AK Parti'nin eski Genel Başkan Yardımcı Dengir Mir Mehmet Fırat Başbakan'ın son Dersim açıklaması ve Dersim özrünün yarattığı gelişmelerı değerlendirdi
Abone olAK Parti'nin eski Genel Başkan Yardımcı Dengir Mir Mehmet Fırat, açık açık AK Parti'yi eleştirdi.
Başbakan Erdoğan'ı "özgürlükler ve demokrasi alanında" yetersiz bulduğunu ima eden Fırat, "Tayyip Bey de belki demokrasi ve özgürlüklerde sınıra geldi" dedi.
Fırat'ın Anayasa konusunda "İki partinin 3 maddeye dokunmayalım açıklamasında sonra AK Parti'nin yeni anayasa konusunda ayak sürüdüğünü düşünmeye başladım" eleştirisi ise AK Parti'yi çok kızdıracak gibi görünüyor.
AK Parti'nin kurucularından olan ve bir siyasetçi olarak her dönem Kürt kimliğini cesaretle taşıyan, uzun dönem Erdoğan'ın en yakın çevresinde yer alan AK Parti'nin eski Genel Başkan Yardımcı Dengir Mir Mehmet Fırat, Taraf gazetesinde yayımlanan yazı dizisinde güncel gelişmeleri ve AK Parti üzerindeki etkilerini değerlendirdi:
İşte Dengir Mir Mehmet Fırat'ın birbirinden ilginç tespitlerde bulunduğu ropörtajından önemli satırbaşları...
DERSİM ÖNEMLİ BİR BAŞLANGIÇ
Her ne kadar 2005 yılındaki Diyarbakır konuşmasında da çok açık bir özür dileme olduysa da... Hatırlayın... Başbakan o konuşmasında, "Birçok haksızlıklar yapıldığını biliyorum. Bundan dolayı Kürt vatandaşlarımızdan özür diliyorum" demişse de, son Dersim açıklaması çok önemli bir başlangıçtır. Daha da ötesi bu bir kırılma noktasıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kez kendi tarihiyle yüzleşmesidir. Başbakan'ın bu açıklaması kutlanması gereken çok cesur bir adımdır. Yalnız şu da var. Bu tarihin içinde, sadece Dersim değil, Türkiye'nin özür dileyeceği yüzlerce olay var.
GEÇMİŞTE 40 KÜRT İSYANI YOK!
TENKİL NE DEMEK? |
"Bastırma, yok etmek, sürmek anlamında kullanılıyor tenkil. Raçkotan'dan Raman'a, Mutki'den Oramar'a, Koçuşağı'dan Bicar'a hiçbiri isyan değildir. Genelkurmay belgelerinde bunu görüyorsunuz. Bunların tamamı tenkildir. Zaten Kürt tarihinde iki isyan vardır. Bir Şeyh Sait İsyanı, iki Ağrı İsyanı. Ama kırktan fazla harekât yapılmıştır ve Dersim de işte bu tenkil harekâtlarından biridir. Ulus-devlet kurmak ve tek tip insan yaratmak için yapılmış asimilasyon harekâtlarıdır bunlar. Bu yüzden devletin özür dilemesi gereken olay sadece Dersim değildir. Genelkurmay belgelerinde bunu görüyorsunuz." |
1946'daki Genelkurmay Başkanı, herhalde "Bakın bugüne dek bunlar yapıldı. Bundan sonra da yapılabilir" diyerek ibretiâlem olsun amacıyla o güne kadarki Kürt isyanlarını, askerî harekâtları da içeren bir şekilde küçük kitapçıklar halinde yayımlatmış. Fakat bir süre sonra Genelkurmay bu yayımladığı belg
eleri toplatma kararı almış ve kendi kitapçıklarını yasaklamış. "Geçmişte 40 küsur Kürt isyanı vardır" diye hep söylerler ya...
Geçmişte bu kadar Kürt isyanı yok. Hatta Demirel'in, "Geçmişte kırk küsur Kürt isyanı var. Son isyanı da bastırırız" diyen meşhur bir sözü vardır. Oysa Genelkurmay belgelerini okuduğunuzda, bu isyanların hiçbirinin olmadığını görüyorsunuz. Aslında bu askerî harekâtların tamamen birer "tenkil" hareketi olduğunu görüyorsunuz.
