İzmir'e giden Akil İnsanlar heyeti vatandaşların zor soruları karşısında soğuk terler döktü.
Abone olEn zorlu bölgelerden biri olarak tanımlanan Ege Bölgesi'nde Akil İnsanlar İzmir'de halka hitap etti. Vatandaşların PKK ile ne karşılığı anlaşıldığı, Kürdistan'a pay verilip verilmeyeceği gibi soruları akil insanları zorladı. Bazı kişiler hükümetin direktifleriyle ikna olmayacaklarını açıkladı.
O tepkilerden bazıları:
Hüseyin Özdemir adlı bir vatandaş, “Avrupa PKK’dan yana mı olacak bizden yana mı olacak? PKK’ya desteğini çekeceğini sanmıyorum. Devlet PKK ile müzakere ettiği için hükümeti kınıyorum. Kürtlerle biz kardeşiz” dedi.
Tahtacı Türkmen Alevisi olan Halil Sucu, “Bölündükten sonra Kürdistan haritada olacak mı Alevilerin statüsü ne olacak” diye sordu.
Ali Talip adlı vatandaş da Akil İnsanlar Heyeti’ni eleştirerek, “Siz bize gönül pencerenizi açın, üniversite öğretmeni gibi gelmeyin. Hükümetin size direktifleriyle siz bizi ikna edemezsiniz"
Hükümetin barış sürecini halkla konuşup onların görüş, öneri ve eleştirileriyle ilgili rapor hazırlaması için görevlendirdiği Ege Bölgesi'nin akil insanlarının oluşturduğu heyet, kentteki iki günlük ziyaretlerinde, moderatörlüğünü Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın üstlendiği yemekte, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve işadamlarıyla bir araya geldi.
Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ege'nin incisi İzmir'in, kamuoyundaki yansımasının aksine çözümden yana olduğunu, sadece bilgilenmeye ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Ege Bölgesi'ndeki ilk durakları olan İzmir'de ilk defa bir araya gelen akil insanların oluşturduğu, başkan Tarhan Erdem ile üyeler Arzuhan Doğan Yalçındağ, Fehmi Koru, Avni Özgürel, Fuat Keyman, Baskın Oran, Fadime Özkan, Hasan Karakaya'dan oluşan heyet, Kemeraltı Çarşısı ile Anadolu Birliği Derneği ziyaretinin ardından Hilton Oteli'nde düzenlenen akşam yemeğinde buluştu. Moderatörlüğünü, TÜSİAD'ın ilk kadın başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın yaptığı yemeğe, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun temsilcileri ile işadamları katıldı.
"SİLAHLA TERÖR DURMAZ"
Toplantıda açılış konuşmasını yapan heyet başkanı Tarhan Erdem, "Biz Ege bölgesinde, gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz ve karşılaştığımız insanların görüşlerini dinleyeceğiz. O görüşlere karşı arkadaşlarımız kendi görüşlerini söyleyecekler. Heyetimizin sabit bir görüşü yoktur. Biz bunu böyle düşünüyoruz. Bu akşamki toplantıda sizleri dinleyeceğiz. Çözüm süreci sadece kanın durması için yapılıyorsa kusura bakmayın ben yokum. Ama demokratik bir devletin kurulması için yapılıyorsa o zaman varım. Hakların eşit bir şekilde insanlara verilmesi için bu süreçte yola çıkıldı. Benim tecrübeme göre Türkiye'deki olayların temelini iyi incelerseniz, silahla terör durmaz. Çözüm süreci sadece terörü durdurmak için yapılmamalıdır. Bu bir yan bir sonuç olarak ortaya çıkacaktır" dedi.
