BIST 9.466
DOLAR 34,42
EURO 36,41
ALTIN 2.838,38
HABER /  GÜNCEL

AK Parti'yi bekleyen tehlike!

Bulaç'a göre, AK Parti'yi bekleyen en büyük tehlike islami kimliği. İşte Çakır ile Bulaç'ın söyleşisi...

Abone ol

AKP`yi bugüne kadar yaşananlar ışığında nasıl tanımlıyorsunuz? --AK Parti`nin en dikkate değer icraatı, seçimlerden hemen sonra Aralık-2002`de Türkiye için çok önemli bir zirve olan Kopanhag`ta gösterdiği yüksek performans oldu. Siyasi özgürlükler ve bunları mümkün kılan hukuki düzenlemeler yanında, halkın birinci derdi olan ekonomi alanında da önemli adımlar atıldı. Ekonomide makro dengelerin yerine oturduğu, faiz hadleri ve enflasyonun düşüşe geçtiği, ihracatta artış sağlandığı görülüyor. Ancak henüz bu yoksul kesimlere yansımış değil. İşsizlik ve istihdam sorunu hâlâ devam ediyor. AK Parti IMF programını takip ediyor. IMF programının ``sosyal boyutu`` nün zayıf olması AK Parti`yi ondan çok yüksek beklentileri olan geniş toplumsal kesimler nezdinde zor duruma sokabilir. Yazık ki her siyasi iktidarın kamu kaynaklan üzerinden geçinen bir ``mafya takımı`` var. Umarım AK Parti onu iktidara taşıyan merkezkaç güçlerin temsilcisi olur ve kendisi yeni bir mafya üretmez. AKP`nin ezici bir çoğunluğunu geçmişin İslamcıları oluşturuyor. Bunlar hakikaten İslamcılıktan tam olarak koptular mı? -- AK Parti kuşkusuz Milli Görüş çizgisinden gelme yeni bir siyasi harekettir ve kuşkusuz farklı bir din ve siyaset algısına da sahiptir. Kendine yeni bir kimlik tanımlaması yapmaya çalışıyor; bu da ``muhafazakâr demokrasi`` dir. Unutmayalım, AK Parti`yi bir düşünce ve yeni bir siyasi okuma olarak mümkün gören faktör, bizzat İslami çevrelerin uzun yıllardır yaptığı eleştiri ve sağladıkları birikimdir. İslam içinde geniş katılımlı ve çoğulcu bir demokrasinin yaratılmasının mümkün ve gerekli olduğunu savunan islamcı entelektüeller, öteden beri Aydınlanma ile gelen ilerlemeci tarih görüşüne, 18. yüzyıl rasyonalizminin Fransız tipi yorumuna ve 19. yüzyılın katı pozitivizmine karşı tezler geliştirmişlerdir. Ama muhafazakâr kavramı, geçmişten ve Milli Görüş çizgisinden radikal bir kopuşu ifade etmek üzere kullanılıyorsa burada bazı sorunlar var: İlki, kesin kopuş muhafazakâr siyasetin doğasına ve onu mümkün kılan temel varsayımlarına aykırıdır, bu açıdan AK Parti geçmişteki Milli Görüş partileri gibi ``İslamcı bir parti`` olmayabilir, ama İslami geçmişini de inkar edemez. Bu, ne doğrudur ne de inandırıcıdır. İkincisi muhafazakâr siyaset, bir yönüyle statükonun muhafazasını öngörür. AK Parti ise son tahlilde merkezdeki çekirdeğin siyaset dışı tasarruflarına karşı ortaya çıkmış bir çevre hareketidir. Dolayısıyla idari, ekonomik ve sosyal açılardan ``devrimci`` değilse bile en azından reformcu olmak, değişimi desteklemek ve değişime göre yeni politikaların kabulünü esas almak zorundadır. AK Parti`nin seçmen tabanı, sosyal devlet isteyen yoksul kesimlerden, liberal politikalar isteyen esnaf ve orta sınıflardan ve nihayet manevi ve kültürel değerlerin korunmasını isteyen dindar halktan oluşmaktadır. Bu aynı anda AK Parti`yi duruma göre liberal, duruma göre solcu ve sosyalist, duruma göre de muhafazakâr kılar. Aslında çok iyi formüle edilmemiş olsa bile, İslamcı siyasi talepler bütün bunları içermektedir, ama yazık ki geçmişte Milli Görüş partileri bu ortak paydanın kapsayıcı ve birleştirici önemini yeterince kavramadıkları ve öne çıkarmadıkları için başarısızlığa uğradılar. AK Parti`yi bekleyen en büyük tehlike, İslami geçmişinden ve kökeninden kaçayım derken, ``merkez sağ`` bir politik zemine oturması, bildik sağcı bir parti olmasıdır. Kaynak: Vatan Gazetesi