BIST 9.395
DOLAR 34,57
EURO 36,66
ALTIN 2.903,40
HABER /  POLİTİKA

AK Partiyi korkutan kehanet!

En prestijli düşünce kuruluşu bir Türkiye raporu yayınladı. Raporda "AKP Nereye gidiyor?" bölümündeki kehanetlere Erdoğan pek üzülecek..

Abone ol

CSIS'in Türkiye raporunda Ak Parti'yi endişelendirecek kehanetler bulunuyor. Rapora göre; gelecek 10 yıl Türkiye için epey zor geçecek. Küresel krizin şiddetiyle birlikte ekonomik iyileşmenin son bulması ve AB'yle müzakerelerin durma noktasına gelmesi ihtimali, bu meseleleri öteleyen AKP'nin altını oyabilir. AKP'nin silinmesinin yaratacağı boşluğu daha milliyetçi bir hükümetin dolduracağıysa kesin gibi..."

Prestijli Amerikan düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezi (Center for Strategic and International Studies - CSIS) önceki gün yayımladığı 100 sayfalık Türkiye raporunda, Türkiye’nin iç siyasetini, AB, ABD ve Ortadoğu’yla ilişkilerini ve bir ‘enerji köprüsü’ olarak rolünü masaya yatırarak ABD Başkanı Barack Obama’ya ikili ilişkiler için çeşitli tavsiyelerde bulundu.

ABD İLE TÜRKİYE AYRILMAZ MÜTTEFİKLER

1962’de kurulan CSIS’in ‘Türkiye’nin Gelişen Dinamikleri’ başlıklı raporunu bizzat eski başkanlardan Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski ve yine eski başkanlardan Gerald Ford’la George Bush’un ulusal güvenlik danışmanı Brent Scowcroft yaparken, Amerika’yla Türkiye’nin ‘ayrılmaz müttefikler olduğu ve ilişkilerin herhangi bir sebepten dolayı bozulması durumunda iki ülkenin de dış politika hedeflerinin önemli zarar göreceği’ vurgulandı.

ERDOĞAN'I TERK EDEN YAKINLARI
DİĞER SAYFADA

[PAGE]



ŞENER TERK ETTİ, ARINÇ RAHATSIZ

(...) AKP’nin güçlü noktalarından biri geçmişteki iktidarları sarsan bölünmeleri önlemesi. Erdoğan partisinin birliğini sıkı sıkıya devam ettiriyor olsa da, AKP’nin siyasi yerçekiminden muaf kalamayabileceğine dair işaretler var. Gül’le Erdoğan arasındaki ilişkide yıpranma alâmetleri söz konusu. Abdüllatif Şener yolsuzlukla mücadeledeki etkisizliği gerekçe gösterip ayrıldı. Bülent Arınç’ın da partinin ana ilkelerinden saptığına dair rahatsızlık içinde olduğu söyleniyor.

ERDOĞAN ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜLSÜZ

Erdoğan medyada yer alan Deniz Feneri gibi usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarına karşı çok sert tepki gösteriyor. Aslında bütün eleştirilere karşı tahammülsüzlük Erdoğan’ın alâmeti farikası haline geldi ve medya sahiplerine şahsen saldırarak ve eleştirel gazetecilerin akreditasyonlarını iptal ederek medyayı fiilen otosansüre zorluyor.

AKP'NİN ATMAK ZORUNDA OLDUĞU ADIM
DİĞER SAYFADA


[PAGE]

KIBRIS İÇİN O ADIMI ATMALI

Görünen o ki AKP, AB’nin sivil özgürlüklerin yanı sıra Kürtler, dinsel azınlıklar ve Kıbrıs gibi diğer hassas meselelerde talep ettiği adımlara bağlı ülke içi bedelleri göze almaya gönülsüz. Kıbrıs’ta ciddi ilerleme olmazsa AB’yle müzakere sürecinin durma noktasına gelmesi beklenebilir. AKP, bu cephede ilerleme olmasa bile kuşkusuz uluslararası politikadaki önemli konumunu sürdürecek. Ancak AB cephesindeki durmanın iç siyasette olduğu kadar ekonomi üzerindeki olumsuz etkileriyle de baş etmek zorunda kalacaktır. 

