BIST 9.473
DOLAR 34,58
EURO 36,03
ALTIN 3.008,01
HABER /  DÜNYA

AK Partili Çelik: Benim ağzımdan böyle bir şey duyamazsınız

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda mutabakat sağlanan 60 maddeyi birl...

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda mutabakat sağlanan 60 maddeyi birlikte geçirelim teklifine ilişkin, "Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle bir çıkış yapmasını biz de olumlu bir gelişme olarak değerlendirdik" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi. Konuşmasına Kurban Bayramı’nı kutlayarak başlayan Çelik, bayramların gözyaşıyla sulanmaması için yola çıkan tüm vatandaşların dikkatli olması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin seçim atmosferine girdiğini anlatan Çelik, bugünkü MKYK’nın esas gündem maddesinin mahalli seçimler olduğunu ifade etti. Merkez yoklamasıyla adayları belirleme kararı verdiklerini hatırlatan Çelik, bir de temayül yoklamaları yapacaklarını söyledi. Çelik, "16 büyükşehirde 26-27 Ekim’de temayül yoklaması yapacağız. Onun dışındaki 65 vilayetimizde 9-10 Kasım tarihlerinde temayül yoklaması yapılacak. Seçim çalışmalarımız devam ediyor. Değişen şartlara göre daha kaliteli, vatandaşımızı tatmin eden, yaşanabilir kentler oluşturmak için halihazırda büyük bir gayret içindeyiz" dedi.
11 yıldır halkın ekonomik refah düzeyini daha yukarılara çekmek için paketler hazırlandığını belirten Çelik, demokratikleşme çabalarının bundan sonra da devam edeceğini bildirdi. Çelik, "Önümüzde seçim olduğu için TBMM’nin gündeminde de önemli konular var. Bu gündem değerlendirildi. Bu konuda heyet bilgilendirildi. Mahalli seçimlere giderken yapılması gereken hazırlıklar, adaylıklara giderken neler yapılması gerekiyor, bize düşen, Ar-Ge başkanlığına düşen görevler, bunların bakanlıklarla yapacağı işbirliği çalışmaları var" ifadelerini kullandı.

“İÇTÜZÜK HÜKÜMLERİ DE SON DERECE ÇOK AÇIKTIR”
Açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Çelik, MHP Milletvekili Engin Alan milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin olarak, "Anayasa’nın 83. ve 84. maddeleri gayet açık yazılmıştır. 5 yıldan fazla ceza almaları halinde milletvekillerinin, onlarla ilgili nihai hükmün Meclis’te okunmasıyla birlikte kararın kesinleşeceği çok açık şekilde yazılmıştır. Anayasa’nın 83. ve 84. maddeleri çok açıktır, İçtüzük hükümleri de son derece çok açıktır. Konu üzerinde çok fazla yorum yapılabilecek bir konu değildir, mesele çok nettir" diye konuştu.
Bazı CHP milletvekillerinin dün yaptıkları basın toplantısında, Demokratikleşme Paketi’yle yapılan bazı harflerin kullanımının serbestlik kazanması, başörtüsü serbestliği ve ana dilde eğitim hakları gibi düzenlemelerin, Anayasa’nın 42. maddesine aykırı olduğu iddialarının sorulması üzerine Çelik, açıklamasında şunları kaydetti:
"Bu tipik bir, derin CHP refleksidir. Malumunuz ’CHP var, CHP’den içeri’ diyorum ben her zaman. Birkaç tane CHP var biliyorsunuz. Sayın Kılıçdaroğlu, bizim demokratikleşme paketimizi kendi paketlerinin kopyası olarak nitelendirdi. Biz, neyi açıkladıysak ’bu bizde de var’ dedi. Bu sizde de varsa işte destekleyin. CHP’de derin bir ulusalcı damar var. Bu ulusalcı damar, 1940’lı yılların özlemi içerisindedir. Hala o jakoben, dayatmacı, tek tipçi, tek tipleştirici devlet özlemi içerisindedir. Hala ’devletin milleti’ kavramında ısrar ediyor. CHP içerisinde daha demokrat, değişimden yana olan, bütün vatandaşların kucaklaşılması gerektiğini düşünen, 40’lı yılların ırkçı anlayışından uzak olan arkadaşlar da var, bunu da kabul etmek lazım. Açıklama yapan milletvekilleri ilginçtir ’bütün CHP milletvekilleri adına açıklama yapıyoruz’ diyorlar. CHP adına açıklama yapma yetkisi kimdedir, anlamış değilim. Genel Başkan bir telden çalıyor, grup başkanvekilleri başka bir telden çalıyor, genel başkan yardımcıları bir başka telden çalıyor. CHP’de bir kafa karışıklığı olduğu, paketle ilgili olduğu gibi, diğer konularda da kafa karışıklığı olduğu açıktır. İnşallah kafalarını düzeltirler, sonra CHP kurumsal kimliği ne düşünüyor, biz de bunu öğrenmiş oluruz."

