BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Akdoğan'dan 'her şey yalan mıydı' cevabı

Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Akdoğan 'kumpas kuruldu' sözlerine bir kez daha değindi.

Abone ol

TSK’ya yönelik kumpas iddiaları kamuoyunda tartışılmaya devam ederken Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak sindeki bugünkü köşesinde çok tartışılan sözlerine bir kez daha açıklak getirdi.

Yasin Doğan mahlasıyla “Her şey yalan mıydı?” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

AK Parti kurulduğu günden bu yana bir kısım kumpaslarla, tertip ve tezgahlarla karşı karşıya kalıyor. Darbeci ve vesayetçi anlayış, tüm sivil iktidarların başına ördüğü çuvalları AK Parti'ye karşı da örmeye çalıştı. Devlet içindeki veya dışındaki çeteler, doğrudan milli iradeye ve onun temsilcisi iktidara karşı adı konulmamış bir savaş başlattı. Hukuksuzluğun her türlüsü, kirli oyunların enva-i çeşidi devreye konuldu. Milletin desteğini arkasına alan AK Parti büyük bir siyasi irade ortaya koyarak bu oyunları boşa çıkardı. Başlatılan yargı süreçleri oynanan oyunların günyüzüne çıkartılmasında tarihi önemdeydi. O günlerde yazdığım bir yazıya 'Türkiye hukuki hesaplaşmayı başardı' başlığını atarken şu vurguları yapmıştım: 'Ergenekon davası Türk demokrasisinin geleceği açısından bir dönüm noktasıdır. Darbe teşebbüsü iddialarının yargı konusu olması ve cezalandırılması tarihi bir olaydır ve Türkiye bunu başarmıştır. Bu dava 27 Mayıs'tan, 12 Mart'tan, 12 Eylül'den, 28 Şubat'tan, 27 Nisan'dan süzülüp gelen bir müdahale ruhundan hesap sorulmasıdır'.

AK Parti devam eden davaların bir kısmında ya doğrudan müdahil olmuştur ya da siyasi pozisyon olarak süreçlerin önemini vurgulamıştır. Ancak bu süreçlerde AK Parti'nin de eleştirdiği hususlar olmuştur. Başbakanımız uzun tutukluluk hallerini, bir kısım tutuklamaların yersizliğini, halka halka devam eden dalgaların ülkeye zarar verebileceğini söylemiştir. Bu noktada iki hususu vurgulamamız gerekir:

1. Darbeci ve vesayetçi anlayışla mücadeleye AK Parti her zaman destek olmuştur.

2. Yanlış gördüğü uygulamaları o günlerde açıkça eleştirmiş ve sorgulamıştır.

2012 Mayıs ayında Başbakan Erdoğan şu ifadelerde bulundu: 'Ancak böyle bir dalga, iki dalga, üç dalga, dört dalga filan bunlar toplumun huzurunu da doğrusu kaçırıyor. Bundan bizler de ciddi manada rahatsızız. Yani atılması gereken adımlar atılır, biter, geçer. Ama bu dalgalar böyle arka arkaya geldikçe o dalgalarda kusura bakmasınlar ülke boğulur' dedi.

İlker Başbuğ ile ilgili ise şunları söylemişti: '2 yıl Genelkurmay Başkanı olarak beraber çalıştığımız mesai arkadaşımdır. Burada tutuklu değil de tutuksuz yargılama olması her zaman belirttiğimiz üzere bizim arzumuzdur ve süratle bu noktada neticelenmesi şahsım ve partimin arzusudur. Bu şekildeki yolu isabetli bir yol olarak görüyoruz.'

Benim kumpas sözüme atfen, bir kısım dava isimleri sayılarak, bunlara yönelik 'asılsız, mesnetsiz, boş, uydurma' gibi sözler söylüyormuşum gibi bir hava estirildi. Oysa buradaki kasıt çok açıktır.

Ülkenin milli kurumlarını yıpratmaya veya karalamaya yönelik kampanya, tertip veya faaliyetler çeşitli vesilelerle ve farklı araçlar kullanılarak gündeme gelebiliyor. Özellikle son dönemde iki yanlış birden yapılıyor. Hem yanlış yapan kişiler değil doğrudan kurumların şahs-ı manevisini zedeleyen ve ülkeye toptan kaybettiren yaklaşımlar öne çıkıyor, hem de suçluluğu ispat edilmeyen kişilerin itibarını zedeleyen yaklaşımlar organize bir kampanyaya dönüşüyor ve adeta bir kumpas görüntüsü oluşuyor. Medya üzerinden yürütülen itibarsızlaştırma faaliyetleri yargısız infaz anlamına geliyor. Yürütülen operasyonların usule uygunluğuyla ilgili bir çok tartışma yürüyor.

Bu tartışmalar çerçevesinde acaba bu yanlışlıklar nereye kadar uzanıyor sorusu gündeme geliyor.

Bizim de önem verdiğimiz daha önceki dava süreçlerinde de tartışılan çok konu oldu. Uzun tutukluluklar, erken saatlerde gerçekleşen gözaltılar, kaçma riski bulunmayan önemli makamlardaki kişilerin tutuklu yargılanması, emir verenle emir alanların aynı kefeye konulması, sahte delil iddiaları vs... Tüm bunlar farklı düzeylerde eleştirildi, tartışma konusu yapıldı.

Başta Ergenekon davası olmak üzere darbeci anlayışla mücadeleye önem veren bir çok çevre 'acaba kurunun yanında yaş da mı yanıyor' gibi sorulardan etkilendi.

'Hem yanlış yapanların üzerine gidilmeli, hem de sapla saman birbirine karıştırılmamalı' görüşü genel bir hissiyat haline geldi.

Adaletin tecelli etmesini istemek, suçluyu cezalandırmayı, masumu ise ayırt etmeyi gerektirir. Kamu vicdanını tatmin etmek önemli bir gerekliliktir. Meseleye siyah/beyaz mantığıyla yaklaşmak, kategorik davranmak veya toptancı hareket etmek her durumda yanlıştır.

Siyasetçi kamu vicdanının sesidir ve algılar üzerinden yorum yapabilir. Hukuk ise somut ve nesnel olgularla hareket eder.

Muhalefetin 'kumpasa izin verdiniz, ortak oldunuz' türü çıkışları da, 'herşey yalan mıydı' gibi yorumlar da büyük haksızlıktır.

Ergenekon yeniden mi yargılanacak? ARINÇ'TAN AÇIKLAMA

Bülent Arınç, Ergenekon ve Balyoz'da yeniden yargılama yapılacağı söylentilerine cevap verdi.(Haberin devamı...) 

Akdoğan'dan kumpas açıklaması FLAŞ!

Akdoğan o ifadeleri ile ilgili "Bir dava ya da soruşturmaya yönelik değil" dedi (Haberin devamı...) 

Ergenekon'a af tartışmasını başlatacak yazı

Başdanışman Akdoğan, Gülen Cemaatini ikinci kez "Kendi ülkesinin ordusu aleyhine faaliyet yürütmekle" suçladı. (Haberin devamı...) 


ergenekon-yargilama.jpg