KÜRTLERDEN İLKEL TOPLULUK OLARAK BAHSEDİLDİ?
Kürtlerden ilkel, hayvansal bir topluluk olarak, dağın arkasındaki medeniyetin ne olduğunu bilmeyen bir sürü olarak bahsediyor. Kürtlerin tek bildiği şeyin bir avuç mısır ile bir avuç buğdaydan ibaret olduğunu söylüyor. Tek parti döneminde yapılmış lokal harekâtların dışındaki bütün büyük harekâtlar Genelkurmay'ın yayımladığı bu belgelerde var.
Bir de Cumhuriyet tarihinde lokal harekâtlar var. Mesela 33 kişi kurşuna dizilmiş, 80 kişi topluca öldürülmüş, bunun gibi lokal harekâtlar var. Bu tür olaylar, o belgelerde yok. Mesela bir Karaköprü olayı vardır. Demokrat Parti dönemde, bu konuda Meclis soruşturması açıldı.
40 KİŞİ KATLEDİLDİ
İçel Milletvekili olan rahmetli amcam Hüseyin Fırat da bu soruşturma komisyonunun üyesiydi. "Talimatla 40 kişi katledilmiş. Bu katliamda devletin üst düzeydeki bütün yetkililerinin imzalarını gördüm. İsmet Paşa da buna dâhil" derdi. Bu dosya DP'nin üst yönetiminin emriyle kapatılmış. Milletvekili olduğumda, amcam benden bu dosyayı araştırmamı istemişti. Bu yüzden, Başbakan'ın devlet adına Dersim özrü, bu ülkenin kendi tarihiyle hesaplaşabilmesi için çok ciddi bir adımdır, devrimsel nitelikte bir söylemdir. Eğer araştırılırsa daha çok belge çıkacaktır.
GENELKURMAY'IN GİZLİ ARŞİVLERİ
Çok daha korkunç bir kıyımla ve rakamlarla karşı karşıya kalırız. Çünkü hâlâ birçok belge noksan. Genelkurmay'ın gizli yazışmaları, arşivleri hâlâ açılmadı. Mesela İstiklal Mahkemeleri... Bunun arşiv bilgileri, gizli celseleri TBMM'de. Bu arşivler de açılmadı. Hâlbuki bunun için bir karar almaya lüzum yok. Meclis Başkanı'nın talimatıyla açılabilir bu arşivler. Mesela önceki Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, bir, iki ve üçüncü Meclis'le ilgili belgelerin tek bir istisnayla açılmasına izin verdi. O istisna da, İstiklal Mahkemeleri. Asıl karanlık dönem bu!
ASKERİ VESAYET HENÜZ BİTMEDİ
AK Parti yeni yeni iktidar oluyor. Beş, altı yıl önce biz Dersim bile diyemiyorduk bu ülkede. Askerî vesayet henüz tam anlamıyla bitmedi. AK Parti bu arşivleri açmak istiyordur. Açılmıyorsa, bir baskı unsuru hâlâ var demektir. Çünkü İstiklal Mahkemeleri'nde sadece Kürtler mağdur olmadı. İslami kesim de mağdur oldu.
Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı ve bu kanunla İstiklal Mahkemeleri kuruldu. İstiklal Mahkemeleri dönemi, bütün muhalefetin susturulduğu, kiminin idam ettirildiği ve tek parti baskısının bütün ağırlığıyla toplumun üstüne çöktüğü bir dönem. Bu dönem hâlâ karanlıkta bırakılsa da, yine de tarihimizde ilk kez bir şey oluyor ve Cumhuriyet'in bir suçu hakkında bir başbakan halkından özür diliyor. Bunun yeni bir yol açacağını düşünüyor musunuz?
ARŞİVLERİ AÇMAK ZORUNDASINIZ?