“BU TİPİK BİR CHP KLASİĞİDİR”
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanay’ın kamu çalışanlarına getirilen başörtüsü serbestisine ilişkin düzenlemenin iptali için Danıştay’a müracaatta bulunmasına ilişkin, "Yüksek yargıya müracaat etmek partilerin, vatandaşların en tabii hakkıdır, ama bu tipik bir CHP klasiğidir. Yıllar yılı CHP bunu yaptı. Yıllar yılı vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini ya darbelerle önlediler ya darbelerin oluşturduğu bürokratik zihniyetle temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına mani oldular. Bunların hiçbirisi olmadığı zaman da bunu yargıyla yaptılar. 411 milletvekili, üniversitelerdeki başörtüsü serbestisiyle ilgili karar verdiği zaman CHP yine Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Bunu yaparken de bazı medya kuruluşlarıyla işbirliği, ağız birliğiyle bunu yaptılar. Onlar ’411 el kaosa kalktı’ diye manşet atarken, onlar da Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Nitekim Anayasa Mahkemesi belki hukuk tarihine geçebilecek en tartışmalı kararlarından birisini verdi, bir hukuk garabeti işledi. Esastan anayasa değişikliklerini ele alma yetkisi yokken, esastan ele aldı ve iptal etti. Sözünü ettiğiniz milletvekili, İstanbul milletvekili, kamudaki başörtüsü serbestisini Danıştay’a götürmüş. Bu CHP’nin hep yaptığı şeydir. CHP’ye halkla birlikte, kamu vicdanıyla birlikte, vatandaşla birlikte yürümek nasip olmayacak, çünkü CHP böyle nasipsiz bir partidir. Bunu hiç yadırgamadım. Böyle birşey bekliyor muydunuz? CHP, bunu yapmazsa garip olur" dedi.
Bir gazetecinin ’Medyaya ’PKK silah bırakırsa KCK’lıların silah bırakmasını konuşuruz’ şeklinde ifadeleriniz vardı, neler söylersiniz’ sorusuna Çelik, "Ben böyle bir ifadeyi asla kullanmadım" cevabını verdi.

