BIST 9.673
DOLAR 35,16
EURO 36,58
ALTIN 2.959,13
HABER /  DÜNYA

AK Partili Çelik 2004 MGK kararlarını değerlendirdi

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, “MİT’in veri tabanında bir araya getirilen bilgiler birileri tarafından içe...

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, “MİT’in veri tabanında bir araya getirilen bilgiler birileri tarafından içeridekiler tarafından bu adı geçen gazeteye servis edilmiştir” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Konuşmasına Engelliler Günü’ne değinerek başlayan Çelik, Cumhurbaşkanı’nın MGK’ya başkanlık yaptığı 2004’te bir tartışmanın gündeme geldiğini hatırlatarak, “28 Şubat’tan sonra sayın Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde zamanında irtica ile mücadele diye bir belge hazırlandı. O eylem planı askeri mahfillerde hazırlanan bir irtica ile mücadele stratejisi hükümete takdime edilmişti. Bir taraftan o yürüyordu. MGK’da ele alınan bir konu, bir iddia ortaya atılıyor. Bir irtica hareketinden bahsediliyor. Bir kurum tarafından bir tüzel kişi tarafından bir iddia ortaya atıldığında siz bu iddiayı araştırmak zorundasınız. Hukuk devleti bunu gerektiriyor” diye konuştu. MGK’daki meseleyle bir iddia getirildiğini söyleyen Çelik, “Dönemin cumhurbaşkanı ve kuvvet komutanları bu iddiayı sahiplenmişlerdir. Hükümete bunun gereği yapsın denmiştir. Tavsiye kararıdır. Ve esas irade sahibi hükümettir. Hükümet orada gerginliklere yol açmamak için bunu kendisine havale etmiştir” diye konuştu.

“MUHALİFİMİZ OLAN PARTİLER BİR ANDA CEMAATİ SAHİPLENEN, HAMİLİĞİNİ YAPAN BİR POZİSYONA GEÇTİLER”
Yurt dışında açılan Türk okullarının Rusya başta olmak üzere bazı ülkelerde sorunlarla karşılaştığını belirten Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunların aşılması için okullara sahip çıktığına bizzat şahit olduğunu söyledi. Hükümet üyelerinin, Türk insanının yurt dışında kurduğu ve iftihar vesilesi olan bu okullara sahip çıkmak için birbirleriyle yarıştığını da belirten Çelik, "Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız gittikleri her ülkede bu okulları bizzat ziyaret etmiş ve bu okullar aleyhine estirilen dedikoduların da önüne geçmişlerdir. Manevi olarak destek olmuşlardır. Son dershane tartışmasıyla cemaatle uzaktan sevgisi, sempatisi olamayan başta CHP, MHP ve BDP gibi muhalifimiz olan partiler bir anda cemaati sahiplenen, hamiliğini yapan bir pozisyona geçtiler. Sanki daha önce cemaat aleyhine Meclis kürsüsünden söyledikleri yokmuş gibi, sanki cemaatin adeta yok edilmesi için seferber olduklarını unutmuşcasına beyanlarda bulundular” ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin 27 Nisan Bildirisi ile birlikte bir e-muhtıranın hedefi haline getirildiğini belirten Çelik, "Tekrar altını çiziyorum, ’A’ cemaatine, ’B’ cemaatine yönelik devlet içerisinde devlet gücü kullanan bazı unsurların yaptığı olumsuzlukları eğer AK Parti’ye mal ederseniz, AK Parti’nin bizzat mağdur ve mazlum olduğunu nereye yerleştireceksiniz?" dedi.
Çelik, hükümetlerinin Milli Güvenlik Kurulu’nu sivilleştirdiğini, dini hassasiyet taşıyan gruplar, vakıflar ve cemiyetleri hedef alan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (kırmızı kitap) son verdiğini söyleyerek, vesayetin bir uzantısı olarak gördükleri Başbakanlık Takip Kurulu’nun ortadan kaldırıldığını ve EMASYA Protokolü’ne son verildiğini de anımsattı. Çelik, AK Parti’nin 2008’de kapatmayla karşı karşıya kaldığını ve partinin "tabiri caizse adeta kale direğinden döndü"ğünü kaydederek, “2010 Referandumuna kadar statükonun, vesayetçi güçlerin bir numaralı hedefi AK Parti hükümeti ve hükümetin üyeleridir” diye konuştu.
"Ben Bakan olur olmaz Sayın Başbakan bana bu dershanelerin bir hale yola koyulmasıyla ilgili bir emir verdi” diyen Çelik, şunları söyledi:
“Ben de o günkü şartlarda bunun nasıl yapılamayacağını anlattım, ikna ettim, uzun uzadıya bunu paylaştım. Son günlerde belli grupları 2012 ve 2013’te fişledikleri iddiaları var. Ben bunun detayına girmiyorum. Kamuda gizlilik derecesi olan makamlara mevkilere ve bazı kurumlara eleman alınırken, ’güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması’ diye bir uygulama yapılır. 2001 yılında DSP, MHP ve ANAP iktidarı döneminde çıkartılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin 7. ve 8. maddelerine göre bu yapılır. Kimdir bunlar genellikle askerlerle, emniyet mensuplarıyla ilgili yapılır, bakanlıklara üst düzeye atanacaklarla ilgili yapılır. Ceza ve tevkif evlerinin birinci dereceden sorumluluk alacak olanlarla ilgili yapılır. Hakimlik, savcılık ve kaymakamlık gibi önemli noktalarda görev alacaklarla ilgili bu güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır" diye konuştu.

