BIST 9.627
DOLAR 35,20
EURO 36,72
ALTIN 2.956,34
HABER /  GÜNCEL

AK Parti'nin Diyarbakır adayını ti'ye aldı

BDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani, yerel seçimler ve çözüm sürecindeki gelişmelere ilişkin İnternethaber'e çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Abone ol
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA- BDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani, Başbakan Erdoğan'ın salı günü grup toplantısında açıkladığı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Galip Ensarioğlu'nu malup ilan etti.

Ensarioğlu'nun adaylığını ti'ye alan Zozani, "Adı Galip ama kendisi peşinen mağluptur" dedi.

KCK SOKAĞI İŞARET EDİYOR

KCK'nın son yaptığı açıklamaları da değerlendiren Zozani, yerel seçimler sonrasına kadar çözüm için net adımlar atılmaması halinde "KCK'nın sokak eylemlerine başlayacağı" uyarısında bulundu.

PKK'nın çözüm sürecindeki taleplerini de dile getiren Zozani'ye göre "Abdullah Öcalan serbest kalmalı."


1.20131205084317.jpg


KCK bir açıklama yaparak Mart sonuna kadar süre verdi ve istediklerimiz olmazsa savaş olur dedi. Ne demek istedi bu sözlerle?

CEMİL BAYIK ÖMRÜNÜ BU DAVAYA ADADI 
 
"Öncelikle KCK adına konuşanların içinde bulundukları koşulları iyi irdelemek lazım. KCK'nın Eşbaşkanı Sayın Bayık PKK kurulduğundan bu yana tabiri caizse ayağındaki ayakkabıyı çıkarmamış. Genç başladığı işte, artık yaşlılar sınıfına girdi, ömrünü bu mücadelede dağda geçirdi. Kişisel olarak bundan sonra bir beklentisinin olması düşünülemez. Bu sürece bir beklentiden hareketle yaklaşacağını asla ve asla düşünmemek gerekir. Çünkü, yapılabilecek fedakarlığı zaten yaptılar. Bu sürecin başından itibaren KCK ahlaki bir duruş sergiledi, kendini bir adım geri çekti, "Madem ki Türkiye'de bir süreç işleyecek, madem ki bu süreçte siyaset konuşulacak, o zaman bizim pozisyonumuz bunun önünde bir engel olarak görülüyorsa biz kendimizi geri çekeriz" dedi. Türkiye'de yaygın bir alışkanlık var, genellikle toplumsal hassasiyetler konuşulduğu zaman Türkiye'nin batı yakası ön plana çıkıyor. Türkiye'nin doğu yakasının hassasiyetleri görmezden geliniyor, yani hep fedakarlık etmesi beklenen kesim Türkiye'nin doğu yakası. Bu çözüm sürecine de bu şekilde yansıyor. Bu haksız bir yaklaşımdır. KCK bu atmosferi yöneten bir siyasal mekanizmadır ve dayandığı tabanın hassasiyetlerini de mutlaka hesaba katarak siyaset üretir. Bugüne kadar eğer bir süreç işlemişse ve demokratikleşme yönünde belli adımlar atılabiliyorsa bunun sebebi Kürtlerin verdiği mücadeledir. Cemil Bayık bir çok arkadaşını toprağa vermiş biri, bütün bunların sorumluluğunu sırtlayarak bu sürece bakıyor. KCK'nın 2012'ye veya daha geriye dönüş yapma arzusu içerisinde olduğu kansıı gerçek bir kanı değildir."
 
Ne istiyor PKK?
 
"Makul olmayan hiçbir şeyden söz edilmiyor aslında. Öcalan'ın müzakere imkanları ve olanakları genişletilsin isteniyor, süreci daha net yönetebilecek bir manevra alanına sahip olması gerekir."
 
Özgürlük mü istiyor yani?

EVET ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İSTİYORUZ 
 
"Türkiye toplumunu irrite edecek kavramlardan hareketle bu süreci konuşmayı tercih etmiyoruz. Ama Türkiye'de yaşayan, hatta diyebilirim ki dört parça Kürdistan'da yaşayan bütün Kürtlerin bu soruya vereceği cevap "Evet, Öcalan'ın özgürlüğünü istiyoruz" olacaktır. Talep budur. Bu Kürtler açısından çok da doğal bir haktır. Bir mücadeleye önderlik etmiş bir şahsın, hele ki o kişiyle müzakere sürdürüyorsanız özgürlüğünü talp ediyor olmak gayet normaldir. Ancak, sürecin koşulları itibariyle, başat kavram bu değildir. Zaten Sayın Öcalan da İmralı'da yapılan hiçbir görüşmede kendi koşullarını önceleyerek bu sürece yaklaşmamıştır. Ama Öcalan2ın bu süreci hakkıyla yönetebilmesi için, müzakerey hakkıyla sürdürebilmesi için onun koşullarının buna elverişli duruma getirilmesi gerekiyor.
 
