Hürriyet yazarı Ayşe arman'a verdiği röportajla gündeme bomba gibi düşen Deniz Akkaya, sohbetin devamında çok ünlü iki televizyoncuyu yerden yere vurdu!
Abone olBen normal röportaj yapmaya gitmiştim. Yine adı çok dolaşmaya başlamıştı ortalıklarda, yok kalkan diziler, yok dergi kapağına çırıl çıplak soyunmalar. Anlatacak şeyleri vardır zahir diye gittim, o ooooooo, dert küpü müymüş meğer. Tabii ki acil olanı öne çıktı, röportajın geri kalanı bugüne sarktı. Aşağıda okuyacaklarınız onlar. Görün bakalım, Deniz Akkaya hakkındaki eleştirilere nasıl yanıt veriyor... Hayrola, bütün oklar üzerinize gelmeye başladı. Nasıl önlemler alıyorsunuz? Diziler kalkıyor, oyuncu koçları değişiyor, yine de bir şey olmuyor... - Ne zaman ki, bir şeyler üretmeye başlıyorum, insanlar üzerime geliyor. Kim mesela? Can Tanrıyar. Senelerdir benimle sorunu olan bir adam. Bütün medya camiası neden benimle sorunu olduğunu bilir. Ama kimse yazmaz... Nedir mesele? İlgi yaptı, siz yüz vermediniz, öyle bir şey mi? - Öyle ya da böyle, boş ver, herkesin aile hayatına saygım var. Eski karısı Şafak önce benden nefret ederdi, sonra yakın arkadaş olduk, öldü biliyorsunuz kanserden... Evet ama ben ‘Diziler kalkıyor, nasıl önlemler alıyorsunuz’ diye sormuştum... - Geleceğim oraya. Son iki senedir benimle ilgili yaptırdığı haberlere bak. Bir tane düzgün bir şey yok. Televizyon, izleyicinin alt beynine sürekli bir şeyler yazdırır. Bu adam da bunu yapıyor. Film galasına gidiyorum, tek bir görüntüm yok; ama erkek arkadaşımla yemekten çıkıyorum, ‘Sabahın 5’inde dağıtarak çıktı!’ diye haber yaptırıyor. Bilinçli kötülük. Elindeki basın gücünü bir silah olarak kullanıyor. Böyle davranan başka gazeteciler de var. Bu yüzden de bazı sanatçılar, ‘Aman onlarla aramı iyi tutayım’ diyor... Ama siz onlardan değilsiniz!.. - Hayır. Hiç olmadım. Ben seneler önce bir karar verdim, kimseye eyvallahım olmayacak, saçma sapan insanlarla aramı iyi tutmak için çaba sarf etmeyeceğim, hatta bunu o zamanlar Can’a da söylemiştim. Bana demişti ki, ‘Senin hayattaki en büyük düşmanın, kalite takıntın!..’ Olsun, ben böyle bir kadınım. Hakkımda iyi haber yapacaklar diye kimseye yaltaklanamam. Eskiden kafam karışıktı bu konularda, şimdi gayet netim. İki üç sene önce bir kadınla tanıştım, hayatımı değiştirdi. Psikoloğum olur kendisini: İpek Tılabar. 41 yaşında çocuk doğurup hayatına ikinci kez başlama riskini almış bir kadın, tapıyorum ona. Kadın olmanın ne kadar değerli bir şey olduğunu öğretti bana. Bulunduğun yere başkaları değer biçmiyor, sen biçiyorsun. Önce, senin kendine değer vermen gerekiyor. Ben de şimdi öyle yapmaya çalışıyorum. O yüzden kimseye eyvallahım yok. Ama piyasa, benim tersim kadınlarla dolu... OYUNCULUĞUN BİLİRKİŞİSİ Yani?.. - Bu tarz adamlarla ilişkileri çok iyi olduğu için, bazılarının hem çok iyi anne, hem çok seksi kadın, hem çok iyi iş kadını, hem çok iyi sanatçı olarak haberleri yapılıyor. Oysa, insan iyisiyle kötüsüyle haber