BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40

Akademisyenlerin özlük haklarını vermek, çok mu zor?!..(2)

İlk söz: Yönetmeliklerle, sabahtan akşama düzelebilecek sorunlar var!...

https://www.internethaber.com/sncumhurbaskanimiz-yokte-her-unvan-temsil-edilmelidir1-2012081y.htm

YÖK’ün yeniden yapılanmasında gerekli gördüğümüz önemli noktalara değinmeye devam ediyoruz.

3/ Ülkemizde, 206 üniversite kurulmuştur.

3.a/ Her üniversitenin yönetim kurulları, senatosu var. Rektörlerin yetkisi olmalı, alacağı kararlarda gözleri/kulakları YÖK’te olmamalıdır. Kararları yönetmeliklere göre olmalıdır. YÖK, artık üniversitelere söz söyleyen, onlara karışan, müdahale eden değil; kaliteyi, etikliği, üretimi, mobbingi, yönetmelik uygulamalarını  v.b. takip etmelidir.

YÖK’ün, boşa kaybedecek zamanı yoktur. Dekan atamasından da, rektörlerde olduğu gibi hızla vazgeçmelidir.

3.b/ YÖK Doç.lerinin, en geç 3 ay içinde Doç. kadrosuna atanmasını sağlamak çok mu zor? YÖK Doç.leri, Doç. kadrosuna geçinceye kadar eski unvanı mı, aldıkları Doç. unvanını mı kullanmalıdır? (Günümüzde YÖK Doç.leri, birimlerinde Doç. olarak kabul ediliyor, ama 2-3 yıl kadro bekleyenler var)

3.c/ Bir Prof.un, Y.L. danışmanı olduğu öğrencinin Y.L.tezi  %100 intihal çıkınca, öğrencinin Y.L. derecesi iptal edilmektedir...Devam ediyorsa, kazandığı Dr. programından da çıkarılmaktadır...Doğru bir karar da; danışman  Prof. un hiç bir suçu yok mudur? Olan yine alttakine mi olmaktadır? Maalesef, çok örnek var...

3.d/ Bir akademisyene şikayet üzerine "intihalden" soruşturma açılıyor ve "suç olduğunu  bilmiyordum, özür dilerim" diyen akademisyen bir süre sonra  Doç. oluyor. 5 sene sonra Prof., alın size "etiklik" örneği!. O nedenle, yazıyor ve istiyorum; "Kişisel karakter analizi,  Arş.Gör.’ler için şarttır!" 

3.e/ Üniversite birimlerinde; “beğenmediği akademisyene (lisans/Y.L./Dr./SY.)  az ders verme/ders vermeme, ders saatleriyle mobbing uygulama, akademisyen hakkında dedikodu yapma v.b.” şikayetler yoğun…Üniversite avukatları soruşturmalardan başlarını kaldıramıyor. Üniversite ve  YÖK, bu konularda affedici olmamalı. Olayı kapatan idareciyi görevden alabilmelidir.

3.f/ YÖK’te, şikayet üzerine soruşturması yapılan işlerin uzun sürdüğü veya sonuçlanmadığı, rektörlerin korunduğu çok dillendirilmektedir. Yanlış ilan veren/uygulama yapan rektörler ve yardımcıları hakkında bile işlem yapılmamaktadır. “Olay basına düştüğü takdirde, karar almak” ciddiyetten uzaktır. Özellikle “mobbing ve intihal” artık güncel hale gelmiştir.

3.g/ ÖSYM ve YÖK; yabancı dil sorunlarını çalarak yükselen ve soruşturma açılan akademisyenlerle ilgili bir sonuca ulaşılamamıştır. Sanki, gizli bir el bu akademisyenleri korumaktadır. Özellikle; sanat/spor/sosyal alanlarda, 2007-2015 arası alınan  yabancı dil belgeleri ve unvanlar hızla gözden geçirilmelidir.

Son anda eski ÖSYM Başkanı Prof.Dr.Ali Demir ve bazı çalışanlar gözaltına alınmıştır. Bu, gözaltının birçok kişiyi de sürükleyeceği, Demir’in itirafçı olacağı söyleniyor. Bilindiği gibi 2011-2015 arasında görev yapan A.Demir’in adı birçok olaya karışmış, ama üst makamlar tarafından üstü kapatılmıştı. Bakalım, yeni durum; akademide  temizliğe yol açacak mı?

Fırat Ün. den bir akademisyen diyor ki; “Kurslara verdiğim paralarla/kayıplarımla, çocuklarımı büyüterek, çalışarak, üreterek, ne olur ne olmaz” diyerek  “İki yabancı dilde ÜDS’yi geçtim. (İngilizce 75-Fransızca85) Ama, bugüne kadar derslerimde bu dilleri hiç kullanmadım. Bu dillerin; üniversiteme/ akademik camiaya ne faydası oldu?  Benim, zaman ve maddi kaybımı kim karşılayacak?”

3.h/ YÖK, çıkardığı yönetmeliklerin uygulanmasındaki yanlışları, şikayet üzerine düzetmektedir ki bu olmaz!.. Mesela, akademik kadroya geçmek için; “lisans mezunu olmak, ‘o’ lisans alanında Y.L./Sy./Dr. yapmış olmak” şartı vardır. Mesela, ben; müzik lisansı mezunuyum, iletişimde Y.L. ve Dr. yaptım. Yönetmeliğe göre sadece; müzik alanında Dr.Öğr.Üy./Doç./Prof. olabilirim. İletişim alanında “ücretli ders verebilirim”, o kadar!.. Ancak, bu şekilde Doç./Prof.lar olmuştur. İşletme/mühendislik mezunu olup, müzik Y.L./Dr.yapıp Konservartuarlarda Doç./Prof. olunmuştur. Yönetmelikler; delinmek/uygulanmamak için mi vardır?!..