TSK ÇATIŞMAYA İSTEKSİZ

(...) Türk Silahlı Kuvvetleri devleti köktendincilik ve ayrılıkçılığa karşı savunma görevini çok ciddiye alıyor. İslamcıların hızlı yükselişi laik sistemin belkemiği olan Genelkurmayı ikilemde bırakıyor. AKP hükümetinden ve laikliğe meydan okuyarak artan dindarlığın siyasi tezahürlerinden rahatsız olsa da Genelkurmay kitle desteğine sahip bir partiyle çatışmaya isteksiz. Dahası modern Türkiye Kemalizm’in ilkelerine artık sığmıyor olabilirse de, AKP Kemalizm’e doğrudan meydan okuma riskine girmek istemiyor.

ERDOĞAN ORDU İLE AYNI SAFTA

(...) AKP hükümeti iki hedefi arasında bir ikilemle karşı karşıya: Etnik bölünmeleri yumuşatmak ve PKK terörizmine askeri çözümü desteklemek. Erdoğan son dönemde sertleşen açıklamaları, güneydoğudaki seçim başarısını riske atsa bile orduyla aynı safı seçtiğini gösteriyor. Ancak bu sertleşen tutum Kürt seçmeni bölgede ve İstanbul gibi büyük şehirlerde AKP’den uzaklaştırır.

Bu arada bir yandan güneydoğusunda tutumunu sertleştiren AKP, diğer yandan Iraklı Kürtlerle işbirliğini artırma yönünde temkinli adımlar atıyor. Fakat AKP’nin güneydoğu politikalarının gidişatı ve Iraklı Kürtlerin Türkiye’deki Kürtler için örnek oluşturmasından duyulan endişe, Bölgesel Kürt Yönetimi’yle daha yakın ilişkileri muhtemelen engelleyecek.

CHP, MHP VE SP'YE YARAYACAK
DİĞER SAYFADA

[PAGE]

EKONOMİK KRİZ ETKİLERİ HİSSEDİLİYOR

2002’deki seçim zaferinde ekonomik krizin katkısını gören Erdoğan, küresel mali krizin ‘Türkiye’ye teğet geçeceğini’ iddia etti. Fakat son anketler halkın krizin etkilerini hissetmeye başladığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte AKP hükümeti henüz IMF’yle anlaşma yapmış değil ve bu gecikmenin ne kadar büyük bir siyasi bedel getireceğini zaman gösterecek. İronik olan şu ki, Türkiye küresel ekonomiyle entegrasyon sayesinde büyük ilerleme kaydetti, fakat şimdi muhtemel ekonomik sorunlarının nedeni de küreselleşme olacak. Mevcut fırtınayı IMF’nin yardımıyla göğüslemek zorunda kalacak ve genç nüfusuna daha iyi günlerin gelmesi için küresel krizin bitmesini bekleyecek.

CHP, MHP VE SP'YE YARAYACAK

1989’daki ANAP’la AKP arasında benzerlikler bulunabilir. 1983 ve 1987 genel seçimlerini kazandıktan sonra ANAP 1989 yerel seçimlerinde ciddi darbe yemiş ve bu, partinin egemenliğinin bitişinin habercisi olmuştu. ANAP’tan beri tek başına iktidar olan ilk parti olan AKP, Mart 2009 yerel seçimlerinde birinci çıksa da, 2007’de kazandığı yüzde 47’lik oy oranını tutturamayabilir. Gerileme büyük ölçüde ekonomik krizden kaynaklanacak. Ancak AKP’nin başörtüsü meselesinde adım atmak veya Kürt sorununu çözmek konusunda aciz görünmesi, kapatma davası sonrası ‘gözlem altında’ tutulması, dikkat çekici iç uyumuna zarar veriyor. Aynı zamanda uzun zamandır iktidarda olmanın yıpratıcı etkileri, bilhassa da yolsuzluk iddialarıyla kendisini gösteriyor. AKP hâkimiyeti hemen bitmeyecek, fakat CHP, MHP ve SP’nin AKP’ye desteğin azalışından fayda sağlaması neredeyse kesin. Birçok Kürt seçmen Erdoğan’dan uzaklaşmış görünüyor.