“BENİM AĞZIMDAN BÖYLE BİR ŞEY DUYAMAZSINIZ"
Çelik, sözü edilen medya organının Kuzey Irak’ta yayın yapan Rudaf televizyonu olduğunu belirterek, "Benim orada tam söylediğim şudur, ’PKK’lılar tamamen silah bırakırlarsa, o zaman eve dönüş yasası mı devreye girer, pişmanlık yasası mı devreye girer, başka türlü düzenlemeler mi olur o zaman konuşulacak konulardır’ dedim. Ben hiçbir televizyon mülakatında sizin dediğiniz gibi bir ifade kullanmadım. Benim ağzımdan böyle bir şey duyamazsınız" ifadelerini kullandı.
Bir gazetecinin, ’Bir televizyon programında söylediğiniz bazı sözler çok tartışıldı bir sunucuyla ilgili olarak. Daha sonrasında programda bir sunucu değişikliği de yapıldı. Sözlerinizin o sunucu değişikliğinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz’ sorusuna Çelik, "Galiba siz siyasi magazin peşindesiniz. Bugün bu departman kapalı" cevabını verdi.
Çelik, ’Q, W ve X harflerinin Demokratikleşme Paketi’yle alfabeye girdiği ve resmi yazışmalarda ya da nüfus kağıtlarında kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin bir soru üzerine, "Q, W ve X’in kullanımının serbestliği sağlanmış durumdadır. Yasak olmaktan çıkmıştır" dedi.
Kanunla alfabedeki 29 harfin belirlendiğinin ve bunun dışındaki harflerin sakıncalı görüldüğünü söyleyen Çelik, "Bütün web sayfaları bilindiği gibi 3 w ile başlar. Her tarafta X de kullanılır, Q’nun da kullanıldığı yerler vardır. Bu yasak da ortadan kalkmıştır. Burada ’Şurada kullanılabilir, şurada kullanılamaz’. Bizim harflerle, klavyelerle, kelimelerle kavgamızın olmaması gerekiyor. Yıllardır da biz lüzumsuz yere enerjimizi kaybettik" diye konuştu.

“UZUN DÖNEM KISALDI, KISAYI DAHA DA KISALTIRSANIZ BUNU ADI ÇOK KISA OLUR”
Kısa dönem askerlik için CHP’nin bugün verdiği teklifin hatırlatılması üzerine Çelik, "Daha önce bu konu hakkında gerekli açıklamalar yapıldı. Zaten siz söylerken dikkat ederseniz kısa dönem askerlik dediniz. Birisi uzun dönemdir. Uzun dönem kısaldı. Kısayı daha da kısaltırsanız bunu adı çok kısa olur. Demek ki bu gündemde yok" değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, ’Kılıçdaroğlu’nun Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda mutabakat sağlanan 60 maddeyi birlikte geçirelim teklifi var. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna, "Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle bir çıkış yapması bizde olumlu bir gelişme olarak değerlendirdik" dedi.
Şu anda uzlaşma komisyonunun üzerinde mutabakata vardığı ve zaman zaman gidip geldiğini belirten Çelik, açıklamasında şunları kaydetti:
"Mesela Sayın Süheyl Batum, komisyona döndükten sonra ’Ben 60. maddenin şurasına karşıyım, bunu kabul etmem’ diyecek. Diğerlerinin kafası karıştı. İster 59, ister 58, ister 60. Uzlaşma komisyonunun üzerinde mutabakata vardığı, bu maddeleri biz buna 60 madde diyelim şimdi. Gönül ister ki AK Parti, CHP, MHP, BDP yani o Uzlaşma Komisyonu’nda bulunan 4 partiyle birlikte en kısa zamanda Meclis’ten çıkartalım. Ama ola ki Sayın Bahçeli daha önce bazı açıklamalarda bulundu. MHP ve BDP derse ki, ’Biz yokuz bu işte. AK parti olarak biz bunu AK Parti ve CHP olarak yapabiliriz. Daha önce de bunu söyledik. Bu yüzde 75 halk desteğiyle verdik ve burada hiçbir usul problemi olmaz ve meşruiyet problemi olamaz. Ama tekrar söylüyorum bizim birinci tercihimiz, esas arzu ettiğimiz şey uzlaşma komisyonunda üyesi bulunan, Meclis’te de esasen grubu bulunan 4 siyasi partinin birlikte bunu yapmasıdır. CHP, bunu teklif ettiğine göre, biz hemen diyoruz ’Bizim Grup başkanvekillerimiz, CHP’nin grup başkanvekilleri ile irtibat kuracaklar, bayramdan sonra bu hemen gündeme gelebilir ama o zamana kadar tabi kararlarında bir değişiklik olmazsa. Yalnız bu meselede herhangi bir pazarlık söz konusu olmayacak. Bir ön şart olmaksızın bu uzlaşma komisyonun üzerinde anlaşmaya vardığı maddeleri geçirebiliriz."
Yeni bir anket sonucu olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, bir önceki basın toplantısında son anketi açıkladığını hatırlatarak, "Türkiye cephesinde yeni bir durum yok, aşağı yukarı herkes kendi bulunduğu yeri muhafaza ediyor" dedi.

