AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç baraj sorunu yaşadığı iddia edilen MHP için önerilerde bulundu.
Abone olSosyal paylaşım ağlarının her geçen gün giderek yaygınlaştığı bir dünyada siyasetçilerin de en az gazeteciler kadar bu alanlara ilgi göstermeye başladığını görüyoruz. Biliyorsunuz Obama Başkanlık sürecinde Twitter'ı çok etkin bir şekilde kullanmış ve belki de tüm dünyaya bu konuda örnek olmuştu. Twitter gibi sosyal paylaşım alanları siyasetçiler bir yandan etkili bir söylem aracına dönüşürken bir yandan da seçmenlerine direkt ulaşabilecekleri bir mecra. Kullanımın interaktif olması seçmenlerin de aynı şekilde siyasetçilere anlık dönüşler yaparak birebir iletişimin sağlanmasında büyük kolaylık sunuyor.
İşte biz de bu hafta Twit-ül Havadis'te bir siyasetçiyi ağırlıyoruz. Genç yaşına rağmen siyaset alanında gösterdiği performanla göz dolduran, zaman zaman keskin çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çeken bir isim o. En son Twitter'dan CHP lideri Kılıçdaroğlu'na verdiği cevaplarla çok konuşuldu.
AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Twitter'la ve gündemle ilgili sorularımızı cevapladı. Twitter kullanmaya ne zaman başladı, kimleri takip ediyor, kimleri blokluyor, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin twitleri hakkında ne düşünüyor, seçim öncesi partiler hakkındaki değerlendirmeleri ve daha fazlasını konuştuk Suat Kılıç'la. İşte AK Partili Kılıç'ın ilginç cevapları...
Twitter maceranız ne zaman başladı?
Doğrusunu söylemek gerekirse Twitter'la ilgili ilk dikkatimi çeken isim Ahmet Hakan oldu. Bir gün Ahmet Hakan'ın konuğu olduğumda Obama'nın Twitter'ı çok etkili kullandığını, siyasiler açısından da aslında etkili bir mecra olduğunu söyledi. Ondan sonra Twitter'ı bir süre takibe aldık. 2009 yılının son 3-4 günü içerisinde de hesabı açtık. Hatta Ahmet Hakan da bir yazısında 2010 yılında keşke bunlar olsa gibi bir şey yazmıştı. Orada "keşke Suat Kılıç Twitter'a girse" diye temennide bulunduğu gün bizim Twitter hesabımız açılmıştı. Öyle ilginç bir tesadüf oldu.
TWİTTER ZAMAN AÇISINDAN ÇOK MALİYETLİ
O zamandan bu zamana aktif kullanıyor musunuz?
Hesabı açtıktan sonra bir 6 ay kadar öğrenmeye zamanım olamadı. Fakat öğrendikten sonra kullanımının hem maliyetsiz hem de kolay olduğunu gördüm. Tabi maliyeti yok derken ekonomik bir maliyeti yok ama Twitter zaman açısından çok maliyetli bir iş. Gelen mentionları okumak, onlara cevap yazmak, takipte tutabilmek adına son derece zaman gerektiriyor. Sosyalleşme maliyeti de yüksek. Çünkü sosyal paylaşım ağları buralar ama insanı yakın çevresiyle asosyal bir noktaya taşıma riski de her zaman için mevcut
Facebook da kullanıyor musunuz?
Facebook'u Twitter'a entegre olarak kullanıyorum. Yani attığım twitler Facebook'da da yer alıyor. Facebook'a yalnız çok nadiren girebiliyorum çünkü o zamanı yaratabilmek gerçekten zor bir iş.
HER AN TWİTLENEBİLİRSİNİZ!
