BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,79
ALTIN 2.965,52
HABER /  GÜNCEL

AK Parti'den Trump'a Brunson yanıtı! O mektup ortaya çıktı

ABD Kongresi Senato ve Temsilciler Meclisi’nden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben yazılan mektuplara cevaben ABD Başkanı Donald J.Trump'a yazılan mektup, bugün TBMM AK Parti Grup Başkanlığı’nda imzaya açıldı.

Abone ol

İmzaların bu akşama kadar tamamlanması ve yarın gönderilmesi planlanıyor. Bu nedenle  tüm bakan ve AK Parti'li  milletvekillerine imza atmaları yönünde çağrıda bulunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 20 Nisan ve 4 Mayıs’ta gönderilen mektuplarda, ABD'li Rahip Anrew Brunson'la ilgili çeşitli hususlar kaydedilmişti. Türkiye'de casusluk suçlamasıyla yargılanan Brunson'ın serbest bırakılması için Washington'dan çağrı yapılmıştı.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır imzasıyla ABD Başkanı Trump'a gönderilecek mektupla ilgili hazırlanan bilgi notunda, 20 Nisan ve 4 Mayıs'da ABD Kongresi Senato ve Temsilciler Meclisi kanatlarından gönderilen mektuplar hatırlatılarak,  "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarına istinaden söz konusu mektuplara cevap teşkil etmek üzere hazırlanan ve bilahare Sayın Cumhurbaşkanımızın onayları alınan mektup Sayın Milletvekillerimizin imzasına açılmıştır. Mektubun imza sürecinin ivedilikle tamamlanarak ABD Başkanı Donald J. Trump'a gönderilmesi öngörülmektedir" denildi. ABD Başkanı Trump'a gönderilecek mektuba Milliyet ulaştı. Mektupta şunlar kaydedildi:

"İLİŞKİLER TELAFİ EDİLEMEZ BİR DURUMA GELECEK"

"Sayın Başkan,

Biz, aşağıda imzası olan TBMM üyeleri, iki onurlu ülke arasındaki uzun süreli ittifaka büyük önem vermekteyiz. Dolayısıyla, ikili ilişkilerimizin, Türk kamuoyunun gözünde ABD’ye yönelik olarak büyüyen güvensizliği besleyen ve aciliyet arz eden iki konunun olumsuz etkilerinden korunması gerektiğine ilişkin güçlü bir inanç duymaktayız. Eğer bu durum göz ardı edilirse ilişkilerimiz telafi edilemez bir hasara uğrayacaktır.

FETÖ ÖRGÜTÜ F16'LARLA SALDIRDI

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün, demokratik yolla seçilmiş Türk Hükümetine karşı silah gücü kullanarak darbe yapmaya kalkışmasının üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Darbe girişimine halk tarafından güçlü bir tepki gösterildi. Savaş helikopterleri ve tanklardan açılan ateşe karşı cesurca göğüs gererek, Türk siviller demokrasiyi korumak üzere sokaklara çıktılar. Bunun bedeli oldukça ağır oldu: Bazı siviller tanklarla ezildi, bazıları ise havadan açılan yaylım ateşiyle katledildiler. Birçoğu, TBMM Genel Kurulu toplantı halindeyken F-16’ların bombardımanıyla öldürüldü. Kayıpların sayısı yüzleri buldu. Hayatta kalanların yaraları hala taze olup, toplumun psikolojisinin iyileşme süreci ise devam etmektedir.

ABD DARBEYE NASIL TEPKİ VERECEĞİNİ BİLEMEDİ

Darbe girişimine karşı ABD, nasıl bir reaksiyon vereceğini garip bir şekilde bilememiştir; halbuki bunun yanıtı gayet basittir: Demokrasi öncelenmeli ve onu şiddete başvurarak yıkmak isteyenler ise lanetlenmelidir.

DARBENİN FETÖ ELEBAŞI TARAFINDAN TERTİPLENDİĞİ ORTADADIR

Hayatın ve siyasi yelpazenin her kesiminden Türkler, ülkemizin demokratik temellerine yapılan bu menfur saldırıyı FETÖ’nün planladığını ve gerçekleştirdiğine dair hiçbir tereddüt taşımamaktadırlar ve herkes, darbe planlayıcılarının adalete teslim edilmesini istemektedir. Birçok darbe planlayıcısının itirafları da dahil olmak üzere adli makamlarımızca toplanan ayrıntılı deliller, darbenin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in talimatları uyarınca planlandığını ve icra edildiğini kanıtlamaktadır.

GÜLEN VE ÜST DÜZEY TERÖRİSTLERİN İADESİNİ BEKLİYORUZ

Dolayısıyla, Fetullah Gülen’in ABD’de kendine güvenli bir barınak bulması, bu küresel suç örgütünü Pennsylvania’dan serbestçe idare etmesi, etkin bir halkla ilişkiler mekanizması ve müritlerinin kesintisiz methiyeleri yardımıyla eleştirilerden korunabilmesinin Türk kamuoyunda yarattığı infiali herhalde anlayabilirsiniz. Üzücü bir şekilde, FETÖ’nün ABD’deki faaliyetlerinin engellenmesi için bir takım idari önlemlerin alınmasına dair ABD Hükümetine yaptığımız çağrılar bugüne kadar cevapsız bırakılmıştır. Bunun yanısıra, Gülen’e ilaveten, FETÖ’nün 40’ı aşkın üst düzey yöneticisinin iadelerini de beklemekteyiz.

FETÖ, müttefik olduğumuz ülkelerle ilişkilerimizi zehirlemek için tüm kaynaklarını seferber etmiş olup, piyonları, ABD Kongresi koridorlarında Türk Devleti aleyhine iftira tohumları serpmektedir. Benzer şekilde, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’ya karşı açılan dava duruşmalarına, FETÖ kaçakları ile destekçileri tanık olarak çağrılmışlardır; bu kişilerce mahkeme kararını etkilemek üzere yanlış deliller üretilmiştir. Bu, affedilemeyecek olan darbe girişimini mazur görmektir ve seçilmiş liderlerine destek olmak üzere kahramanca bombalara ve kurşunlara göğüs geren Türk halkının onurunu lekelemektir.

İkinci husus ise, ABD tarafından da terör örgütü olarak tanınan terör örgütü PKK/KCK’nın Suriye koluna ABD’nin süregelen desteğidir. Vatandaşlarımız, PYD/YPG teröristleriyle devriye gezen ABD askerlerinin görüntülerinden ve tırlar dolusu silah ve mühimmatın PYD/YPG’ye transfer edilmesinden derin bir rahatsızlık duymaktadırlar. Bu teröristlerin, sanki alay edercesine, ‘Suriye Demokratik Güçleri’ lakabını benimsemeleri, bahse konu ABD askeri malzemesinin nihai kullanıcılarının Türkiye’ye karşı faaliyet içerisinde bulunan bir terör örgütü olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.

PYD/YPG teröristlerinin Suriye sınırımızın hemen karşı tarafındaki mevcudiyetleri Türkiye’nin milli güvenliği için ciddi bir tehdit teşkil etmekle kalmayıp, Suriye’de kalıcı barışın tesisi için gerekli olan toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini de tehlikeye atmaktadır. Bir terörist örgütüne destek vererek başka bir terörist örgütle savaşmak esasen DAEŞ’e karşı olan tüm mücadeleyi riske atmaktadır. Bu durum, terörün her türü ve biçimiyle mücadeledeki ahlaki üstünlüğü kaybettirmektedir. PYD/YPG’nin açık şekilde desteklenmesi, bu örgütün ele geçirdiği bölgelerdeki Arap çoğunluğun haklarının gasp edilmesine yol açmakta ve onların DAEŞ ve El-Kaide gibi aşırıcıların yararına olacak şekilde radikalleşmesi sonucunu doğurmaktadır. Suriye’de yakın zamanda demokrasinin yeşermesi maalesef mümkün gözükmemektedir. Ve esasen demokrasinin tohumlarını ekecek olanlar, kendilerini PKK/PYD’ye mensup hissedenler olmayacaktır.

Hiçbir ülke, terörizme karşı, Türkiye kadar çetin ve kararlı bir savaş vermemiştir. Suriye’de ve tüm bölgede, terörizmle mücadelede Türkiye’den daha iyi bir partner bulunmamaktadır. Bu cihetle, ABD Hükümetine, vaatlerini yerine getirmesi, PYD/YPG ile olan ilişkisini kesmesi, DAEŞ ve diğer tüm terörist tehditlerin kesin ve tamamen bertaraf edilmesi için Türkiye’yle işbirliği yapılması çağrısında bulunuyoruz. Terörizmle mücadele ile Suriye ve diğer konulardaki işbirliğimiz için hayati önemdeki Münbiç ile ilgili yol haritasıyla başlamak üzere teknik düzeyde alınan ortak kararların uygulanması sürecinin hızlandırılması hususunda sizin şahsi müdahalenizi rica etmekteyiz.

Sayın Başkan,

Türk-Amerikan İttifakı, önceki nesillerin stratejik vizyonuyla perçinlenmiştir. Ülkelerimiz, Kore, Bosna, Kosova, Afganistan ve diğer bölgeler dahil olmak üzere büyük küresel zorluklara karşı her zaman olağanüstü bir dayanışma sergilemiştir. Türkiye, bunca zamandır çeşitli sınamalardan geçmiş ittifakımızın değerine inanmaktadır ve temel prensiplerine bağlıdır.

Ülkelerimiz, demokrasilere sürekli tehdit oluşturan terörizm belasından çok çekmiştir. FETÖ ve PYD/YPG, milli güvenliğimiz ve demokrasimiz için varoluşsal birer tehdit teşkil etmektedir. İlişkilerimizin daha fazla yıpranmasını önlemek için, ABD Hükümetinin, Türkiye’den yükselen sesi duymasının ve müttefiki Türkiye’nin güvenliğinin teminine yönelik somut adımlar atmasının zamanıdır

Saygılarımızla,"