Akil İnsanlar Komisyonu'ndan Prof. Dr. Doğu Ergil, karşılaştıkları en önemli üç sorunu açıkladı.
Abone olAkil insanlar komisyonunda yer alan Doğu Ergil ANF'ye verdiği röportajda çok çarpıcı söylemlerde bulundu.
Akil İnsanlar Komisyonu'ndan Prof. Dr. Doğu Ergil, çözüm süreci için "Duygularla değil fikirlerle hareket edilmeli" diyerek, 'Türkiye'de kısa zamanda olumlu bir iklimin yaşanabileceğini' söyledi. Ergil, Türk toplumunda 'kavgacı' bir tarafın olduğunu ancak bunların azınlığı temsil ettiğine değindi.
Akil İnsanlar Komisyonu'nun İç Anadolu Heyeti'nde bulunan Prof. Dr. Doğu Ergil, düzenledikleri toplantılardan edindiği izlenimleri ANF'ye anlattı...
"3 SORUNUMUZ VAR"
Prof. Dr. Doğu Ergil, "Birincisi; az konuşmayı bilmiyoruz. Büyük toplantılarımız özellikle STK temsilcileriyle oluyor. Herkes yarım saat konuşmaya çalışıyor. İkincisi; tahlil yapmıyoruz; sürekli olarak kafamızdaki sabit fikrin ifadesinde ısrar ediyoruz. Üçüncüsü; hep ezberler üzerinden konuşuyoruz, fikirler üzerinden değil" dedi.
'FİKİRLER DEĞİL KORKULAR ÖN PLANA ÇIKIYOR'
Toplantılarına katılan kişilerin çözüm önerilerini sorduklarını ancak önerilerden ziyade kuşkularını dinlediklerini anlatan Ergil, şöyle konuştu: "Mesela bir kuruluşa çözüm sürecine fikri katkılarını soruyoruz ama insanlar sadece kuşkularını dile getiriyorlar. İlk yöneltilen sorular; 'silah bırakılınca hangi reformlar olacak; Türkiye'deki siyasi hareket neye benzeyecek; Öcalan serbest kalacak mı, PKK'ya af çıkacak mı' şeklinde oluyor. Halbuki en son sorulması gerekenler bunlar. Buradan neyi anlıyoruz? Ne kadar duygusallaşıldığını, reel siyasetten uzaklaşıldığını gösteriyor ve bunları sakıncalı buluyorum. Ümitler, endişeler, korkular düzeyinde bir tartışma sürerse yaratıcı ve uzlaştırıcı iklime ulaşılamaz."
'TÜRK SORUNU BULDUK'
Türk toplumunun bazı kesimlerinin 'ülkemiz bölünecek mi' şeklindeki kaygısının sürece katkı sunamayacağına dikkat çeken Ergil, "Türkiye coğrafya olarak bölünmez ama duygusal olarak bölünmüş durumda. Biz, Kürt sorununun çözümü için arayış halindeyken karşımızda Türk sorunu bulduk" dedi. Ergil, 'Türk sorunu' olarak tarif ettiği yaklaşımları şöyle özetledi: "Türk sorunu, memleketi sahiplenen ve başkasıyla paylaşmak istemeyen, rejimi kendisinin kurduğuna inanan ve burada başkasına yer bırakmayan, kendisinden başkasına eşitlik öngörmeyen, tekelci bir Türklüğü ifade etmiş oluyor."
'Türk toplumundaki bu sorunun devam etmesiyle çok kültürlü bir toplum anlayışı ve barışı sağlamanın zor olduğunu' söyleyen Ergil, yine de bu kesimlerin 'azınlıkta' olduklarını düşünüyor: "Azınlık ama çok kavgacı. Başkasına söz hakkı tanımayan, saldırgan bir azınlık."
'FEDAKARLIK YAPANLAR DEĞİL YAPMAYANLAR KAVGA ÇIKARIYOR'
Prof. Dr. Ergil, bir 'Şehit Aileleri Derneği' temsilcisinin toplantılarında söz aldığına değinerek, şunları anlattı: "Şehit Aileleri Derneği'nin temsilcisi konuşuyor ve 'bir daha kimsenin ölmemesi için ne gerekirse yapılmalı' diyor. Ona bile saldıranlar oldu. Toplantıda bir şehit çocuğu 'babamı kaybettim' dedikten sonra dağda babasını öldüren gençlerin dağa çıkış sebeplerinin incelenmesini istedi; onu da susturanlar oldu. Halbuki o susturanlar şehitlerden çok fedakarlık yapmış insanlar olamaz. Şehit edebiyatı yapan ve Türklüğü de saldırısı için araçsallaştırmış kimseler. MHP'liler ve İşçi Partililer mesela... Maalesef bazı CHP'liler de böyle. CHP'de büyük kesim çözümden yana ama ulusalcı kanat yerel düzeyde karşımıza çıkabiliyor."
Ümitvar durumda olduklarını belirten Ergil, "Azınlık halde olanları bir yana bırakırsak kimsenin çözüme karşı olmadığını görüyoruz. Öyle inanıyorum ki, bu heyetler yerel düzeyde pek çok soruya yanıt verip barış duygusunu derinleştirme ve yaygınlaştırmada olumlu rol oynuyor. Daha makul insanlar etkilenebiliyor. İlk seferde kuşkuyla baksalar da, Hükümet'in bile düşünmediği oranda bir rol oynadığımızı düşünüyorum. Hükümet'e görüşmelerimizi raporlaştırıp sunacağız. Hükümet de süreci korkular ve endişeler üzerinden yürütmemeli" şeklinde konuştu.
"MÜTHİŞ BİR İKLİM OLACAK"
Abdullah Öcalan ve PKK'nın da önemli bir rol üstlendiklerine vurgu yapan Ergil, "Geri çekilmeden sonra müthiş bir iklimin olacağını düşünüyorum. Çatışmasızlık dönemi olursa ortam da çok rahatlamış olacak. Türkiye'de de reformlar olmaya başlayacak. Güven ortamıyla, demokrasinin kimsenin dışlanmadığı bir alt yapıya kavuşmasıyla da çözüme ulaşılabilir" dedi.