Kesinlikle. Türkiye bir sürece girdi ve bu süreci durdurmak artık mümkün değil. Aslında bu süreç, 2003'te AK Parti'nin iktidar olmasıyla başladı. Asker ve yargı vesayetinin en üst noktalara çıktığı dönemlerdeki sıkıntılara rağmen birçok değişim yaşandı AK parti iktidarında. Bunu görmek ve kabullenmek lazım. Bu akışı durdurmak ve arşivleri açayım mı açmayayım mı demek bundan sonra kimsenin elinde değil. Artık arşivleri açmak zorundasınız. Genelkurmay da, Meclis de, Cumhurbaşkanlığı Köşkü de artık arşivleri açmak ve belgeler üzerindeki yasakları kaldırmak zorunda. Türkiye demokratikleşecekse, özgürleşecekse, önce, yalanlarıyla yüzleşecek.
FIRAT'IN BU ELEŞTİRİSİ BAŞBAKAN ERDOĞAN'I ÇOK KIZDIRACAK...
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...[PAGE]
ŞEYH SAİT İSYANIYLA İLGİLİ ÖZÜR GELİR Mİ?
Şeyh Sait İsyanı'nı ancak arşivler açıldığında aydınlatabiliriz. Çünkü çok enteresan bir dönem o. O isyanın bastırılmasında çok büyük kitlesel ölümler yaşandı. Hatta o şiddet orada durmadı, 1930'larda da sürdü. Aslında Dersim, Şeyh Sait İsyanı'nın bastırılmasının bir devamıdır.
BU İSYAN SİNDİRME OPERASYONUDUR
Şeyh Sait İsyanı da dâhil olmak üzere tek parti dönemindeki bütün harekâtlar, tek kimlikli bir ulus-devlet yaratabilmek için yapılmış operasyonlardır. Öyle ki, Genelkurmay belgelerinde isyan olduğu öne sürülen, gerçekte isyan olmayan 40 küsur olayla ilgili yapılan bütün tenkil harekâtları aslında Şeyh Sait İsyanı'nın bastırılmasıyla başlayan bir sürecin, bir Cumhuriyet politikasının devamıdır.
Bütün bölge haksızlığa uğradı. Kürtler arasında bir ayırım yapılmadı. İsyana katılan ya da katılmayan bütün Kürtler iskân ettirildiler. Yani zorunlu olarak göç ettirildiler. Hatta isyanın karşısında olan Kürtler dahi topraklarından sürüldüler. Demek ki...
ŞEYH SAİT İSYANINDA 13 BİN KİŞİ ÖLDÜ
SİVİL ANAYASA İÇİN ASKER TEHDİDİ |
Fırat, "Sivil anayasa yapma konusunda AKP, 2007'de büyük bir fırsat kaçırmadı mı sizce?" sorusuna verdiği bu yanıt ise çok çarpıcıydı: "Olayın arka planını bilseydiniz. O günkü şartlarda yeni anayasa yapılamazdı. Bize, anayasa yapılmayacak diye açık açık telkinler geldi. ASKERDEN GELDİ Oralardan geldi. "Yeni bir anayasa yaptığınız takdirde parti kapatılır" dediler. Nitekim bir hafta sonra AK Parti'yi kapatma davası açıldı. O gün sivil anayasayı yapma konusunda sayısal çoğunluğumuz yeterliydi ama demokratik çoğunluğumuz yoktu. Türkiye, yarı demokratik bir ülkeydi. Şimdi demokratik çoğunluk var. Sivil anayasanın yapılmamasının bugünkü arka planı nedir? Sivil anayasayı yapmama konusunda AK Parti kiminle mutabakat sağladı? AK PARTİ AYAK SÜRÜYOR Bilemiyorum. O da zaman içinde görülebilir. Çok enteresandır. İki parti anayasanın değişmez maddelerine dokunulmasın diye kırmızıçizgilerini açıkladıktan sonra AK Parti'den de bazı yetkililer "Bu üç maddeye dokunmasak olur" diye beyanat verdiler. Bu beyanatı duyduktan sonra AK Parti'nin yeni anayasa yapmada ayak sürüdüğü kanısı bende hâkim olmaya başladı. Kaldı ki ben Kürt meselesinin halli için anayasa değişikliği yapılması gerektiği kanısında değilim." |
Demek ki, tenkil hareketleri sadece isyanla ilgili değildir. Bu bir kitlesel bastırmadır. Bir milletin, bir kimliğin devlet tarafından bastırılmasıdır bu. Çok insan öldürüldü! Elinizdeki resmî belgelerde bunları görecekseniz. Çünkü her harekât sonrasında şu kadar bin kişi katledilmiştir, şu kadar hayvan ölmüştür diye sayılar veriliyor. Arşivlerin tümü açıldığında rakamlar çok artacak! Dersim'de öldürülenlerin sayısı 13 binin çok üstündedir. Çünkü insansızlaştırıldı Dersim. Şeyh Sait İsyanı'ndaki insan kaybı da 13 binden fazladır.