olmalı, bu şekilde inandırıcılığı kalmıyor. Beni de melek gibi göstersinler demiyorum. Ama şeytan gibi de göstermesinler... Bu son ‘Living and Dying’ filmi beğenilmezse ne olacak, oyunculuk defterini kapatacak mısınız? - Oyunculukla ilgili bilirkişi olmaz. Bir oyunu sahneye koyarsın, seyircinin yarısı beğenir, yarısı beğenmez... İyi ama sizin de ha bire dizileriniz kaldırılıyor... - Uğur Yücel’in Alacakaranlık’ı da kaldırıldı, Uğur Yücel kötü oyuncu mu? Zuhal Olcay’ın, Cem Davran’ın, hatta Sezen Aksu’nun oynadığı dizi bile kaldırıldı... Yani siz, iyi bir oyuncu olduğunuzu düşünüyorsunuz... - Bunun, dizinin kaldırılmasıyla bir alakasının olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Dizinin 1. bölümü üçüncü, 2. bölümü yedinci oldu. Bugüne kadar ilk 10’a giremeyen diziler bile 8-10 bölüm devam etti. Yani milletin insafına sığınıyorum, iki bölümde mi karar vermişler kötü oyuncu olduğuma? Kenan İmirzalıoğlu’nun dizisi de ilk 20’ye giremiyordu, yapımcı diretti, sonunda bir fenomen oldu. DERGİM 7-9 BİN SATIYOR Anladım, yapımcı suçlu... - Öyle demiyorum. Ama diziyi kanal kaldırmadı, Sinan Çetin kaldırdı. Onu da anlıyorum, çünkü benimle iş yapmak da kolay değil. Benimle iş yapan insanların da üstünü yiyorlar, bitiriyorlar... Peki derginiz Dishy? Onun da bir fiyasko olduğu söyleniyor... - Ne alakası var? Ben bir gruba bağlı bir dergi çıkarmıyorum. Tabii ki bir Marie Claire ya da Cosmo kadar çok satmayacağım. Birlikte büyüdüğüm copyright dergiler onlar; onlar kim, biz kimiz, zamana ihtiyacımız var. Copyright olmayan Elele var, o da yılların Elele’si, elbette bizden daha çok satacak. 7 ila 9 bin arası satıyoruz... Derginin tirajını arttırmak için kapağına çırılçıplak soyunacakmışsınız... - Nasıl büyük bir yalan! Hayatımda ilk defa bir gazeteyi, böyle bir haber yaptı diye mahkemeye verdim. Ve bunu kim istedi biliyor musunuz? Dergideki çalışanlar. ‘Dergiyle ilgili size yapılan hakaretler, bizi de bağlıyor’ dediler. İzzet Çapa benim arkadaşım, diyor ki, ‘Aç Rıfat Ababay’a, mağduru oyna, düzeltsinler.’ Ben zaten mağdurum, niçin mağduru oynayacakmışım! Bunlara tahammül edemiyorum. AHMET HAKAN YALVARIYOR Ahmet Hakan artık neden size bulaşmıyor? - O da ayrı bir komedi. Daha iki hafta önce benimle ilgili bir yazı yazdı. Onun da yaptıklarıyla yazdıkları birbirini tutmuyor. Ben birini bu kadar sevmiyorsam, ya çatır çatır cevap veririm ya da yok sayarım, görmezden gelirim. Ahmet Hakan, ne öyle ne böyle. Yazılarında benimle dalga geçiyor ama birinci programından itibaren -hani Hülya Avşar’ı çıkarttığı program- programına gelmem için resmen yalvarıyor. Her pazartesi programından birileri banko arıyor. Niye beni konuk almak istiyorsun? Bana tarih soruları sorup ne kadar bilgisiz olduğumu, senin de ne kadar bilgili olduğunu cümle aleme göstermek için mi? Ben benzer bir ağız dalaşını seneler evvel Fatih Altaylı’yla yaşadım. Yani senden daha iyisinin programına çıkmışım zaten, niye sana geleyim?