“DARBEYE TEŞEBBÜS DARBECİLİK DİYE BİR KAVRAM BİZİM GÜNDEMİMİZDE OLMAMALI”
Yargıtay’ın Balyoz davasıyla ilgili kararıyla ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, milletin darbelerle, darbecilerle ve darbe kavramıyla yüzleşmesi ve hesaplaşmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Çelik, "Türkiye bir daha geri dönmemecesine bütün bunları gündeminden çıkarmalıdır ve Türkiye bu arızalardan kurtulmaya çalışıyor. Bu konuda biz halkın iradesine dayalı siyaset yapan bir ekip olarak halkımızla aynı duyguları paylaşıyoruz. Artık darbe, darbeye teşebbüs darbecilik diye bir kavram bizim gündemimizde, ülkemizin gündeminde olmamalı ve biz bu ayıbı bir daha geri dönmemecesine gömmeliyiz bu konuda hiçbir sıkıntı yok ve bu konudaki kararlılığımız da tamdır" diye konuştu.
Çelik, ’Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Balyoz Davası kararına’ ilişkin olarak, "Herkes eleştirebilir. Bunu haksızlık olarak değerlendirebilir. Birileri bunu hakkın tahakkuku olarak değerlendirebilir. Demokrasilerde bu konuda da çok açık bir alan vardır. Bu yapılabilir, ancak Balyoz Davası’nın açıklanmasından beri mahkemeyi yargıtaya hakaret eden, ağız dolusu suçlamalarda bulunan değerlendirmeler görüyoruz. Kendi yargı sistemimize böyle bir haksızlık yapmamamız gerekiyor. İnsanız, bu yargılananlar da insandır. O insanların bir kere ceza almalarından dolayı birinci dereceden aileleri, çocukları, eşlerinin kahrolmaları, üzülmeleri, kederlenmeleri, hıçkırıklara boğulmaları insani bir şeydir. Mahkemenin suçlu saydıkları dışında onların aileleri son derece masum insanlardır ve biz onlarla empati kurabiliriz" dedi.
Başka insanların kederi ve gözyaşı üzerinde sevinç bina edilemeyeceğini anlatan Çelik, açıklamasında şunları kaydetti:
"Kendi saadetinizi başka insanların felaketi üzerine kuramazsınız. Buna ahlaksızlık diyoruz. Bizim, medeniyet ve kültür değerlerimizde ’zebunküşlük’ ahlaksızlık olarak kabul edilir. Zebunküş, düşmüş olan zor duruma düşmüş bir insana da sizin tekme vurmanızdır. Bunu söylerken, bir şeyi karıştırmayalım merhamet, adaletin tahakkukuna engel olmamalıdır. Adalet tahakkuk eder ama suçluların kendisine karşı şefkat ve merhamet duyabilirsiniz. Suçluların kendisine üzülebilirsiniz ama bu adaletin tahakkukunu önleme anlamına gelmez. İster asker, ister sivil bu davadan hüküm giyen, suçlu bulunanların ailelerin içinde bulunduğu ruh halini anlayabiliriz ve kesinlikle onların ıstırabını anlayabiliriz. Onların kederi, özellikle gözyaşları hiçbir zaman için hiç kimse için neşe ve sevinç kaynağı olmamalıdır. Eğer bu şekilde sağduyulu değerlendirirsek kalemi kıran hakim bile derin kederlere boğulabilir".