“MİT’İN 10 YILLARIN ALIŞKANLIĞINDAN BİR GÜNDE SIYRILDIĞINI İDDİA ETMEK DOĞRU DEĞİLDİR”
Çelik, bir gazetede yayınlanan belgelerle gündeme gelen fişleme olayına dair ise şunları söyledi:
"Peki bu son olay neyin nesidir? Onu da söyleyeyim ben size. Bakın, şu belge arkadaşlar Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından 58. Hükümet döneminde Milli İstihbarat Teşkilatı’na gönderilmiş bir talimatnamedir, bir emirdir. O gün bugündür de bu yürürlüktedir. Bakın ne diyor bu talimat. Tam tarihini söyleyeyim. 4.12.2002 tarihlidir. Bu tarihte ’MİT müsteşarlığına’ adıyla, başlığıyla gönderilmiştir. Tabi hepsini okuyacak değilim ama can alıcı noktaları sizinle paylaşmak isterim; suçun şahsiliği evrensel kuralı çevresinde Ahmet Mehmet’i araştırıyorsunuz, onun teyzesi de şu gün suç işlemiş halası da işte şuydu, onun kardeşinin de şöyle eğilimleri var, babasının da şu derdi var gibi bir güvenlik soruşturması, makbul bir güvenlik soruşturması değil. Çünkü suçların ferdiliği prensibi hukukun temel kuralıdır. Suçun şahsiliği evrensel kuralı çerçevesinde kişilerin doğrudan şahısları ile ilgili olmayan veya maddi bir delile dayanmayan, sadece soyut duyumlardan elde edilen istihbari bilgilerin gönderilmeyerek yalnız adli makamlara intikal eden eylemlerin yazılı olarak bildirilmesini talep ediyor. Bundan sonra güvenlik soruşturması arşiv araştırması dediğimiz böyle yapılacaktır diyor Sayın Abdullah Gül. Dönemin başbakanı. İstenen bu ve bu çerçevede sözünü ettiğim yönetmeliği yani güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliğinin 7. ve 8. maddelerine göre bunlar yapılır. Peki son günlerde olan nedir? MİT’in başına Sayın Hakan Fidan da gelse Ahmet Mehmet de gelse MİT’in 10 yılların alışkanlığından bir günde, alışkanlıklarından bir günde sıyrıldığını iddia etmek doğru değildir. MİT’in bir veri tabanı vardır. Her taraftan dediğim gibi hakkında inceleme soruşturma veya şey yapılacak, arşiv araştırması yapılacak şahıslarla ilgili gelen bilgiler bir havuzda toplanır. Ama bu gelen bilgiler biraz önce söylediğim yazı çerçevesinde, bu talimat çerçevesinde eğer bir kuruma gönderilecekse o şekilde gönderilir.”