"BU GİDİŞE DUR DEMELİYİZ"
Samimi, sıcak bir ortamda geçen, davetlilerin tümünün değerlendirmelerini sunduğu yemekte konuşmaları, katılımcılar tarafından dikkatle dinlenen moderatör Arzuhan Doğan Yalçındağ ise, "Ülkemizin bu en önemli meselesinde herkesin her vatandaşın katılımcı olması, katkı yapması gerektiğine inanıyorum. Burada bir kardeşlik, barış olmasını diliyorum. Artık anaların yüreği yanmasın. Her bahar gelişinde şehit cenazelerinin arkasından göz yaşı dökmeyelim. Görevi bu şekilde benimsedim. Bu çözüm sürecinde kalplerimizi sevgiye ve barışa açalım. Kolay değil tabii çok acılar yaşandı, ateş düştüğü yeri yakar biliyorum ama zorda olsa geçmişi arkada bırakıp ileriye bakmalı, bu gidişe bir dur demeliyiz. Sayın Başbakanımız ile yaptığımız görüşmede bize yazılı veya sözlü bir mesaj verilmedi. Ama bu diyalogları yapmamız, fikir alışverişinde bulunmamız çok önemli. Başarılı sonuçlar ancak başarılı süreçler ile alınır, ortak akıl bu yolla bulunur. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne zarar gelmeyeceğine inandığım için buradayım. Tek istediğimiz huzurun, barışın ve kardeşliğin tesisi" dedi.
"İZMİR'DE DÜŞÜNCE SELİYLE KUCAKLAŞTIK"
İzmir'de olmaktan duyduğu memnuniyeti de dile getiren Arzuhan Doğan Yalçındağ, "İzmir, merak ediliyordu. İlk durağımız İzmir oldu. İzmir'de, çok olgun, anlayışlı, seviyeli, barıştan kardeşlikten yana düşünce seliyle kucaklaştık. Hepimiz gibi, İzmir'de de, bazı endişeler, soru işaretleri olduğunu tespit ettik. Bunları raporlarımıza koyacağız. Bir nokta çok önemli. Birbirimizi anlamamız. Ortak aklı anlayabilmemiz konusunda hiçbir sorun olmadığını gördüm. İzmir'deki toplantılarımız ve ziyaretlerimizde, herkesin farklı olan renklerini görme imkanı bulduk. Düşüncelerimizi karşılıklı olarak paylaşmamızın yanı sıra görüşlerini yazılı metinlerle de bize ulaştıranlar oldu. İzmir, kamuoyundaki yansımanın aksine barıştan ve kardeşlikten yana. Buna da ciddi önem veriyor ancak İzmir bu süreç hakkında daha fazla bilgilenmek istiyor. İzmir gibi modern, farklı görüşlerin olduğu büyük bir kentte sadece bir toplantı yeterli değil. Mümkün olduğu kadar çok insanı dinlemek istiyoruz. Raporumuz, onların görüş, öneri ve eleştirilerinden oluşacak" dedi.
BENİ RAHATLATTI
Arzuhan Doğan Yalçındağ, ayrıca, "Ben akil insanlar içinde daha çok iş insanı kimliğimle bulunuyorum. Bu konuda da ortalama bir Türk insanı gibi düşünüyorum. Benim de herkes gibi bazı çekincelerim, bazı soru işaretlerim var. Fakat Sayın Başbakan'la Dolmabahçe'de yaptığımız görüşmedeki hem Başbakanımızın konuşması hem de katılımcıların ortak akılda buluşan, makul, olgun, aklı selim, ayakları yere basan konuşmaları, beni rahatlattı. Bunun için buradayım" dedi.
ATAMA DEĞİL, TEKLİF VAR
Heyet üyesi Baskın Oran da, "Bize katılıp katılmayacağım soruldu. 'Memleket vazifesi kabul ederim ama bu süreci Başbakan'ı eleştirme hakkını saklı tutma hakkıyla bunu kabul ediyorum' dedim. Burada bir atama değil, teklif vardır. Biz hükümetten bazı şeyleri talep ettik. Bizi okyanusa atıyorsunuz gittiğimiz yerde bir kamuoyu araştırması yapın' dedim. 'Biz karışmayalım' dediler. Burada interaktif bir durum var. Biz burada barışın ne kadar önemli olduğunu belirtip, sizlerin eğilimini alacağız. Sonra rapor hazırlayacağız. Sizin kaygılarınız ve eğilimleriniz üzerine bu raporu yazacağız" diye konuştu.