3.i/ Fakülte/Konservatuar açılıyor, daha ilk öğrenci çıktıları alınmadan Y.L./Dr./Sy. programlarına izin veriliyor. Dr. eğitimi verme “yeterliliği olmayan” birimlerde, Y.L./Dr./Sy. diploması veriliyor.  Dil yeterlilik sınavları incelenmiyor? Sanat/sosyal alanlarda  “İngilizce ile  eğitim” ise bir facia. Ders vermek için yönetmelikte istenen istenen “yabancı dil puanına” riayet edilmiyor. Bir ders dahi, “İngilizce eğitim” yapılmazken, “İngilizce eğitim veriyoruz” kandırmacasına neden göz yumuluyor?

3.j/ Son açıklanan “yağmacı dergiler” ve “parayla/çalarak Y.Dil belgesi alınması” yıllardır bilinen(15 bin USD) bir olaydır ve bu sayede Doç. ve Prof.larımız vardır. Artık, “bu açıklamadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır.” Geriye dönük olarak; “bu niteliksiz, sahtekar, çalmacı v.b. akademisyenler” tespit edilip, akademiden hızla  uzaklaştırılmalıdır. Kısaca; 2007-2015 aras; Y.dil soru çalmalarıyla, yağmacı dergilerle, jüri ayarlaması ile   yükselen (şimdinin Prof.ları) Doç.ler için, acil bir yönetmelikle "Y.Dil ve Eser" değerlendirmesi yapılmalıdır.

Bu uygulamayı, ençok Sn.Cumhurbaşkanı isteyecektir. 

YÖK Başkanı, “yağmacı dergiler” açıklamasından sonra, yine suskunluğa büründü ve geriye dönük bir araştırma/çalışma yapacağı konusunda beklentilere cevap vermedi.

DİKKAT: Aramızda; “çalan/çırpan/yağmacı dergilerde yayın göstererek, jürileri ayarlanarak, açılan soruşturmalar kapatılarak v.b.  Doç./Prof.olanlar var!..

Akademi; etiklik ve liyakat demektir. Yabancı dilin barak yapılarak, bilim/sanatın ikinci plana atılması, mesleki; etikliği  ve liyakatı ortadan kaldırmıştır.

YÖK; yönetmeliklerin doğru işlemesini sağlamalı, görevini yapmayanlara yaptırım uygulamalıdır.

Ceza ve mükafat sistemi olmadan; çalışan-çalışmayan değerlendirilmesi  yapılamaz.

Not: Mart 2019 döneminde Doç.lik başvuru şartları değişmemiştir. Yağmacı dergiler listesi açıklanmalıdır. YÖK, üniversitelerle birlikte sanat-spor-sağlık-mimarlık-sayısal v.b. alanlarda, hakemli yayınlara başlamalıdır. Akademisyenin yayınını bastırmak için enstitülerce 8 ay sonraya gün vermek, onları avcıların eline terk etmek, sonra da haberi yokmuş gibi, kabul etmiyorum demek” etik olmasa gerekir. YÖK; Türkiye’nin eğitim sistemini ve akademisyenlerini korumakla mükelleftir. “Yayın” ve “unvan almak”, akademisyenler için “beka” meselesidir.”

Bir akademisyenin mesajı; Türkiye’de, özellikle bazı sosyal bilim alanlarında yeterli kalitede dergi bulunmamakta, bulunsa da bu dergilerin hakemleri bazen çalışılan konulardan yazarın kim olduğunu çıkarıp taraflı rapor vermektedir. Benzeri bir süreci esim yaşadı, çok iyi bir üniversitenin dergisiydi ancak, gelen hakem raporları  bilimsellikten uzak öyle taraflıydı ki!..Ben makalemi doktora sürecinde yayınladım, iletişim bilimleri alanında Dr. yaptım. Dr.yı bitirmemin sartı bir yayın yapmamdı. Bitmek üzere olan Dr.’da,ne aylarca hakem raporu bekleyecek, ne maddi, ne de manevi gücüm kalmamıştı. Bunun  yanısıra, çalışmamı bastırabileceğim üniversitelerin dergileri Dr. tezinden yayın kabul etmiyorlardı. DOİ numarasının ücretini ödediğim bu iki makalenin de bilimsel niteliği olduğunu ve Türkiye için alana  önemli katkıları olduğunu söyleyebilirim. Yağmacı  dergiler büyük sorun ancak, öncelikle bir sonuç, bunu görmek gerekli! Bence üniversite dergileri ve editörlük süreçleri daha ciddi işlemeli. Bilimsel bir çalışmaya nitelik yönünden yaklaşılmalı, Dr. tezinden olup olmaması sonucu değiştirmemeli. Hakem olarak nitelendirilen kişilerin objektif olmayı becerebilmeleri gerekli ve alana ciddi anlamda hakim olmalı. Mesela objektif bir tarih makalesine toplumsal cinsiyet eleştirisi ile yaklaşan bir hakemin, bilimsel yaklaşımı dergi tarafından eleştirilebilinmeli. Bu bizim başımıza geldiğinde bu çok iyi üniversitenin dergisinin editörü "kusura bakmayın hakem çok güvendiğim biri" cevabını verdi..Bilimsel yaklaşımın daha fazla içselleştirilmesine ihtiyaç var. Saygılarımla.