İstediğimiz olmazsa savaş olur diyor KCK, silahlı döneme geri dönülmez diyorsunuz, savaştan kasıt ne peki?

KCK, "MÜCADELENİN ZEMİNİ SOKAKLAR OLUR" DİYOR 
 
"Bu soruya verdiğimiz her yanıt tehdit gibi algılanıyor. Önce bu algının değişmesi gerekiyor. Herkesin bilmesi gereken şu; Türkiye bir 30 yıl daha kaybetme lüksüne sahip değil, ikinci olarak da Türkiye'de süreç tersine dönerse kimse bugüne kadar alışılmış şekliyle kırsl alanda sürdürülen bir mücadele sistemiyle karşı karşıya kalmayacaktır. Artık bu mücedelenin zemini sokaklar olur, sokaklara inen bir kaotik durumdan söz ediyoruz. Mazallah böyle bir şey olmasın diyoruz. Bunun olmaması için de siyasetin rolünü oynaması gerekir. Sayın Bayık'ın da ifade ettiği şey bu."
 
Barzani ile Öcalan'ın Kürt sorununa yaklaşımı farklı mı? İkisinin de tabanı farklıymış gibi bir algı var, bu ne derece doğru?

BARZANİ İLE DÜNYAYA FARKLI PENCERELERDEN BAKIYORUZ 
 
"Sayın Barzani'den beklentilerimiz var. Sayın Barzani ile dünyaya farklı pencerelerden bakıyoruz. Kürtler dünyadaki bütün demokratik halklar gibi çoğulcu demokratik bir yapıya sahipler. Herkesin aynı siyasi pencereden dünyaya bakmasını beklememek lazım. Sayın Barzani de bizde farklı pencerelereden bakıyoruz, ideolojik yaklaşımımız, politik tutumumuz farklıdır. Ancak, bütün Kürtlerin ortaklaştıkları noktalar vardır. Fakat bu ortaklaşılan noktalar henüz sağlanamadığı için Barzani Kürtleri ve Abdullah Öcalan Kürtleri gibi bir algı oluşması normaldir. Bu nedenle biz özellikle tüm dört parçada yaşayan Kürt siyasi hareketlerinin ortaklaşacağı bir kongreyi önemsedik ve uzun süredir öneriyoruz. Umarım önümüzdeki süreçte bunu gerçekleştirebiliriz. Sayın Barzani'den de beklentimiz budur, Sayın Barzani rolünü oynamalıdır. Şu anda koşulları itibariyle Kürtlerin birliğine ittifakına öncülük edebilecek koşullara sahip olduğu için kendisinden beklentilerimiz vardır. Bu beklenti, Sayın Barzani'ye sıradan yaklaşmadığımızın göstergesidir. Rolünü oynamasını arzu ediyoruz."
 
Oynamıyor mu?

BARZANİ ROLÜNÜ OYNAMIYOR 
 
"Kürt Ulusal Kongresi'nin toplanamamış olmasında rolü olduğunu düşünüyoruz. Sayın Barzani bu konuda hiçbir kişisel kaygıyı ön plana çıkarmaması gerekir. Kürt halkı herkese sağlayabileceği itibarı sağlamıştır. Sayın Barzani Kürdistan Federal Bölgesi'nin Başkanıdır ve oradaki halkımızın oylarıyla seçilmiştir. Dolayısıyla bizim açımızdan, halkımızın iradesini temsil ediyor olmasından kaynaklı olarak değerlidir, mücadelenin içerisinden gelen biri olması da bizim için değerlidir. Bu beklentiye karşılık vermesini arzu ediyoruz, eleştirimiz bunun içindir. Sayın Barzani'nin Diyarbakır'da, İstanbul'da, Ankara'da ya da başka bir şehirde, Kürtlerin muhatabı olan devlet yetkilieriyle görüşmeler yapıyor olması biz asla rahatsız etmez, tam tersine bizi mutlu eder." 
 
Rojava konusunda da ayrı düşüyorsunuz Barzani ile, ama sizin için çözümün anahtarı Rojava'da öyle değil mi? 