Baskın Oran, sözlerinin devamında PKK'nın terör örgütü olduğunu vurguladı. 2007'de bağımsız solun adayı olarak seçime girdiğini ancak, "PKK terör örgütüdür" dediği için kendi içlerinden bir aday daha çıktığını, bu yüzden de seçimi kaybettiğini belirten Oran, "12 Eylül'de devlet teröristlik yapmıştır. Devlet, 12 Eylül'den önce de Kürtler üzerine terör uygulamıştır. Laik devlet konusunda bir mizah olamaz ama laikçi devlete ben A'dan Z'ye karşıyım. Devlet de şiddet yoluyla Kürt hareketini durduramayacağını anladı. PKK da silahla bir şey yapamayacağını anladı. Cumhuriyet yanlış kuruldu. Ulus devlet milletini tek bir etnisiteden oluşturması yanlış. Cumhuriyet 1924 Anayasası'ndan itibaren ulus devlet ilan etti. Kürtleri biz böyle isyan ettirdik. Şimdi biz Cumhuriyeti doğru kurmaya çalışıyoruz. Cumhuriyeti ulus devletten çıkarın. Öcalan Diyarbakır'da okunan mektubunda sadece ‘Ne mutlu Türküm' demedi. PKK hiçbir zaman bağımsızlık değil özerklik istedi. Yerel yönetim isteyenlere yerel yönetim vermeyeceksek bu barış döneminden korkarım. Eğer Kürtleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratırsak onları bir daha ikna edemeyiz. Cumhuriyeti demokratik olarak yeniden kuruyoruz. Başımıza bela olan ulus devletten kurtuluyoruz" dedi.
"CUMHURİYET GÜÇLENECEKTİR"
Söz sırası kendine gelen Fuat Keyman ise, "Eğer acıları bitirecek ise terör örgütüyle müzakere yapılabilir ama bunun sonucunda kaybedenler ve kazananlar olmayacaktır. Bunun sonucunda eşit haklar olacaktır. Ülkemize ve devletimize bir şey olmayacaktır. Ama Cumhuriyetimiz daha güçlü olacaktır" dedi.
"YENİLEN ÖRGÜTTÜR"
Heyet üyesi Avni Özgürel de '30 yıldır Türkiye'ye kavga eden örgütün başına taş mı düştü de silahı bırakıyor. Bunlar mutlaka bir şey verdi' diye düşünülmesinin doğal olduğunu belirterek, "Habur insanları ürküttü. Örgüt geçtiğimiz ekim ayında son saldırı emrini verdi ve 400 kişilik bir grup Şemdinli'ye saldırdı. Bunlara 'ölün geriye gelmeyin' dendi. İstenilen 1 saatliğine kaymakamlığın ele geçirilmesiydi. Örgüt bunu sağlayamadı. Örgütün başına düşen taş budur. Yenilen örgüttür. Türkiye'nin önünde bir terör sorunu var. İnsanlar ölüyor. 3 aydır şehit cenazesinin gelmemesi önemli. Demek ki bu barışın inşasında fayda var. Birileri 'Bu Türkiye'yi bölecek' diyebilir. Ancak öyle değil böyle bir çözüm diye bir projeyi ortaya konması lazım" diye konuştu.
KORU, GÜLDÜRDÜ
Gazeteci yazar Fehmi Koru, Cumhuriyetin doğru bir şekilde kurulduğunu söyleyerek, "Cumhuriyetin hedefi demokrasiye ulaşmaktı ama bunda bazı eksiklikler oldu. Başbakan televizyon programlarında, bizim için, 'Boğaza karşı oturuyorlar. Oturdukları yerden yazıyorlar' dedi. Belki de bunu düşündü, 'Hep odalarında, binalarında oturarak kanaat elde ediyorlar. Biraz insanlarla tanışıp dünyanın kaç bucak olduğunu anlasınlar' diye belki de bize bu görevi verdi. Başbakan tek tek hiçbirimizi doğru dürüst tanımıyor. Genel olarak bizimle ilgili fikri var. İtalya'da akil insanlar heyeti kurdu. İtalya'daki politik sorun nasıl çözülür diye formül arıyorlar" dedi.
