Hasan Cemal, halkın gözüyle AK Parti'yi tüm Türkiye'ye duyurdu. Cemal, Kayseri'deydi. Cemal'in dikkatini çeken nokta: "Gül'ün Erdoğan'ın önünde olmasıydı".
Abone ol Fıkır fıkır olan bu şehirde yarın seçim olsa AKP yine birinciliği alır. Öyle gözüküyor. Yıpranıyor ama alternatif meselesi burada da öne çıkıyorHasan Cemal AKP tabanının nabzını tutuyor - 4
YAZI: Hasan Cemal
KAYNAK:
Konya nasıl bir kale ise Kayseri de öyle. Bir zamanlar 1980'li yıllarda Özal'ın kalesiymiş. Şimdi Tayyip Erdoğan'ın, belki daha doğrusu Abdullah Gül'ün siyasal kalesi haline gelmiş.
Biri diyor ki: "Kayseri'de Abdullah Gül çok sevilen bir insan. Ayrıca bir ara başbakanlık yapmış olması da Kayseri için bir gurur kaynağı. O yüzden burada Tayyip Erdoğan'dan çok Abdullah Bey'in karizması ön plana çıkıyor denebilir."
Özal'ın ANAP'ı 1980'li seçimlerde oyların yüzde 57'sini almış Kayseri'de. Demirel'in DYP'si 1991'de ANAP'ı yüzde 27'ye, yüzde 21'le geçmiş. Daha sonraki iki seçimde oylar bölünmüş, önce Erbakan Hoca, sonra da MHP yükselen milliyetçi dalganın üstüne binerek birincilik koltuğuna oturmuşlar.
Canlı bir şehir
Güçsüz hükümetler, çok başlı koalisyonlar ve bölünmüşlük, Kayserili seçmenin de canına tak deyince, 2002 genel seçimlerinde işler birden değişmiş. AKP yüzde 54.3'le sandığı silip süpürmüş. İkinci parti MHP'nin oyları yüzde 11.4'te kalmış.
2004'te de eğilim değişmemiş.
Büyükşehir belediyesi yüzde 70 gibi rekor oyla AKP'ye geçmiş. Bunda, AKP'li Başkan Mehmet Özhaseki'nin kişisel oylarının payı elbette var. İl genel meclisinde de yüzde 58'le genel seçimlerdeki oy oranının biraz üzerine çıkmış AKP. MHP yüzde 17'de, CHP yüzde 10'da kalmış...
Kayseri canlı bir şehir.
Fıkır fıkır.
Yılda 1 milyar dolarlık ihracatı var çünkü... Hem tüccar hem sanayici şapkasını başarıyla taşıyor. "Bir yıl önce 139 fabrikanın temeli atıldı organize sanayide. Bunlardan 80'i bitti, 38'inde üretim başladı. Nasıl mı, neden mi? Tek parti hükümeti ve istikrar..." diyor biri.
Biri memnun, diğeri değil
Çarşamba günü sabah vakti Kapalı Çarşı'ya doğru yürürken, Çiçekçiler Sokağı'ndan geçiyoruz.
Birinci çiçekçi iyimser:
"Vaziyet iyi, şikâyetçi değiliz."
İkinci çiçekçi:
"Ben aynı görüşte değilim, para dönmüyor abi, para..."
Üçüncü çiçekçi:
"Ben memnunum hocam, Daha önceki hükümetlere göre daha iyiler. Hepsini denedik."
"İyi ama türban dedi yapamadı. Bence Avrupa Birliği de kötü oldu. Her yönden kısıtlanıyoruz."
"Ben aynı görüşte değilim hocam. AB de iyi oldu. Milletimizin kültürü artsın, bir takım standartlar yükselsin."
Antalya, Konya ve Kırşehir'den sonra da Kayseri'de de para dönmüyor abi sözüyle, aynı AB tartışması...
Kafalar karışık AB konusunda. Herkes bir tarafa çekiyor. Ama aynı zamanda genel olarak olumlu kanaat besleniyor AB için...
Kapalı Çarşı'da da farklı değil.
Selçuklulardan kalma çarşıya Sipahi Pazarı'ndan giriyoruz. "Burada kokudan durulmazdı" diyor.
"Ne kokusu?"
"Peynirleri açıkta satarlar, sularını da buraya dökerlerdi. Uyarırdık, aldırmazlardı."
'AB standardı yani...'
"Peki, şimdi ne oldu?"
"AB standardı abicim" diyor gülerek, "Zabıta da iyi kovalıyor. Artık içeri aldılar peyniri, öyle satıyorlar. Ayrıca suyunu da dökmüyorlar."
"Sahi mi?"
Zabıta memuru dahil hepsi gülerek doğruluyor. "Mahalle aralarındaki bazı fırınlar bu yüzden kapandı, AB standardı yani..." diyor zabıta memuru.
"AKP'yi getirdiniz, memnun musunuz?"
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Vozurdama süreci işliyor.
Yani iktidar yıpranması...
Ama AKP'ye pek o kadar kıymak istemeyen bir havaları var. Fakat arada bir MHP'li esnafa çarpınca, üslup ve ses tonu hiç kuşkusuz değişiyor.
Örneğin:
"Abicim, sen İstanbul beyniyle konuşuyorsun. Yahudi, Mason ağzıyla! Anadolu'nun kalbiyle bakmak lazım meselelere. Bu memleket bizim. Bu toprak bizim. Bu bayrak bizim. Doğruyu yazmıyor medya. Sermayenin metresi olmuş medya... Evet, ben bir ülkücüyüm. Siyaset kirli abi..."
'Geçim derdi bastırıyor'
Arkasından AKP'ye veryansın...