ROJAVA'DA KIRILMA YAŞANIRSA KÜRTLERİN GELECEĞİ ETKİLENİR 
 
"Rojava konusundaki en hassas nokta iki ordulu yapıya zemin sunacak görüşleri vardır Sayın Barzani'nin. biz bunu tehlikeli buluyoruz. Kürdistan Federal Bölgesi'nde iki yapıya ait ikili bir askeri yapılanma olduğunda yıllardır işler rayına oturtulamadı. Siyaseten çoğulcu, dmeokratik bir yapının Rojava'd" olmasını arzu ediyoruz. bunu da Kürtlerle sınırlamıyoruz. Rojava'da yaşayan Türkmenler'le de, Araplar'la da, Nusayrilerle de sağlanması gerektiğini söylüyoruz. Bunun yanında her grubun da silahlı unsurlarının olmasını tehlikeli buluyoruz, çünkü, böylesi bir oluşum, her zaman Kürtleri karşı karşıya getirmek isteyen uluslararası güçlere zemin hazırlıyor ve Kürt karşıtlığını buradan besliyorlar. Sayın Barzani'ye de eleştirimiz bu temelde."
 
"Kürt halkı dört parçada bir bütünlük sağladı. Hangi sokağa giderseniz gidin sokakta aynı şeylerin konuşulduğunu görürsünüz. Sokakta konuşulan bu birlik dilinin siyasete de yansımasını arzu ediyoruz. Rojava çok önemlidir, orada Kürtler açısından bir kırılma yaşanmamalıdır. Çünkü bir kırılma yaşanırsa bu bütün Kürtlerin geleceğini etkiler. Malesef Türkiye de süreci çok kötü yönetiyor. Kürtleri, karşı karşıya getirme esası üzerine politikasını şekillendiriyor. Bunu tehlikeli buluyoruz. Kürtleri karşı karşıya getirmenin Türkiye'ye hiç bir faydası olmaz, bunu yaparsa Türkiye kaybeder. Çünkü, Ortadoğu dediğimiz coğrafya da Kürtlerin devletlere ihtiyacı yok, devletlerin Kürtlere ihtiyacı var. Türkiye, ya Kürtlerle büyümeyi esas alacak, ya da Kürtlersiz küçülmeyi göze alacak, bu kararı verecek olan devlettir. Kürtler eğer ısrarla Türkiye'den yana bir tutum içerisindeyseler ve demokratik çoğulcu bir yapıda buluşmayı ifade ediyorlarsa Türkiye bu şansı kaçırmamalıdır." 
 
Çözüm Komisyonu'nun raporu sizi tatmin etmedi, neden? Ve bundan sonrasında ne olacak?

YENİ BİR KOMİSYONUN KURULMASI GEREKİR 
 
Demokratik Barış Süreci başından itibaren müzakere eden iki kutup arasında işleyen bir süreç olmamalıdır dedik. Çünkü müzakere ettiğiniz zaman haliyle herkes kendi belirlediği bir noktadan hareket ederek çözüm konuşur. Bizim uyguladığımız, şu anda Türkiye'de Kürt sorununu çözümüne dair uygulanan yöntem ile dünyadaki örneklerini kıyasladığınız zaman belirgin farklılıklar vardır. Biz piramit yöntemini uyguluyoruz, dünyadaki örnekleri ise zıt kutuplardan hareket eden aynı doğru üzerinde bir yöntem uyguluyor. Aynı doğru üzerinden işleyen müzakere yönteminde taraflar taviz vererek bir orta noktada buluşurlar. Piramit yönteminde ise, taraflar taviz vermeden karşılıklı kazanımlarla süreci işletirler. Bir piramide eşit basamaklı iki merdiven dayandırıldığını düşünün ve bir bir ikitaraftan tırmanıldığını düşünün. Taraflardan birisi hızlı birisi yavaş tırmandığı zaman aksamalar meydana gelir. Ki şu an yaşadığımız aksamalar biraz bundan kaynaklıdır. Tarafın biri hantal davranıyor, biris hızlı tırmanma eğilimi içerisinde. Süreç böyle işleyince tıkanma var gibi bir algı oluşuyor.
 
Bu yöntemi işletebilmeniz için bir ara mekanizmaya ihtiyaç var. Ara mekanizma, tıkanmanın olduğu noktalarda müdahale edcek bir mekanizma olmalıdır. Akil insanlar komisyonu kuruldu ama onlar da bu işlevle hareket etmedi, ara mekanizma olamadı. Görevleri, sadece süreci topluma aktaran, toplumun süreçle ilgili beklenti ve kaygılarını rapor eden bir işlevle sınırlandırıldı. Oysa ki akil insanlar heyeti taraflarla görüşüp, tıkanma olduğu zaman devreye girip, tıkanmaya sebep olan tarafın yakasına yapışmalıydı, biz başından beri bunu istedik. 
 
