Aksa'daki dedektörler, Türkiye'deki bariyerler!
Biz İsrail'in Aksa'nın kıpısına koyduğu dedektörlerden rahatsız oluyoruz değil mi? Oysa Türkiye'deki havayolu şirketleri bariyer koymuş vaziyette..
Geçen yılın mayıs ayıydı sanırım. 350 kişilik bir grupla
birlikte Filistin'e gitmek üzere yola çıktık.
Tel Aviv'deki, Ben Gurion Uluslararası Havalimanı'na indiğimiz
andan itibaren yaşadıklarımız inanılmazdı.
Çünkü bizim kafilemiz, bugüne kadar bir seferde Filistin'e giden en
büyük kafileydi. Bu duruma alışkın olmayan İsrailliler'in o günkü
şaşkın bakışlarını unutamam.
Adeta Filistin'i fethe gelmişiz gibi bakıp durdular havaalanındaki
işlemler sırasında...
Sonraki günlerde, diğer tur şirketleriyle birlikte gelenleri de
yanımıza kattık ve yaklaşık 500 kişilik bir kalabalıkla yollara
döküldük.
Filistinlilerin sevgi, İsrail askerlerinin nefret dolu bakışları
arasında tarihi ve turistik tüm mekanları dolaştık.
Cuma günü Kudüs'ü turlarken, bir İsrail askeri panikle tur
rehberimiz Musa Biçkioğlu'nun yanına yaklaşıp,
öfkeyle "Sizden bir kişi kayıp" dedi ve
yanındaki kişiyi gösterdi.
Teşekkür faslından sonra kaybolan arkadaşı da yanımıza alıp
yolumuza devam ederken Musa Hoca'ya yaklaştım. "Bizi böyle
takip ederler mi?" diye sorunca beni hem şaşırtan,
hem de çok mutlu eden şu cevabı verdi:
"Bizi sevmez, buraya gelmemize saygı göstermezler. Ama bizi
takip etmek, koruyup kollamak zorundalar. Çünkü
korkuyorlar!"
Şaşkınlığımı görünce devam etti:
"Buradaki Türklerin başına bir şey gelmesi durumunda,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vereceği tepkiden
korkuyorlar!"
Öğlen saati yaklaşınca hep birlikte Aksa'ya girip yaklaşık 100 bin
kişiyle birlikte Cuma Namazı'nı kıldık.
Namaz sonrası bazı arkadaşlarımız diğer mescidleri dolaşmak için
kalırken, biz Aksa'nın bahçesinin hemen yanıbaşında bulunan ve
Kapalıçarşı'yı andıran pasajda çay içmek için bir mekana
oturduk.
Hayatımda gördüğüm ve belki de görebileceğim en büyük mutluluğu
burada yaşadım diyebilirim.
Anlatayım...
Biz bir yandan çay içip, diğer yandan Filistinlilerle
selamlaşırken, Aksa'nın bahçe kapısının önüne üç Yahudi geldi. Önce
Müslümanları kışkırtmak için yere beyaz bezler atıp, üzerinde
zıplayarak sözümona namazla dalga geçtiler.
Bekledikleri tepkiyi göremeyince, bu kez Aksa'dan içeri girmek için
hamle yaptılar. Daha ilk adımı atar atmaz, karşılarına İsrail
polisi dikildi ve geçişlerini engelledi.
Biz olanı biteni şaşkınlıkla izlerken, "Neden içeri
giremiyoruz" şeklindeki şımarıkça soruya İsrail polisinin
verdiği cevap neydi biliyor musunuz?: "İçeride Türkler
varken giremezsiniz! Onlar yokken gelin!"
Bu sözler beni neden mutlu etti anlıyorsunuz değil mi?
Türkler Mescid-i Aksa'da olmadığında içeri giren yahudiler, 124 bin
peygamberin saf saf dizildiği mukaddes mescidin içine giriyor ve
İslam'ın mabedine hürmetsizlik yapıyor. Sadece İsrail vatandaşları
değil, İsrail polisi ve askeri de içeri adım atamıyor.
Onların oraya girmemesi, girememesi için tek şart, bizim orayı boş
bırakmamamız!
Günlerdir, sosyal medya üzerinden Aksa'nın giriş kapısına dedektör
koyan İsrail'e tepki gösteren kardeşlerimin mesajlarını görüyor,
okuyorum.
Bu gayreti küçümsemiyorum, haşa! Ama yetmiyor işte kardeşim,
yetmiyor.
İsrail'in geri adım atabilmesi için, o dedektörlerin yıkılıp
geçilebilmesi için orada olmak gerekiyor.
