Eldeki veriler AK Parti'nin 2014 senaryosunun gerçeğe dönüşmesi önünde engel olmadığını gösteriyor.
Abone olOktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Ankara kulisleri 2014 senaryosunu konuşuyor. Buna göre 2014'te Erdoğan Cumhurbaşkanı, Bülent Arınç geçici Başbakan, 2015 genel seçimlerinde ise Abdullah Gül Başbakan olacak. Bu bilgileri Hürriyet yazarı Taha Akyol'a Erdoğan'ın çok yakınındaki bir çalışma arkadaşı anlattı.
FORMÜL NASIL ÇÖKER?
Formül tutarsa Erdoğan'ın şemsiyesi altında Türkiye, 2023'e AK Parti iktidarında girecek. Peki bu hesap tutar mı? Bu soruya eldeki verilere bakıldığında "hayır" demek çok zor görünüyor. İleriye dönük planları boşa çıkması hem iktidar partisinin çatırdaması, olağanüstü bir ekonomik kriz ve ana muhalefetin geniş kitlelere umut veren lideriyle mümkün. Terör sorunu zaman zaman gündemin ilk sırasına çıksa da iktidar bu "karmaşık ve sancılı" konuyu bir şekilde kontrol altında tutuyor.
Erdoğan Köşk'e çıkabilir |
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, tartışmalara bu sözlerle katıldı: "Başbakanımız ilelebet o makamda oturacak değil. İlerde Köşk'e çıkabilir. Cumhurbaşkanı adayı olursa ne olur? Köşk seçimine daha 3 yıl var. Aday olursa da partimiz kendi içinde halleder. Biz büyük bir aileyiz. Üye sayımız bile çoğu iddialı partinin aldığı oydan fazladır. Bizim içimize oynayanlar hep hüsrana uğramış, avucunu yalamıştır. En sıkıntılı dönemlerde bile sorun yaşamadık. AK Parti eskisinden daha güçlüdür. Bizde lider lokomotif değildir. Lokomotif hareket eder, vagonlar cansızdır. Lokomotifler totaliter yapılarda olur. Demokratik yapılarda lider orkestra şefidir." |
İKTİDARI ZORLAYACAK MUHALEFET ŞİMDİLİK YOK
Çünkü Baykal'dan bıkan seçmenin yarattığı boşluğu Kılıçdaroğlu, doldurabilmiş değil. Sadece Silivri'ye odakllı siyaset izleyen CHP'den "farklı söylemler" işitilmiyor. Alternatif isimlerin de tatmin edici bulunmaması şu aşamada Erdoğan'ı ve onun kurmaylarını bir adım öne çıkarıyor. Bu durum Erdoğan için bir şans gibi görünse de, demokrasinin kalitesi ve ülke geleceği adına talihsiz bir durum.
BİAT DEĞİL KADER BİRLİĞİ
Denklemin siyasi ayağına bakmakta yarar var. Erdoğan, Gül ve Arınç arasındaki "kader birliği" dikkat çekici. "Milli Görüş" partilerinde başlayan bu arkadaşlık hiç sarsılmadı. AK Parti kuruluşunda da Gül'ün 4-5 aylık Başbakanlık döneminde de bu ilişki zayıflamadı. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "siyasi ihtiraslarına" gem vurmasını bildiler. Arınç ve Erdoğan, o günlerde "Çankaya hayalini" söndürüp Gül'e yol verdiler. Kısacası her siyasetçinin "gönlündeki aslan" için kulis yapmayıp entrika peşinde koşmadılar.
İÇERİDE BABACAN VE ŞİMŞEK DIŞARIDA DAVUTOĞLU
Kısa bir süre öncesine kadar "Erdoğan sonrası AK Parti bitecek" yorumları, kamuoyunun genel kanaatiydi. Ancak her seçimde yenilenmesini partiye "taze kan" bulmasını bildiler. 2007 Sesiçmeleriyle birlikte siyaset sahnesine Ahmet Davutoğlu'nu sürdü. Parlak akademik kariyeriyle anketlerle ön sıralarda kendisine yer buldu. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek gibi "iki tekniker" ile çalışması Erdoğan'ın en büyük şansı. Yaşları genç ama deneyimleri hayli büyük olan bu iki isim, ekonominin dümenini tutuyorlar.
BU SENARYO EKONOMİNİN GİDİŞATINA BAĞLI
Ancak 2008 küresel krizinin teğet geçmesi Erdoğan'ın liderliğini ve karizmasını perçinledi. Sürekli üstüne katan Erdoğan'ın rakipsizliği, Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçmesiyle ortaya çıktı. Fiyat istikrarı ve bütçe disiplininden taviz vermedi.
SADECE AVRUPA'YA ODAKLANMADILAR
"Ekonomide ne aldanan ne de aldatan olmayacağız" sözünün altını çizdi. Bitmek bilmeyen yurt gezileri içeride eleştiri konusu oldu. Bilinmeyen ülkelere gitti, Afrika'nın en uzak köşelerine ulaştı. "Ne işimiz var oralarda" sesleri hiç kesilmedi iç kamuoyunda. Avrupa'nın tökezlemesiyle birlikte çeşitlenen dış pazarda bu gezilerin rolü önemliydi. Avruğa Birliği'nin 2010 eylül ayında yüzde 49 olan ihracattaki payı, 2011 eylül ayında yüzde 45'e geriledi. Bu oran 2004 yılında 54.6 seviyesindeydi. Buna rağmen ihracat rakamları istikrarlı bir yükseliş gösterdi.
İŞSİZLİK DİZGİNLENDİ
"2014 senaryosunun bu rakamlarla alakası ne diye?" sorulabilir. Bir parti için iktidarda kalabilmenin en temel göstergesi kuşkusuz ekonomidir. Geçim derdi, hayat pahalılığı, enflasyonun halkın nasıl kabusu olduğunu yakın tarih şahit. Euro bölgesinde Ekim ayı işsizlik oranları yüzde 10.3'e yükseldi. Ağustos itibariyle Türkiye'de yüzde 9.2'de kaldı.
EKONOMİ BÜYÜRSE OYLAR ARTIYOR
Eğer bir siyasal partinin iktidarı sırasında ekonomi hızlı bir büyüme sergiliyorsa oy oranı da artıyor. Tersi olursa oy oranı düşüyor. Seçmenin ekonomik ve siyasal istikrar aradığı bir gerçek. Siyasi ve sosyal hamleleri ekonomiyle paralel götüren AK Parti'nin oylarını düşürdüğü tek seçim 2009 yerel seçimleri oldu.
CARİ AÇIK TEHDİDİ
Cari açık yapısal bir sorun. 9 yıl önce de cari açık konuşuluyordu yine konuşuluyor. Ancak bu canavar yıllar önce yavruyken şimdi yetişkin hale geldi. Cari açığın yıl sonunda 73 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Milli gelire oranının yüzde 8'lere yaklaşması ciddi bir tehlike. Halkın anlayacağı dilden anlatımla cari açık, bir ülkenin ürettiğinden fazla harcamasıdır. Türk ekonomisinin katma değeri yüksek dünya ile rekabet edebilecek ürünlerin ihracı ve buna bağlı olarak sanayi altyapısının yenilenmesi şart.