Aksiyon, AK Parti ile CHP arasında adeta köprü görevi gören Salih Kapasuz ile konuştu.
Abone olAksiyon Dergisi'nden Ahmet Dinç, Salih Kapusuz ile konuştu Salih Kapusuz, adeta AK Parti’nin CHP’ye uzanan köprüsü ve açılan kapısı. Gerginlikleri önlüyor, CHP sıralarında oturuyor, en ‘köşeli’ CHP’lilerle dahi arkadaş olabiliyor. Türkiye’nin Büyük Meclisi, 80 yıllık tarihi boyunca çok değişik karakter ve meşrepte vekili ağırlamıştır: Sanatçılardan kabadayılara, aşiret ağalarından, kirli işlere karıştığı iddia edilenine, yazar—çizer takımından gariban köylülere varana kadar. Son dönemde Meclis’te, Başbakan Erdoğan kadar olmasa da “yüce çatı”nın altındaki çok tanınmış birkaç isimden biri şüphesiz AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz. O, kendi ifadesiyle ‘ortalama bir Anadolu çocuğu’. CHP lideri Deniz Baykal’ın, “Keşke benim de onun gibi bir grup başkanvekilim olsaydı” dediği kişi. Dahası, Meclis’teki oylamalarda AK Partili milletvekillerinin oy vermek için çok defa gözünün içine baktığı kişi; bir oylamada Kapusuz el kaldırmışsa onlar da kaldırıyor. Kapusuz, yüzde 90’a yakını yenilenen 22. Dönem milletvekillerinin en kıdemlilerinden biri. Parlamentoda dördüncü dönemi. Kendisi Kayseri Develi’den; memleketinin özelliklerini taşıyor. Tüccar yaklaşımını, diyaloğa dayalı siyaset sahasına aktarmış. Görevi icabı sıkça Meclis kürsüsünde görüldüğü için Meclis Tv’nin de ‘jönü’ o. Önce tartış, sonra dost ol Salih Kapusuz’un bu dönemdeki en önemli ‘misyonu’, muhalefet partisiyle ilişkilerde adeta bir köprü, bir kapı haline gelmiş olması. Kürsüden karşılıklı sert tartışmalar yaptığı CHP’li vekillere daha sonra gidip, görüşlerini hangi gerekçelere dayandırdığını anlatıyor, ardından da kol kola yemeğe gidebiliyor. Kapusuz’u sık sık CHP sıralarında görmek mümkün. “Kabul edelim diyorum, ediyoruz” İktidarla muhalefetin en kibar, en dostane ilişkiler içinde olduğu bir dönemi yaşıyor Meclis. 22. Dönem Parlamentosu müzakerelerinde, oylamalarında, karşılıklı desteklemeler, ardından iltifatlar, muhabbetler, kutlamalar... Salih Kapusuz, geçen 6 ay içinde CHP’nin verdiği birçok önergeyi desteklediklerini anlatıyor: “Birçok arkadaşın verdiği önergeyi geri çektirip muhalefetinkilerin kabulünü sağlamışımdır. Aklın yolu bir. Evet bu doğru bir önerge diyorum, aklımıza yatıyor ve kabul ediyoruz. Hiçbir kaprisimiz, ön yargımız yok. Geçmişte öyle garip şeyler var ki... İyi bir teklif muhalefetten gelmiştir fakat iktidar partileri sırf önerge muhalefetten geldi diye reddeder. Sonra aynı teklifi kendileri yazar, kendileri kabul ederdi.” Kuşkusuz bu uyumda Kapusuz’un bütün tasarı, kararname, önerge vs. hakkında detaylı bilgi sahibi oluşunun rolü var. AK Parti’de öyle bir hava oluşmuş ki, “Kapusuz ne yaparsa bir bildiği vardır” deniyor. Fakat kendisi böyle düşünmüyor, daha mütevazı bir açıklama getiriyor meseleye: “Meclis’in Yüzde 87’si yeni. Meclis tecrübesi Meclis’te edinilir. Arkadaşlarımız Meclis çalışmalarını tanımıyordu, zamana ihtiyaçları vardı. CHP’liler dahil grup başkanvekilleri içinde her halde en tecrübeli olan benim. Böyle olunca işlerin yürütülmesi hususunda itimada dayanan bir avantaj kullanıyorum. Şimdi 22. Dönemin başlangıç günleri gibi değil tabii. Arkadaşlarımız işleri öğrendi ama bir komisyon üyesinin konuyla ilgili bildiği şeyleri diğer arkadaşlarımız bilemeyebilir. Bir oylama yapılacak, önerge verilecek. O anda grup başkanvekiline uygun hareket edilir. Dolayısıyla hem hükümetin, hem parlamentonun, hem