Emre Aköz'e internet medyası hakkında yazılarından dolayı bir eleştiri de Nuh Gönültaş'tan geldi. Gönültaş, konuyla ilgili Mehmet Barlas'ın düşüncelerini yeğledi.
Abone olİnternet medyasınına kafayı takan Emre Aköz, konuyla ilgili "Nasırınıza mı bastım?", "Hani sizin muhabirleriniz" ve "İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?" yazılarıyla düşüncelerini belirtmiş ve çoğu internet gazetecisi ve köşe yazarından tepkiler almıştı. Tepki verenlerden biri de Aköz'ün mesai arkadaşı Mehmet Barlas'tı. Barlas, "Emre Aköz iyi ki internet sitelerini eleştirdi" başlıklı yazısıyla Aköz'e internet medyası hakkında bilgi vermişti. Barlas ve Aköz'ün konuyla ilgili düşüncelerini kıyaslayan Nuh Gönültaş, " EMRE AKÖZ DEĞİL, MEHMET BARLAS NE DEMİŞ ONA BAKARIM" başlıklı yazısıyla kimden taraf olduğunu ortaya koydu.
Son günlerin en hararetli tartışması olan "İnternet gazeteciliği" konusunda bir şeyler yazmanın zamanı geldi. Emre Aköz (Sabah Yazarı) internet gazeteciliği yapan gençliği eleştirmeye devam ediyor. Onlar da hep birlikte bilgisayar ekranlarından Aköz'e laf yetiştirmeye çalışıyor.
Bir kere bu tartışma yanlış bir zeminde yapılıyor!
Tartışmanın yanlış bir zeminde tartışıldığına ilk olarak Türkiye'de bir gazetecilik bilgesi haline gelen Mehmet Barlas (Sabah) değindi. Böyle bir tercih imkânımız var madem, o halde Emre Aköz ile Mehmet Barlas'ın aynı konuda söylediklerinden tabii ki Mehmet Barlas'ın söylediklerini tercih etmeliyiz. Emre Aköz'ün bu konularda konuşabilmesi için meslekte daha çok yol alması gerekiyor. Yalnız, internet haberciliği yapmaya çalışan arkadaşlara, Engin Ardıç'ın deyimiyle "internetçi çocuklar"a bir önerim var. Aköz'ün söylediklerinin tümünü de yabana atmayın. Çünkü söylediklerinde haklı olduğu bazı noktalar da yok değil.
Ne garip... Bu tartışma beni geçmiş yıllara götürdü. Faks cihazının Türkiye'de yeni yeni kullanılmaya başladığı yıllardı. Hatırlarım, bir gün o zamanın ünlü gazetelerinden Günaydın'ın birinci sayfasını bütünüyle kaplayan bir haberin göbeğinde "Bu haber faksla alınmıştır" yazıyordu. Gazete adeta haberini değil de haberini ulaştırmakta kullandığı teknolojiyi nazara vermeye çalışıyordu.
Yani, tıpkı sosyolojik her tartışmanın bir yerinde nasıl "işte yine geldi Marx" diyorsak, iletişimle ilgili, medya ile ilgili tartışmalarda da mutlaka "İşte yine geldi Marshall Mc. Luhan" dediğimiz bir nokta oluyor. İşte yine geldi Mc. Luhan...
Ne diyor Mehmet Barlas: "Farkına varmadığı bir gerçek var Emre Aköz'ün... İnternet haber sitelerini hazırlayanlar "Gazetecilik" yapmak istemiyorlar ki zaten. Binalar, makineler, mürekkep, finansman, yatırımlar. İnternet haberciliği, bunların bulunmadığı, yani sermaye ve dolayısıyla bağımlılık gerektirmeyen alternatif bir medya. Başka deyişle "İnternet Gazeteciliği" diye bir şey yok. İnternet haberciliği var. İnternet haber sitelerine giriş rakamları da, bunu okurların anladığını gösteriyor."
Bilgisayar teknolojisi gazeteciliği de haberciliği de hatta temeli iletmeye dayanan her şeyi, başka bir boyuta taşıdı, taşımaya devam ediyor. Algılarımızı değiştiriyor. Şu bir gerçek, nasıl Mc. Luhan'ın söylediği gibi "İletişim aracı mesajın kendisidir", aynı şekilde aynı bilgiyi gazeteden okumak, televizyondan seyretmek ya da internet sitelerinden edinmek arasında dağlar kadar fark olduğunu kabul etmek gerekir. O halde her iletişim aracı kendi mecraında, sunduğu hız, kolaylık, etki ve maliyet boyutunda değerlendirilmeli.
Mc. Luhan'ın ömrü interneti görmeye yetmedi ve fakat O internetin getirdiği medya ve iletişim ortamlarını öngördü. Şöyle diyordu:
"Medya çözümlemelerini son derece heyecan verici buluyorum çünkü insanları medya kadar çok etkileyen başka bir şey yok. Bu etkinin ölçütü şu soruda yatıyor: Kim medyadan etkileniyor? Günümüzde, en basit olayı bile herkesi etkileyebilecek bir hale getirecek yollar yarattık. Elektronik ortamların sonuçlarından biri de insanların bu ortama topluca dahil olmalarıdır...
Evet araç mesajdır. Eğer verdiğiniz bilgileri, haberleri şekillendiren iletişim aracı ise, "ne" dediğimiz, söyleyeceklerimizi "nasıl" ileteceğimizi belirlemekten daha önemsiz hale gelmiş demektir. "Araçlarımızı biz şekillendiririz ve karşılığında da onlar bizi şekillendirir."
Gelelim tartışmanın somut boyutunaÖ Zaman zaman Türkiye'de çıkan belli başlı günlük gazeteleri yan yana dizerim ve hepsine tepeden bakarım. Gördüğüm şey aslında ayrı ayrı birçok gazete değil, tek bir gazete resmidir. Çünkü hemen hemen bütün gazetelerin birinci sayfaları, vitrinleri neredeyse birbirinin aynıdır. Çünkü hepsi de aynı kaynaklardan beslenmektedir. Uluslararası iletişim ağlarının tekeli Türkiye'yi de teslim almıştır ve gazeteler onların süzgecinden geçen bilgileri aktarmaktadır. Özel haber tartışmasını bu noktayı nazara alarak yapmak gerekir.
İşte bu noktada "alternatif medya" olarak adlandırılan internet gazeteciliği bize bir çıkış noktası sunmakta. Onu da karalayarak kendimize benzetmeye çalışmak pek doğru bir yaklaşım değil. Çünkü plaza medyası "ışık hızıyla bir narsiste dönüşüyorsun, çünkü geriye yalnız kendi figürün kalıyor..."
YAZI:Nuh GÖNÜLTAŞ