Meclis bünyesinde kurulan komisyon da bu işlevi tamamlayan bir rol üstlenmeliydi. Mevcut durumda meclis bünyesinde kurulan ve iki partinin üye verdiği komisyon da aslında pratikte akil insanların yaptığını yaptı, alana indi, görüşler aldı, bu görüşler raporlaştırıldı ve bizim raporumuz budur dedi. İç tüzüğe dayalı olarak zaten görev süresi bitiyordu. Yeni bir komisyon kurulması gerekir. 
 
Rapor, iktidar partisi üyelerinin çoğunluk iradesiyle, biraz da iktidarın raporu gibi görüldü ve yansıtıldı. Raporu beğenmemek ile sürece yönelik bakış açısı arasına net bir ayrım koymak lazım. Biz bu sürecin işlemesini arzu ediyoruz, hatta mecliste bulunan  diğer partilerin de buna mutlak katkı vermeleri gerektiğini düşünüyoruz. Eğer ki bu komisyon sürecinde CHP de olmuş olsaydı çok daha makul bir rapor çıkma şansına sahip olurduk. İktidar partisi milletvekillerinin ağırlıkta olduğu bir komisyonda kendi görüşleri çerçevesinde bir rapor hazırlamaları beklenen bir durumdur, nitekim de öyle oldu. Rapor eksik çıkmış olabilir ama bu meclisin bu sürece daha etkin katılımını engelelyecek bir durum olmamalıdır."
 
Dershanelerin kapataılmasını PKK mı istiyor, bu kavga dershane kavgası mı gerçekten?

 DERSHANELERİN KAPATILMASI EGEMENLİK PAYLAŞIMIN TEZAHÜRÜDÜR
 
"Biz Türkiye'deki eğitim sisteminin işler bir sistem olmadığını ifade ediyoruz. Dershaneler de işlemeyen bu eğitim sisteminin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, dershaneleri değerlendireceğimiz zaman Türkiye'deki eğitim sisteminin tamamını değerlendşrmemiz lazım. Karar aldım kapatıyorum diyerek çözülecek bir sorun değildir. Bunu söylerken de siyasi sebeplerden hareketle bunu ifade etmiyoruz. Eğitim sistemine ilişkin olarak bir politik yaklaşımımız var, bu pencereden meseleye bakıyoruz ve değerlendirmemizi bunun üzerinden yapıyoruz."
 
"Dershaneler üzerinden Türkiye'de gündeme gelen tartışmayı da sağlıklı bulmuyoruz. Ama alışkanlık haline gelmiş, kim kimi dövmek istiyorsa Kürtleri sopalıyor. Bu tartışmalarla Kürtlerin alakası yok. Dershaneleri birileri bize karşı kullanmış olabilir ama bu kavgada Kürtler kimsenin sopası değildir. Evet dershaneler kapatılmalıdır ama dershaneleri kapatabilmeniz için eğitim sistemini makul ölçülere oturtmanız gerekir. Türkiye'de AKP hükumetleri döneminde 5 Bakan değişti beş Bakan da farklı sistemler getirdi. Hükumetin de kafasında eğitim sistemi konusunda bir somutlaşmanın olmadığını görüyoruz. Bu bir sıkıntıdır."
 
"Fakat, mevcut tartışma dershane tartışması değil. Bana öyle geliyor ki, yakın dönem kabine revizyonu üzerinden yapılan kapalı tartışmaların tezahürüdür. Bir egemenlik paylaşım kavgasıdır. Bu kavgada bir noktadan tuttular, o nokta da dershane oldu, burdan hareketle birbirlerini dövmeye kalkışıyorlar. Döverken de Kürtleri de araya almaya çalışıyorlar. Kürtler bu danışıklı dövüşte kimsenin oyuncağı değildir. Çok iyi biliyoruz ki perde arkasında egemenlik paylaşımında anlaştıkalrı zaman dershane gündemi de Türkiye'nin gündeminden çıkacak, dolayısıyla bu tartışmanın tarafı değiliz."