Benim ailemin Şeyh Sait İsyanı'yla yakından uzaktan ilgisi yok. Ailemin 1937 Dersim olayıyla da hiç ilgisi yok. Çünkü Sünni bir aile bizimkisi. Üstelik İstiklal Harbi'nde gösterdiği üstün başarı için kırmızı-yeşil İstiklal Madalyası'yla da taltif edilmiş bir aile bu. Hatta dedem o sırada milletvekiliydi. Bütün ailesi 1926'da Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra Adıyaman'dan sürgün edildi, varlıklarının tamamına el kondu. Bir sabah herkesi aldılar...
TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR YANINA SÜRÜLDÜLER
Türkiye'nin dört bir köşesine dağıttılar. Sekiz yaşındaki bir çocukla 70 yaşındaki bir ihtiyar o günkü şartlarda Adıyaman'ın Kâhta ilçesinden 110-120 kilometre uzaklıktaki Gölbaşı'na yürüyerek götürülüyor ve oradan trene bindiriliyor. Düşünün varlıklı ve güçlü bir ailesiniz. Bir günde bu varlığınız, her şeyiniz elinizden gidiyor. Hiç bilmediğiniz bir yere gönderiliyorsunuz ve gittiğiniz yerden ayrılmamak zorundasınız. Her gün jandarmaya, polise gidip imza vermek mecburiyetindesiniz. Sürgünlerin tarihi yazılsa, her biri bir faciadır!
DEDESİ DE SÜRGÜN YEDİ
Mesela dedem son sürgün edildiğinde 85-90 yaşındaydı. Demokrat Parti milletvekili olan torunu ve yeğeni Yassıada'da yatıyorlardı. Dedem tünel kazıp onları Yassıada'dan kaçıracak diye devlete karşı isyan iddiasıyla Eskişehir'de yargılandı. Elinde baston
güçlükle yürüyor, onu da önce işte bu Sivas'taki askerî kampa sürdüler.
DEVLET SİZE DE ÖZÜR MÜ BORÇLU?
Devletin Kürt halkına bir özür borcu var tabii. Ben de o halkın bir ferdiyim. Devlet bizden toplu halde özür dilemeli. Tek tek hepimizden özür dilemeye kalksa milyonları bulur sayı. Şimdi Sayın Başbakan öyle bir yol açtı ki, özür dilenmesi gerekecek daha pek çok olay var Dersim gibi. Başta da dedim ya, yayımlanmış Genelkurmay belgelerinde daha 40 olay var böyle! Bu olayların her biri için ayrı ayrı özür gerekir. Çünkü bugün bu ülkede yaşadığımız sıkıntıların ve sorunların birçoğunun kaynağında bu olaylar var.
ERDOĞAN SINIRA GELDİ?
Hepimizin sınırları var. Tayyip Bey de belki sınıra geldi. "Ne isteniyor benden? Daha fazla ne istiyorsunuz? İşte TRT Şeş'i verdim" diyebilir. TRT Şeş'i verdiniz ama, bu kanalda çocuğa uykudan önce bir Kürtçe masal anlatamıyorsunuz. Yasak bu! Mesela soyadı konusu var. Siyasi Partiler Yasası'ndan Terörle Mücadele Yasası'na kadar bir sürü yasak var. Bunlar tek maddelik bir kanunla bir günde toptan değiştirilebilir. Şu, şu, şu kanunun şu maddesi yürürlükten kaldırıldı dediğiniz zaman, sizin anayasada vatandaşlık anlayışını değiştirmenize lüzum kalmaz.
Kaynak: Taraf