayacaktır. Güvenlik kuvvetlerimizin zamanında ve samimi gayretleriyle bu hain ve sinsice eylemlerin büyük çoğunluğu gerçekleştirilemeden ve daha da olumsuz ve elim sonuçlar doğurmadan önlenmektedir. Geçmişte de akla gelmeyecek sinsice ve haince tertiplerle, yüzyıllar boyu bir arada yaşamış kardeşleri, birbirine düşürmek adına ne yapılması gerekirse o yapıldı. ancak, tertipçiler amaçlarına ulaşamadılar. Türkiye'de yaşayan herkes ayağa kalktı ve bu tertiplere karşı çıktı. çünkü biliyoruz ki, bu gibi olaylara prim vermek; sosyal barışa, toplumsal huzura ve ekonomik gelişmeye darbe vurmaktır" dedi. Toplumun tüm kesimlerinin meydana gelen bu olaylardan ders çıkartması, siyasi hesap ve rant kaygısından uzak durması gerektiğini kaydeden Aksu, şöyle konuştu: "Çünkü terör örgütleri bunu istiyor, bitmek üzere olduklarını hesap edip öyle yada böyle bir şekilde kendilerini gündemde tutmak istiyor, onun için bu olayları bu yönüyle de değerlendirip terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmeyelim. Bu vesileyle, bir arada yaşamanın ortak paydasını, yediden yetmişe insanlarımızla paylaşmamız lazım geliyor. Aslında ortak payda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı olmaktır. Bu al bayrağın altında; birbirini anlayan, hoşgörü ile yaşayan vatandaşlarımız, bizim geleceğimizdir. Türkiye'nin birliği gerçeği, herkes için, her kurum için vazgeçilmezdir, ve tartışılamaz bir gerçektir. Şunu herkes bilmelidir ki; başta hükümetimiz olmak üzere valilerimiz, güvenlik güçlerimiz; her türlü kanunsuzluğa anında müdahale edebilecek iradeye, güç ve kabiliyete sahiptirler, bundan hiç kimsenin şüphesi olamaz. Güvenlik güçlerimiz bütün bu olaylar karşısında zamanında ve yerinde müdahale de bulunmakta ve mücadele etmektedirler. Şunu da herkesin bilmesini istiyorum. Kaynağı ne olursa olsun, vatandaşlarımızın huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı davranışlara karşı tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmekteyiz. Bundan sonra da sürdüreceğimizden bütün vatandaşlarımız emin olsunlar. Devletimiz bu kışkırtıcılara gerekli cevabı verebilecek güçtedir. Ve vermektedir. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar ki, yasadışı her olayı takip edecek, soruşturacak, adli organlara teslim edecek ve yargılanmasını sağlayacak merciler bellidir.ve herkes görevinin başında ve bilincindedir. Ayrıca, hiçbir kişi veya sivil toplum örgütü kanunların kendisine vermediği bir yetkiyi üzerine atfederek kullanamaz. Aksi davranış ve eylemler toplumda kamu düzenini bozar, kargaşaya sebep olur. Geçmişte de gördük ki, bu gibi kanunsuz yönlendirme ve yanlışlıklardan vatandaşlarımız büyük zarar gördü. Güvenlik güçlerimiz her olayı takip edebilecek donanıma sahip olup, meydana gelen olaylarda suçlular en seri şekilde yakalanıp adli mercilere teslim edilmektedir. Bir kez daha ifade ediyorum ki; Türkiye Cumhuriyetinde demokratik hukuk ilkeleri geçerlidir. Kanunsuz bir durum ve olay sözkonusu olduğunda, devletimizin güvenlik güçleri er veya geç olayın faili veya faillerini bulur ve hesabı sorulmak üzere adli mercilere teslim eder. İlgili merciler bu olayların arkasında kimlerin olduğunu araştırmaktadır. Hükümetimiz, bu tip olayları önleme gücüne, iradesine ve kudretine sahiptir. Bu gerçekten hiç kimsenin şüphesi olamaz." "TERÖRİZMLE MÜCADELE BİR BÜTÜNDÜR" Bölücü terör örgütünün son günlerdeki eylemlerine yönelik güvenlik güçlerinin çalışmalarının aralıksız ve büyük bir özveri ile devam ettiğini söyleyen