BIST 9.420
DOLAR 34,37
EURO 36,28
ALTIN 2.840,53
HABER /  GÜNCEL

Akşam ve Taraf yazarı aynı konuyu yazdı

Akşam gazetesinden Gürkan Hacır ile Taraf'tan Ayşe Hür aynı konuyu, Kazım Karabekir'in matbaadan toplatılarak yakılan İstiklal Harbimizin Esasları kitabını gazete sayfalarına taşıdı.

Abone ol
GAZETECİLER.COM - Ahmet Şık'ın kaleme aldığı İmamın Ordusu kitabı medya gündemindeki yerini koruyor. Şık'ın kitabının dijital kopyaları için yayınevinin, Radikal'deki ve Avukatlarının bürosunun basılması gazetelerin tarih sayfalarını hazırlayan yazıların aklına aynı olayı getirdi.

Akşam gazetesinden Gürkan Hacır ile Taraf'tan Ayşe Hür aynı konuyu, Kazım Karabekir'in matbaadan toplatılarak yakılan İstiklal Harbimizin Esasları kitabını gazete sayfalarına taşıdı.

İşte iki farklı yazarın kaleminden Kazım Karabekir'in kitabının başına gelenler: 

AYŞE HÜR:  Kazım Karabekir’in kitabı

Pek çok gazetede Ahmet Şık’ın İmam’ın Ordusu‘nun Türkiye’de matbaada imha edilen ilk kitap olduğunu belirten haberler, köşe yazıları çıktı. Ancak bu iddia doğru değil. Daha önce de değindiğim gibi Türkiye’de daha matbaa aşamasında imha edilmiş ilk kitap Kazım Karabekir’in İstiklal Harbimizin Esasları kitabı.

Bilindiği gibi Mustafa Kemal ve Karabekir Paşa, Milli Mücadele’yi başarıya ulaştıran iki eski dost, iki kahraman asker, iki ihtilalcıdır. Ancak daha işin başından itibaren çok konuda farklı düşünen ikilinin yolları, 1923’te Cumhuriyet’in İlanı ve 1924’te Halifeliğin İlgası’ndan sonra kesin olarak ayrılmıştı. 1924/1925’teki başarısız Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TpCF) deneyimi ve 1926’daki İzmir Suikastı Davası’ndan sonra evinde bir nevi hapis hayatı yaşamak zorunda bırakılan Kazım Karabekir, 1933 yılında, Mahmut Soydan’ın çıkardığı Milliyet gazetesindeki “Ankaralı’nın Defteri” isimli sütununda “Millici” imzasıyla kendisini eleştiren yazılara “hakikatleri ortaya koymak için” yedi cevap göndermişti. O günlerde yapılan tahminlere göre, “Millici” ya Mustafa Kemal, ya da onun yakın dostları Falih Rıfkı (Atay) veya Mahzar Müfit’ti (Kansu) idi. Mektuplarından sonuncusu “devletin beynelmilel menfaatlerine aykırı olduğu” gerekçesiyle gazetede yayımlanmayınca Karabekir Paşa, Milli Mücadele dönemini kendi bakış açısından ele alan İstiklal Harbimizin Esasları kitabını yazmaya başlamıştı.

İnönü’nün ihbarı

Bundan sonrasını İstiklal Mahkemeleri’nin ünlü üyesi Kılıç Ali’nin hatıralarından izleyelim: İsmet İnönü bir gün Mustafa Kemal’e “Kazım Karabekir Paşa, nutkunuza cevap olarak bir kitap yazmış. Bugünlerde birkaç muhalif gazetede reklamı yapılarak yayımlanacakmış. Bu teşebbüsü önemli gördüğüm için kendisiyle görüşmeye ve gerçeği öğrenmeye çalıştım; fakat bir sonuç alamadım.” Kılıç Ali’ye göre İnönü’nün asıl endişesi kitapta kendisi hakkında da bazı ‘hakikatlerin’ olmasıydı. Mustafa Kemal bu bilgi üzerine, “Kılıç, sen madem bu akşam İstanbul’a gidiyorsun, orada bunu da öğrenmeye çalış. Gerçekten böyle bir şey var mı? Herkes böyle bir kitap yazabilir. Ancak İsmet Paşa’nın dediği gibi gösteri şeklinde niçin yapılsın? Bunları bir anla” demişti.

Kitaplar kireç ocağına

Kılıç Ali’nin aklına gelen yöntem ise matbaa sahibine bir miktar para verip, kitabın nüshalarını basılmadan elde etmekti. Kılıç Ali’ye göre 1.800 ya da iki bin lira karşılığında kitabın 3000 kadar nüshası Cağaloğlu’ndaki Sinan Matbaası’ndan alındı ve başka kaynaklardan öğrendiğimize göre Topkapı yakınlarında kireç ocaklarında yakıldı. Ancak İsmet İnönü bunu yeterli görmemiş, Kılıç Ali’ye, Kazım Karabekir’in elinde tüm nüshaların ve belgelerin kalması halinde tehlikenin yok olmadığını söylemişti. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın emri ile Kazım Karabekir’in Erenköy’deki köşkü ile Paşa’nın yakın arkadaşı Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa’nın ve başka birkaç kişinin daha evi basıldı. Ele geçirilen belgeler çuvallarla Ankara‘ya getirildi. Genelkurmay’da bir heyet ve Mustafa Kemal bu belgeleri inceledi. Kılıç Ali’nin iddiasına göre Mustafa Kemal belgelerin Kazım Karabekir’de kalmasında mahzur görmedi. Sadece “askeriye ile ilgili olanların Genelkurmay’a verilmesini” istedi. Kitabın kendisi hakkında ise ne dediğini Kılıç Ali söylemiyor ama kitabın müsadere edilen nüshalarından biri üzerinden Mustafa Kemal tarafından hazırlanan dokuz sayfalık ve 33 maddelik yanıtlarda, bazı açıklamaların yanı sıra, “yalan”, “saçma ve ayıp”, “saçma ve şantaj”, “beyinsizce” şeklinde notlar düşüldüğü görülüyor.

GÜRKAN HACIR: 78 yıl önce benzerini Karabekir Pasa yasadı

Hepimiz Ahmet Şık'ın yayınlanmamış kitabına yapılanları görünce infiale kapıldık. Bu kadar da olmaz, dedik. Basılmamış bir kitap toplatılıp yasaklanır mıydı? Hep söylüyorum, ülkede rejim değişiyor. 'Yeni Türkiye' kuruluyor. Ve bu 'Yeni Türkiye' kurulurken tıpkı eskisinin kuruluşunda yaşananların benzeriyle karşılaşıyoruz. Ahmet Şık'ın kitabının başına gelenler milli mücadelemizin büyük ismi Kazım Karabekir Paşa'nın da başına gelmişti. Bakın Kazım Karabekir Paşa bir kitap yüzünden neler yaşadı?

MUSTAFA Kemal Atatürk ve Kazım Karabekir'in yolları cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte ayrıldı. Kurtuluş savaşında omuz omuza savaşmış bu iki eski dost ayrı düştü. Kazım Karabekir'in Atatürk'e örgütlü muhalefete kalkışması ise yarayı derinleştirdi.
Karabekir Paşa'nın, ülkede ilk partisel muhalefet deneyimi sayılabilecek Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası'nı kurmasının ardından, 1926'daki 'Gazi'ye suikast girişimi' suçlamasıyla tutuklanması da iki kader arkadaşının yol ayrılığı oldu.
Artık Karabekir Paşa, 'Başkomutanım' dediği Mustafa Kemal'i 'Tek adam'lıkla suçluyor, Gazi ise ' O olmasa Kurtuluş Savaşı'nı kazanamazdık' dediği eski silah arkadaşını yapılması zorunlu devrimlerin önünde engel görüyordu.

İPLER İYİCE GERİLDİ

Yıllardır dipten ve derinden devam eden polemiklerle gerilen ipler, 1933 yılının yazında kopmaya hazırdı.
Atatürk'ün yakın çevresinin kaleme aldığı tahmin edilen K. Karabekir'i suçlayıcı bir yazının Milliyet Gazetesi'nde yayımlanması, Karabekir'i harekete geçirmeye yetti; 'Millici' imzasıyla yayınlanan yazının ardından Karabekir yanıt verdi. Onu 'Millici'den gelen yanıt izledi.
Milliyet Gazetesi'nde tam altı gün süren bu sert polemik, Karabekir'in yedinci günde hazırladığı cevap yazısına gazete yönetiminin yayın izni vermemesiyle sona erdi.
Gazetenin gerekçesi basitti.
Yazıdaki bazı bölümler, uluslararası siyasetimizle ilişkiliydi ve yayınlanması ülke çıkarlarımıza ters bir durum yaratabilirdi.