de komisyonların yeni olduğu bir ortamda bunu doğal buluyorum. Zor adamlarla bile arkadaş oldu! Gerek Ak Parti’nin, gerekse CHP’nin peşinen kavgacı bir üslubu temel aldığını söyleyemeyiz ancak Salih Kapusuz, kendi partisi içinde dahi nadiren arkadaş bulabilen bazı ‘köşeli’ isimlerle bile iyi ilişkiler geliştirebilmiş. Önder Sav, Ali Topuz, Kemal Derviş, Bayram Meral, Berhan Şimşek bunlardan birkaçı. Bu tarzı geçmişte de böyleymiş. “Fakat” diyor Kapusuz, “Geçmiş dönemlerden mesela Coşkun Kırca’yla nedense hiç anlaşamadık. O beni pek sevmezdi herhalde. Zaten diyalog halinde olduğu parlamenter sayılıydı. Allah var, ben deonunla iyi bir diyalog geliştirememiştim.” Kapusuz küçüklüğünde de kavgadan yana değil, uzlaştırıcı, barıştırıcı rol üstlenirmiş arkadaşları arasında: “Hayatımda tekme tokat kavga yaptığımı hatırlamıyorum” diyor. Kapusuz siyaset anlayışını şöyle anlatıyor: “Prensip olarak sadece CHP ile değil, bütün siyasi partilerle iyi ilişkiler içinde olmayı yapım gereği severim. Farklı fikir yapılarında, farklı inançlarda da olsa iki insan arasında hoşgörüye dayalı temasın, köprünün kurulabilmesini önemserim. Mümtaz Bey (Soysal), Önder Bey (Sav) gibi kişilerle çok iyi ilişkiler içinde oluşum birçoklarını şaşırtıyor. Onlarla farklı düşünebiliriz, farklı oy kullanabiliriz. Ama bu tercihlerimiz ilişkilerimizi etkilememeli. CHP’li arkadaşlarla karşılıklı saygıya dayanan bir ilişki içinde olmaya gayret ediyoruz. Her iki parti de halkın tasvip etmediği görüntülerin Meclis’te yaşanmasını istemiyor.” “Sen yoksan Meclis boş” CHP’liler sık sık Kapusuz’a takılıp yarı şaka yarı ciddi; “Meclis’e geldiğimizde eğer sen yoksan, burası boş gibi geliyor bize” diyorlar. Milli Gazete’de geçtiğimiz günlerde bir dörtlük yayınlandı: “Bu ampuller dayanmıyor zusupak/Ben yanarken o yanmıyor zusupak/Hurdacıdan seyyar lamba getirin/Ben yanarken o yanmıyor zusupak. (Burada zusupak’ı tersten okumak gerekiyor.) CHP, sert muhalefet yapmıyor diye yoğun eleştiriler alıyor. Bunun çeşitli nedenleri var; ancak Kapusuz’un varlığının ve ilişkilerinin de muhalif okları absorbe etmedeki rolünü göz ardı etmemek gerek. Deniz Baykal’la birlikte Meclis’te kan vermek üzere basının önünde yaptıkları diyalog hâlâ hafızalarda. Bütün bunlar, AK Parti (özelde Kapusuz) ile CHP arasında her şeyin toz pembe olduğu anlamına gelmiyor tabii. Geçmişte Necmettin Cevheri gibi bir duayen politikacının “Şu adamı buradan bir hafta uzak tut, dile benden ne dilersen” diyerek Oğuzhan Asiltürk’ten ricada bulunduğu Kapusuz, en ağır eleştirilerde bulunmaktan da çekinmeyen biri. Baykal’ı ve CHP’yi geçtiğimiz günlerde Meclis kürsüsünde fena sıkıştırmıştı Kapusuz. Sorduk o da anlattı: “Mesele ‘2B’ konusu. Orman vasfını kaybetmiş arazilerle ilgili. Buralar zaten insanlar tarafından ev, iş yeri vs. olarak kullanılıyor. Bu konudaki anayasa değişikliğini biz bir oyla kaybettik. CHP milletvekillerine, belki olumlu veren olur diye hiç oy kullandırtmadı. Oysa aynı CHP’nin 3 Kasım 2002 seçim bildirgesi kitapçığının 55. sayfasında aynen ‘Orman alanı dışına çıkarılan arazilerin ekonomik açıdan verimli olarak değerlendirilebilmesi için 2B uygulamasını başlatacağız’ diyor. Meclis’te itiraz ettikleri konudur. CHP’nin seçim bildirgesinde aynen yer almış. Yine CHP aynı kitapçıkta ‘Seçilme yaşını 25’e indireceğiz’ diyor. Biz getirdik, karşı çıktılar. Baykal’a, ‘Bu doğru olmamıştır, yanlıştır’ dedim, dokunulmazlık meselesini öne sürdüler. ‘Önce onu, ondan sonra bunu çözelim’ diyorlar.”