CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında gündeme ilişkin konularda milletvekilerine açıklamalarda bulundu.
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında gündeme ilişkin konularda milletvekilerine açıklamalarda bulundu.
Sözlerine "Olabildiğince kısa konuşacağım. Yeni bir iklim var. Eğer iyi çalışırsak, halka gidersek, halkın sorunlarını dinlersek emin olun bu halk bizi baştacı yapacak. Neden? Kul hakkı yemiyor, yolsuzluk yapmıyor, yalan söylemiyor, yandaşlara ihale vermiyor, temiz siyaset yapmak istiyoruz." diye başlayan Kılıçdaroğlu, "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye slogan atan CHP'lilere "Ben hepinizle özellikle de gençlerle gurur duyuyorum." diye yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu Anayasa Komisyonu'nun uzlaşma olmadan dağılmasını değerlendirirken, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın "evlenme vaadiyle kandırılmış gibi hissediyorum. Nikah masasına oturamadık" şeklindeki sözlerini kullanarak AK Parti'ye yüklendi ve "yeni mi farkettin kandırıldığını sayın Yargıç" diye seslendi.
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
NE YAPACAĞIZ DİYORLAR...
"Hafta sonu narenciye üreticileri ile buluştum. "Ne yapacağız" diyorlar. Bir şey yapacaksınız. Sizi edenleri sandığa gömeceksiniz. İşin özü bu.
Çiftçisi, üreticisi, sanayicisi, öğretmeni, emeklisi memnun değil. Kim memnun bu düzenden. Onlar da biz de biliyoruz. Kim memnun. Halkın yanında bir düzen isteyenlerin adresi belli: CHP.
ÖĞRETMENE KÖLE OLACAĞINA ÖĞRETMENİ KÖLE ETMEYE KALKTIN
Öğretmenler bizim umudumuz. Uygarlık öğretmene verilen değer ile ölçülür. Çocuklarımızı, geleceğimizi öğretmenelere emanet ederiz. Sadece okulda mı, hayır yaşamın bütününde yapılacakları öğretmenden öğrenir. Diyojen öğretmenlikten daha şerefli bir meslek yok demiş. Bu kadar önemli.
Geçenlerde 24 Kasım öğretmenler günüydü. Sorunları var. Demokratik bir ülkede insanlar sorunlarını yürüyüş yaparak dile getirir. 24 Kasım'da da öğretmenler sokağa çıktı. Anayasal haklarını kullanıyorlar. İktidarın ilgisizliğini anlatacaklar. Ne oldu? Önce tomalar. sonra polis jopu. Bu Türkiye'nin ayıplı tarihidir. Ne yapıyorsunuz siz. Efendim demeç veriyor... Hz Ali Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum demiş. E ne yapıyorsunuz siz. madem bunu biliyorsun. Öğretmene verilen önemi gösteriyor bu. Sen ne yapıyorsun. Seni adam etmeye çalıştılar değil bir harf öğretmek. Sen güvenlik güçlerini seferber ettin. Öğretmenin kölesi olmadın, öğretmeni köle etmeye kalktın.CHP Öğretmene sahip çıkacak, buradan söylüyorum.
ÖĞRETMEN AZ ÇALIŞIYOR ÇOK KAZANIYOR DİYOR BİR DE
Ataması yapılmayan binlerece öğretmen var. Atama bekliyorlar. Milli Eğitim Bakanlığının 127 bin öğretmen kadrosu boş. Vekiller ile yürütüyorlar. En büyük katkıyı onlar yapıyor. Ama siz, acımasızca dövüyorsunuz. Öğretmeni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Onun kafası almıyor ki, bilimin önünde kimse duramaz. Öğretmenlerin % 89,2'si borçlu, yürümesin de ne yapsın. % 96,5'uğu mesleğinin itibarının kalmadığını söylüyor. Kimi simit satıyor, kimi kağıt topluyor. % 66,9'u umutsuzluk içinde. Öğretmenlere mayıs 2012'de bu diktatör, "öğretmenlerin 12 saat çalışıp yüksek maaş alması haksızlık değil mi demiş. ABD'de 3000 dolar, Almaya'da 2600 dolar, Yunanistan'da 2166 dolar, Türkiye'de 916 dolar maaş alıyor. OECD ülkeleri içinde en çok çalışan öğretmen Türkiye. Çık bir karşısına öğretmenlerin de anlat bakalım bunları. Öğretmene gelince fazla, beyefendi'ye gelince köşeyi dönecek.
