Akdeniz anemisi rahatsızlıkları olan kişilerin akraba evlilikleri yapmalarının çok sakıncalı olduğunu vurgulandı
Abone olÜniversitesi Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Aydınok, Akdeniz anemisi ve orak hücre anemisi rahatsızlıkları olan kişilerin akraba evlilikleri yapmalarının çok sakıncalı olduğunu vurgulayarak, hem annenin hem babanın bu hastalıklarda taşıyıcı olmaları durumunda her bir çocuk için dörtte bir oranında hasta olma riskinin var olduğunu belirtti. Akdeniz anemisi ve orak hücre anemisinin aynı guruba mensup fakat farklı kronik rahatsızlıklar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yeşim Aydınok, "Beta Talesemi adıyla da bilinen Akdeniz anemisinde krizler yaşanmaz ama bu hastalar yaşamları boyunca her ay düzenli bir biçimde kan alımı yapmak durumundadır" dedi. Türkiye'de orak hücre anemisinin çok yaygın olmadığını, Akdeniz anemisinin orak ücre anemisine oranla daha yaygın olduğunun altını çizen Aydınok, Akdeniz anemisinin genellikle Yunanistan, Kıbrıs, Sicilya gibi Akdeniz'e komşu olan ülkelerde bulunduğunu ve Akdeniz anemisi taşıyıcısının Türkiye genelinde 400 bin civarında, orak hücre anemisi taşıyıcısının ise 600 bin civarında olduğunu vurguladı. "Her iki hastalık da Mersin, Hatay, Çukurova bölgelerine has rahatsızlıklardır" diyen Prof. Dr. Aydınok, özellikle Çukurova bölgesinde her yüz kişiden sekizinin orak hücre anemisi olduğunu belirtti. "Orak hücre anemisi ve Akdeniz anemisi rahatsızlıklarında tek şans kemik iliği naklidir" diyen Aydınok, gen tedavisi yönteminin uygulanacağını ama henüz deneysel aşamada olduğunu vurgulayarak, "Bu rahatsızlıklar taşıyıcılara bir zarar vermez ancak eşlerden her ikisi de taşıyıcıysa o zaman doğacak çocuklar için sakıncalıdır" diye konuştu. Son yıllarda Türkiye'de bakanlık tarafından başlatılan bir uygulamayla evlilik öncesinde eşlerden her ikisinin de anemi ile ilgili olarak da kontrolden geçtiğini söyleyen Prof. Dr Aydınok, "Bu yöntemle çocuk doğumunun engellenmesi amaçlanıyor" dedi. Ayrıca bu rahatsızlıklarda sürekli kan alımından dolayı vücutta biriken fazla miktardaki demirin dışarı atılması için eskiden sekiz ile on iki saat süreli cilt altına iğne ile uygulanan bir ilaç yönteminin kullanıldığını ifade eden Aydınok, son yıllarda ağızdan alınan demir atıcı ilaçların kullanılmaya başlandığını ve bunun hastalar için büyük bir şans olduğunu dile getirdi. Bu rahatsızlıkların bir sosyo-ekonomik boyutu bir de psikolojik boyutu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydınok, "Bu rahatsızlıkları geçiren hastaların okumaları, evlenmeleri, çocuk sahibi olmaları bir hayal değil, psikolojik ve toplumsal destek çok önemli, ama asıl önemli olan toplumda bir olay oluşmadan önlemini alıp, halkı bilinçlendirmektir" diye konuştu.