AK Parti’ye büyük zaferi kazandıran hamle!..
Kabul edelim ki Erdoğan'ın gidişinden sonra çoğu AK Partili, yaramaz ve umursamaz çocuklar gibi davrandı.
Küçüklüğümde ne zaman yaramazlık yapıp bir şeyleri devirip
kırsam, her nasıl oluyorsa oluyor babam sanki zorda olduğumu duymuş
gibi aniden karşıma çıkıyordu.
Ne bir iğneleme, ne bir azarlama...
Benim kırıp döktüğüm ne varsa ortadan kaldırıyor, gerektiğinde suçu
hep üzerine alıp beni annemin gazabından kurtarıyordu.
Bu anıyı şundan dolayı anlattım...
Kabul edelim ki Erdoğan'ın gidişinden sonra çoğu AK Partili,
yaramaz ve umursamaz çocuklar gibi davrandı. Binbir zahmetle ve
büyük bedeller karşılığında elde edilen değerleri bir çocuk
şımarıklığıyla kırıp devirdi.
Hoş bu tür davranışlar Erdoğan partinin başındayken de
yaşanıyordu. Birileri o varken de yıkıyor, o arkasını döndüğünde de
deviriyordu. Ama her nasıl oluyorsa oluyor, Erdoğan tam da o sırada
çıkageliyor ve bir babanın hassasiyetiyle yapılan
yaramazlıkları tamir edebiliyordu.
Allah'ın bahşettiği meziyetle, her hatadan sonra seçmenin gazabının
önüne geçecek bir yol buluyordu. Bununla da kalmıyor, bir süre
sonra o gazabı sevgiye dönüştürmeyi başarıyordu.
Dedim ya..
Erdoğan'ın gidişiyle beraber kırılıp dökülen şeyleri tamir edecek
kimse kalmadı ama birileri bunun farkında değildi. 7 Haziran
seçimleri öncesi yapılan tüm uyarılara rağmen yaramaz, umursamaz
çocuklar gibi davranan bu AK Partililer sayesinde cezalandırılmak
kaçınılmaz oldu.
Gelen anket sonuçları verilecek cezanın şiddetli olacağını
gösteriyordu. Tehlikenin dozu Fethullah Gülen'in ses tonuyla
anlaşılıyor, 4 ayrı terör örgütü aynı anda harekete geçerek bu
zaafiyeti mağlubiyete çevirmek için öldürücü darbeyi indirmeye
hazırlanıyordu.
Hücumları hızlı ve şiddetli oldu. Erdoğan'ın yüzde 52 ile emanet
ettiği parti, yüzde 41 seviyelerine geriledi.
O günü, o uğursuz geceyi hatırlıyorum.
Korku kendini göstermeye başlamıştı. Uyarılara aldırmadan yıkıp
devirenlerin düşen suratları öyle bir düşmüştü ki kriko bile o
suratları kaldıramazdı. Birinin ortaya çıkıp kırılıp devrilenleri
toparlaması gerekiyordu.
Hakkını yemeyelim, Başbakan Ahmet Davutoğlu bu aşamada davası zarar
görmesin diye canını ortaya koydu ama, yetmedi.
Yetmeyeceği belliydi...
İşte tam da o sırada gitti denilen Erdoğan bütün azametiyle ve
Allah'ın kendisine bahşettiği üstün siyasi yeteneğiyle geri
geldi.
Ne bir iğneleme, ne bir azar. Sadece bir kez daha kendini hedef
gösterme pahasına üzerine düşeni yaptı.
İki hamle yapması yetti...
Ekmelettin İhsanoğlu'nu Meclis Başkanı yapmak için ittifak yapmaya
hazırlanan CHP ile MHP'nin arasına Deniz Baykal'ı sokarak ikinci
yenilginin önüne geçti. Kılıçdaroğlu Baykal'ı aday göstermese ve
Ekmelettin İhsanoğlu'nu desteklese CHP paramparça olacaktı.
Bunu göze alamadı. Ekmelettin İhsanoğlu'nun CHP tarafından
desteklenmemesi Bahçeli ile Kılıçdaroğlu arasındaki sıcak ilişkiyi
bir çırpıda bitirdi.