Twitter kullanımının yaygınlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benim kaygı duyduğum bir diğer şey; aynı masada beş altı arkadaş otururken kiminin cep telefonundan Facebook'a kiminin Twitter'a girmiş olduğunu farkedebiliyorsunuz. Geçen bir yerde başımıza geldi, otururken bir baktım takip ettiğim isimlerden birinin twiti önüme düştü. "Filan filanla Ankara'da kahve içiyoruz" yazmış. Yani kendi masanızdan bile konuştuklarınız ya da birlikte olduklarınız twitlenebiliyor. Dolayısıyla bu yönüyle bakıldığında aslında o sınırları da iyi tayin etmek lazım diye düşünüyorum. Bunda bir mahsur yoktu o zaman ama mahrem olmasa da herkesin bilmesini istemediğiniz şeylerin çok fazla ortaya dökülmemesi lazım.
Twitter gibi sosyal paylaşım ağları evden ya da ofisten dışarı çıkmadan bir sosyalleşme imkanı sağlıyor. Benim Twitter'la ilgili esasında en büyük endişem bu. Bir süre sonra insanlar çok yakın dostlarını, arkadaşlarını görme ihtiyacını da asgariye indirgemeye başlarlar mı? Bu yönüyle bakmak lazım.
TWİTTER KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞIYLA YER DEĞİŞTİRDİ
Twitter'a daha çok ne zamanlar giriyorsunuz?
Twitter ben de bağımlılık yapmış değil. Bunun için de her hangi bir zamanlamam yok genellikle benim için ölü zamanlar da giriyorum. Yani bir yerde beklerken veya arabayla bir yerden bir yere giderken, asansörde evden aşağı inerken, televizyonda bir tartışma programını seyretme ihtiyacı duyuyorsam kulağım televizyonda gözüm Twitter'da olacak şekilde kısa zaman ayırmaya özen gösteriyorum.
Çok kısa zaman ayırmaya özellikle gayret ediyorum çünkü benim gözlemim, Twitter kullanıcılarında kitap okuma alışkanlığı büyük ölçüde Twitter'la yer değiştiriyor
Mentionlara geri dönüyor musunuz?
Mentionlara tek tek cevap veremiyorum çok fazla. Hatta ayrımcılık olmasın diye bazılarının mentionlarına direkt mesaj atıyorum ki birine cevap verdi birine vermedi gibi bir adaletsizlik olmasın diye. Çünkü çok sayıda mention geliyor ve oturup onların her birine cevap yazmak ki cevapları da gelişi güzel yazamıyorsunuz, karşınızdaki kişi kim bilmiyorsunuz, cevabınız istismar edilir mi edilmez mi bilmiyorsunuz, bu da bir risk. Onun için üzerinde düşünerek yazmanız gerekiyor.
MELİH GÖKÇEK'E NE KADAR TEŞEKKÜR ETSELER AZ!
Her bir mentiona bir dakikanızı ayırsanız bile nerden baksanız 1,5 – 2 saatinizi alır bu iş. Benim öyle bir zaman ayırabilmem mümkün değil. Genelde hepsini okuyup genel cevaplar vermeye çalışıyorum. Ama takipçilerim şunu bilsin onlardan gelen twitleri mutlak surette okuyorum. Ama tek tek cevap verme imkanını malesef bulamıyorum. Zaten zaman fukarasıyız siyasetçiler olarak. O nedenle Twitter kullanıcıları Melih Gökçek'e ne kadar teşekkür etseler azdır. Muhtemelen uykusundan feragat ediyor. Sürekli Ankara'da olmanın avantajını kullanıyor belki ama yaptığı iş bu noktada kesinlikle çok zor bir iş.
AVUKATIM GELEN TWİTLERİ TAKİP EDİYOR!
Kimleri blokluyorsunuz?
Benim düsturum şu; gelen mentionları okumaya gayret ediyorum, küfür, hakaret içerikli yazıları yazan isimleri kesinlikle blokluyorum. Eleştiriye kesinlik tahammülüm var ama küfre ve hakarete kesinlikle tahammülüm yok. Ayrıca herkesin bilmesi ve duyurması gerekirki Twitter üzerinden yapılan küfürlerin hukuki bir karşılığı var. O yönüyle de avukatıma da takip ettirme ihtiyacı duyuyorum. Çünkü eleştiri bir özgürlüktür ama kimsenin küfretme diye bir özgürlüğü yoktur. İnternetin ilk kullanıma açıldığı dönemlerde de bu travmalar yaşanmıştı sonra zaman içerisinde oturdu. Şimdi hala istismar edenler var ama kesinlikle küfürlerin hakaretlerin faili meçhul kaldığı bir mecra olarak görülmemelidir. Böyle olursa bu durum Twitter'ın yaygınlaşmasına mani bir konum yaratır.
Küfretmek için hakaret etmek için insanlar bizi takip etmesinler. Twitter temiz bir saha olarak kalsın. Eleştirsinler, eksiklikleri ifade etsinler ama çok rica ediyorum, en sevmediklerine bile hakaretle muamelede bulunmasınlar. Sevmiyorsan adamı takip etme olsun bitsin. Kimse kimseyi izlemek zorunda zaten değil.
Peki bu nedenle açıtığınız dava var mı?
Dava açma noktasına geldiğinde dava açmayı düşünmüyorum ama takipte tutma gereği duyuyorum. Çünkü iki seçenek var önünüzde, ya Twitter'ı terk edeceksiniz ya da küfürbazlara karşı hukuk yolunu açık tutacaksınız. Twitter üzerinden bizim siyasal görüşlerimize, dünya görüşlerimize muhalif olan bir kısım kimseler eğer bizim o meydanı kendilerine bırakmamızı bekliyorlarsa, evet meydanı kendilerine bırakmayacağız! Bunu küfürleriyle sağlamak istiyorlarsa küfürlerini de yaptırımsız bırakmayacağımızı bilmeleri lazım.
TAKİPÇİLERLE YEMEK YAKINDA!
Siz "8888. takipçimle yemek yiyeceğim" diye bir twit attınız. Ne oldu o yemek işi?
Onu şöyle yaptık. İlk 8 binden 10 kişi, 8 binle 9 bin arasından 10 kişi ve 8888. kişi olmak üzere 21 kişiyle bir yemek masasına oturmayı düşünüyorum. Ama o liste arasından ratgele çekim yapabilecek bir imkan bulamadım. O noktada da arkadaşlardan yardım talep edeceğim. Bunu da Ankara'da Meclis'in yoğunluğu azalınca gerçekleştireceğiz.
47 kişiyi takip ediyorsunuz. Neden bu 47 kişi?
Genelde gazetecileri, televizyon programcılarını, sürekli haber güncellemesi yapan haber kanallarını, bir de orjinal mesajlar yazanlar var onları takip ediyorum. Mesela cumhuryanılmaz gibi.
CUMHURYANILMAZ KİMDİR?
Cumhuryanılmaz'ın kim olduğunu biliyor musunuz?
Hayır bilmiyorum. Bana "Suatcığım, canım benim" diye bir mesaj atmış. Bu kadar samimi bir mesaj attığına göre kim diye bakayım dedim ama kendini tanıtıcı bir şey yazmamış. Bir çok kişiye takılıyor ama zeka ürünü twitleri var.
KİMLERİ TAKİP EDİYOR?
Takip etmekten zevk aldığınız isimler kimler?
SETA'dan Taha Özhan var. Gündeme ilişkin özellikle dış politika odaklı iyi değerlendirmeler yapıyor. AK Parti MKYK üyesi, sosyolog Mahir Ünal var, o da gündeme ilişkin çarpıcı değerlendirmeler yapıyor. Ertan Aydın var Polmark araştırmadan, İbrahim Dalmış var. Deniz Zeyrek var. Deniz'le çok eski arkadaşız zaman zaman da takılıyoruz birbirimize. Bir de cumhuryanılmaz var.
Unfollow yaptıklarınız oluyor mu?
Çok fazla retweet edenleri unfollow ettiğim oluyor. Çünkü zaten kısıtlı bir zamanda bakıyorum, çok fazla retweet eden olunca sayfa çok fazla doluyor.
O zaman Melih Gökçek'i takip etmiyorsunuz...
Etmiyorum. Melih Bey hem çok fazla cevap veriyor hem de çok fazla retweet ediyor. Ama kesinlikle kendisini kutlamak lazım. Bu sahaya girip de sabırla o kadar mentiona cevap yazmak, o kadar konuyu açıklığa kavuşturmak zor iş.
Takipçilerinizden sizinle yüz yüze tanışmak isteyenler oluyor mu?
Çok sayıda gelip tanışmak isteyen var. Ama sözgelimi Meclis'te şuan ziyaretçi yasağı uygulanıyor çünkü gündem çok sıkışık. "Hadi Meclis'e buyurun gelin" diyebileceğimiz bir zamana sahip değiliz. Onun içinde yüzyüze tanışmak isteyenlerden ben topluca bir özür dilemek istiyorum. Bunu twitlerimde de yazdım, o zamanı onlara ayıramadığım için.
AK PARTİYE İÇENLERE AFİYET OLSUN!
ÖNCE TEZEK KOKUSU SONRA TWİTTER!
MHP SEÇİM BARAJININ ALTINDA KALACAK MI?
KILIÇDAROĞLU ETRAFINDAKİLERE ACI BİBER SÜRSÜN!
Facebook'da AK Parti'ye karşı bir çok grup açılıyor. Bunlardan birisi de "AKP'ye içiyoruz" diye bir gruptu. Bunlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Görüş, öneri ve tepkileri küfür ve hakaret içermedikçe bunu bir demokratik hak olarak değerlendirmek lazım. Şimdi bir araya gelip de AK Parti'ye içiyoruz diyenlere söylenecek tek şey var: Afiyet olsun! Niye içiyorsunuz, yaptığınız şey yanlıştır diyebilecek bir durumda değiliz. Benim kriterim bu alemin hakaret serbestisini veren bir yer olarak istismar edilmemesi. Bunu yapmadıkları sürece elbetteki gruplaşmalar olabilir, bir takım kampanyalar düzenleyebilirler, demokratik bir haktır.
ÖNCE TEZEK KOKUSU SONRA TWİTTER!
Seçim dönemi yaklaşıyor. Bu dönemde siyasetçiler açısından Twitter nasıl bir etki yapar?
Seçim döneminde kendi seçim bölgemde her gün en az 10 bin kişiye ulaşırım. Sokak ziyaretleri, esnaf ziyaretleri, mahalle mitingleri, ilçe mitingleri gibi etkinliklerle asgari 12 saat arasında çalışıyoruz. Tek tek her biriyle konuşamam belki ama en azından toplandıkları yerde beni dinlemelerini sağlayabilirim. Ee Twitter'da beni izleyen zaten 10 bin kişi. Dolayısıyla seçimde sahaya inmeyelim, sokağa çıkmayalım, esnafı ziyaref etmeyelim, Pazar yerine çıkmayalım, gençlerle, kadınlarla bir araya gelmeyelim, tek tek köylere gidip köylüye vatandaşımıza derdimizi anlatmayalım, Twitter'a yazalım herkes okusun demekle siyaset yapılmaz.
Evet, Twitter da Facebook da diğer sosyal paylaşım ağları da bir imkandır, ilave bir iletişim alanıdır. Ama kesinlikle tek başına bırakın yeterli olmayı, propagandanın tek başına bir aygıtı bile değildir. Ama 40 gün 50 gün süren bir süreçte sokağı dört elinizle sarıp sarmaladığınızda vatandaşla yüzyüze iletişimin imkanlarını kullandığınızda akşamları fırsat bulduğunuzda Twitter'a da günlük mesajlarınızı paylaşırsanız elbetteki ilave bir kitleye ulaşma imkanı sağlayacaktır.
Ama Twitter mı tezek mi diye sorulursa, evet önce tezek kokusu, önce toprak kokusu, önce halkın kokusu, ondan sonra Twitter gelebilir.
KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ İÇİN NE DEDİ?
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin Twitter kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yani Twitter siyasi kullanıcılar açısından özellikle belli kaygılarını ve mesajlarını paylaşabilecekleri bir alan olmalı. Ama ben kendi twitlerimde özellikle şuna dikkat ediyorum: Meclis'teki konuşmalarımda ya da televizyon programlarında vatandaşla paylaştığım hususları 140 karaktere sığdırarak, çok kısa bir şekilde Twitter'da da paylaşmaya gayret ediyorum.
Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu'nun twitlerinde arka arkaya 8,10 tane twit görüyorsunuz bir konuyu anlatmak için. Bunları çok abartılı buluyorum. Hadi tek twit yetmedi 2.si, 3.sü olsun ama 10. ya 15. ye uzamasın diye düşünüyorum. Bu takipçiler açısından da zor bir şey.
Anlam bütünlüğünü de bozuyor. Ben takip eden twitlerde başına üç nokta koyarak yazıyorum ki bunun öncesi olduğunu anlayıp geriye dönüp baksınlar diye.
KILIÇDAROĞLU ETRAFINDAKİLERE KIRMIZI BİBER SÜRSÜN!
CHP içerisinde son dönemde yapılan açıklamalar tartışma konusu oldu. Siz seçime giderken CHP'yi nasıl görüyorsunuz?
Sayın Kılıçdaroğlu'nun etrafındakilerin ağzına biber sürme zamanı gelmiştir. Ağzına biber sürerim lafını kullanırken kendi etrafına bakmasını ona hararetle öneriyorum.
Partilere genel başkan olabilmek kolaydır ama lider olabilmek zor bir iştir. Lider olabilmek parti içerisindeki tüm sesleri susturmak da değildir. Lider, parti meclisinde, yönetim kademelerinde her sorunu tartıştırır, her fikrin ifade edilemesine imkan sağlar ama partinin yetkili kurulları konuşarak, tartışarak bir ortak görüş ortaya çıkarır sonra bu ortak görüş parti görüşü olarak kamuoyuyla paylaşılır. Eğer parti yöneticilerinin her biri sabah kalktığında ilk aklına geleni mutlak doğru olarak bir yerlerde ifade etmeye kalkarsa bunun adı parti olmaz, bunun adı dernek bile olamaz. Bunun adı başka bir şey olur ve orada fikir üretilmez orada kaos üretilir.
Çok seslilik bir harmoni olduğunda önemlidir ama her kafadan bir ses çıkarsa ve orkestra şefi hiç bir şekilde dikkate alınmazsa biri "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur" çalar, biri "Mehter Marşı" çalar, bir diğeri "Onuncu Yıl Marşını" çalar ama kimse bir şey anlamaz. CHP'de şuanki görüntü biraz böyle bir görüntü.
MHP BARAJIN ALTINDA KALIR MI?
AK Parti'nin MHP'yi seçim barajı altına çekmeye çalıştığına yönelik yorumlar yapılıyor. Bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Dolayısıyla toplumun hem manevi değerlerine hem milli değerlerine sahip çıkan bir partiyiz. Elbetteki toplumun milli ve manevi değerlerini seslendirmek iktidar partisi olarak aynı zamanda görevimiz. Ama bizim MHP'yi barajın altına indirmek, MHP'nin söylemlerini sahiplenmek gibi bir kaygımız kesinlikle söz konusu değildir. Zaten biz ne yaparsak yapalım MHP seçim barajının altına inmez.
MHP barajın altına iniyorsa şayet MHP'yi barajın altına indirebilecek tek güç MHP'nin kendi yönetim kadrosudur. Eğer MHP halkın duyarlılıklarından halkın ihtiyaçlarından koparılır ve halka rağmen halkçılık yapan CHP çizgisine taşınırsa baraj sorunu yaşayacağı yer bu tercih olacaktır. MHP'nin politikalarını, söylemlerini biz belirlemediğimize göre MHP'yi barajın altına indirecek güç bizde değil demektir. Dolayısıyla MHP yöneticileri AK Parti'yi bu yönde suçlamak yerine kendi yanlışlarına dikkat çekebilmelidir.
Peki siz öyle bir risk görüyor musunuz MHP için?
MHP'nin barajın altına inmesi bizim açımızdan bir risk değil. Ama MHP açısından böyle bir risk var. Bu benim tahminim değil yapılan bütün anketler MHP'yi yüzde 10-11 bandında gösteriyor. En yüksek göründüğü bant yüzde 12. Dolayısıyla yüzde 10-11 bandına oturan bir parti şu anki politik tercihlerini, CHP çizgisindeki siyaset vurgusunu devam ettirirse demokrasi adına, hukuk reformu adına yapılan bütün düzenlemelere şu an olduğu gibi karşı çıkmaya devam ederse barajın altında kalmaları kaçınılmaz.
Diğer bir şey, halk ekonomik ve sosyal sorunlarına söyleyecek yeni sözü olan partilere bakıyor. Oysa MHP terör ve terörle mücadele dışında hiç bir söylem inşa etmedi. Türkiye zaten 30 senedir terörle, teröristle mücadelesine devam ediyor. Devletin bütün imkanları bu konuda seferberken sizin kalkıp da inadına terör ve terörle mücadele üzerinden oy toplayabileceğinize inanmanız pek de doğru bir politika değil. Bütün bir baraj dilimi yüzde 1'lik bir oy dilimine kaldığına göre yüzde 1 eksildiği anda baraj altında kalabilecek demektir.
Ama dediğim gibi kalırlar kalmazlar bu bizim meselemiz değil, biz kendi işimize bakıyoruz. Biz 9 yıldır iktidarda değilmişiz de ilk defa iktidara talip olacakmışız gibi 2011'e yönelik proje ve söylem hazırlığı yapıyoruz. CHP ve MHP'ye baktığınız zaman son 30-40 yılın tekrarı olan cümleler dışında hiç bir yeni söylem, yeni proje geliştirmediklerini göreceksiniz. Bu tablo içerisinde barajın altında kalırlarsa bunun sorumlusu niye biz olalım!
MISIR'IN İŞİMİZE KARIŞMAYIN CEVABINA NE DEDİ?
Başbakan'ın Mısır'la ilgili konuşmasının ardından, Mısır yönetiminden "...Türkiye işimize burnunu sokmasın" şeklinde açıklamalar geldi. Bu konuyla ilgili ne söyleyeceksiniz?
Biz Ortadoğu'nun istikrarını çok önemsiyoruz. Her ne kadar bir Avrupa ülkesi olsak da aynı zamanda da bir Asya ülkesiyiz. Batı sınırımız AB'ye paralel, güney sınırımız Ortadoğu ülkelerine paralel. Dolayısıyla bölgede yaşanan gelişmelere kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz. Türkiye bölgesinin istikrarını önemseyen bir ülke olarak elbetteki bölgedeki dinamik gelişmeler üzerine yorumlar yapacaktır.
Mısır yönetiminin bu açıklamalardan rahatsızlık duyması kendileri açısından normal bir şeydir. Ama sadece bir bölge ülkesi olan Türkiye değil, bölgeye sınırı olmayan İngiltere, Fransa, ABD gibi ülkelerde Mısır'da yaşanan gelişmelerden kaygı duyduklarını ve Mısır'ın demokrasiye doğru kararlı adımlar atması gerektiğini ifade etmişlerdir. Sayın Başbakan'ın Türkiye adına yapmış olduğu açıklamalar, yerinde ve dengeyi gözeten açıklamalardır.
http://twitter.com/HtcKubra
Facebook Hatice Kübra
Twitter İnternethaber
Facebook İnternethaber