AKP döneminde öldürülen Bursalılar!
İşi siyasi iktidara bağlamaya çalışanları anlamakta zorlanıyorum. Kadınların öldürülmesine üzülüyorlar mı, yoksa AK Parti döneminde daha çok kadın öldüğü için seviniyorlar mı belli değil.
Özgecan Aslan'ın hunharca katledilmesi Türkiye'de adeta zelzele
etkisi yaptı. Herkes meseleyi işine geldiği yönüyle sorguluyor. Ne
acıdır ki savunmasız bir kız çocuğuna uygulanan vahşet karşısında
bile aynı tepkiyi veremiyor, meseleyi işimize yarayan yerden ele
alıyoruz.
İşi siyasi iktidara bağlamaya çalışanları anlamakta zorlanıyorum.
Kadınların öldürülmesine üzülüyorlar mı, yoksa AK Parti döneminde
daha çok kadın öldüğü için seviniyorlar mı belli değil.
Her ekrana çıkan eline bir istatistik alıyor ve "AKP
döneminde şu kadar kadın öldürüldü" hezayanıyla saçmalayıp
duruyor. Yakın zamanda, "AKP döneminde öldürülen
Bursalılar" diye bir istatistik yayınlanırsa
şaşırmayacağım.
Sanırsınız ki AK Parti'nin parti programında "Daha fazla
kadın öldürülecek" adı altında bir acil eylem planı var da
kadınlar ondan dolayı katlediliyor.
Muhalif olmakla komik olmak arasındaki fark burada başlıyor.
Mümkün olsa, "Daha önceki dönemlerde hiç kadın
öldürülmedi" diyecekler. "Yahu düşünsenize; 2014
yılında 219 kadın öldürülmüş" diyerek sadece AK Parti
döneminde öldürülen kadın sayısını açıklayanlar, 1995 yılında 564,
1996 yılında 681 kadının, 2000 yılında 730, 2001 yılında 1220, 2002
yılında 1257 kadının hunharca katledildiğinden bahsetmiyor. (AK
Parti 2002 yılının Kasım ayında iktidara geldi)
Bu muhteremlerin açıkladığı verilerden yola çıkanlar, "Bu
olaylar sadece Türkiye'de oluyor" gibi bir algıya
kapılıyor. Oysa durum, medeniyetin beşiği sayılan avrupa
ülkelerinde de hiç iç açıcı değil.
Örneğin; yapılan araştırmalara göre kadınlara davranış biçimiyle,
"Centilmen erkeklerin ülkesi" diye nam salan
Fransa'da her yıl ortalama 500 kadın erkekler tarafından
katlediliyor. Danimarka, Yunanistan, Pakistan, İtalya, Sicilya,
Korsika gibi ülkelerde durum çok daha vahim. Şili’de, Brezilya’da
ve Afrika ülkelerindeki tablo ise katran karası kadar karanlık.
Sizi istatistiki bilgilere boğmak istemiyorum ama izin verirseniz
bir başka gerçeği daha kısaca anlatıp asıl konumuza geçeceğim.
Türkiye'de yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuç gösteriyor ki,
öldürülen binlerce kadının katili bizzat kendi ailesi. Aynı
araştırmalara göre bu tür cinayetlerin yüzde 90'lık bölümü
Güneydoğu bölgesinde yaşanıyor.
O zaman şu iki soruyu sormamız gerekiyor:
Soru 1- Bir kadın cinsel tacize, tecavüze ve
şiddete maruz kalıyorsa, bu durumu da devletin kolluk kuvvetlerine
bildirmiyorsa, devlet o kadını kendi aile bireylerinden korumak
için nasıl bir kanun çıkaracak?
Soru 2- Bu cinayetler daha çok Güneydoğu
bölgelerinde yaşanıyor diye Kürtler'i ve HDP yöneticilerini mi
suçlayacağız? Ya da, "Kürtler, AK Parti'yi kadın
cinayetleriyle köşeye sıkıştırmak için kadınlarını, çocuklarını
öldürüyor" şeklinde saçmasapan bir fikre mi sarılmamız
gerekiyor.
Meselenin partiyle bir ilgisi yok!
İşin gerçeği şu ki bu ülkenin kadınları hiç bir iktidar döneminde
hakettikleri saygıyı görmedi, görmüyor. Hiç bir iktidar döneminde
korunmadı, korunmuyor. Herkes karşısındakini suçluyor ama
"Biz hepimiz suçluyuz" demeden bu işin çözümü
mümkün görünmüyor.
Şimdi gelelim asıl boyutuna...
Yani kadın cinayetlerini muhafazakar kesim üzerinden AK Parti'ye,
oradan da İslam inancı üzerine yıkmaya çalışanların yaptığı
açıklamalara...
Yukarıda da söylediğim gibi toplumun aklıyla alay edercesine bu
meseleyi kasti bir tahrik amacı ile kullananlar adeta kendi
dilleriyle kendilerini rezil ediyor.
