BIST 9.460
DOLAR 34,43
EURO 36,43
ALTIN 2.844,08
HABER /  GÜNCEL

Akif’in torunlarına haciz geldi

Ancak Akif'in torunları bu haklarını kullanamıyor. Üstelik borçlarla hacizlerle uğraşıyorlar...

Abone ol

İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un torunlarına borçları yüzünden haciz geldi. Türkiye’de Kur’an–ı Kerîm’den sonra en çok satan kitap olan Safahat’ın kanuni haklarını ellerinde bulunduran Akif’in torunları, bu eseri yayımlayanlardan telif alamıyor ve maddi sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalıyor. Kirada oturan Ferda ve Selma Argun, avukata verecek paraları olmadığı için de yasal mücadele başlatamıyor. İki kardeş geçimini emekli maaşıyla sağlıyor. Selma Argun, 1995’teki Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yapılan ve kendilerini de yakından ilgilendiren değişikliği 2001 yılında öğrenmiş. Kanundaki değişiklikle bir eserin müellifi ya da varislerinin eser üzerindeki mali hakları 50 yıldan 70 yıla çıkarılmıştı. Kanunun verdiği telif hakkını almak amacıyla harekete geçtiklerini belirten Argun, “Safahat’ı izinsiz basan yaklaşık 30 yayınevi tespit ettik. Ancak hiç kimse telifini ödemeye yanaşmadı.” diyor. Kaynak : Zaman Akif’in torunları ile İnkılap Yayınları arasında 2001’de yapılan anlaşmaya göre Safahat’ın basım hakkı yalnızca bu yayınevine ait. İnkılap Yayınları, 15 yılda bastıkları 5 bin eserin telifini aileye ödemiş, ancak diğer yayınevleri buna yanaşmamış. Selma Argun’un ifadesine göre Safahat gerek devlet gerekse özel sektör tarafından hâlâ korsan olarak basılıyor. Selma Argun, 2000 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin izinsiz olarak 20 bin adet Safahat bastığını, ancak belediyenin bu yayımdan kendilerinin payına düşen telif ücretini ödemediğini şu şekilde aktarıyor: “Belediyeden çok üst düzey bir yetkili ile görüştük. ‘Mehmet Akif, milletin şairi, siz de kim oluyorsunuz?’ diyerek bizi üzdü.” 1999’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın da Safahat’ı bastığını söyleyen Argun, dönemin Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun kendilerine az da olsa bir telif ödediğini belirtti. Ferda ve Selma Argun, bugüne kadar dedeleri Akif’in polemik konusu yapılmasını istemedikleri için susmuş. Ancak artık bıçağın kemiğe dayandığını ifade ediyorlar. İki kardeş, yaşadıkları sıkıntıyı dile getirirken de acıklı bir manzara çizmekten ısrarla kaçınıyor. Argun kardeşler, Mehmet Akif ile millet arasına girmemek için onun ölüm yıldönümlerinde hiçbir etkinliğe katılmıyor ve dedelerinin kabrine de gitmiyor. Milli Şair’in kabrini ziyarete gelenlerin, torunlarının orada bulunduğunu öğrenip kendilerine ilgi göstermesinden ve iltifat etmesinden çekindikleri için dedelerinin kabrini bir gün önce ya da sonra ziyaret ettiklerini söylüyorlar. Böyle manzaralar karşısında mahcup olduklarını belirten Selma Argun, “Mehmet Akif bizim dedemiz, ama bu milletin de şairi. Dolayısıyla bizim onu sahiplenmemizden Türk halkı rencide olabilir.” diyor. Mehmet Âkif’in torunlarının yaşadığından sadece kamuoyunun değil; devletin de uzun yıllar haberi olmadı. Kimliklerini şimdiye kadar hiç dışa vurmadıklarını ifade eden Selma Hanım, “Bizi bilen bilir. Eğer birisi bizi ‘bunlar Âkif’in torunu’ diye tanıtmazsa biz söylemeyiz. Komşularımız dahi bilmez bunu. Dedemin torunu olmakla iftihar ediyoruz; ama onun adını, nüfuzunu kullanmak istemiyoruz. Onun adını kullanarak öne çıkmadık, çıkmayacağız. Bizim en büyük hazinemiz böyle bir ailenin ferdi olmak.” diye konuşuyor. Devletin kendilerine sahip çıkmadığını üzülerek betirten Selma Argun, “Devlet varlığımızdan, 1991 yılında kirayı ödeyemediğimiz için evden çıkarıldığımızda bir gazete haberinden öğrendi. Zamanın Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal olayla yakından ilgilendi. Danışmanı Kaya Toperi’yi bize gönderdi.” diyor. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz da Akif’in torunlarına Ataşehir’den bir daire vermiş. Ancak o daireyi de anneleri Suat Hanım’ın hastane masraflarını karşılamak için satmak zorunda kalan iki kardeş, “Devlet bizi dedemizin ölüm yıldönümünde bile arayıp halimizi sormuyor.” diyerek dert yanıyor. Ferda ve Selma Argun’un avukatı Erdem Türkekul, Safahat’ı korsan basanlar ile telif ücretini ödemek istemeyenlerle bir dönem mücadele ettiklerini, ancak ailenin mahkeme ve avukat masraflarını karşılayacak paraları olmadığı için mahkeme açamadıklarını belirtti. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre Safahat’ı 1995’ten itibaren basanların suç işlediklerini ifade eden Türkekul, bu eseri basanlar hakkında manevi tazminat davası açılabileceğini söyledi. Safahat’ı izinsiz basanlar suç işliyor Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda 1995 yılında yapılan bir değişiklikle eser sahibi veya mirasçılarının eser üzerindeki mali hakları 50 yıldan 70 yıla çıkarıldı. 1936’da vefat eden Mehmet Akif’in eserlerini 2006 yılının sonuna kadar yasal mirasçılarının izni olmadan kimse yayımlayamıyor. Bu eseri basanlar suç işlemiş sayılıyor. 1986 ile yasanın çıktığı 1995 yılına kadar basanlar ise bu kapsama girmiyor. Safahat’ı basma ve yayımlama hakkını elinde bulunduran Mehmet Akif’in torunları, 2001’de yayım iznini sadece İnkılap Yayınları’na verdi. Avukat İbrahim Ceyhan, Akif’in mirasçılarının yasanın değiştiği tarih olan 1995’ten sonra basılan bütün Safahat basımları ile ilgili geriye dönük olarak hukuki süreç başlatabileceğini hatırlatarak, “Mirasçıların basım ve yayım hakkını devrettiği yayınevinin dışında başka hiçbir yayınevi 70 yıllık süre dolana kadar Akif’in eserlerini yayımlayamaz.” dedi. Ceyhan, izinsiz olarak Safahat’ı basan yayınevleri aleyhinde “tecavüzün refi ve men’i” davalarının yanı sıra tazminat davasının ve ceza davalarının açılabileceğini de vurguladı.