Sucuk pastırma satıyor. Ekmek arası çemen veriyor. Sabah sabah pastırmanın kokusu iç bayıltıyor.
AKP'ye atmış oyunu, diyor ki:
"Vatandaş bunalmıştı. Özal gibi Tayyip'e de verildi. Ama şimdi geçim derdi bastırıyor. İki buçuk yıl geçti. Umduğumuzu bulduk mu dersen, hayır."
"Alternatif var mı?" "Yok şimdi. Daha iyisini bulabilir miyiz, bilemem."
Bir başka ses:
"Enflasyon tek haneye indi ama piyasada para yok. Esnaf kan ağlıyor. Organize sanayide üç beş ihracatçı iyi de, bizim durum öyle değil. Tık yok, para dönmüyor. Ufak esnafı düşünmüyor bu hükümet..."
'Koalisyon yok, bu iyi'
"Bugün seçim olsa..."
"Şikâyet ediyoruz evet. Dert çok evet. Ama iş alternatife gelince... Hiç olmazsa artık tek parti hükümeti var. Çok başlı koalisyon yok. Bu iyi bir şey..."
"Bak abi, Doğru Yol'dan ne olacak? Mehmet Ağar, eski polis, devlet gibi... Erkan Mumcu ne yapacak? Bıraktı gitti partiyi. Düne kadar AK Parti'deydi, şimdi kötülüyor. Ayrıca ANAP'ın ismi kirli... MHP'yi de biliyoruz. Bahçeli'yi de denedik. Erbakan Hoca, geçmiş olsun. Baykal'ın CHP'sine verecek halimiz yok. Evet, bir sürü icraatına kızıyoruz Ak Parti'nin. Ama yine de... Bugün seçim olsa, gene gidip verebiliriz. Ben tabii kendi payıma konuşuyorum."
'Türban sorunu yukarıdakilerin'
Sarraflık yapıyor 15 yıldır. Tezgâhın üstünde Zaman. Eskiden Milliyet okurmuş...
Şöyle anlatıyor: "Babam Alamancı'ydı. Volkswagen'den emekli. Ben liseyi bitirince sermaye verdi bu dükkân için... AK Parti'ye oy atıldı, çünkü dürüst intibaını verdi... Dert çok. Ama bugün seçim olsa, gene kazanır Kayseri'de. Bu kadar büyük fark olmasa da kazanır. Çünkü başkası yok."
Arkasından ekliyor:
"Koalisyonlara göre daha iyi değil mi tek parti hükümeti?.. Muhalefet ne yapıyor ki?.."
Türbana gelince, diyor ki: "Annemin, eşimin başı bağlı. Kız kardeşimin de. Türban işini yukarıdakiler problem yapıyor. Bizim böyle bir sorunumuz yok. Anayasa Mahkemesi Başkanı konuşunca, türban yine milletin ilgisini çekti. Tartışmaya başladık. Problem yapmasalar bir şey olmaz."
'Ya Bülent Arınç giderse'
Kayseri'nin önde gelen, köklü işadamlarından biri. Siyasete tarafsız gözle bakabiliyor. "Felsefem Ak Partili değil" diye giriyor sohbete:
"Ağzınla kuş tutsan yıpranırsın iktidarda. Ama din iman diye gelmedi AK Parti. Kayseri'de de öyle. Mesut belliydi. Bahçeli belliydi. Ecevit'in vaziyeti ortadaydı. Böyle geldi AK Parti. Ama şimdi çok sıkıntılı bir dönem var. Döviz kurları yüzünden ihracatta sıkıntı yaşıyoruz. Başta Çin olmak üzere Pakistan'dan, Hindistan'dan, Endonezya'dan, Güney Kore'den çok mal geliyor. KDV yüzde 18... Kayıt dışına çare bulamazlarsa, namuslu da namussuz olur bu gidişle... Enflasyonun düşmüş olması da bugün piyasayı çok sıkıştırıyor."
Bir de şunu ekliyor:
"Bir tehlike var. Bu hükümet de ağzı laf yapan, işi bilen, doğruyu pat diye söyleyenlerin bulunduğu yerlere gelmekten artık kaçınmaya, çekinmeye başladı. Bu hayra alamet değil. Bir de sizden bizden çok oluyor. Yok MÜSİAD'dı, yok Müslüman işadamı idi. Bu da fazla olmaya başladı gibi geliyor bana..."
Giderse kim gelecek?
Soruyorum:
"Defterden sildiniz mi AKP'yi?"
"Hayır böyle demedim. Nitekim geçenlerde Abdullah Gül'e de söyledim bunu. Siz gidersiniz, kim gelecek ki?.. Bugün bir istikrar var. Çoğunluğa sahip bir hükümet var. Enflasyon düştü. Evvelce yüzde 70 faizle para bulduk mu sevinirdik. Şimdi 16-17... Kredi bulabiliyoruz. Yeni yatırıma gidiyorum, 20 milyon dolarlık. Dışarıdan kredi buldum, uygun faizle... Şimdi bunlar var. Doğruyu söylemek lazım. Altı sıfır atmak öyle kolay iş değildi. Ev komşularıyla, bağ komşularıyla oturup konuşuruz, dinleriz birbirimizi. Yarın seçim olsa... Yine seçerler Ak Parti'yi..." Bir noktaya işaret ediyor:
"Erkan Mumcu'nun altı yedi milletvekiliyle gitmesi önemli değil. Ama ya Bülent Arınç giderse?.. İşte bu istikrar açısından tehlikeli olur. dikkat etmeleri lazım. Bölünmemeleri lazım."
Son sözüne gelince:
"Hülasa: Bir seçim daha gelir AK Parti Kayseri'de, oyu biraz daha düşse de... Alternatif meselesi yani..."
Yarınki durak OSMANİYE