CHP şunu yapacak. Tüm öğretmen kardeşlerime sesleniyorum Sizi baştacı yapacak olan parti CHP'dir. Sizin sorunlarınızı CHP çözecek. Size saygı duyan CHP'dir. Sizi kucaklayan CHP'dir.
SEN KİMSİN DE BİR BAŞKA ÜLKENİN...
Malum Mısır'da darbe oldu. Darbeyi ilk eleştirenlerden biri benim. Demokrasi isteyenlerin sesi kısıldı demiştim PArti Meclisinde. Mısırlı daha fazla özgürülük, daha fazla demokrasi istiyordu. Dış işlerini teslim ettiğiniz adamla bu iş olmaz demiştim. NE yaptılar Mısır Halkını düşman ilan ettiler. Bütün Mısırlıların ortak kanaat önderi, el-Ehzer Şeyhi'ni lanetledi Erdoğan. Sen kimsin de bir başka üniversitenin rektörünü lanetleyeceksin. Nereden alıyorsun bu yetkiyi. Bu ülkenin yıllar yılı elde ettiği kazanımı nasıl çöpe atabilirsin. Mısır politikası iflas etti. Tıpkı Suriye gibi. Şimdi Irak'ı onarmaya çalışıyorlar. Bizim sayemizde. Mısır'da da öyle oldu. 2 arkadaşımızı gönderdik. Mısır ile Türkiye halkı kardeştir diyin. İktidara kızıp Türkiye halkına kızmasınlar dedik. Çünkü biz CHP'yiz. Klikçi, mezhepçi değiliz. Türkiye'yi de Mısır'a da kucaklarız. Bizim arkadaşlaırmız gitti, büyükelçiyi geri gönderdi bizimkiler. Ama aynı şekilde devam ediyorlar.
STRATEJİK DERİNLİK DEĞİL STRATEJİK REZİLLİK
Size dışişleri bakanını anlatan bir örnek vereyim. Genel Başkan yardımcımız bir önerge veriyor. Ahmet Davutoğlu imzasıyla şu yanıt geliyor: Mısırla sağlam bir hukuki zemine dayanan ilişkimiz var. Türkiye-Mısır işbirliği konseyi sayesinde anlaşmalara devam etmektedir. Ne zaman 14 Kasım 2013. Bunu imzalayıp gönderiyor bakan. Üzerinden 10 gün geçmeden büyükelçiyi istenmeyen adam ilan ediyorlar. Stratejik Derinlik diye kitap yazmış. Bu yanıt emin olun Stratejik Rezilliği ortaya çıkarmıştır. Mısır'da ne olduğunu bile bilmiyor.
Bir uluslararası ilişkiler öğrencisine sorun. Önemli ülkeler hangileri ortadoğu'da diye... Mısır der, Suriye der, İsrail der... Mısır'da büyükelçimiz var mı? Yok. Suriye'de? Yok. İsrail'de? Yok... Sevsinler senin stratejik derinliğini...
Bunlar olurken sen Rabia işareti yapıyorsun. Neden? Mısır'da darbe oldu ondan. Sudan'da da darbe yapıldı. El beşir darbe yaptı, binlerce kişiyi öldürdü. Bu ne yaptı? Kırmızı halı serdi Türkiye'ye çağırdı. Hani darbecilere karşıydın? Amigoluğu bırak. Elini göstereceksen ellerinle yüzünü kapat da utancını gizle bari.
TIR ŞOFÖRÜ İTİRAF EDİYOR
Konya'da bir tır dolusu cephane yakalanmıştı. Tır şoförü diyor ki "ben bu malzemeleri daha önce Reyhanlı'da götürdüm teslim ettim. Jandarma kontrolünden geçiyordum. Jandarma korumasında bir yerdi. Jandarma Karakolu'nun 200 metre ilerisinde etrafı çevrili bir yere yükümü boşalttım." Bu ifade bir suç belgesidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin meşruluğunu uluslararası düzeyde tartışmaya açar. Siz silahı üretiyorsunuz, Jandarma kontrolünde götürüp teslim ediyorsunuz. Niye yapıyorsunuz müslümanı müslümana kırdırmak için yapıyorsunuz. Esad'ı devirecekler. Silah gönderiyorlar bunun için. Kimsenin Türkiye cumhuriyetini bu konuma düşürmeye hakkı da yetkisi de yoktur.
Türkiye'yi ortadoğunun şamar oğlanına döndürdüler. Buradan söylüyorum. Şamaroğlanı olan Türkiye Cumhuriyeti değil onun başındaki adamdır.
İRAN'I VE DİPLOMATLARINI TEBRİK EDİYORUM
Cenevre'de İran ile yapılan müzakerelerle kitle imha silahı üretilmesinin önüne geçiyorlar. İran uluslarası sistemin entegre olmuş parçası oluyor. Bu güzel bir olay. Bu bölge önemli bir bölge. Bu bölgede tüm ülkelerin barışa ihtiyacı var. Acılarımız da var ama ortak çağrımız Barış olmalı. İran'ı ve onun diplomatlarını yürekten kutluyorum.
12 EYLÜL'DE BEDEL ÖDEMEYEN BİR TEK ONLAR
12 Eylül hepimizin aklında olan bir tarih. Partimiz kapatıldı, genel başkanımız tutuklandı. Canımız yandı. Sadece bizim mi? Hayır binlerce kişinin canı yandı. 630 bin kişi gözaltına alındı. 50 kişi asıldı. Erdal Eren'in yaşını büyüttüler idam ettiler. Yüzlere kişi işkencelerde öldü. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkartıldı. Maliye Bakanlığında çalıştığım yıllarda bir arkadaşım vardı. İkimizde daire başkanıydık. 12 Eylül paşaları o arkadaşımı sakıncalı görüp yurt dışına göndermediler. Odama geldi, çocuk gibi ağladı. Kemal dedi, benim bu ülke için babam Kore'de şehit oldu. Ben bu ülke adına pek çok anlaşmada başkanlık yaptım, şimdi sakıncalı oldum... dedi. Sadece bu dram mı yaşandı. 1402 sayılı yasa ile yüzlerce üniversite hocası işten atıldı. Mıntıka temizliği yaptılar. Aydınları işkenceden geçirdiler. Sadece bunu mu yaptılar? Hayır kendi hukuklarını kurdular. Yök'ü kurdular, %10 seçim barajını getirdiler.
Bunlar yaşanıp bedel ödenirken, bedel ödemeyen bir grup vardı. AKP değildi o zaman adı ama onlar sadece alkışları. 11 yıldır iktidardalar. İhbar ettiler aydınlarımızı. Muhbirliği severler zaten. AKP 12 Eylül ürünüdür. 12 Eylül ürünü olan bir parti 12 Eylül ile hesaplaşamaz. 2 kişi için dava açtılar. Faili meçhulleri araştırlarım, yok. % 10 seçim barajını kaldıralım... Olmaz. Tek bir farkları var. birinin apoleti vardı, diğerinin yok. Seçim batrajını kaldırmazsanız 12 eylül ile hesaplaşamazsınız. Anayasayı değiştirmezseniz, YÖK'ü kaldırmazsanız 12 Eylül ile hesaplaşamazsınız.