Aksu, 2002 - 2005 yılları arasında güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonlar sonucunda C3, C4, TNT, RDX ve A4 maddesi olmak üzere toplam (457 kilo 909 gram) patlayıcı madde ele geçirildiğini, ayrıca bu miktara yakın patlayıcı da bulunarak olay bölgelerinde uzman ekiplerce imhasının yapıldığını kaydetti. Ayrıca, eylem hazırlığı içerisinde olan özel eğitimli (50) örgüt mensubunun yakalanması sonucu düzenlenmesi planlanan çok sayıda eylem engellendiğini söyleyen Bakan Aksu, "Örgüt, 01 haziran 2004 tarihinden itibaren ülkemizdeki huzur ve güven ortamını bozmaya yönelik olarak silahlı şiddet eylemlerini yeniden tırmandırma ve çeşitli organizasyonlarla kitlesel eylemlerde bulunmayı amaçlamıştır. Bu tarihten itibaren terör örgütünce gerçekleştirilen olaylar esnasında veya sonrasında olaylara karıştıkları tespit edilen (4228) kişi yakalanarak haklarında adli işlem yapılmıştır. Hükümetimizce yapılan hukuki, sosyal, kültürel ve ekonomik düzenlemelerle hareket alanı daralan örgütün, elemanlarının bir çoğu eylemlerini gerçekleştiremeden yakalanmıştır. Tüm taktik ve örgütsel denemelere rağmen hedeflediği kazanımları elde edemeyen örgüt, şiddet eylemlerini tırmandırmaktan başka alternatiflerinin kalmadığını görmüştür. Bu doğrultuda terör örgütünün halk üzerinde "terör yeniden başladı" endişesi yaratma, siyasi otorite ile bürokrasi üzerinde baskı oluşturma, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki kırsal kesimde bulunan silahlı gruplarının sıkışmışlığını önleyerek eylemleri daha geniş bir coğrafyaya yayma, özellikle 3 Ekim 2005 tarihinde Avrupa Birliği müzakerelerinin başlaması öncesinde Avrupa kamu oyunun dikkatini çekme ve Türkiye üzerinde siyasi ve hukuki bir baskı oluşturma ve sonucunda ülkemizi zor durumda bırakmaya çalışarak ulusal ve uluslararası platformlarda çeşitli kazanımlar elde etme çabası içerisinde olduğu müşahede edilmektedir. Bununla birlikte örgüt, içerisine girmiş olduğu çökme sürecinden çıkmak ve yeni açılımlar sağlamak amacıyla, başta metropol illerimiz olmak üzere birçok ilimizde kitlesel eylemler gerçekleştirmek ve bundan maksimum fayda sağlama gayreti içerisine girmiştir. Bu amaç doğrultusunda, 04 Eylül 2005 tarihinde bölücü terör örgütü, terörist başına uygulanan sözde tecridin kaldırılması amacıyla ülkemizin çeşitli bölgelerinden araçlarla insanları bursa iline hareket ettirmiştir. Bu gruplar, oluşturulan giriş noktalarında durdurularak kendilerine valilik tarafından kamu düzeninin bozulacağı gerekçesiyle toplantı ve gösteri yapılmasına izin verilmediği tebliğ edilmiştir. Bölücü terör örgütü, geçmişten günümüze gerçekleştirdiği silahlı ve propagandaya yönelik eylemlerle ülkemiz gündeminde varlığını devam ettirmeye çalışsa da, özellikle son yıllarda 58 ve 59'ncu hükümetlerimiz döneminde gerçekleştirilen yapısal reformlar ve halkımızın sağduyulu yaklaşımları sonucunda, uyguladıkları taktiksel yaklaşımların sonuca ulaşması mümkün değildir" ifadelerini kullandı. Terörün, barışı, uluslararası güvenliği ve özellikle de "demokratik hukuk devleti ilkelerini" tahrip etmek isteyen bir uluslararası tehlike olduğuna dikkat çeken Aksu, bu yüzden devlet, terörü önlerken ve terörle mücadele ederken hukuk devleti ilkelerinden taviz veremeyeceğini, aksi takdirde terörün amaçlarına hizmet etmiş olacağını bu bağlamda, terörle mücadele kanunu ile ilgili çalışmalarının, Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde yapılan demokratik atılımlara zarar vermeme hassasiyeti ile