AK Parti'yi bu söylentiler bitirecek!
Erken seçim startı verildikten bu yana AK Parti'ye gönül verenler bir soruya tek kelimelik cevap arıyor
Turgut Özal'ın Başbakan olduğu yıllarda Süleyman Demirel'e,
"Tek kelimeyle özetlemek isterseniz ülkenin halini nasıl
buluyorsunuz?" diye sormuş gazetecinin teki...
Demirel "İyi" demiş.
Gözleri şaşkınlıktan irileşen gazeteci "Gerçekten iyi
mi?" diye tekrar sormuş. Demirel, "Bana tek
kelimeyle özetle dedin. İki kelimeyle özetle deseydin 'iyi
değil' diye cevap verirdim" diyerek konuyu
kapatmış!
Bunu ilginç diyaloğu şundan dolayı anlattım.
Erken seçim startı verildikten bu yana AK Parti'ye gönül
verenler bir soruya tek kelimelik cevap arıyor:
"Erken genel seçim sonrası mevcut tablo değişir
mi?"
Bu soru zaman zaman bana da soruluyor. "Evet değişir. Ama
bu değişiklik AK Parti'nin lehine mi olur derseniz, ondan emin
değilim" diyorum.
Olumsuz konuşmamın nedeni diğer partilerin çok iyi olmasından
değil. Aksine AK Parti rakibi olan tüm partilere oranla çok daha
güven verici işler yaptı 7 Haziran'dan bu yana...
Şimdi diyeceksiniz ki "Madem diğer partilerden daha güven
verici işler yaptı. O zaman neden tablo değişmesin?"
Cevabı çok basit...
Çünkü AK Parti son 6 ayda hiç kimsenin alışkın olmadığı bir hata
yaptı. Hakkında yürütülen "kara kampanyalar"a, bir
başka deyişle "algı operasyonları"na karşı argüman
geliştiremedi. Argüman geliştiremediği gibi neredeyse bu algı
operasyonlarını haklı çıkaracak işlere imza attı.
Farzı misal...
Seçimlerden önce HDP'nin sıkça dillendirdiği "IŞİD'i AK
Parti kurdu ve destekledi" söylemine "Deli
saçması" olduğu gerekçesiyle gülünüp geçildi. Ağaca çaput
bağladıktan sonra ev, araba sahibi olacağına, hatta koca bulacağına
inanan bir milletin bu yalana rahatlıkla inanabileceğine ihtimal
verilmedi.
Allah'ın bir kulu çıkıp, "Yahu IŞİD dediğiniz terör örgütü
Irak ve Suriye coğrafyasında İngiltere'den daha büyük bir toprağa
sahip. Türkiye böyle bir örgüt kursa Ortadoğu'yu hallaç pamuğu gibi
atar. Nasıl oluyor da bizim kurduğumuz bu örgüt Beşar Esad'a,
İran'a, İsrail'e saldırmıyor da sadece Türkmenlere ve Kürtler'e
saldırıyor" demeye tenezzül etmedi.
Bugün geldiğimiz noktada AK Parti karşıtlarının neredeyse tamamı
"Deli saçması" denen şeye tereddütsüz
inanıyor.
Bir başka algı operasyonu...
Erdoğan, geçtiğimiz yıl, Gaziantep'te yaptığı konuşmada şöyle
demişti:
"Kobani başta olmak üzere Kürt kardeşlerimizin yaşadığı
şehirlere yönelik saldırıları da dikkatle ve endişeyle takip
ediyoruz. Şimdi Batı'ya sesleniyorum. Havadan bombalayarak bu
sorunlar çözülmez. İşte bir IŞİD terör örgütü çıktı. Suriye'de güç
buldu. Bununla ilgili yerde mücadele eden yapılarla işbirliği
kurulmadan netice alınamaz. İşte aylar geçti ve bir netice yok. Şu
anda Kobani de düştü düşüyor."
HDP çevreleri, "Erdoğan Kobani'nin düşmesini sevinçle
istiyor" diyerek müthiş bir algı operasyonu başlattı.
Oluşturulan algı operasyonu AK Parti tarafından önemsenmedi.
O algı operasyonu kısa sürede bir vesveseye dönüştü ve 6-7-8
Ekim'de 51 kişinin ölümüyle sonuçlandı.
Oysa o dönemde Kobani'den gelen binlerce insan Türkiye sınırında
can güvenlikleri sağlanarak aylarca misafir edildi. AK Parti
sınırını açmasa ve YPG'nin Türkiye sınırından geçişine izin vermese
bugün Kobani IŞİD'in elinde olacaktı.
Ancak bunlar yapılırken, "Erdoğan Kobani'nin düşmesini
sevinçle istiyor" söylentilerinin alçakça bir iftira
olduğu konusunda toplumun bilgilendirilmesine gerek duyulmadı.
Bir başka örnek...
4 Bakan Yüce Divan'a gönderilmeyerek partilerinin hırsızlığa göz
yummayacağına inanan AK Parti tabanının kafasında bile soru
işaretleri oluşturulmasına neden olundu.