MASADAN KALKACAĞIZ DİYE HESAP ETTİLER, OLMADI
Anayasayı değiştirelim. Hay hay. Önce şunu düşündü. CHP karşı çıkacak dedi. Ama biz karşı çıkmadık. Özgürlük ve demokrasi istiyoruz. Anayasa değişsin istiyoruz. Şaşırdılar. Masaya oturduk. Başkanlık sistemini getireceğiz dediler. Komisyonda görüştürmeyiz dedik. Görüştürmedik de. ama kalkmadık masadan. 48 madde üzerinde uzlaşıldı. 60 madde üzerinde uzlaşıldı. Çek başkanlık teklifini diyoruz. Çekmem diyor. Bu darbeciler gördüler ki CHP masadan kalkmıyor. Cemil Çiçek aracılığı ile masadan tüyelim diyorlar şimdi.
BUNLAR BAŞKANLIK DEĞİL DİKTATÖRLÜK İSTİYOR
Bunlar darbeci. Ben başkan olayım, hakimi, savcıyı, vekili ben tayin edeyim diyor. Burhan Kuzu Obama'ya üzülüyor, nasıl yönetiyor ABD'yi diye. Biz buna karşı çıktık. Olmuyor baktı ki masadan kaçtı. Bütün yurttaşlarıma söylüyorum. Sivil anayasa için adres belli: CHP.
Cemil Çiçek, bu benim görevim değil, ayrılıyorum diyor. Ayrılacaksan TBMM başkanlığından ayrıl. Ben de seni kutlayayım.
YENİ Mİ FARKETTİN KANDIRILDIĞINI
Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum. Nikah masasına oturulmadı diyor Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç. Değerli hakimim sen yeni mi farkına varıyorsun. Emekliyi, çiftçiyi, işçiyi, öğretmeni kandırdı. Sen yeni mi farkettin. Adamın arzusu o zaten. Anayasayı değiştirmek değil, değiştiriyor görünmek istiyor.
GERÇEK BİR DEMOKRASİDE BUNLARIN HEPSİ...
Dikta yönetimlerinin bir özelliği vardır. Yasalara uymazlar. Ahmet Altan, Markar Eseyan, Yasemin Çongar, Mehmet Altan, Mehmet Baransu. Bunlar bir gazetenin yazarları. Casus diye bunları dinlemek istiyorlar. Bir hakim ayarlılyorlar. Kod isimleriyle dinleme kararı alıyorlar. Yürekli bir avukat bunun peşine düşüyor. Dinleyeceksen birini kuralı ihmal edemezsin diyor. Bir mektup yazdılar, resmi bir yazı, biz yargıçlarla anlaştık, kod adı kullandık diye. MİT yasası açıkça yazılmalı dinleyen kişinin diyor. Normal bir demokraside bu rezalet o yargıcı, o MİT müsteşarını, o başbakanı götürür. Ama emin olun bunları halk götürecek.
SANATÇIYA ULAN DİYOR SESİNİ ÇIKARTAN YOK
Ben geçen hafta Ahmet Kaya hayatta olsa Gezi'de olurdu diye düşüncemi söyledim. Erdoğan grup toplantısında bir konuşma yaptı. Ben hiç yorum yapmadım. Konuşma şu, "ödül töreninde Ahmet Kaya'ya saldıranlar gezi parkında bize saldıranlar kimse onlardı. Ulan hepiniz oradaydınız"... Bir hafta bekledim. Bizi eleştirebilirsin ama bize ulan diyemezsin der diye bekledim. sizin sanatçılığınız su götürür bu saatten sonra. Üstelik bunlar geziye katılmayanlar, Erdoğan'ın yanında olanlar. Önünde diz çökenler. Başbakanın önünde diz çöken, başbakan ulan dediğinde sesini çıkarmayana dünyanın hiç bir yerinde sanatçı denmez. Ben ulan hepiniz oradaydınız deseydim koro halinde vay efendim derlerdi. Ama korku dağları sarmış. Sanatçı rüzgara karşı yürüyen adamdır. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar diyor. Yalancıdan başbakan olmaz. Bunlar senin adamalrın. Yeri geldiğinde Akil Adam diyorsun, yeri geldiğinde ulan diyorsun. Sanatı yükseltmek, yüceltmek mi istiyorsunuz. Yeriniz belli sanatçı kardeşilerim size kucağını açan çağdaş bir parti var CHP.