BIST 9.673
DOLAR 35,17
EURO 36,60
ALTIN 2.962,18
HABER /  GÜNCEL

"AKP'li hariç herkesin adayıyım"

Masum Türker, 'Ben, Türkiye'de AK Parti kadrolarının zihniyetine karşı olan herkesin adayıyım' dedi.

Abone ol

Masum Türker'in Cumhuriyet Gazetesi'nden Leyla Tavşanoğlu ile yaptığı söyleşi...

Masum Türker , hepimizin bildiği gibi 57. Hükümet'in Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı. Şimdi yerel seçimlere DSP 'nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı olarak hazırlanıyor. Sürekli sosyal adalet kavramının altını kalın hatlarla çizen Türker, kendi belediyecilik anlayışının da sosyal belediye temeli üzerine oturduğunu söylüyor. Masum Türker'le belediyecilikten anladıklarını ve İstanbul için yaptığı projeler ve projeksiyonları konuştuk:

- Siz DSP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adaysınız. Ama hiçbir ayrım gözetmeden herkesin belediye başkanı olacağınızı söylüyorsunuz. Projenizi açar mısınız?

TÜRKER - Ben belediye başkanlığı adaylığı çerçevesinde hedeflerimi iki noktada topluyorum. Birincisi, ben DSP'nin eski bir milletvekili ve bakanı olarak siyasal açıdan AKP kadrolarına karşı herkesin adayıyım.

Ben Türkiye'de AKP kadrolarının yerleştirmek istedikleri zihniyete karşı olan herkesin adayıyım. Her şeyden önce, son 10 yılda, İstanbul'da belediye yönetimini üstlenen mekanizmada yeterli ulusal duruşun sergilenmediğini düşünen bir kişiyim. Uzun bir perspektiften baktığımız zaman Türkiye geleceğini, hangi koşulda olursa olsun, kuruluşundan sonra ve kuruluşuna da neden olan kuralları dikkate alarak oluşturduğu ilkelere dayandırmak zorundadır.

Ben 1994 yılından beri bu ilkelere hasret olan İstanbullular'ın isteklerini yerine getirebilmek için adayım. Yani adaylığı sadece bir siyasi partinin, sadece bir siyasi görüşün çerçevesiyle sınırlandırmıyorum. Her şeyden önce belediyeye bakış açımız bu.

Öbür yanda İstanbul'un öbür kentlerden farkını bilmemiz lazım.

- Sizce nedir bu fark?

TÜRKER - İstanbul'u büyük şehir belediyesi yönetirken yasalarla belirlenmiş olan 27 ilçenin kapladığı alanda düşünmemek lazım. Diyelim ki Silivri'de oturuyor, ama iş hayatı İstanbul'un büyükşehir alanında. O zaman onun yaşadığı yerle de ilgili olmak zorunda. Ya da büyükşehir sınırları içinde oturuyor, ama işyeri Büyükçekmece'de. Bu insanların işyerleri ya da evleri büyükşehir belediyesi sınırları içinde olmasa bile onların da sorunlarını dikkate almak gerekiyor. Ben böyle bir belediye başkanlığı düşünüyorum.

'Hizmet değil rant yaratıyorlar'
Artık belediyeciliğin seçim dönemlerinde yoğun bir biçimde, seçim olmayan dönemlerde de belli kesimlere rant yaratmak adına, ihtiyaç duyulmayan aynı kaldırımı beş kere söküp takmak, aynı yolu on kez yaptırıp bozmak demek olmadığı açık. Şu anda iddia ediyorum, büyükşehir belediyesinde yapıldıktan sonra elden geçen yolların hiç birisi milimetrik olarak sağlıklı yol değildir. İstanbul'u artık böyle bir anlayıştan uzaklaştırmak lazımdır.

Son 20 yıldır herkes Haliç'i temizleyeceği iddiasıyla ortaya çıkıyor, ama Haliç hâlâ temiz değil. Hatta Haliç temizlendi diye oradan denize de girerler. Ama Haliç temiz değil.

- İstanbul'un tek bir bölgesini mi, yoksa kentin bütününü mü ele almak daha doğru?

TÜRKER - İstanbul'u bütünüyle ele almak, vizyonist olmak lazım. Bütün belediye başkanları, ''Ben Eminönü'nü seyyar satıcılardan temizleyeceğim'' derler. Ama seçimden sonra Eminönü'ndeki seyyar satıcıların sayıları artar.

Benim belediye anlayışımda halkın gerçeğini yakalayıp seyyar satıcıların yarattıkları ranttan, katma değerden bütün İstanbulluların yararlanmalarının projesini yapmak vardır. Buradaki çözüm sosyal adalet anlayışı içinde gerçekleşmelidir. Ama İstanbul'da sosyal adaleti sağlayan bir yaklaşım olmamış. Belediye tüm hizmetleri yerine getirirken vatandaşlarının sosyal yapılarının gerektirdiği ekonomik gerçekleri göz önünde bulundurmalıdır.

- Sizce bu nasıl olmalı, peki?

TÜRKER - Bir çadır açıp insanlara yemek vermek yerine bu insanları o çadıra gitmekten alıkoyacak bir anlayışı hayata geçirmek lazım. İstanbul'da büyükşehir belediye başkanlığını üstlenen kişinin her şeyden önce İstanbul'u ekonomik gözlükle de kavraması gerekir. Yani, İstanbul bir ekonomik vizyonla ele alınmalıdır. O ekonomik vizyonun da iki farklı açısı olması gerekir.

- Nedir bunlar?

TÜRKER - Birincisi şu:

Bugün İstanbul Belediyesi kendisine bağlı şirketlerle birlikte ele alındığı zaman, Türkiye'nin en büyük holdinginden daha büyük bir holding ortaya çıkıyor. Böylesi bir kurumun birincil hedefi, bir taraftan kamu görevini düşünüp halkın ihtiyaçlarını yerine getirirken, öbür taraftan da ekonomik açıdan kaynakları en verimli ve en iyi biçimde kullanmak olmalıdır.