Biz, 350 kişilik kafileyle gittiğimizde İsrail'de bazı gazetelere
haber olduk. "Niye bu kadar çok geldiler, niye yeniden
geldiler" yorumları yapıldı.
Halbuki biz, dünya üzerindeki tüm ülkeler içinde Filistin'e en az
giden milletiz! Hem de, Hazreti Muhammed'in, "Gidin,
ziyaret edin" diye tavsiyede bulunmasına rağmen...
Yılda 10 bin kişi bile gitmiyoruz.
Oysa sadece Fransızlar, Almanlar, İngilizler ve daha nice ülkeler
bizim 20-30 katımız turist gönderiyor buraya...
Gelince 200 bin kişi geliyorlar!
Biz onlar kadar gidemediğimiz sürece, orada sürdürülen işgal
girişiminden geri adım atılmayacak. Zulüm her gün biraz daha
artarak devam edecek biz gitmedikçe...
Biz İsrail'in Aksa'nın kıpısına koyduğu dedektörlerden rahatsız
oluyoruz değil mi?
Oysa Türkiye'deki havayolu şirketleri, Filistin'e gitmek
isteyenlerin önüne adeta bariyerler koymuş vaziyette!..
Avrupa ülkelerine gidiş için belirlenen uçuş fiyatları,
Filistin söz konusu olunca iki katına çıkıyor. 500 kişilik bir
kafile gitmek istediğinde ya "Uçak yok" deniyor,
ya da fiyatlar 3-4 katına çıkarılıyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız herkese,
"Filistin'e gidin" çağrısı yapıyor yapmasına
ama gidilecek yol yok.
Kapalı o yollar!
Filistin'e turist götüren tur şirketleri, birer ikişer kepenk
indiriyor. Çünkü fazla turist havaalanlarında "Uçak
yok" dendiği için sorun oluyor, az turist ise maliyetleri
karşılamıyor.
Bizim önce bu bariyerleri aşmamız gerekiyor. Bizim her şeyden önce,
önümüze bariyer koyanları aşmamız gerekiyor.
Musa Biçkioğlu, Filistin'e en çok turist götüren isimlerin başında
geldiği için, İsrail kendisine kıytırık gerekçelerle giriş yasağı
koydu. Sadece Musa hoca değil, onun gibi onlarca rehber
yasaklı...
Çalmadık kapı bırakmadık ama nafile...
Bir çırpıda çözülecek bu meseleler, bir buçuk yıldır
çözülemediği için, Filistin'e giden turist sayısında geçen yıllara
göre büyük düşüş yaşanıyor.
Bizim önce burada, kendi içimizde tek ses olmamız, Filistin'e
gidişle ilgili çalışmalar yapmamız gerekiyor.
Ve bedeli ne olursa olsun, oralara gitmemiz gerekiyor.
Çünkü, ellerinde tatlılar ve hurmalarla, dillerinde tekbirler
ve ilahilerle Filistinliler bizi bekliyor.
Zulme uğradığında bizi anarak ve gözleri dolarak, "Bir
gün geri dönecekler" diye umutla inleyen Filistinli
çocuklar bekliyor. "Selamün Aleyküm Türkiye" diye
haykıranlar bizi bekliyor.
Nebi Musa Mescidi'nin kapısında asılı duran Türk Bayrağı bizi
bekliyor.
37 müslümanın sabah Namazı'nda ve secde üzerinde bir yahudi
tarafından kurşunlanarak katledildiği, o günden sonra yarısı
Sinagog'a çevrilen Hazreti İbrahim Camii bizi bekliyor.
Hazreti İbrahim'in makamındaki solmaya yüz tutan Osmanlı Sancağı
bizi bekliyor.
Kudüs'teki Sultan Süleyman Caddesi, Yafa'daki
tarihi Abdulhamit Çeşmesi, Osmanlı'nın üzerine mührünü
bastığı, "La İlahe İllallah, İbrahim Halilullah"
yazılı kale giriş kapısı bizi bekliyor.
Kıyam Kilisesi'nin anahtarını elinde bulunduran Müslüman da,
Aksa'nın anahtarını elinde tutup, "Bunu size emanet etmek
için koruyorum" diye ağlayan Müslüman da bizi
bekliyor.
Twitter'dan, Facebook'tan verdiğiniz tepkiye eyvallah ama yetmiyor
işte...
Çünkü, vebali üzerimize kalan ve kalacak olan Mescid-i
Aksa'nın her bir boş seccadesi bizi bekliyor.
Dipnot: Nasip olursa, önümüzdeki Aralık ayında
yeniden gideceğiz mukaddes topraklara. Bize katılmak isteyenlere
sosyal medya üzerinden duyuru yapacağız...
SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN: