Başbakan Davutoğlu, İstanbul'da YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Davutoğlu, Güneydoğu'daki olaylara ilişkin bildiri yayınlayan 1128 akademisyen hakkında sert konuştu.
Abone olAK Parti Genel Başbakan Davutoğlu, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'ndaki ofisinde YÖK üyelerine hitap etti.
Güneydoğu'daki çatışmalar için bildiri yayınlayan bin 128 akademisyene sert sözlerle yüklenen Başbakan Davutoğlu, "Bu metne baktığımızda terörün, terör odaklarının açıkça meşru kılındığı, buna karşılık bu terörü durdurmak isteyen, bu teröre karşı meşru, demokratik meşruiyet içinde hareket eden güvenlik güçlerinin şeytanlaştırıldığı bir tablo ortaya çıkıyor." dedi.
ÜNİVERSİTEYE GİDERKEN 3 BARİKAT, 5 ÇUKUR AŞARAK...
Akademisyenlerin bildirisine tepki gösteren Davutoğlui sözlerine şöyle devam etti:
Şimdi ben sormak isterim bu bilim adamlarına, hangi üniversitelerde iseler, o üniversiteye giderken 3 barikat, 5 çukur aşarak ve kaldırım kenarlarından 'Aman bir el yapımı bir bombaya basmadan şu üniversiteme ulaşalım' diye çaba sarf ederek geçiyor olsalardı acaba bu bildiriye imza atarlar mıydı? Bu bildiriye imza atanlar dolaylı olarak o barikatlara o çukurlara o mayınlara meşru muamelesi yapıyorlar. Onları oraya koyanlara masum ve mağdur muamelesi yapıyorlar.
BİRÇOK TANIDIĞIM AKADEMİSYEN MESAJ GÖNDERDİ
Allah aşkına bu akademisyen dostlarımız, okumadan bir metne niye imza atarlar? Niye bir topluluk psikolojisi içinde, 'madem şu arkadaşım da atmış ben de atayım' derler. Dünkü konuşmalarımdan sonra birçok tanıdığım akademisyenden 'haklısınız, biz de detaylı okumadan imza atmışız' diye mesajlar gönderenler oldu, onlara teşekkür ediyorum. Bilim insanının en önemli vasfı da eğer bir hata varsa bundan dönebilme erdemi göstermek.
Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
Gerçek reformlar statüko oluşturmaz. Gerçek reformlar statükolara meydan okur ve kişileri o statükoların ötesinde düşünceye sevk eder. Bu açıdan üniversitelerimiz, zihniyet reformumuzun en önemli ayağı, odağı, nirengi noktasıdır. Üniversitelerimizde zihniyet reformunu gerçekleştirmeden, toplumsal hayatın geri kalan kesiminde zihniyet reformunu gerçekleştireceğimizi iddia etmek sadece ve sadece günübirlik politikalarla yetinmek anlamına gelir.
YÖK REFORMUNU GERÇEKLEŞTİRME ÇABASI İÇİNDEYİZ
1 Kasım seçimleri sonrasında çok güçlü bir temsil kabiliyetine sahip, yani yüzde 97,5 temsil, yüzde 85 katılımla ortaya çıkan parlamento tablosu içinde, artık YÖK reformunu, yüksek öğrenim reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu ve çabası içinde olmamız lazım.
AKADEMİK ÖZGÜRLÜKLERE DAYALI İNŞA EDECEĞİZ
Şimdi bizim en öncelikli ve acil atmamız gereken adımlardan birisi, doğduğu anda karşı çıktığımız YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla fikir özgürlüğüne, akademik özgürlüklere de dayalı ve bilim adamına güven esası ile yeniden inşa etmek.
BİLİME EN BÜYÜK İHANETİ YAPARLAR
Eğer bilim adamları, gerçeklikleri saptırırlarsa, gerçekliğin dışındaki spekülasyonları, ideolojik tabuları o gerçekliğin yerine ikame etmeye çalışırlarsa, bilime en büyük ihaneti yaparlar.
TERÖRÜ FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ ÇERÇEVESİNDE MEŞRU KILAMAZSINIZ
Her türlü fikri savunabilirsiniz ama şiddeti ama nefreti ama terörü ama diğer insanların onurunu zedeleyecek herhangi bir düşünceyi fikir özgürlüğü çerçevesinde meşru kılamazsınız.
AKILLARINIZI BARİ BÖYLE DUMURA UĞRATMAYIN
Bu bildiride olgusal gerçeklik olarak ne Ecrin var, ne Efe var, ne İrem var. Eğer bu bildiriye bakarsak bunları da devlet öldürdü. Peki olgusal gerçeklik bu mu? Ellerinizi vicdanınıza koyamıyorsanız, lütfen akıllarınızı bari böylesine dumura uğratmayın.
İDEOLOJİYİ BİLİMSEL BİR METİN GİBİ TOPLUMLAŞTIRIYORLAR
Şimdi soruyorum bu aydınlara, neden resmi tek yanlı çizersiniz? Neden zihninizdeki ideolojiyi hatta sizin zihninizdeki değil, Kandil'in zihnindeki ideolojiyi bilimsel bir metin gibi altına imza atarak toplumsallaştırmaya çalışırsınız. Önce resmi doğru çekelim. Türkiye'de bir terör saldırısı vardır. Türkiye'de bebekleri, çocukları katleden bir terör örgütü vardır.
ENELEKTÜEL OLARAK BİR DAHA OKUSUNLAR
Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Fikir özgürlüğü adına, bilim insanı etiği adına bu metni bütün bu akademisyenler tekrar okusunlar ve bu metnin entelektüel, hukuki tartışmasını bir kenara bırakıyorum, önemli olan entelektüel zemini. Entelektüel olarak bir daha okusunlar, eminim birçoğu neye imza attıklarını, neyi imzalamış olduklarını zihinlerinde bir ölçüp tarttıklarında bu imzalarını geri çekeceklerdir.
MİLLETİN İRADESİNDEN GÜÇ ALIYORUZ
Devlete, 'Sen kamu düzeninden vazgeç, varoluş sebebini yok say ve ülkede parçalanmış otoritelere dayalı, Irak, Suriye benzeri görüntülerin çıkmasına izin ver' deniyorsa, izin vermeyiz. 'Nereden güç alıyorsunuz?' deniyorsa, 1 Kasım seçimlerinde milletin iradesinden, o veya bu etnik grubun siyasi iradesinden değil, milletin iradesinden güç alıyoruz.
12 EYLÜL KENDİ İNSANINA GÜVENMEYEN SİSTEM
12 Eylül'ün zihniyetini yerle bir edeceğiz. Bunu muhalefet liderleri ve anayasa bağlamında konuştuğumda da söyledim ve prensipte de muvafık kaldık. Çünkü 12 Eylül sistemi kendi insanına, vatandaşına, kendi bilim adamına güvenmeyen bir sistemdi.