İKİ MESELE AKP'NİN ALTINI OYACAK
DİĞER SAYFADA


[PAGE]

İKİ MESELE AKP'NİN ALTINI OYACAK

Türk siyasetinin gidişatını büyük oranda ülke dışı değişkenler, özellikle de küresel krizin şiddeti ve AB belirleyecek. Ekonomik iyileşmenin bitişinin ve AB sürecinin sonunun denk gelmesi, bu iki meseleyi iktidarı elde tutup pekiştirmek için öteleyen AKP’nin altını oyacak. Sürecin sonunda AKP’nin silinmesiyle ortaya çıkacak olası boşluğu, iç ve düşmanlara karşı tavrında muhtemelen daha da milliyetçi olan bir hükümetin dolduracağı kesin gibi görünüyor. Sağa doğru kaçınılmaz dönüşün boyutunu, ekonomik gerilemenin şiddeti ve iç tepkiler belirleyecek.

1970 KAOSUNA DÖNÜLMEZ

Keskin ideolojik ayrımların yokluğu, 1970’lerin kaosuna dönme ihtimalini ortadan kaldırıyor, fakat güneydoğuda ve kalabalık Kürt azınlığın yaşadığı büyük şehirlerde Kürt-Türk çatışmaları yaşanabilir. Ülke nispeten refah içindeyken AKP için yönetmek kolaydı. Pastanın küçülmesiyle birlikte işsiz Kürt gençlerin PKK’ya katılma ihtimali artabilir veya Türk muadilleri aşırı milliyetçi çetelere yönelirken, PKK’ya sempatilerini daha açık sergileyebilirler. Vaktiyle paramiliter grupları seferber eden MHP’nin liderinin coşturucu karizmadan yoksun olması ve Erdoğan’ın vatansever söylemi sürekli kullanması, Türk milliyetçiliğinin kaynama noktasına gelmesini engelleyebildi. Erdoğan, AKP liderlerinin büyük kısmını yönlendiren Milli Görüş’ün merkezindeki Türk-İslam sentezinden besleniyor. Fakat eninde sonunda karşısında milliyetçiliği İslam’dan daha çok vurgulayan yeni bir milliyetçi politikacı bulacak.

KİM GELİRSE GELSİN HALK DİNDAR OLACAK

AB’ye yönelik umutların azalması, Türkiye’yi Kürtlere, Alevilere ve gayrımüslim azınlıklara karşı daha hoşgörüsüz, muhalefete ve ifade özgürlüğüne daha kapalı bir ülke haline getirebilir. Özellikle Kürt sorunu ve diğer bir dizi meselede ordunun rolü, politika tercihleri bakımından daha da önemli bir belirleyici haline gelebilir. Laik devletin savunucu olarak genelkurmay kendisini Türk milliyetçiliğinin ana çekirdeği olarak görüyor ve zayıflayan bir AKP veya halefleri yönetim kabiliyetlerine gizli-açık milliyetçi tehditler konmasını kabul ederse darbe düzenlemek için daha az nedeni olacaktır. İç politikanın şekli ne olursa olsun halk dindar olmayı sürdürecektir ve AKP’den sonra kim gelirse gelsin bu gerçeği kabul etmek zorunda kalacak.

Beril Köseoğlu - Murat Uyurkulak /  Radikal)