devam etitkelirin belirterek, "Terörizmle mücadele bir bütündür. Yurt içindeki ve yurt dışındaki mücadeleler bu bütünün parçalarıdır. Bütün insanlığı tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerinin, gelişen teknolojik unsurlara paralel olarak globalleşmesi, özellikle içinde bulunduğumuz zaman itibariyle hızla artan bir trendin dünya genelinde kendini göstermesi, terörizm olgusuyla uluslar arası alanda mücadelenin önemini kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır. Hükümet olarak terörle mücadelede uluslararası işbirliğine büyük önem veriyoruz. Politika olarak da terörle mücadelede işbirliğinin önemini devamlı vurguluyoruz. Bu alanda, bugüne kadar 51 ülke ile güvenlik işbirliği anlaşması ve protokolü yapmış bulunuyoruz. Çok sayıda ülke ile de güvenlik işbirliği anlaşması yapma zemininde müzakere ve görüşmeleri devam ettiriyoruz" dedi. TERÖRLE MÜCADELEDE ORTAK TAVIR Aksu, açıklamalarında şu ifadelere de yer verdi: "Bu itibarla, terörle mücadelede bütün kuruluşların ortak tavır takınmaları ve bu konuda üstlerine düşen görevleri en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir. Ülkemizi uzun yıllardan bu yana meşgul eden terör örgütlerine karşı mücadelede vatandaşlarımıza da bir takım görevler düşmektedir. Halkımızın; öncelikle, terörün amacının vatandaşlarımızı tedirgin etmek, otoriteyi zayıf göstermek, güvenlik güçlerini şiddet kullanmaya zorlamak ve istikrarsız bir ortamın oluşmasını sağlamak olduğunu bilmeleri gerekir. Halkımızdan, yapılan eylemleri soğuk kanlılıkla karşılayıp, bize her zaman olduğu gibi güvenmeye ve yardımcı olmaya devam etmelerini istiyoruz. Hükümet olarak, güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın desteği ile bugün kontrol edebilme seviyesine getirdiğimiz terörle mücadele çizgisinden asla geri dönmemek üzere gayret ve çalışmalarımız inanç ve kararlılıkla devam etmektedir. Biz, bir insanlık suçu olan terörün ancak birlik ve beraberlik içerisinde önlenebileceğine inanıyoruz. Ülkemizin üniter yapısı, devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile demokratik laik sosyal hukuk devleti ilkelerine yönelik faaliyet gösteren her türlü terör örgütüne karşı mücadelede kararlılığımız sonuna kadar devam edecektir. Yine, son günlerde ülkemizin gündeminde yer alan Hizb-ut Tahrir örgütünün, gerek 2 Eylül 2005 tarihinde İstanbul Fatih Camii'nde, gerekse 9 Eylül 2005 tarihinde Hacı Bayram Camii'nde cuma namazı sonrası yaptığı eylemler vatandaşlarımızın tepkisini çekmiş ve mütedeyyin halkımız tarafından örgütün propagandasına itibar edilmemiştir. Güvenlik güçlerimiz, eldeki bilgi ve belgelerden yola çıkarak her iki yerdeki eyleme katılan 53 kişiyi yakalamış ve bunlardan 33 kişi çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanmışlardır. Yine, aynı örgüte yönelik olarak muhtelif şehirlerimizde düzenlenen operasyonlarda toplam 8 kişi yakalanmış ve bunlardan 2'si çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanmışlardır. Bölücü terör örgütünün şehir merkezlerindeki uzantıları marifetiyle organize ettiği ve taraftar bulamayan provakasyona yönelik eylemlerin Avrupa Birliği müzakerelerinin başlayacağı 3 ekim süreci öncesinde cereyan etmesi elbette ki tesadüfi değildir. Bölücü terör örgütü elebaşısının hükümlü bulunduğu İmralı Cezaevi'ne doğru başlatılan yürüyüşlerin, 30 Ağustos Zafer Bayramı' ve '4 Eylül Bilecik ve Bozüyük'ün Kurtuluşu' gibi milli hassasiyetlerin yükseldiği kutlama tarihleri ile çakışması, sağduyulu vatandaşlarımızın tahrik edilmesine yönelik bir unsur olarak kullanılmaya çalışılması da elbette tesadüf değildir. Bugüne kadar örgüt tarafından gerçekleştirilen silahlı eylemlerin etkisinin doğu ve güneydoğu bölgelerimizle sınırlı kaldığı; ancak, toplumsal hassasiyetin artması ile birlikte örgütün eylemlerine tepkinin ülkemizin batı bölgelerinde daha fazla olması ve bu etkinin devam etmesi sürecinde, medya'nın etkiyi yayan bir propaganda aracı olarak kullanılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Basın yayın kuruluşlarımızın bu tür propagandalara alet olmayacakları da bir gerçektir. Bu nedenle basın yayın kuruluşlarımızın da bu konuda daha önce gösterdikleri hassasiyeti artırmalarını, daha dikkatli ve kamuoyunun duyarlılığını göz önünde bulundurarak yayıncılık yapmaları ülkemizin ve ülkemizde yaşayan herkesin yararınadır. Toplumun bütün kesimlerini, Edirne'den Ardahan'a ülkenin bütün bölgelerini aynı vatandaşlık bağı ile kuşatan bir anlayış içerisinde; hangi etnik kökenden olursa olsun, kendisini al bayrağımız altında ve misak-ı milli sınırları içerisinde bu ülkenin şerefli bir bireyi olarak gören tüm vatandaşlarımızı kucaklıyoruz. Bu ülke vatandaşlarının özgür ve güvenli bir şekilde yaşamaları için, sayın başbakanımızın da ifade ettiği üzere, ne güvenlik adına özgürlüklerden taviz verdik, ne de özgürlükler adına güvenliğimizi ihmal ettik. Avrupa birliği sürecinde Türkiye sorunlarını ancak demokratik teamüller ile evrensel hak ve özgürlükler temelinde üretilen çözümler ile aşacaktır. Doğu ve güneydoğu bölgelerimizdeki problemlere, istismar ve polemiğin bir aracı haline getirilmeden çözüm üretilmesi gerektiği inancındayız. Dolayısıyla, üretilecek siyasi, ekonomik ve kültürel politikaların; toplumun aidiyet hissini bir bütün olarak güçlendirmesi ve bu aidiyet hissini pekiştirecek tarihi, dini, kültürel ve coğrafi unsurları desteklemesi gerekmektedir ve herkese de bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Unutulmamalıdır ki, hangi etnik kökenden gelirse gelsin ve hangi inanca sahip olursa olsun, Al Bayrağımıza sahip çıkan ve bu uğurda canını feda etmekte tereddüt göstermeyen Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşları bu milletin asli unsurlarıdırlar. Bölücü terör örgütünün, bütün çabalarına rağmen, vatandaşlarımız arasında yeterli desteği bulamaması, vatandaşlarımızın 'ortak aidiyet hissi'nden kaynaklanmaktadır. Tarihi birikim ile desteklenen bu aidiyet hissinin hiç bir güç tarafından zaafa uğratılmayacağı bilinen bir gerçektir. Tarihimiz, bu konuda Türk milletinin sabrını denemeye çalışanlara verilen derslerle doludur. Türk milletini kötü emellerine alet etmek isteyenler, hainler, tarihin karanlık sayfalarına gömüleceklerdir. Geçmişte yaşanan bunca sıkıntıya rağmen, büyük bir devlet olarak, bu ülkeyi kuranların bize miras bıraktığı temel prensipler ve cumhuriyet ilkesi, anayasal düzen dahilinde her sorunu daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceğimizden kimsenin endişesi olmasın. Bir kez daha herkesin bilmesini istiyorum ki; kaynağı ne olursa olsun, vatandaşlarımızın huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı davranışlara karşı tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmekteyiz. Bundan sonra da sürdüreceğimizden hiç kimsenin endişesi olmaması gerekir. Laik Cumhuriyetimize, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e ve ülkemizin bölünmez bütünlüğüne yönelik eylemlerin sonuca ulaşması mümkün değildir. Ve mümkünde olamayacaktır.