DAVETLİLERİN KONUŞMALARI
Heyetin konuşmasının ardından davetlilerin sürece dair yorumlarına ve dileklerine geçildi. Davetlilerden Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) Başkanı Bülent Akgerman, "Her kesimi rahatlatacak mesajlar verilirse bu süreç daha rahat ilerleyecek. Başbakan'la yaptığınız toplantıda, size bazı konularda bilgi vermiş. 'Bununla ilgili özel bir yasa çıkmayacak' dediğini biliyorum. Ancak bunu buradakiler bilmiyor. Bu tür mesajları verseniz iyi olacak. Başbakanımız toplumun çeşitli kesimlerinin hassasiyetlerini bertaraf edecek mesajlar verse, belki insanlar daha üretken olabilir" dedi.
"NEVRUZ'DA TÜRK BAYRAĞI AÇILMAMASI İÇİMİZİ ACITTI"
Toplantıda söz alan İzmir Milli Kütüphane Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ulvi Puğ, "Yeni bir Cumhuriyete ihtiyaç var mı? Parlamenter sistem, dönemini tamamlamış mıdır? PKK bir terör örgütü müdür, değil midir? Terör örgütünün beli kırılmadan nerede müzakere süreci başlamıştır? Biz mağlup hissini tatmak istemiyoruz. Nevruz Bayramı'nda tek bir Türk bayrağının açılmaması içimizi acıttı. Öcalan, binlerce insanımızın ölümü için emir vermiştir. Yunanistan'ı savaşa çağırmıştır. Şimdi bu terörist başının Çanakkale ruhundan bahsetmesi ne kadar samimidir? Müzakere süreci sonrası bölünme olacak mıdır" diye konuştu.
"BU SÜRECİ DESTEKLİYORUM"
Anadolu Birliği Derneği Başkanı Koç Ali Al'ın konuşması ise yemek salonunda duygu dolu anlar yaşanmasına neden oldu. İki evladını teröre kurban verdiğini dile getiren Al, "İki tane evladımı ve paramı kaybettim, boş dağlara param gitti. Hiç kimse sesini çıkarmadı, evlatlarım da gitti yine kimse sesini çıkarmadı. İki tane çocuğumu kaybetmeme rağmen bu süreci destekliyorum" diye konuştu.
Davetlilerden Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Tercan da bu süreçte İzmir'in çok zor bir şehir olduğunun altını çizerek, "Terör yüzünden turizmde gerekli tanıtımı yapamıyoruz. Her şey dahil sistemiyle terör ayıbını örtmeye çalışıyoruz. Eğer bunları ortadan kaldırırsak turizmde daha çok yüzümüz güler" dedi.
"BARIŞ İSTİYORUM"
Ali Nail Kubalı da, "Barış olmasını çok istiyorum, Ben Kürt halkının istediği şekilde barış olsun diyorum. Eğer onlar biz PKK yönetiminde yaşayacağız diyorlarsa istediklerini yapabilirler. Hayır demeye hakkımız yok" dedi.
YEMEĞE KATILANLAR
İZMİR Milli Kütüphane Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ulvi Puğ, İzmir Kültürlerarası Diyalog Merkezi Başkanı Şemsettin Ayyıldız, Ekonomiyi Geliştirme Kurulu Başkanı Yılmaz Temizocak, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, ESİAD Başkanı Bülent Akgerman, Menemen Ticaret Odası Başkanı Yılmaz Güral, işadamı Ali Nail Kubalı, MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Çabuk, Anadolu Birliği Başkanı Koç Ali Al, Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Mukadder Özden, işadamı Bülent Tercan, Hak-İş Temsilcisi Hamiyet Boyacı, Ödemiş Ticaret Odası Meclis Başkanı Yaşar Özdemir'in bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile işadamları.
