Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, akaryakıttaki vergileri düşürülmeyeceğini açıkladı.
Abone olTürkiye'nin 2001 yılında yaşadığı ve 'Kara Çarşamba' olarak hafızalara kazınan krizin Türkiye'ye faturası ürküttü. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali BAbacan, 2001 krizi nedeniyle sadece Hazine'nin, bugünkü fiyatlarla, 251 milyar 563 milyon lira fatura ödediğini açıkladı.
Babacan, petrol fiyatlarındaki artışa karşın hükümet olarak 2011 yılında akaryakıt vergilerinde indirim yapmayı düşünmediklerini de söyledi.
Babacan, krizin 10. yılında Ankara'da ekonomi muhabirleri ile sohbet toplantısı yaptı. Hazine'nin bu borcu ödeyebilmek için piyasadan 381 milyar 877 milyon lira borçlanmak zorunda kaldığını söyledi.
2001 krizinin devlete, vatandaşa, özel sektöre maliyetinin farklı yöntemlerle hasaplanabileceğini anlatan Babacan, devlet açısından maliyetine ilişkin çalışmanın hafta sonu tamamlandığını kaydetti. Hürriyet'in haberine göre, kriz nedeniyle kamu bankalarına, TMSF'ye ve Merkez Bankasına hazinenin özel tertip kağıt ihraç ettiğini anımsatan Babacan, bunlara ilişkin ödemeyi 2010 yılı sonunda tamamladıklarını açıkladı.
Babacan, "2001 krizi nedeniyle ihraç edilen senetlerin bugüne enflasyonla getirilmiş tutarı 251 milyar 563 milyon lira. Hazine, bu faturayı ödeyebilmek için piyasalara borçlanmak zorunda kaldı. Bu maliyet olmasaydı Hazine 381 milyar 877 milyon lira daha az borçlanmış olacaktı" dedi.
BÜTÇENİN ÖNEMLİ GELİR KALEMİ
Bakan Babacan, petrol fiyatlarındaki artışa karşın 2011 yılında akaryakıt vergilerinde indirim olup olmayacağı sorusu üzerine Türkiye'nin enerjide yüzde 74 oranında dışa bağımlı olduğunu anımsattı. Fiyatın da dışarıda belirlendiğine dikkat çeken Babacan, Türkiye'nin dışarıda oluşan fiyattan da ithalat yaptığını söyledi.
Son bir yılda petrol fiyatları artarken, bayi ve dağıtıcıların litre başına elde ettikleri karın da ikiye katlandığına dikkat çekti. Bu dönemde sadece vergilerin değişmediğini vurgulayan Babacan, "Biz 2010 yılı başından beri akaryakıt vergilerini sabit tuttuk ve 2011 sonuna kadar da artırmayacağımızı ilan ettik. Oysa devlet olarak bu süre içinde harcamalarımız da arttığı için akaryakıt vergilerini de en azından enflasyon ve büyüme oranında artırmamız gerekiyordu. Artırmadık" dedi.
Biraz önce 2001 krizinin maliyetinden söz ettiğini belirten Babacan, "Mali disipline dikkat etmezseniz, taahhütlerinize uymazsanız önümüzde Yunanistan, İspanya gibi kötü örnekler var. Böyle bir ortamda bütçe hedeflerini tutturmamız gerekir. Akaryakıt ÖTV'si bütçenin önemli gelir kalemlerinden biri. Makro ekonomik dengelere çok dikkat etmemiz gerekiyor" dedi.
SEÇİM EKONOMİSİ YOK
Babacan, Başbakan'ın kendilerini seçime giderken popülizm, seçim ekonomisi uygulanmaması konusunda uyardığını belirterek, "Hatta seçim ekonomisi olarak algılanabilecek işlere bile girmeyin" dediğini aktardı. Babacan, bütçe açığı yaratacak hiçbir karar almayacaklarını vurguladı.