Koalisyon görüşmeleri yaşanırken "Üst akıl"
dediğimiz kesimler Erdoğan tarafından tabiri caizse ayakta
uyutuldu.
AK Parti CHP ve MHP ile onların şartlarını kabul ederek koalisyon
kurmuş olsaydı, belki de bir yıl içinde yok olup gidecekti.
Kimilerine göre erken seçim AK Parti'nin son seçimi olacaktı. Ama
Erdoğan halktan emin bir şekilde, "Eğer koalisyon
kuracaksınız partilerle değil, milletle kurun" diyerek
erken seçim kararını verdi.
Sonuç yüzde 49.5. AK Parti milletle koalisyon kurarak zaferini ilan
etti.
Teneşir uykusunda yatar gibi yatan partililerin nasıl
canlandığını, partisini cezalandıran seçmenlerin mahşer meydanında
toplanır gibi nasıl toplandığını, davasına ve değerlerine sahip
çıkan partisini nasıl bir merhametle kucakladığını hep beraber
izledik.
Uzatmayayım...
Sözüm AK Parti'nin yürüttüğü davaya gönül vermiş
kardeşlerimedir.
13 yıldır bir davaya inandığınız ve bir adamın peşinden gittiğiniz
için duymadığınız küfür ve hakaret kalmadı. Son 5 ay içinde
aşağılandınız, hakir görüldünüz ve neredeyse vebalı muamelesi
gördünüz.
Eğer zerre kadar onurunuz ve gururunuz varsa, bu yaşadıklarınızı
asla unutmayın.
Unutmayın ki bu davanın sancağı en tepede dalgalanmadığı müddetçe
bu hakaretleri ve aşağılamaları hep duyacaksınız. Unutmayın ki
Erdoğan kaybederse sadece koltuğunu kaybeder. Ama Erdoğan
kaybederse asıl kaybeden biz olacağız. Biz islam
aleminin son ve tek umuduyuz. Biz biz hata yaparsak o umudu da
söndüreceğiz.
Onların umudu sadece Erdoğan değil. AK Parti'ye gönül veren herkes,
hak davasına gönül veren her fert mazlumların umududur artık.
Niye onların umuduyuz biliyor musunuz?
Çünkü dünya toprakları üzerinde seçim zaferini kutlarken bir eline
Türkiye ve Filistin Bayrağı'nı sıkıştırıp, diğer eliyle Rabia
işareti yapan başka bir millet yok!
Zulmün hüküm sürdüğü o topraklardan yükselen tekbir seslerinin
nedeni biziz, biz!
Gün kendimizi yeniden sorgudan geçirme günüdür.
Osmanlı'nın en merhametli olduğu dönem, en kudretli olduğu dönemdi.
Elde ettiğimiz başarının bizi şımarıklığa, kibire, acımasızlığa
sevketmesine izin vermeyeceğiz.
5 ayda gelen yüzde 9'luk oyun emanet olduğunu unutmayacak ve o
emanete namusumuz gibi sahip çıkacağız. Halka uzak olanların nasıl
bir anda baraj sınırına gerilediğini, daha sonra nasıl tabela
partisine dönüştüğünü ibret içinde izledik 13 yıldır.
Sırtımızı halka dayadığımızda ve davamızda samimi olduğumuzda
"Hak"kın zafer yaşattığını unutmayacağız.
Bir başka partiye oy verenler tam da bugünlerde, yenilginin verdiği
üzüntü ve hırstan dolayı ağır hakaretlerde bulunabilirler. Bir
zafer elde ettik diye onları, onların yaptığı gibi aşağılamayacak,
hakir görmeyeceğiz. Gelen her eleştiriyi hoşgörümüzde
boğacağız.
İnadına ama inançla, kardeşlik türküleri söyleyeceğiz.
Karşımızdakileri dışlamaktansa, onları dışlayan içimizdekileri
uyaracağız!
Buna mecbur, buna mahkumuz! Martin Luther King'in söylediği
gibi...
“Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz, ya da
aptallar gibi hep beraber yok olacağız.”