KEMALPAŞA'DA DESTEK DE TEPKİ DE OLDU
Akil İnsanlar Ege Bölge Heyeti, Urla'nın ardından Kemalpaşa ilçesine giderek, ilçe merkezindeki Çınaraltı Kahvehanesi’nde vatandaşlarla sohbet etti. Heyete burada hem tepki vardı, hem de destek çıkanlar.
Bir vatandaş, uzun yıllar işkence gördüğünü belirterek, “Organlarımın yeri değiştirildi, görmediğim işkence kalmadı. Benim işim gücüm yok, kimse benden özür dilemedi, dava açmaya kalktım, 'süreniz doldu’ dediler. Ege’ye geldim. Her akşam beni evden aldılar, işkence yaptılar, sabah eve geldiğimde çocuklarım beni tanımıyordu. AK Parti iktidara geldikten sonra işkence bitti. Sizim çabalarınız, emeğiniz inşallah iyi olur” dedi.
Mustafa Derdiyok adlı bir vatandaş da “Bu kan durursa hiç derdimiz olmayacak inşallah. Elinizi taşın altına koyduğunuz için çok sağ olun. Bu barış hepimiz için yukarıdaki diğer siyasi partiler duysun. Onlar da taşın altına elini koysun da oların da evlatları oralarda şehit olabilir. Bu kanın durmasını istiyoruz” dedi.
Muşlu Sadri Nehir’in Kürtçe yaptığı başka birinin Türkçe’ye çevirdiği konuşmasında “İnşallah barış süreci hiçbir engelle karşılaşmasın, biz de mutlu olalım. Kuran’da 'adalet lazım adalet neyse onu yapın’ diyor. Barışı bir an önce getirin” dedi.
ÖZGÜREL: PKK İLE ALINIP VERİLEN BİR ŞEY YOK
Murat Okumuş adlı bir vatandaş, “PKK bunca yıl zulmetti. Bir şey almadan nasıl gider? Ne aldı niye gidiyor. Biz merak ediyoruz” dedi. Okumuş’a, Avni Özgürel, şu sözlerle yanıt verdi:
“PKK’nın yakın geçmişine ilişkin konuları hatırlayalım. Yıllar önce rahmetli Turgut Özal döneminde Abdullah Öcalan takım elbise giyerek, Talabani ile Şam’da bir basın toplantısı yaptı, 'Türkiye ile barış istiyoruz’ diye. Bu örgütün gerçek anlamda silah bırakmak istediğinden değil ama bir devletle kapışıp galip gelen bir terör örgütü yok. Türkiye’nin silahlı olarak bu mücadeleyi bırakmayacağını biliyordu. Aradan yıllar geçti örgüt ile yeniden barış süreci doğdu. Ve Habur süreci yaşandı. Bir grup PKK’lı Habur’dan girdi ama büyük tepki doğdu. Hükümet bu işten geri adım attı. Uzun zaman bu barış meselesi gündeme gelmedi. Gizliden gizliye yurtdışında barış müzakereleri görüşmeleri yapıldı. Oslo görüşmeleri olarak biliniyor. İstihbarat örgütü ile PKK’nın önemli elemanları bir araya geldiler ve tartıştılar. Burada birçok konuda anlaşmaya varılmasında bu sürecin belgeleri, tutanakları basına sızdı ve ortalığa döküldü. MİT Müsteşarı hakkında dava açıldı. Bu aynı zamanda Başbakan’ı içeriye atma girişimiydi, kanun değiştirilerek bu süreç aşıldı. Silvan saldırısında çok sayıda askeri şehit verdik. 2011 yılında örgüt yine silah bırakma noktasına geldi. 2012’ye Uludere olayıyla girdik. Yine barış ertelendi. Tüm bunlardan geçtikten sonra geçen yılın sonunda Eylül ve Ekim ayında örgüt, son saldırı emrini verdi. Şemdinli’ye son saldırı emri. 'Ölün ve geri gelmeyin’ emri. 400 militan ağır silahlarla Şemdinli’ye saldırdı. İstenilen Şemdinli Kaymakamlığı’nda fotoğraf çektirmek ve fotoğrafın dünyaya geçilmesiydi, istenilen buydu. Şemdinli halkı Kürt’tür. Şemdinli halkı bu saldırıya destek vermedi. 400 kişiden 180’i orada öldü. Örgüt geri çekildi. Ondan sonra Öcalan barış çağrısı yaptı. Bugün konuştuğumuz tartıştığımız sürecin başlangıcı, silahlı mücadele bitmiştir dediği sürecin başlangıcı budur. Herhangi bir alıp verilen şey yoktur. Hepimizin istediği şey Türkiye’nin insan haklarına dayalı eşitlikçi tam manasıyla bir demokrasiye kavuşması.”