3.20131205084345.jpg

CEMAATTEN DAHA CİDDİ SORUNLARIMIZ VAR 
 
Cemaatin Kürt sorununun çözümü konusunda durduğu yer itibariyle değerlendirme çokça yapılıyor. Cemaatin çözüm sürecine zaman zaman çok sağlıklı yaklaşmadığını görüyoruz. Ancak cemaat topyekün bu sürecin karşıtı gibi bir algı içerisinde değiliz. Nihayetinde biz bu süreci cemaatle yapmıyoruz. Biz bu sğreci devlet aklıyla yönetiyoruz, devlet aklıyla sürdüreceğiz. Arıza noktalarının olup olmayacağını da hesaba katarak işletiyoruz. Uluslararası parametleri de bir yere koyarak biz bu değerlendirmeleri yapıyoruz. Dolayısıyla önümüzde cemaatten daha ciddi sorunlar var. Bu kısır döngü içerisinde bu süreci heba etmememiz gerekir.
 
CHP'nin Amerika ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?

MİKROFONU KAPAN CHP POLİTİKASINI BELİRLİYOR 
 
"Türkiye'de siyasi alışkanlıktır. Muhalefete geldiğinşzde çok farklı şeyler söylersiniz, iktidara geldiğinizde çok farklı şeyler söylersiniz. Konjonktüre göre stratejik değişimler de söz konusu olabilir. Bu bir ilkesizlik durumudur. Bu durumu biz en çok CHP'de yaşıyoruz. CHP bu tartışmanın başından itibaren, geçmişte Ecevit hükumetleri döneminde olduğu gibi cemaat yine bize göz kırpar mı yaklaşımı içerisinde. Bunun için koşar adım Amerika'ya gidiyorlar, bir taraftan da geçmişte söyledikleri var, "dershaler kapatılmalı" demişler. Şimdi bunu nereye koyacağız, hangi noktadan değerlendirme yapacağız. Mikrofonu kapan CHP politikasını belirliyor.  Bu çok tehlikeli bir durumdur. Zaman zaman bizimle ortaklaşmaları gündeme geliyor, özellikle son günlerde yerel seçimlerle ilgili ittifak kurulabilir mi kurulamaz mı tartışmaları yapılıyor. Bu tartışmaların tamamından baktığımız zaman CHP ile bu sürecin olmayacağı görülüyor. Biz çok eleştiriliyoruz Türkiye'de özellikle statükoya sarılan ve statüko dışı her gelişmeyi kendisine karşı tehdit olarak algılayan siyasal yaklaşımlar biziş AKP iktidarıyla ortak olmakla suçladılar. AKP'yi iktidar yapan biz değiliz, biz bu sorunu devletle tartışıyoruz, devletin de icra mekanizması AKP'nin kurduğu bir hükumet olduğuna göre AKP ile konuşmak durumundayız. Bu CHP olmuş olsaydı CHP ile konuşacaktık. CHP bu eleştiriyi çok yapıyor."

CHP VAKIF OLARAK YOLUNA DEVAM ETSİN 
 
CHP bu haliyle var olduğu sürece Türkiye'de sosyal demokrasinin iktidar olma şansı yoktur. CHP Türkiye'de geniş bir mutabakat zemininin oluşmasını istiyorsa ve iktidar alternetifini yaratmak istiyorsa yapması gereken şeyler var. Türkiye CHP tabelasını çok aştı. CHP toplumun çok gerisinde kaldı. İlla ki o tabelayı yaşatmak istiyorsanız CHP'yi bir vakfa dönüştürsünler, CHP bir vakıf olarak kalsın, Kemalizm'i de geliştirmek onun başat görevi olsun, dileyen o bünyede yer alıp çalışmalarını yapsın. Ama CHP, mevcut durumuyla bir siyasi yapı olarak türkiye'nin önünü açabilecek durumda değildir. CHP vakıf olsun, bunun dışında bir mutabakat zemini oluşturalım, herkes içinde yer alsın ve böylelikle bir iktidar alternatifi oluşsun."
 
 
AK Parti Diyarbakır'da güçlü bir aday gösterdi, ne olacak Diyarbakır'da yarış kızışacak mı, Galip Ensarioğlu'na şans veriyor musunuz?

ADI GALİP AMA PEŞİNEN MAĞLUP 
 
"Bizim adayımız Eşbaşkanımız Sayın Gültan Kışanak. Sayın Galip Ensarioğlu'na gelince, adı Galip ama o peşinen mağluptur. Kendileri de biliyor ama adı Galip olan mağlup, sayın Başbakanı kıramadı çünkü kırmış olsaydı bir sonraki dönemde milletvekili olma şansı olmayacaktı. bir sonraki dönemi garantilemek için bu malubiyeti göze aldı."
 
 twitter.com/nsrnylmz