Tek tek sayarak gideceğim...
1- Kemal Kılıçdaroğlu: CHP lideri,
"Tabii insanlar işsiz olursa, işsizlik psikolojisi ile
bunun hıncını ya eşinden, ya çocuğundan ya da sokakta gördüğü bir
kadından çıkartıyor. Bu AK Parti'nin suçudur. " diyor.
Bu sözleri ancak, kadınların dayak yemesini kanıksayan biri
söyleyebilir. Bu tecavüzü ve cinayeti AK Parti'nin hanesine yazmak
ise başlı başına bir facia. Düşünün ki bu sözleri söyleyen
Kılıçdaroğlu'nun yeğeni, 4 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu
gerekçesiyle 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yeğeninin cinsel
istismarını Kılıçdaroğlu'nun namus hanesine eksi puan olarak
yazmaya çalışmak ne kadar yanlışsa, kadına şiddeti ve tecavüzleri
AK Parti'nin yönetim tarzına bağlamak da o kadar yanlış.
2 - Yazar Ali Tezel: Paralel yapının
piyasaya sürdüğü Millet gazetesinde yazan Ali Tezel,
"Tecavüz eden sünni, tecavüz edilen Alevi olunca, AK itler
sessiz kaldı, reisleri ve şürekası da cenaze namazına katılmadı.
Aleviler eline beline diline sahip olan bir millettir. Ya
sünniler?" diyerek olayı mezhepsel bir çatışmaya döndürmek
istedi.
Sünnilerin eline, beline, diline hakim olamadığını söyleyen bu
zavallı; eşini bıçaklamanın ve sürekli şiddet uygulamanın yanı
sıra, henüz evliyken eşinin gözleri önünde baldızıyla ilişkiye
girmesiyle gündeme gelen birisi. Kendisinin kadın haklarına duyduğu
saygıyı mı, yoksa namus konusundaki müthiş ahlakını mı örnek alsak
bilemedim!
3 - Metin Feyzioğlu: Barolar
Birliği Başkanı olan Metin Feyzioğlu, "Özgecan olayını
duyunca içim yandı" açıklaması yapmış. Bu beyefendiyi de
Münevver Karabulut'u testereyle doğrayan Garipoğlu ailesinin
avukatlığını yüklü bir para karşılığında yaptığı dönemle
hatırlıyoruz. Özgecan için mi içi yanmış, yoksa Özgecan'ı katleden
sapık çulsuzun biri olduğu için mi kahretmiş anlayamadık!
4 - Gezi tayfası:
Özgecan'ın ölümünü AK Parti'ye ve Erdoğan'a bağlayan gezi tayfası,
AK Parti'nin kadına bakışı yüzünden tecavüzlerin ve cinayetlerin
arttığını yazdı.
Türkiye bu çocukların namus anlayışını ve kadına bakışını,
Erdoğan'ın mezardaki annesine koro halinde ettikleri küfürlerle ve
ellerinde taşıdıkları, "Tayyip 3. köprünün adını Emine koy,
hepimiz üstünden geçelim" pankartlarıyla yeterince gördü
zaten. Kadının ölüsüne tecavüz söylemlerini dillendirenlerin
dirisine ne kadar saygı duyduğunu tahmin edebiliyorum!
5 - CHP'li vekiller: Pek çok CHP'li vekil
AK Parti'nin kadına bakışını eleştiren açıklamalar yaptı,
kadınların AK Parti'nin yürüttüğü siyaset nedeniyle öldürüldüğünü
söyledi.
Haklılar!
Seçim öncesi rozet takarak yanlarında poz verdikleri kadınları,
seçimden sonra kovalayan kendileri değildi! "Başörtülü
kadınlar evlere temizliğe gidebilir, bir yasak yok" diyen
Kılıçdaroğlu değildi! Fikrini söyleyen kadınları partiden ihraç
ederek susturan da kendisi değildi!
Kaset meselesine hiç girmiyorum bile...
NOT: Dün, Özgecan cinayetinin ve kadına şiddetin
tartışıldığı Meclis'te konuşan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet
Bakanı Ayşenur İslam'ı konuşturmayan CHP'li vekiller her kimse...
Oturumu yöneten Ayşenur Bahçekapılı'yı, "Burada kadına
şiddeti konuştuğumuz bir yerde bana şiddet uyguluyorsunuz"
dedirten hangi partiye mensupsa...
Oturumun orta yerinde birbirine saldırarak Meclis çatısı altında
kan akmasına neden olan milletvekilleri hangisiyse...
Sözüm onlara...
Sizin kendinize saygınız yok ki kadına saygınız olsun! Meclis'te ve
milletin gözü önünde bunu yapan siz, kim bilir evlerinizde
eşlerinize nasıl davranıyorsunuz! Şiddetin kaynağı bizzat sizsiniz,
siz!
Utanacak yüzünüz varsa azıcık utanın!
twitter.com/slymnoz
facebook.com/slymnoz