BASKIN ORAN: FEDERAL DEVLET SÖZKONUSU DEĞİL
Baskın Oran da şunları söyledi:
“Bu bardak suyla değil kanla doldu. Kurtuluş Savaşı’nda 9 bin 850 şehit verdik. Birçoğu Yunan kurşunu ile değil tifüs mikrobuyla öldü. Kürt meselesinde verilen şehit sayısı 40 bindir. Bunlar, 20 yaşında taşı sıksa suyunu çıkaracak insanlardır. Bardak doldu ve iki tarafta artık çatışma ile bir yere varılamayınca anladı. Sadece PKK anlamadı devlet de anladı. Başbakan’ın büyük cesareti ile Türkiye’de ilk kez böyle hayırlı bir işe girişmiş olması Türkiye’yi kurtarabilecek bir sürecin başlangıcı olarak anlaşılmalı. Sorun, öyle iç ve dış yaralar açtı ki Türkiye’nin artık böyle devam etmesi mümkün değildi. Bu mesela sadece en azından iki askeri darbeye neden oldu. Uyuşturucu ticareti patladı, insanların korkusu arttı, komşu komşudan çekinir hale geldi. Biz Türkiye’de eşitlik temelinde bir cumhuriyet kuracağız ki dışarıya karşı hiçbir yumuşak karnımız yaramız olmasın. İsviçre’de dört resmi dil var. Kimse İsviçre’yi parçalayabiliyor mu? Tabii ki Türkiye’de tek resmi dil olacak. Üniter devletin bozulması diye bir şey söz konusu değil. İngiltere denilen Büyük Britanya Londra’dan idare edilir ama üç hükümet vardır; İrlanda, İskoçya ve Galler. Bunun aksini söyleyen sizi korkutmak için yalan söylüyor. Federal devlet söz konusu değil. Üniter devlet bozulmayacak, ancak yerel yönetimler güçlendirilecek. Sadece Kürt yoğun bölgelerde mi? Hayır. Eğer böyle olsaydı ben böyle bir şeye girmezdim. Tüm Türkiye’ye verilecek. Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi’ne yerel özerklik verilecek. Ege Bölgesi, İzmir’deki yerel meclisten yönetilecek. Korkmayın, endişe etmeyin. PKK’ya bir söz verilmişse bu herkesin kendi etnik ve dinsel kimliği ile korkmadan yaşayacağı sözdür. Bugüne kadar Türkiye’yi batıran kimliklere yapılan müdahaledir. Kürtlere böyle bir baskı yapılmamış olsaydı böyle bir mesele başımıza bela olmayacaktı. Geç ama çok geç değil. Hiç endişe etmeyin. İnşallah kanın durması böyle bir reforma yol açar. Onun için biz işimizi, gücümüzü bırakıp geldik, arış sürecinin üç aydır tabut gelmemesinin devamı için uğraşıyoruz. Kan dökülme süreci kesinleştikten 24 saat sonra da demokratik reformları görmek istiyoruz.”
TEPKİ GÖSTERENLERİN SÖZLERİ
Hüseyin Özdemir adlı bir vatandaş, “Avrupa PKK’dan yana mı olacak bizden yana mı olacak? PKK’ya desteğini çekeceğini sanmıyorum. Devlet PKK ile müzakere ettiği için hükümeti kınıyorum. Kürtlerle biz kardeşiz” dedi.
Tahtacı Türkmen Alevisi olan Halil Sucu, “Bölündükten sonra Kürdistan haritada olacak mı Alevilerin statüsü ne olacak” diye sordu.