“BAĞIMSIZ MAHKEME KARAR VERMİŞTİR”
Balyoz ve Ergenekon Davası’yla ilgili daha önce yaptığı açıklamaları hatırlatan Çelik, "Dedim ki, ’Kimse halkın aklıyla alay etmesin’. Hiçbir şey olmamış gibi hiç kimse davranamaz. Neleri yapmak için ne tür planlar yapıldığını hepimiz gördük. Bu memlekette nelerin olduğunu iyi kötü hepimiz izledik. Bağımsız mahkeme karar vermiştir. Mahkum ettikleri ile ilgili mahkemeyi hakaret yağmuruna tutacaksınız, peki beraat ettirdikleriyle ilgili ne söylüyorsunuz. Mahkeme bu insanların düşmanı olamaz ki. Yargıtay da yanlış karar verebilir. Eğer müracaat etme hakkınız varsa uluslararası mahkemelere gidersiniz. İnsani olarak hepimizin üzüldükleri vardır. Merhamet hiçbir zaman adaletin tahakkukuna mani olmamalıdır" dedi.
Çelik, ’Demokratikleşme Paketi kapsamında Andımız’ın kaldırılmasına ilişkin bir soruya, "Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nde 30’a yakın hukuk müşaviri çalışır. Yüzlerce değil binlerce dava gelir oraya. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1 milyona yakın personeli olan bir bakanlıktır. Açılan davalarla ilgili savunmalar yapılır, bu savunmayı yapan hukuk müşaviridir. Bu bürokratik devletin refleksidir. Bu, siyasi iradenin refleksi değildir. O yapılan yanlıştır, bugün yaptığımız doğrudur. O gün, Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir bürokratın imzasıyla mahkemeye gönderilen savunma bizim bakış açımızı ifade etmez. Dolayısıyla o yanlıştır ama bu yapılan doğrudur. Hatanın neresinden dönülse kardır" cevabını verdi.

“AKAYDIN’IN ATATÜRK ADINA KONUŞMASI ÇOK GARİPTİR”
Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın başörtüsü açıklamalarının sorulması üzerine Çelik, "Sayın Akaydın’ın Atatürk adına konuşması çok gariptir. Atatürk’ün kendi eşi bizatihi öyleydi. Türk kadınına yakışıyor yakışmıyor tartışmasını ben çok gereksiz ve talihsiz bir beyan olarak değerlendiriyorum. Her toplumun değerleri vardır, kabullenebildikleri ve kabullenemedikleri vardır. Aşırılıkları toplumlar törpüler. Makul olanı bulur ama Mustafa Akaydın’ın annesi de akrabalarına bakarsanız onların da başı örtülüdür. ’Başı açıklık Türk kadınına yakışıyor, başı kapalılık Türk kadınına yakışmıyor’ şeklinde genelleme yapmak bana göre akılla, sağduyuyla izah edilecek şeyler değildir. Birçok CHP milletvekili bile sözünü ettiğiniz belediye başkanının bu beyanlarını ’talihsiz ve kabul edilemez’ beyanlar olarak değerlendirdi" dedi.
Çelik, bazı CHP milletvekillerinin de Akaydın’ın sözlerini, talihsiz ve kabul edilemez beyanlar olarak değerlendirdiklerini belirterek, "Üniversitelerdeki başörtü meselesi bile bu memlekette rejim, laikliğin elden gitmesi, bir cumhuriyetle hesaplaşma meselesi olarak görülüyordu. Yapılan kamuoyu araştırmalarında halkımızın yüzde 85-90’ı başörtü meselesini bir laikliğe karşı, cumhuriyetle hesaplaşma olarak görmüyor ve kesinlikle bunun bir tercih olduğunu ve buna saygı duyulması gerektiğini söylüyor. Tartıştıkça, birbirimizi dinledikçe daha makul bir noktaya varacağız" şeklinde konuştu.