“ÖZELLİKLE AK PARTİ İLE VE BELLİ KONULARDA TARTIŞMALARI OLAN BAZI KESİMLERE MENSUP VE YAKIN KİŞİLER SEÇİLMİŞTİR”
Gazetecilik mesleğinden örnek veren Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tabiri caizse bir muhabir kendi gazetesinin veya televizyonunun haber merkezine onlarca rapor gönderir. Bir günde onlarca rapor gönderir. Duyumlarını da gönderir. Kulisleri de gönderir. Gönderir de gönderir. Ama o gazetenin yazı işlerinde o gazetenin haber müdürü ve yetkilileri bunları alırlar, medya etiğini de göz önünde bulundurarak yasal bir sıkıntıya girmemeyi göz önünde bulundurarak, bunun bir kısmını gazeteye koyarlar, olması gereken kısmını koyarlar, olmaması gerekenleri de çöpe atarlar. Esas olan muhabirlerin gönderdiği onlarca rapor değil gazetede yer alan kısımdır. Son günlerde bazı şahıslarla ilgili gazetelerde yer alan bilgilerin hiçbirisi MİT müsteşarıyla da ilgili müsteşar yardımcısıyla da hepsiyle teker teker görüşmemin sonucundaki bilgileri sizlere aktarıyorum. Hiçbir kurumda ve kişiyle bu bilgiler paylaşılmamıştır. Ve MİT’in veri tabanında bir araya getirilen bilgiler birileri tarafından içerdekiler tarafından bu adı geçen gazeteye servis edilmiştir. Bu yapılırken de arkadaşlar şu yapılmıştır. Özellikle AK Parti ile ve belli konularda tartışmaları olan bazı kesimlere mensup ve yakın kişiler seçilmiştir. Hepsine baksanız başka başka belki insanlarla ilgili de bilgiler vardır. Bu arada, tabi belki de o yeteri özeli göstermedikleri için mesele MÜSİAD’la ilgili olan ki MÜSİAD’ın hükümetle bir problemi yok veya Avrupa Demokratlar Birliği ile ilişkili olanlar da buna dahil edilmiştir. Veya meşveret cemaati ile ilgili olan kısımlar buna dahil edilmiştir. Kenarından kıyısından. Ama ağırlıklı olarak birkaç cemaatle ilgili iddialar ön plana çıkarılarak bakın hükümetle arası iyi olmayan cemaatlerin camiaların mensupları bu şekilde fişlenmektedir şeklinde bir iddiaya dönüştürülmüştür. Bu doğru değildir. Bu hakkaniyetle bağdaşan bir durum değildir. Bunu bir kez daha burada huzurlarınızda ifade etmek isterim. Bundan sonra da bu tür diyelim ki birileri, birileri hakkında bir bilgi verdi ama bu hiçbir yerle paylaşılmadı. Bunlar tekrar istismar edilebilir. Bir başka şey var arkadaşlar. Orada bir nottan söz ediliyor. Efendim şöyle bundan sonra bilgiler şöyle verilecek, şöyle yazılı verilmeyecek, sözlü verilecek. Şu şu eğer yapılırsa bazı problemler doğacak. Arkadaşlar bu aslında hiçbir şekilde işleme girmemiş olan bir belgedir. Bizatihi müsteşarın ve müsteşar yardımcısının bile onaylamadığı bir belgedir. Böyle bir belge doğrudur. Bırakın siyasi iradenin bilgisi ve talimatı paralelinde siyasi iradenin bilgisi dahilinde bırakın bir tarafa, bizatihi MİT müsteşarı ve müsteşar yardımcısının bile onaylamadığı dolayısıyla uygulamaya girmemiş olan bir belgedir. Bunu özellikle belirtmek isterim fakat tekrar altını çiziyorum, oradaki bilgileri hiç kimseyle hiçbir suretle paylaşılmamıştır. Bir kez daha altını çiziyorum, bu fişleme meselesi ile ilgili olarak böyle bir alçaklığa AK Parti hükümeti, AK Parti göz yummaz, kendi insanımıza yönelik biz böyle bir tavır içerisinde olamayız. Esasen Milli İstihbarat Teşkilatı bundan sonra en azından son yıllarda kesinlikle cemaatleri hedef olmaktan kendisi de kurtarmıştır; ancak bir eğer diyelim ki silahlı eylemleri olan bazı cemaatler varsa ki bunların kimler olduğunu sizler biliyorsunuz silahlı eylem yapma potansiyeline sahip olanlar MİT’in hedefindedir. Bunun dışında dini hassasiyeti olan Müslim veya gayrimüslim hiçbir grup hiçbir camia hiçbir cemaat MİT’in hedefi durumunda değildir. Ve sağlıklı olan da budur. Ama terör örgütü ama uluslararası düzeyde istihbarat toplanması elbette MİT’in hedef kitlesidir ve onların görev alanı içerisindedir. Mesele bundan ibarettir. Bunu bir paranoya dönüştürmenin anlamı yoktur."