BDP'li Hasip Kaplan, KCK soruşturması kapsamında medya organlarına düzenlenen operasyonları eleştirdi
Abone olBDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, 1994 yılında Özgür Ülke Gazetesi bombalandıktan sonra dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in imzasını taşıyan "terör örgütünün yayın organı bertaraf edilmelidir" belgesini hatırlatarak, "Tansu Çiller'in 1994'te yarım bıraktığı işi, Kürt basınını susturma planını bugün AKP sonuçlandırmaya çalışıyor" dedi
BDP Grup Başkanvekili Kaplan, Dicle Haber Ajansı, Özgür Gündem Gazetesi ve Etkin Haber Ajansı, Etik Ajans ve Gün Matbaası'nı hedef alan operasyonlar kapsamında yapılan gözaltılarla ilgili Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Kürt medyasını ve muhalif gazetecileri hedef alan bu operasyonun temel hedefinin özgür basın başta olmak üzere muhalif bütün basın yayın kuruluşlarını susturmak, sindirmek, etkisiz hale getirmek olduğunu ileri süren Kaplan, "Bu operasyonlar kesinlikle hukuki ve meşru değildir, tamamen siyasidir, hukuk dışıdır, meşruiyetten uzaktır. Siyasi tutuklama operasyonlarının bir devamıdır. Bu tutuklamalar; AKP Hükümeti'nin otoriter-milliyetçi-baskıcı-tekçi bir zihniyetle Türkiye'yi yeniden dizayn etme projesinin bir parçasıdır" dedi.
"BUGÜN YAŞANANLAR SİVİL DARBE SÜRECİ"
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay'ın açıkladığı "entegre planı" hatırlatan Kaplan, Atalay'ın sözlerinin hükümetin bu sürecin bizzat yürütücüsü olduğu gerçeğini ortaya koyduğunu belirterek "Bugün yaşananlar çok açık bir sivil darbe sürecidir" dedi. Statükonun bir dönem irticayla mücadele adı altında devreye koyduğu planların aynısının bugün AKP eliyle muhalif kesimlere, Kürtlere karşı uygulandığını ileri süren Kaplan, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın altında imzasının bulunduğu 2006 tarihli "Bölücü faaliyetlere karşı eylem planı" başlıklı andıcın adım adım uygulandığını iddia etti.
KÜRT BASININI SUSTURMA PLANI
"O belge açıkça Kürtleri susturma belgesidir ve yürürlüğe girdiği tarihten bu yana Kürt demokratik muhalefetini sindirmek, susturmak, etkisiz hale getirmek için her türlü hukuk dışı yöntem ve araçlarla fütursuzca uygulanmaktadır" diyen Kaplan şöyle devam etti:
"Kürtleri susturma projesinin bugünkü ayağında Kürt basını hedef alınmıştır. 3 Aralık 1994'te Özgür Ülke Gazetesi bombalandı, havaya uçuruldu. Birkaç gün sonra bu bombalamanın belgesi ortaya çıktı ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in imzasını taşıyan "terör örgütünün yayın organı bertaraf edilmelidir" belgesi deşifre oldu. Ama özgür basın uğradığı bunca saldırıya rağmen susturulamadı. Tansu Çiller'in 1994'te yarım bıraktığı işi, Kürt basınını susturma planını bugün AKP sonuçlandırmaya çalışmaktadır. Bugün yapılan operasyonların 1994'teki saldırılarla hiçbir farkı yoktur."
AKP Hükümeti'nin ileri demokrasisinin geldiği aşamanın binlerce siyasetçinin, muhalifin, gazetecinin tutuklandığı, Türkiye'nin yarı açık bir cezaevine dönüştürüldüğü, andıçların, muhaliflere yönelik eylem planlarının artık hükümet eliyle yürütüldüğü bir Türkiye olduğunu savunan Kaplan, gözaltı ve tutuklamaların sonuç vermeyeceğini ileri sürdü. Kaplan "Kürt sorunu siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel boyutları olan köklü bir sorundur. Çözüm de ancak bütün boyutlarını kapsayan demokratik adımlarla mümkündür. Baskı, hukuksuzluk, operasyonlar sorunun daha da derinleşmesine yol açmakta, çözümsüzlüğü derinleştirmektedir" dedi.