Ali Talip adlı vatandaş da Akil İnsanlar Heyeti’ni eleştirerek, “Siz bize gönül pencerenizi açın, üniversite öğretmeni gibi gelmeyin. Hükümetin size direktifleriyle siz bizi ikna edemezsiniz. İkna olmamak için direnmiyoruz öyle bir niyetimiz yok ama akil insanlar listesini gördüğümüzde, portrelerden utanıyorum. Benim ninem Kürt, bizim Kürtlerle sorunumuz olmamış. Bu bir senaryo. Senaryonun adı Öcalan nasıl kurtulur? Eşgüdümlü ABD-İsrail hazırlamış ve önümüze koymuş” dedi.
“KASIM’DA BU MEYDANDA ÖLÜM DEĞİL HİZMET KONUŞULSUN”
Fuat Keman, çözüm sürecinin Ekim ve Kasım aylarında sonuçlanmış olacağını öne sürerek, “Kasım ayında bu meydanlarda yerel seçimler konuşacak, adaylar konuşacak. Kasıma kadar çok farklı bir Türkiye’ye doğru gidebiliriz. Önemli olan Kasım ayında biz buraya geldiğimizde hala ölümlerin olmaması. 40 bin kişi öldüren, milyarlarca doları götüren, ülkenin psikolojisini bozan bir sorun. Kutuplaşan, birbirini dinlemeyen bir Türkiye var. Bu silahın susması lazım. Burada olmamızın temel nedeni barış kapısının açılmasıdır. Kasım’da adaylar burada hizmet konuşsun ölüm konuşmasın” dedi.
DESTEK YÜZDE 60’IN ÜZERİNDE
Ege Bölgesi Akil İnsanlar Heyeti Başkanı Tarhan Erdem, iki günlük İzmir temaslarının sonucunu değerlendirirken, kentin sürece desteğinin yüzde 60’ın üzerinde olduğunu öne sürdü. Erdem şöyle konuştu:
“İzmirlilerin çözüm sürecine desteğinin beklentilerimden çok daha fazla olduğunu gördüm. Yüzde 60’tan daha fazla. Değişik fikirde olanlar var ama onlarla konuşulduğunda endişelerini cevapladığımızda tatmin oluyorlar. 20 gün sonra yine geleceğiz. İzmir’in ilçelerine Bergama’ya gideceğiz. Afyon’a, Denizli, Manisa’ya da gideceğiz. Ben gelirken farklı düşünüyordum. Şu anda bana sorsanız yüzde 60’tan fazla derim. Türkiye’de her olumlu, olumsuz projeye öneriye 'Bunu Amerikalılar istiyor’ denir. Yunanistan’da insanlar arasında kargaşa var. 'Almanya istiyor’ diyorlar. Bu yorumlar çok eskimiş yorumlar. Bu milli bir proje. Tüm halkların ortak projesidir. Sonuca varılacağından şüphem yok, toplum olarak iyi yoldayız. Hükümetle ilgisi olmayan insanlar olarak desteği gördüğüme çok memnun oldum. Cumhuriyet Halk Partisi’ne MHP’ye oy vermekle çözüm sürecini desteklemek arasında çok ciddi fark var. Oy verme eğilimi ile çözüm sürecini destekleme arasında herhangi bir bağ yok. Hiç yok demek istemiyorum var ama çok az var. Kamuoyunun nabzını tutmaya çalışan bir insanım. Bir otelde garsonla konuştuğunuz zaman bile bazı şeyleri öğrenebiliyorsunuz. Ben karşı görüşleri de dinledim. Ne kadarlık bir kesimi temsil ettikleri hakkında da iyi kötü tahminim var. Destek benim tahminimden daha yüksektir destek. Eğer dinlemeyi biliyorsanız 5 bin kişiyle konuşmakla beş kişi 50 kişiyle konuşmak arasında fark yoktur.”
Akil İnsanlar Heyeti daha sonra, saat 17.00 uçağı ile İzmir’den ayrılmak üzere Adnan Menderes Havalimanı’na geldi.