HATA MARJIMIZ YOK
2011'de hata marjı bulunmadığına dikkat çekerken, dünyada risklerin çok büyük olduğunu söyledi. Babacan, herkesin iyimser baktığını, açıklamaların da bu yönde olduğunu ancak kapalı kapılar ardında herkesin endişe içinde olduklarını belirtti.
Türkiye'de cari açığın geçen yılki büyümeyle birlikte yükseldiğini vurgulayan Babacan, "Bununla düşündüğümüzde 2011'de hata marjımız yok. Sağdan soldan gelecek baskılarla ana politikalardan taviz vermeyiz" dedi.
ÖTV'Yİ SABİTLEMEK ETKİYİ YUMUŞATIYOR
Enerji fiyatlarındaki iniş çıkışların Türkiye'yi etkileyeceğine de değinen Babacan, "Ama petrol fiyatları artsa bile ÖTV'yi sabit tuttuğumuz için enflasyon açısından çok sorun olmayacak. Çünkü petrol yüzde 10 artsa bile bize yansıması yüzde 3-4 oluyor. ÖTV'nin sabit durması dışarıdaki fiyatın içeriye yansımasını yumuşatıyor. Fiyat arttığında da indiğinde de bu böyle" dedi.
Babacan, gıdada ise tablonun biraz daha farklı olduğunu söyledi. Türkiye'nin gıdada kapalı, tamamen kontrollü bir ekonomi olduğunu belirterek, "Bizde gıda fiyatları dünyaya göre zaten yüksekti. Şeker dünyada 1 iken, bizde 4; çay 1 iken bizde 10 idi. Dolayısıyla şimdi dünya fiyatları iç piyasaya yaklaştı. Dolayısıyla enflasyon açısından biz diğer ülkeler gibi bu artıştan etkilenmeyeceğiz. Çünkü bazımız zaten yüksek. Bir ülke dünya fiyatından buğday alırken, fiyatların ikiye katlanması enflasyonunu büyük oranda artırır. Ama bizim buğday fiyatımız zaten yüksek olduğu için çok da fark etmez" dedi.
EPDK VE TÜTÜN KURULUNUN BAZI YETKİLERİ HÜKÜMETE DEVREDİLMELİ
Babacan, bir soru üzerine de üst kurulların bazı yetkilerinin hükümete devredilmesi gerektiğini söyledi. Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Tütün ve Alkol Düzenleme ve Denetleme Kurulunun kalkması değil de yetkilerinin bir kısmının merkezi hükümete devredilmesini faydalı gördüğünü söyledi. Babacan, "Çünkü pek çok konu siyasi irade gerektiren bir konu. Bağımsızlık alanı belli, nerede bağımsızlığın gerektiği belli. Bağımsız olması gereken alanlarda yine onlar bağımsız devam eder. Ama öyle konular var ki problem çıktığında yük, Enerji Bakanımızın üzerinde. Enerji Bakanımız da (ben ne yapayım EPDK almış bu kararı) diyemiyor, haksız eleştirilere maruz kalabiliyor. Gerçekten hükümetin siyasi sorumluluk alanına giren bir işse yetkisinin de yine siyasi iradede olması lazım" dedi.
Son iki yıllık gözlemleri sonucu bu iki kurumda bir miktar yetkinin hükümete devredilmesinde fayda gördüğünü belirten Babacan, buna ilişkin çalışmanın ise seçimden sonra yapılabileceğine dikkat çekti.
SÜPER BAŞKANA KARŞIYIZ
Bakan Babacan, finansal istikrar açısından ekonomi birimlerinin ortak hareket etmesi gerektiğini belirterek, torba kanuna eklenen bir madde ile Banka Meclisi yetkilerinin Para Politikası Kurulu ve Başkana devredildiğini söyledi. Süper başkana karşı olduklarını belirten Babacan, "Süreyya Bey döneminde Para Politikası Kurulu yetkilerini başkana devretmişlerdi. Öyle ki başkan yardımcılarının çoğu faizin değiştiğini sabah televizyonlardan öğreniyordu. Biz temel politikaların tek kişide toplanmasına karşıyız" dedi.