Buna benzer onlarca örnek sayabilirim ama uzatmaya gerek yok!
Bugünlere gelecek olursak!..
HDP'nin Diyarbakır mitinginde bir bomba patladı. Hemen akabinde
Demirtaş ve ekibi bombayı AK Parti'nin patlattığı yalanını
köpürtmeye başladı. O dönemde bu konuyu konuştuğum AK Partili pek
çok milletvekili ve bakan bu iddiaya gülüp geçti. "Peki
neden çıkıp konuşmuyorsunuz, bu iddiaları neden
yalanlamıyorsunuz?" diye sorduğumda, "Yahu bu
salakça yalan için bir de çıkıp açıklama mı yapacağız"
diyerek buna gerek duymadılar.
Sonuç?
Tüm anket şirketlerinin "Kılpayı barajın altında
kalıyor" dediği HDP'ye o bombanın katkısı neredeyse 3 puan
oldu.
Suruç katliamı aynı yöntemle bir kez daha AK Parti'ye fatura edildi
ve Diyarbakır patlamasından ders almayan parti yönetimi bu iftiraya
karşı bir söylem bile geliştiremedi.
Şimdilerde ise yeni bir algı operasyonu yapılıyor.
Erdoğan'ın AK Parti'nin oyları yükselsin diye PKK'yla barış
müzakerelerini sonlandırdığı dilden dile yayılıyor. "Bu
sarayın savaşı, Türkiye'nin değil" palavrası yılanın zehri
gibi zihinlere zerk ediliyor.
AK Parti'ye bakıyorum, "çıt" yok!
AK Parti'ye oy verenler günlerdir bu zehirli dilin etkisinde. Beni
gören genç seçmenler, "AK Parti bu konuda neden bir
açıklama yapmıyor. Gerçekten bu savaşı Erdoğan mı
başlattı?" sorusunu sorup duruyor.
İş buraya kadar vardı anlayacağınız!
Rahmetli Mahir Kaynak'ın meşhur bir sözü vardı. "Bir olay
olduğunda kimin işine yaradığını bulabirseniz faili de bulmuş
olursunuz" derdi.
Bugün yaşanan terör olayları sadece HDP'nin işine yarıyor. PKK'nın
öldürdüğü her asker ve polis iktidardaki partiyi yıpratıyor. PKK'ya
yönelik yapılan saldırılar bile sanılanın aksine iktidarın oy
kaybetmesine neden oluyor.
ANAR Araştırma Şirketi'nin sahibi İbrahim Uslu bu gerçeğin altını
şu önemli cümlelerle çiziyor:
"Türkiye'de toplam seçmenin içinde kendini Kürt olarak
niteleyenlerin oranı yüzde 17-18 civarında. Dolayısıyla yüzde
6-7'lik bir havuz daha var HDP'nin alabileceği. Dolayısıyla bu
yükselen terör dalgası ve terör nedeniyle bölge insanının yaşadığı
kayıplar oluyor. Çünkü o bizim için bir terörist olabilir ama
herhangi bir Kürt'ün evladı, kuzeni, yeğeni, akrabası ve bu can
kayıpları sadece ve sadece devlete olan tepkiyi artırıyor.
Dolayısıyla halen devleti yöneten parti olan iktidar partisine olan
tepkiyi artırıyor. Bu insanları HDP'ye daha fazla destek olmaya
yöneltiyor. HDP hâlâ dışarıda altı, yedi puanlık bir Kürt oyu
olduğunu ve onlar içinde alabileceği oylar olduğunu biliyor. Bu
çatıışmaların bu süreci hızlandırabileceğini görüyor."
AK Parti'nin yapması gereken tek şey bu gerçeği tüm parti
teşkilatları aracılığıyla millete aktarabilmek ama gelin
görün ki partide bu tehlikeyi bertaraf etmeye yönelik tek bir hamle
yok!
Selahattin Demirtaş hem öldürtüyor, hem de barış mitingleri
yapıyor. AK Parti ise öyle anlamsızca ve deli eden bir sessizlikle
olanı biteni izlemekle yetiniyor. Hatta terörü lanetlemek isteyen
parti teşkilatlarına, "Sakın ha!" diyerek engel
olunuyor.
Dün bir kaç yerde yeni bir algı operasyonun temellerinin atılmasına
rastladım sosyal medyada...
Güya Erdoğan Doğu Perinçek ile anlaşmış, Perinçek'in ekibi yakın
zamanda Güneydoğu'da büyük katliamlar yapacakmış!
Eminim ki AK Parti yönetimi bunu duyduğunda "Yok artık. Bu
deli saçmasına kim inanır" diyerek bir kez daha açıklama
yapma gereği duymayacak. Ve eminim alçakça söylem bile yakın
zamanda AK Parti'nin başına bela olan bir algı operasyonuna
dönüşecek.
Özetle şunu diyorum.
AK Parti erken seçimler öncesi bu kara kampanyaları ve alçakça algı
operasyonlarını yerle bir etmezse durum daha da kötüye gidecek!